son yazısında şu bölüm bizi güzel anlatıyor sanırım:
---
Tevfik Fikret’in Sultan 2. Abdülhamid’e suikast düzenleyen Ermeni komitacı için yazdığı mısralar var hani:
“Ey şanlı avcı damını (tuzağını) bihude yere kurmadın...
Attın ama yazık ki yazıklar ki vurmadın?”
Kendi ülkesinin devlet başkanına yapılan suikast başarısız kaldığı için üzülen bir şair...
Fikret’in yaşadığı günlerde bir grup aydının Batılı liderlere mektup göndererek “Gelin Abdülhamid’i devirin” çağrısında bulunduğunu da biliyoruz.
Bu bir “aydın damarı” bizde.
Tevfik Fikret ve zamanı ile sınırlı kalmayan bir aydın damarı üstelik. Bugünlere kadar geliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Amerika’ya gidiyor mesela Obama ile görüşsün mü görüşmesin mi? Bir kesimin yaklaşımı şöyle:
“- Obama ile görüşmeyi istesin ama Obama bunu kabul etmesin, böylece aşağılanmış olsun!
“- Erdoğan basın önüne çıksın ama öyle sıkıştırıcı sorularla karşılaşsın ki, aleme rezil olsun!
“- Erdoğan asla başarılı temaslar kurmasın!”
Ne bu? Bu Tevfik Fikret işte. Pörsümüş bir duygu - zihniyet dünyası. İç siyasi hesaplaşmayı Türkiye düşmanlığına kadar tırmandıran ruh sefaleti.
Bu hastalıklı yapı ne zaman tedavi olur acaba?
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?