Önceden engellileri görürdüm fakat görmezden gelir geçerdim. Bu Friedreich Ataksisi hastalığının bana verdiği derslerden biri de “Empati” yapmasını öğrenmemdir.
Hani Nasreddin hoca damdan düştüğünde başına toplananlar hekimi çağıralım deyince, “bana damdan düşen birini çağırın” dediği gibi ben de şimdi tekerlekli sandalyedekilerin hislerini ve hallerini, sıkıntılarını anlıyorum. (Empati)
Ben engelli biriyle karşılaştığımda onun tuvaletini nasıl yaptığını, tekerlekli sandalyeden yatağa nasıl geçtiğini düşünürüm.
Hayatta en büyük nimetim, annem ve babamdır. Benim belden aşağısı, hiç çalışmıyor. Hareket ettirilmem, bu yüzden çok zor. Ama, babam -Allah razı olsun- klozet üzerine bir vinç sistemi icat edince rahat ettik.
Merak edenler buradan babamın beni yataktan tuvalete götürüşünü ve vinçle klozet üzerinde nasıl kaldırdığını izleyebilirler:
http://www.youtube.com/watch?v=RlON3jULbLc
Engelliler işe yaramaz insanlar değillerdir. 1993’te hastalığımın teşhisini koyan doktor babama bu çocuk çalışamaz, götür evine yatsın, demiş.
Babam, o doktoru dinlemedi. Rabbim nasip etti, işe girdim. Bilgisayarda tasarımcı olarak babamın yardımıyla 16 yıl çalıştım ve emekli oldum.
Trilyonlarca gezegenleri yaratan ve dünya dahil hepsini basket topu gibi döndüren Allah’ın elbette her şeye gücü yeter.
Engelli olmak haşa! Bir yaratılış hatası değil, dünyadaki bu imtihanın zor sorularından birisidir.
Gece olmasa gündüzün, soğuk olmasa sıcağın… vs değerini anlamayacağımız gibi hastalıklar da sıhhatin kıymetini anlamamızı sağlar.
Sağlıklı insanlar engellilere bakıp şükretmeliler. Ama, çok şükür deyip kulak memelerini çekmek değil de, ibadet ederek Allah’a teşekkür etmeliler.
Engelliler, sağlıklı insanlara şükretmeleri için vesiledir evet ama aynı zamanda engelli insan sağlıklı insanlara ibretlik örnek olmalıdır.
Namaz kılan bir engelliyi gören veya evde oturmak yerine çalışan bir engelliyi gören boş oturup vakit öldüren sağlıklı insanlar, hallerini gözden geçirmeliler.
İnsan, ezelde ruhlar aleminde Rabbine seni seviyorum, sana aşığım, demişti. Cenab-ı Allah, mademki öyle, o halde aşkını ispatla, diye bizi bu dünyaya sabır ve şükür imtihanına gönderdi. Giriş yazısında anlatmıştık.
Ama biz insanlar, nefsin arzu ve isteklerinin peşinde koşmaktan geldiğimiz yeri, verdiğimiz sözü, gideceğimiz yeri, aslında Allah’ı unuturuz.
Ama Rabbimiz öylesine merhametlli ki… Kusurlarımıza bakmadan, unutkanlığımızı, gafletimizi, cehaletimizi hoşgörür, yine de merhamet eder.
Bu merhamet neticesinde, kendisini hatırlatmak için, yani Kıblemizi Zat’ına çevirmemiz için şahsımıza özel peygamberler gönderir.
Bu elçiler aklını kullananlar için Dön Rabbine diyen uyarıcılardır.
Bu elçilerin adı, acı, keder, ızdırap, bela, hastalıktır…
“Gönüle gamdan kederden bir peygamber gelince, ötelerden Cebrail de gönüle iner. Düşünce, Meryem gibi yüzlerce İsa’ya gebe kalır.”
Allah kusurlarıma bakmadan bana Friedreich Ataksisi hastalığı peygamberini bana özel gönderdi. Gafletten uyandırdı, bu hastalık sayesinde doğruyu buldum.
Engelli olmak bana Alah’ın hediyesidir.
3 Aralık Dünya Engelliler Gününüz kutlu olsun kader arkadaşlarım. Bu Gün, kalplerinde engel olmayan yüce gönüllü bütün insanların empati yapmalarına vesile olsun inşallah.
Dert etme!
Duâ et,
Hepsi imtihan, geçecek bir gün elbet...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?