ali karahasanoğlu adlı yalayıcının,
''bu kadar yanardönerdirler.. bu kadar alçaktırlar.. bu kadar ahlaksızdırlar..'' şeklinde bitirdiği yazının, bitiş cümlelerinin aslında hangi kesimin üzerine daha iyi yakıştığını, ülkedeki çoğu insan iyi biliyor.
yanardönerlik, alçaklık ve ahlaksızlık dallarında master derecesi yapacak kadar gelişmiş organizmaların kimler olduğunu şuraya beş on link koyarak tekrar göstermeme gerek yok sanırım.
yalama medyanın bu günlerde oluşturmaya çalıştığı algı da şu: kimi türklerin abd'deki iddianamede isimlerinin geçeceği şüpheleri gittikçe artmaya başlayınca, isimlerinin geçmesinden şüphelendikleri insanları, 'bakın gördünüz mü, abd'nin çıkarlarına aykırı hareket ediyorlarsa, demek ki bunlar türkiye'nin hayrına hareket ediyorlar demektir.' şeklindeki yeni kostümlerine sokmaya çalışmak.
oysa zerrab denen yankesici, rüşvetçi, dolandırıcı ve ne idüğü belirsiz tipin abd'de içeri atılmasına sevinenlerin çoğunun, sevinme nedenleri farklı. onlar, türkiye mahkemelerinde güya aklanan ama vicdanlarda aklanmayan kişinin, abd'de bülbül gibi ötmesinin ardından, buradaki bağlantılarının gerçek yüzlerinin ortaya çıkacak olmasına, ortak kurulan rüşvet çarkının ortalığa serilecek olmasına, hırsızlıkların resmiyet kazanacak olmasına seviniyorlar.
ha, bütün bunlar türkiye'de çok şey değiştirir mi? açık söylemek gerekirse değiştireceğini sanmıyorum. zira, gerçekliği hususunda en ufak bir tartışma götürmeyecek onca olay bile, sadece sihirli 'montaj' kelimesiyle bitirildi. peçete üzerine yazılmış olan, 'saat için 240 bin dolar ödeme yapılmıştır.' yazısı bile ikna edici bulundu.
ama bugünün yarını da var elbet. adaletin keskin kılıcının hırsızların, haydutların üzerinde sallanacağı günler de gelecek. işte o zaman, reza'nın abd'deki savcıya öttükleri, türk mahkemelerinde de kullanılacak.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?