kahramanımız araba kullanmaktadır. bir süredir devam etmekte olan bıkkınlık ve yılgınlık nedeniyle araçtaki arkadaşlarıyla sohbet etmek yerine, kendi kendine düşünmekte ve kendisiyle bir olup araçtakileri çekiştirmektedir.
aklının bir tarafı, 'yeter hocam yeter. her gün aynı kelimelerle, aynı şeyleri anlatmandan bıktım. sus allahını seversen.' diye söylenirken, diğer tarafı, 'la oğlum bırak konuşsun. ninni gibi işte ne güzel...' diye teselli vermektedir.
sabah evden çıkarken, bünye eğilmeye üşendiği için ayakkabıların bağcıkları bağlanmamıştır. kendine bir yuh çekilir ve araçtan inerken bağcıkların bağlanması noktasında kesin karar verilir. yol kenarındaki ezilmiş köpek leşinin üzerinden geçmemek için, hız azaltılır ve ani bir manevrayla kenarından geçilir. bünye öylesine yılgındır ki, gaz pedalına tekrar basarak hızlanmak bile zor gelmektedir. 'lan biraz da böyle gidelim, ne var sanki...' denerek, bir süre tıngır mıngır yola devam edilir. bu esnada, diğerleri yüz bininci kez konuştukları mevzuları yüz bin birinci kez konuşmaya devam ettikleri için aracın yavaşlamış olduğunun farkında değillerdir.
sallana sallana gidilirken, sağ tarafta ters olarak park halinde bekleyen ve radar takılı ekip otosuna gülücükler yollanarak yola devam edilir. sağ ayağı gaz pedalına basmaktan alıkoyan üşengeç bünye, radar cezasından yırtmayı sağlamıştır.
...
üşengeç bünye: nasıl oluyorsa, üşenmeden entry yazmakta.
arka koltuktakiler: yarın sabah, büyük bir keyifle ve sanki ilk kezmiş gibi, yüz bin ikinci kez aynı şeyleri anlatacaklar.
yan koltuktaki: haftaya emekli olacak. dizi yırtık çorabıyla hala mutlu bir beraberliği var.
ayakkabılar: bağcıkları gün boyu bağlanmadı.
sağ ayak: sehpanın üzerinde duran minderimsi nesnenin üzerindeki sol ayağın üstünde keyif çatıyor
.......................................the end................................
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?