hep gül hep oyna.
edit: entry çakışması.
Pancar
başımın belası
absolut kulak sahibi mozart, beethoven, fryderyk chopin gibi öte sanatçılarda görülen üstün bir müzik yeteneğine sahip ve ortaokuldaki müzik öğretmeninin keşfi ile yol haritasını yıldızlarla ışıklandırmaya başlamış otizmli genç.
küçük çamlıca tepesindeki belediyenin tesisinde, boğaz manzarası çok güzel ..
bunun yanında büyük çamlıca'nın manzarasının da çok güzel olduğunu söylüyorlar ..
bunun yanında büyük çamlıca'nın manzarasının da çok güzel olduğunu söylüyorlar ..
renkli yumurta bayramı.
şirin siyasetçi. (u: ♥)
günümüz şairlerinden Ahmet Rasim'in ilk şiir kitabı.
olayın iç yüzünün ortaya çıkarılması amacını güden ve arka planda olup biteni epik, gizemli bir şekilde aktaran analizlerdir. aynı zamanda bir paranoyanın merkezinde kümelenmiş yersiz şüphelerdir.
Tarih sayfasından erken emekli olanlardan. Bulmacalarda denk geliriz artık.
Can’ı Canan’a teslime hazır değilsen ‘ben AŞK’ım’ deme kimseye...
(mevlana)
(mevlana)
az önce bir yazısını okudum .. sanırım bazı şeyleri biraz nahoş söylemiş .. o yüzden daha usturuplu yazmasını salık veriyorum kendilerine .. ancak işte herkesin yoğurt yiyişi farklı ..
ilgili yazı :
'' erdoğan'ı indirelim, fetullah'ı getirelim !! ''
“Memleketi batırdı…”
“Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına soktu…”
“Batı’nın her istediğine boyun eğmedi…
“Ülkeyi ateşe attı…”
“Erdoğan’ı indirelim…”
“Cezasını verelim…”
“Ruhan’i gibi birini getirelim…”
“Türk mahkemelerini kapatalım!”
“Yaşasın Amerikan adaleti…”
“Toplumu kutuplaştırdı…”
“Amerika ve Batı ne istiyorsa onu yapalım”
“Mesele Tayyip Erdoğan meselesi olmaktan çıktı,
Çünkü Tayyip Erdoğan ortada bir ülke bırakmadı…”
Söyledikleri bu…
Sen kimsin bilader?..
-“Levent Gültekin…Diken pavyonunda namusuyla çalışan bir konsomatris!..”
Hem pavyonda, hem konsomatris, hem “namuslu”(!)..
Aslında:
“Emin Çölaşan olarak Levent Gültekin” diyecektim (Ahmet abi pordon, “Bekir Coşkun olarak Nuray Mert” olmasın diye vazgeçtim…)
*
Biz, ilke ve prensip olarak:
İnsanların kendi aidiyet ve kimliklerini oluşturan düşüncelere (teori, inanç, ideoloji, dünya görüşü) bağlı olmasını ve bunlara uygun tavırlar içinde bulunmasını bekleriz. Doğru olan da budur tabii olarak!
Örneğin;
Laiklerin, laik gibi davranmasını ve düşünmesini…
Liberallerin liberal gibi davranmasını ve düşünmesini…
Milliyetçilerin milliyetçi gibi davranmasını ve düşünmesini…
Demokratların da demokrat gibi davranmasını ve düşünmesini…
Tabii ki Müslüman’ın da Müslüman gibi davranıp düşünmesini…
Bu bizim “en doğal” hakkımız…
Bir insanın, hem laik olup, hem de “tanrının” işlerine burnunu sokması, “düşünsel ve eylemsel” anlamda bir tutarsızlık-çelişki ifade eder ve en başta, “kendi düşüncesinden bir sapma” olarak değerlendirilir…
Bir liberalin, liberalizmin temel felsefesine aykırı tavır ve düşünceler içinde olması da hakezâ…
Diğerleri de bunun gibi…
Bu sebeple, bizim bir “laik-liberal-demokrattan”, laik, liberal ve demokrat bir tavır ve tutum içinde olmasını ummamız doğaldır…
O yüzden de; “demokrat” olduğunu söyleyen biri “postal yalamaya” başladığında…
Laik olduğunu söyleyen biri; tanrının işlerine burnunu sokmaya kalkıştığında…
Liberal olduğunu belirten biri; “Ferrarisini sattığında”….
Ona çok rahatlıkla; yörüngesinden çıkan öküze dediğimiz gibi “Oha!” diyebiliriz!..
Demesek bile, bunun “kendi düşüncesinden-ideolojisinden bir sapma” olduğu peşinen kabul edilir!
Özetle;
Laik olan laik olsun, liberal olan liberal olsun, demokrasiye inanan da demokrat olsun!..
Ondan sonra da;
Bir arada yaşamak isterlerse yaşasınlar, yaşamak istemezlerse çatışsınlar! Bunda her hangi bir çelişki görmeyiz!
Çünkü “zıtların birbirini itmesi”, hem fizik kanunlarında, hem insan doğasında, hem de toplum sosyolojisinde vardır, uygundur ve tabiidir!
Bunları ilke ve prensip olarak hatırlatmamızın nedeni;
Zihinsel olarak şeytanın “cinsel istismarına” maruz kalmış; Levent Gültekin isimli bir özne!.. Zihinsel melekeleri şeytanın cinsel istismarına uğradığı için de, kendisini, “cinsel istismar mağduru” kabul edebiliriz!
(Basın ahlak-etik şeyleri gereği, “şeytan senin beynine tecavüz etmiş” gerçeğini, doğrudan yazamıyoruz…)
Tamam, çirkinleşmeyelim, kabalaşmayalım ama, yukarıda dediğimiz gibi bizim de “doğal haklarımız” var...
Adam hem demokrat, hem de demokrasinin, “senin gibi düşünmeyenlerin düşüncelerine tahammül etmek” olduğunu söylüyor, ardında ekliyor;
“Cumhurbaşkanı ordan insin!”
Ben bu adamların olaylara nereleriyle baktıklarını gerçekten anlamıyorum…
Benim gibi “büyük bir çoğunluk” da anlamıyor…
Halkın yüzde 52 ile seçmiş olduğu bir Cumhurbaşkanına saygı duymuyorsun anladık, peki halkın yüzde 52’sine niye saygı duymuyorsun?..
-“Ben 7 Haziran öncesi AK Parti seçmenine demiştim: “Şimdi bir tercihle karşı karşıyasınız. Ya Erdoğan’ı tercih edeceksiniz ya da Türkiye’yi.”
AK Parti seçmeni ne yazık ki Erdoğan’ı tercih etti.”
Ne yapacağız o zaman?..
“Laik-liberal-demokrat” kimliğin icâbı; halkın tercihine saygı duyacaksın! Ama sen ne yapıyorsun;
“Her ne şekilde olursa olsun Cumhurbaşkanı’nın cezasını vermek”ten söz ediyorsun!.
Ee, “namuslu konsomatris”, ağzımı bozmayayım diyorum ama, Türkiye’de darbe yapmış generaller bile bu konularda senin kadar “keskin”(!) değildi!..
Peki problem ne sevgili Levent?..
“Mesele Tayyip Erdoğan’dan kurtulma meselesi olmaktan çıktı. Çünkü Tayyip Erdoğan ortada bir ülke bırakmadı.”
N’apalım peki?..
“Pazartesi gecesi Reza Zarrab’ın ABD’de tutuklandığı haberi gelince sosyal medyada adeta bir bayram havası vardı.
Bu haberden dolayı hepimiz çok mutlu olduk. Çünkü yapanın yanına kar kalmayacak, adalet yerini bulacaktı. Fakat bu adaleti kimin, hangi amaçla sağlayacağını, ne tür sonuçlar doğuracağını kimse düşünemiyordu. Çünkü öfke çok büyüktü.”
Gördünüz değil mi?..
Ben bunu görmemiştim; bunun da; “Amerikancı özgür sürtükler korosuna” katıldığını yani?..
Nihayet mesele anlaşılıyor;
“Erdoğan, zaman içerisinde İslamcı çizgisine döndü.”
Adamın bütün derdi buymuş meğerse…
*
Ben Levent’in “şeytanın cinsel istismarına maruz kalmış zihin”sel hezeyanlarının hepsine lâf yetiştiremem…
Sadece şeytan tarafından zihninin cinsel istismara uğramasından dolayı ortaya çıkan “mağduriyetini” de göz önüne alarak; bu çelişkileri hatırlatabilirim;
Levent “demokrat” ama, aynı zamanda her türlü “darbeye” hazır ve teşne…
“Teröre” karşı, ama PKK ve Sol yaptığı zaman, “sarayı deviririz” ümidiyle destekçi… Sadece “IŞİD” terörüne…
Levent; Laik ama istediği zaman “dinciliğe” kıvrılabiliyor ve “ateist bir dinci” gibi döktürebiliyor…
Levent’in geçmişini bilenler; “bizim mahalleden” kaçıp, diken pavyonuna düştüğünü söylüyorlar…
Peki benim “Levent’le” ne alıp veremediğim var?..
Valla benimki nasıl derler, “şahsî” bir şey değil!..
Tamamen “milli” bir tepki yani!..
Bugünkü basın ifade özgürlüğü hakkımı da bu şekilde kullanıyorum…
[http://www.nabizhaber.com/sukru-sak-yazdi-erdogani-indirelim-fetullahi-getirelim-11162h.htm yazının bağlantısı ]
ilgili yazı :
'' erdoğan'ı indirelim, fetullah'ı getirelim !! ''
“Memleketi batırdı…”
“Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına soktu…”
“Batı’nın her istediğine boyun eğmedi…
“Ülkeyi ateşe attı…”
“Erdoğan’ı indirelim…”
“Cezasını verelim…”
“Ruhan’i gibi birini getirelim…”
“Türk mahkemelerini kapatalım!”
“Yaşasın Amerikan adaleti…”
“Toplumu kutuplaştırdı…”
“Amerika ve Batı ne istiyorsa onu yapalım”
“Mesele Tayyip Erdoğan meselesi olmaktan çıktı,
Çünkü Tayyip Erdoğan ortada bir ülke bırakmadı…”
Söyledikleri bu…
Sen kimsin bilader?..
-“Levent Gültekin…Diken pavyonunda namusuyla çalışan bir konsomatris!..”
Hem pavyonda, hem konsomatris, hem “namuslu”(!)..
Aslında:
“Emin Çölaşan olarak Levent Gültekin” diyecektim (Ahmet abi pordon, “Bekir Coşkun olarak Nuray Mert” olmasın diye vazgeçtim…)
*
Biz, ilke ve prensip olarak:
İnsanların kendi aidiyet ve kimliklerini oluşturan düşüncelere (teori, inanç, ideoloji, dünya görüşü) bağlı olmasını ve bunlara uygun tavırlar içinde bulunmasını bekleriz. Doğru olan da budur tabii olarak!
Örneğin;
Laiklerin, laik gibi davranmasını ve düşünmesini…
Liberallerin liberal gibi davranmasını ve düşünmesini…
Milliyetçilerin milliyetçi gibi davranmasını ve düşünmesini…
Demokratların da demokrat gibi davranmasını ve düşünmesini…
Tabii ki Müslüman’ın da Müslüman gibi davranıp düşünmesini…
Bu bizim “en doğal” hakkımız…
Bir insanın, hem laik olup, hem de “tanrının” işlerine burnunu sokması, “düşünsel ve eylemsel” anlamda bir tutarsızlık-çelişki ifade eder ve en başta, “kendi düşüncesinden bir sapma” olarak değerlendirilir…
Bir liberalin, liberalizmin temel felsefesine aykırı tavır ve düşünceler içinde olması da hakezâ…
Diğerleri de bunun gibi…
Bu sebeple, bizim bir “laik-liberal-demokrattan”, laik, liberal ve demokrat bir tavır ve tutum içinde olmasını ummamız doğaldır…
O yüzden de; “demokrat” olduğunu söyleyen biri “postal yalamaya” başladığında…
Laik olduğunu söyleyen biri; tanrının işlerine burnunu sokmaya kalkıştığında…
Liberal olduğunu belirten biri; “Ferrarisini sattığında”….
Ona çok rahatlıkla; yörüngesinden çıkan öküze dediğimiz gibi “Oha!” diyebiliriz!..
Demesek bile, bunun “kendi düşüncesinden-ideolojisinden bir sapma” olduğu peşinen kabul edilir!
Özetle;
Laik olan laik olsun, liberal olan liberal olsun, demokrasiye inanan da demokrat olsun!..
Ondan sonra da;
Bir arada yaşamak isterlerse yaşasınlar, yaşamak istemezlerse çatışsınlar! Bunda her hangi bir çelişki görmeyiz!
Çünkü “zıtların birbirini itmesi”, hem fizik kanunlarında, hem insan doğasında, hem de toplum sosyolojisinde vardır, uygundur ve tabiidir!
Bunları ilke ve prensip olarak hatırlatmamızın nedeni;
Zihinsel olarak şeytanın “cinsel istismarına” maruz kalmış; Levent Gültekin isimli bir özne!.. Zihinsel melekeleri şeytanın cinsel istismarına uğradığı için de, kendisini, “cinsel istismar mağduru” kabul edebiliriz!
(Basın ahlak-etik şeyleri gereği, “şeytan senin beynine tecavüz etmiş” gerçeğini, doğrudan yazamıyoruz…)
Tamam, çirkinleşmeyelim, kabalaşmayalım ama, yukarıda dediğimiz gibi bizim de “doğal haklarımız” var...
Adam hem demokrat, hem de demokrasinin, “senin gibi düşünmeyenlerin düşüncelerine tahammül etmek” olduğunu söylüyor, ardında ekliyor;
“Cumhurbaşkanı ordan insin!”
Ben bu adamların olaylara nereleriyle baktıklarını gerçekten anlamıyorum…
Benim gibi “büyük bir çoğunluk” da anlamıyor…
Halkın yüzde 52 ile seçmiş olduğu bir Cumhurbaşkanına saygı duymuyorsun anladık, peki halkın yüzde 52’sine niye saygı duymuyorsun?..
-“Ben 7 Haziran öncesi AK Parti seçmenine demiştim: “Şimdi bir tercihle karşı karşıyasınız. Ya Erdoğan’ı tercih edeceksiniz ya da Türkiye’yi.”
AK Parti seçmeni ne yazık ki Erdoğan’ı tercih etti.”
Ne yapacağız o zaman?..
“Laik-liberal-demokrat” kimliğin icâbı; halkın tercihine saygı duyacaksın! Ama sen ne yapıyorsun;
“Her ne şekilde olursa olsun Cumhurbaşkanı’nın cezasını vermek”ten söz ediyorsun!.
Ee, “namuslu konsomatris”, ağzımı bozmayayım diyorum ama, Türkiye’de darbe yapmış generaller bile bu konularda senin kadar “keskin”(!) değildi!..
Peki problem ne sevgili Levent?..
“Mesele Tayyip Erdoğan’dan kurtulma meselesi olmaktan çıktı. Çünkü Tayyip Erdoğan ortada bir ülke bırakmadı.”
N’apalım peki?..
“Pazartesi gecesi Reza Zarrab’ın ABD’de tutuklandığı haberi gelince sosyal medyada adeta bir bayram havası vardı.
Bu haberden dolayı hepimiz çok mutlu olduk. Çünkü yapanın yanına kar kalmayacak, adalet yerini bulacaktı. Fakat bu adaleti kimin, hangi amaçla sağlayacağını, ne tür sonuçlar doğuracağını kimse düşünemiyordu. Çünkü öfke çok büyüktü.”
Gördünüz değil mi?..
Ben bunu görmemiştim; bunun da; “Amerikancı özgür sürtükler korosuna” katıldığını yani?..
Nihayet mesele anlaşılıyor;
“Erdoğan, zaman içerisinde İslamcı çizgisine döndü.”
Adamın bütün derdi buymuş meğerse…
*
Ben Levent’in “şeytanın cinsel istismarına maruz kalmış zihin”sel hezeyanlarının hepsine lâf yetiştiremem…
Sadece şeytan tarafından zihninin cinsel istismara uğramasından dolayı ortaya çıkan “mağduriyetini” de göz önüne alarak; bu çelişkileri hatırlatabilirim;
Levent “demokrat” ama, aynı zamanda her türlü “darbeye” hazır ve teşne…
“Teröre” karşı, ama PKK ve Sol yaptığı zaman, “sarayı deviririz” ümidiyle destekçi… Sadece “IŞİD” terörüne…
Levent; Laik ama istediği zaman “dinciliğe” kıvrılabiliyor ve “ateist bir dinci” gibi döktürebiliyor…
Levent’in geçmişini bilenler; “bizim mahalleden” kaçıp, diken pavyonuna düştüğünü söylüyorlar…
Peki benim “Levent’le” ne alıp veremediğim var?..
Valla benimki nasıl derler, “şahsî” bir şey değil!..
Tamamen “milli” bir tepki yani!..
Bugünkü basın ifade özgürlüğü hakkımı da bu şekilde kullanıyorum…
[http://www.nabizhaber.com/sukru-sak-yazdi-erdogani-indirelim-fetullahi-getirelim-11162h.htm yazının bağlantısı ]
en önce sahaya inmemesi gerekir. yaşamın normal seyrinde nasıl genel kurallara uyuyorsa aynı şekilde de maç izlerken dikkat etmesi gerekir. aksi durumda eğlence diye bir şey kalmıyor.
...
@9 valla öyle aşk acısı da neymiş.
@11 evde bi tek limon var onu kemirsem?
@11 evde bi tek limon var onu kemirsem?
allah ile kul arasına kimse giremez.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?












