13 mart 2016 ankara patlaması

kultabisi
bu olayda birincil sorumlu olarak hükümeti ve mit'i görenleri gerizekalı olarak nitelendiren über zekalı arkadaşlarımıza söz söylemek haddimize değil ancak, fazla zeka gerektirmeyen ve sadece basit analitik değerlendirmeler içeren bir iki hususu hatırlatmak gerekiyor.
bu arkadaşlarımız ikiz kulelerin yıkılışı esnasında neredelerdi bilmiyorum. ben tesadüf eseri televizyon başındaydım. ilk uçak kuleye çarpmıştı ve tvler canlı yayındaydı. bir uçak kazası olduğu değerlendiriyordu ki ikinci uçak canlı kanlı, gözlerimizin önünde ikinci kuleye çarptı. o an gözlerime inanamadım. bunun bir terör saldırısı olduğu işte o an anlaşıldı. zira, böylesi bir terör eylemi, daha önce dünya tarihinde görülmüş şey değildi. zaten o olaydan sonra, dünya üzerinde her şey değişti. nihayetinde abd, bu olaydan sorumlu olduğunu iddia ettiği usame bin ladin'i ele geçirme adına dünyanın düzenini değiştirdi. ülkeleri işgal etti. 10 yıl uğraştı. 100 milyar dolar para harcadı (size enteresan bir bilgi vereyim. abd'nin uzaya astronot gönderme programının maliyeti de, usame bin ladin'i bulma maliyetiyle aynıymış. yani abd, bu iki iş için 100'er milyar dolar harcamış.) ve nihayetinde ladin'in cesedini okyanusun dibine gönderdi.
fransa ise büyük bir kamuoyu oluşturdu. eylemlerin ardından desteğini açıklamayan dünya lideri kalmadı neredeyse. hatırlayın, bizim sevimli başbakanımız bile fotoğrafta görünebilmek için, 'ben de buradayım, beni de çekin.' edalarıyla, kalabalığın arasından kafasını uzatmaya çalışıyordu paris'te.
evet, doğrudur. terör eylemleri dünyanın her yerinde olabilir ki oluyor da zaten. japonya'dan ingiltere'ye, fransa'dan ispanya'ya kadar, terörün acımasız yüzüyle tanışmayan ülke yok gibi.
ne yazık ki ülkemizde de, onlarca yıldır bu ahlaksız eylem tarzı çok sıklıkla sergileniyor.
sergileniyor sergilenmesine de, bizim yöneticilerimiz buna önlem olarak ne yapıyorlar? biraz da bunu irdeleyelim.
çok uzağa gitmeye gerek yok. son bir yıl içinde, bu topraklarda ışid terör eylemi yaptı mı? yaptı. başkentin göbeğinde bomba patlattı. pkk yaptı mı? yaptı. başkentin göbeğinde iki kere olmak üzere, birkaç intihar eylemi yaptı. dhkp-c yaptı mı? yaptı. cumhuriyet savcısını odasında katletti.
bakın bunlar bir anda aklıma gelenler. farklı farklı terör örgütlerinin gövde gösterisi yaptığı bir arena gibiyiz adeta.
dikkatinizi çekti mi bilmem. verdiğim bu örneklerin ortak bir noktası var: hepsi de, bir devlet için hem stratejik hem prestij anlamında çok önemli mevkiler. biri adliye sarayında, diğerleri başkentte. yani bir bakıma devleti kalbinden vuruyorlar. peki yöntemleri ne? çok basit: birkaçı intihar eylemi. yani son derece beklenebilir eylemler. diğerinde ise, adamlar elini kolunu sallayarak giriyorlar adliye sarayından içeriye. yine onda da, öyle ultra karmaşık bir plan yok.
kabul etmek lazım. patlayıcı yüklü bir aracı şehir trafiğinde farketmek ve engellemek imkansıza yakın zordur. peki bunun önlemi nasıl alınır öyleyse? cevap basit: haber alma teşkilatları (bu bizde mit oluyor), terör örgütlerinin içindeki adamları aracılığıyla eylemleri önceden haber alırlar. eldeki bilgiler yeterli değilse, ihtimalleri irdelerler. misal, şüphelileri kontrol ederler (hatırlatalım, yukardaki örneklerin tamamında terör suçlarından şüpheli ya da hükümlü kişiler olayın öznesiydi. yani kayıtları devletin elinde vardı. bir terör eylemi olasılığı hesaplanırken, ilk bakılacaklar listesinde yer alanlardı.)
peki bakalım bizim hükümetimiz ve haber alma teşkilatımız, son yıllarda terör eylemlerine karşı ne gibi tedbirler aldı. hatırlayabildiğim kadarıyla birkaçını sayayım:
- hükümet, terör örgütünün güneydoğuda serbestçe geçişini, 'çözüm süreci' adı altında legalleştirdi. operasyon yetkisini valilere verdi. valiler de hükümetin isteği doğrultusunda, askerden gelen operasyon taleplerini reddetti. birkaç yıllık süreçte, şehirler cephaneliğe çevrildi.
- hükümet, bu duruma isyan edenleri kandan beslenmekle suçladı. 'biz analar ağlamasın diyoruz. bunlar anları ağlatmaya çalışıyor.' dedi.
- hükümet, ordudaki yüzlerce komutanın, uyduruk gerekçelerle hapse atılmasına, 'devlet bağırsaklarını temizliyor.' , 'ben bu davanın savcısıyım.' , 'bırakın da yargı işini yapsın.' diyerek tam destek verdi.
- hükümet yanıbaşımızda patlayan savaşa taraf oldu. ne idüğü belirsiz gruplara destek verdi. beşar esad, 'terör cebinizde taşıdığınız akrep gibidir. gün gelir, o akrep cebinde taşıyanı da sokar.' dediğinde, 'iki aya emevi camiinde cuma namazı kılarız.' dendi.
- ışid militanlarına silah yardımı hususu tartışmalı olsa da, tartışmasız şekilde kendilerine stratejik destek verildi. yaralanan militanlar türkiye'deki hastanelerde tedavi olup geri döndü. büyük şehirlerden ışid'e militan devşirilmesi görmezden gelindi.
- kayıtsız, kontrolsüz biçimde, milyonlarca insanın ülkeye girişine ses çıkarılmadı.
- terör örgütü olarak kabul ettiği ypg'ye destek için ayn el arab'a gönderilen peşmergelerin geçişine izin verildi. izin verilmekle kalınmadı bunun şov yapılarak, kutlamalarla gerçekleştirilmesine boyun eğdi.
- hükümet yaptığı yasa değişikliğiyle, terör örgütleriyle görüşen kamu görevlilerinin yargılanmasını engelledi. tamamını başbakanın iznine bağladı.
- hükümet terör örgütüyle oslo'da görüştü. 'hepsinden haberimiz var. büyük şehirleri cephaneliğe çevirdiniz.' dediği terör örgütü ele başını siyasi muhatap olarak kabul etti.
- üç beş mehmet'in ölmesi haber olmamalı, diyerek terörü adeta legalleştirirken, hükümetin uygulamalarını protesto eden halk kitlelerine demir yumruğunu göstermekten geri durmadı. gezi olaylarında, artvindeki maden protestolarında, insanları öldürdü, kör etti, sakat bıraktı, gaz sıktı, yerlerde süründürdü...
bunlar şu anda aklıma gelenler. eminim bunları okurken, benim yazmayı unuttuğum onlarca örnek olayı da sizler hatırlamışsınızdır.
özetle, terörle nasıl mücadele edilmezse, öyle mücadele etmeye çalıştı ülkenin başındakiler. daha doğrusu çalışmadılar. çalışıyormuş gibi yaptılar.
en iyi yaptıkları iş, kahredici her terör eyleminden sonra, sahtekarca 'acımız büyük. ne mutlu şehit ailelerine. terörle mücadele azmimiz artıyor...' gibi, adeta dalga geçen açıklamalar yapmak oldu. ülke adeta bir kamera şakasının kurbanı durumunda. medyadaki borazanlarından biri, dünkü terör eyleminin ardından, hiç utanmadan, yüzü kızarmadan tv'ye çıkıp 'artık terörle yaşamaya alışmamız lazım.' diyebiliyor. ve über zeki analistlerimiz, 'lan gerizekalılar. susun da, böyyük yöneticilerimizin peşinden gidin. siz ne anlarsınız bu işlerden.' diye bize diskur çekiyor...
vallahi billahi helal olsun. arsızlığın yüzsüzlüğün bu kadarına pes artık...
ha ama haklarını da yemeyelim. her söylediklerine de karşı değilim.
'bizim ülkemizde şerefsiz hain çok.' buyurmuşlar. elhak doğrudur. altına imzamı atarım.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol

tag heuer carrera womens price montblanc timewalker 2017 replica watches rolex oyster perpetual datejust made in hong kong vintage heuer chronograph replica watches hublot 992703 price panerai limited edition 2015 replica ladies watches ulysse nardin watches platinum brand watches for ladies uk replica watches belfort watch kickstarter breitling yellow face chrono uk replica watches