alıntı.
sunay akının anlattigina gore, sultan ii. abdulhamit sarayindan bir kereligine artik yemeklerinin saray disina cikartilarak dili tutulan konusamayan bir cocuga gonderilmesine izin verir. cunku donemim hocalari her yolu deneyen ailesine bu yontemin ise yarayacagini soylemislerdir. din hocalarinin bu onerisi ise yaramaz ancak cocuk buyuyunce dili kendiliginden cozuluverir. bir gun annesi oglunu evdeki terlikleri toplarken yakalar. terlikleri tek sira olarak dizen cocuk onlarla konusur, birseyler anlatir. annesi cocugun kafayi yedigini dusunur once. ancak biraz dinledikten sonra oglanin terliklere bilgi dolu bir konusma yaptigini duyunca olayin ic yuzu ortaya cikar. cocuk dayisina ders veren ogretmenin anlattiklarini dikkatle dinlemekte ve duyduklarini daha sonra terliklere anlatmaktadir.
sunay akin der ki *"cocugun terlikleri oyuncak ogrenciler yapmasi egitimi ne de guzel tarif etmektedir. egitim bilime dayandirilmaz ve yeniliklerden uzak kalirsa, yikanmayan bir ayağa donusur ve icine sokuldugu terligi de kokutur"
iste bu cocuk buyuyunce egitim alaninda bugun hala konusulan reformlari yapacak olan hasan ali yucel'den baskasi degildir.
(bkz: adam olacak cocuk terliginden belli olur)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?