dış dünya diye bir gerçek var. sizden başka ama içinde sizi de barındıran. bu durumda ona göre hareket etmek bazen kaçınılmaz oluyor. misal okuldan geldiğimden beri yüksek sesle aynı şarkıyı dinliyorum tekrar tekrar. ama saatlerimizin 23-24 ü gösterdiği zamanlarda mecburen sesi azaltıyorum. niye? çünkü başkalarını da düşünen bir yapım var. ki malesef bir çok şeyi de bu yüzden yaşıyorum. onlar için, onlar kırılmasın diye. (şimdi bu saygıdandır, toplu yaşama kuralıdır demeyin çünkü hepsi onları düşündüğümüzü gösteriyor. )
komşularıma sorsan takıntılı birisiyim. sürekli aynı şarkıyı dinlememden bilirler bunu. mümkünse bizim yan komşuyu depresyona sokmayın hiç çekilmiyor derler. ama onun dışında aa ne kadar da güler yüzlü hanım hanımcık bi kız derler. tabii çizilen bir arabadan sonra eve girdiğimde, velinin birine derdimi anlatamayınca çıldırmak üzere eve girdiğimde, buraya dayanamadığım anlarda geçirdiğim zamanlarda beni bilmezler. çünkü başkalarını o kadar düşünürüm ki bunlara sinirlendiğimde bile bomboş bir alana gidip orda bağırıp çağırıp ağlarım.
'kafesin biri kuş aramaya çıkmış'demiş kafka. bizi biz yapan,benliğimizi oluşturan, varlığımızın farkında vardıran şeyler çevre değil mi ? o halde mümkünatı yok onları düşünmeden yaşamamın. ah keşke biraz da onlar beni düşünse...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?