Mühür, ziynet için kullanılan boncuklara ad olan 'mühre' kelimesinden çıkmıştır. Sebebi de mühürlerin akik ve süleymani türden taşlardan yapılmasıdır.
Mühür manasında kullanılan 'hatem' kelimesi de hitam (son, bitim) kelimesinden türemiştir. 'Hitam' bir şeyi mühürleyecek balçık demektir ki, önceleri mühür mumu yerine balçık kullanılırdı.
Hatem, mektup üzerine vurmak için üstünde resim veya bir tür işaret hakkedilmiş olan şeylerdir. bu usul Mısır'da Hz. Yusuf zamanından beri bilindiği gibi, Yahudilerde de 'Mühr-i Süleyman' denilen şekil olarak tanınmıştır. Kısacası mühür eskiden beri bütün doğuda biliniyordu.
Mühürler türlü maden ve taşlar üzerine kazınır ve üzerlerine isim,resim,arma, beyit, ata sözü vs. yazılırıdı.
Romalılarda bir kimseye mühür teslimi, o şahıs hakkında olağanüstü muhabbet ve güven duymak demekti. Avrupa'nın eski kavimleri, muhafaza edecekleri eşya üzerine balmumu ile mühür vururlardı.
mühürlere isim yazılması mutlaka adet değildir. Hereksin kendine göre bir alameti, izi de mühürolabilir. Mesela, Avrupa hükümdarlarının mühürleri resimli ve nakış işlemeliydi. Hatta kendi resimlerini havi olanlar da vardı.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) civar hükümdarları İslamiyet'e davet buyurmak üzere yazdıkları mektuplarına 'hatem-i risalet'i (Peygamberlik mührü) basmışlardı. Komşu hükümdarlara mektup yazılması irade buyurulduğu zaman, Ashab-ı Kiram'dan bir zatın ''Hatemsiz mektuba bunlar itimat etmezler.'' demesi üzerine, hatem ittihaz buyurmuştur.
Hatem-i nebevi gümüşten olup yüzük taşı siyah akiktendi. bu hatem Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) fani aleme veda buyurdukları ana kadar sağ elinde bulundurmuş, sonrasında Hulefa-i Raşidin'e intikal etmiştir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?