cumhurbaşkanı başdanışmanı şeref malkoç'un büyük demokrasi mitingine katılacağını açıklayan devlet bahçeli için kullandığı söz. Bu bir çeşit gaf falan değildir. Bu tam tamına bir edepsizlik örneğidir. Sadece bahçeli için de değil kılıçdaroğlu için de geçerlidir bu edepsizlik.
edit: videoyu bulamadım
bahçeli hayatında böyle kalabalığa seslenmemiştir
provakasyondur.net
Şu cümleden itibaren başlıyor olay; öhö öhö ömründe görmeeediği...
ahada video
https://www.youtube.com/watch?v=KL3a7kIwQQo&feature=youtu.be
Şu cümleden itibaren başlıyor olay; öhö öhö ömründe görmeeediği...
ahada video
https://www.youtube.com/watch?v=KL3a7kIwQQo&feature=youtu.be
ettiği bu büyük edepsizlik ve terbiyesizlik karşısında, cumhurbaşkanımızın talimatıyla özür dilemiştir. yahu, bahçeli darbe girişimi başlar başlamaz siyaseti rafa kaldırıp hemen yanımızda yer aldı. onun hatrına insan güzel konuşurdu. gerçi konuşmasa da olur, küstahlık etmesin yeter.
--- (gbkz: spoiler) ---
@1 04.08.2016 tarihinde özür dilediğini de paylaşsaydınız tam olacaktı. şu süreçte başlık veya entry girerken, eşimizle dostumuzla siyaset hakkında konuşurken her bireye düşen iş, dikkatli ve bütünleyici olmaktır. ötekileştirmenin lüzumu yok.
(bkz: sen provokasyoncusun galiba)
--- (gbkz: spoiler) ---
--- (gbkz: spoiler) ---
@1 04.08.2016 tarihinde özür dilediğini de paylaşsaydınız tam olacaktı. şu süreçte başlık veya entry girerken, eşimizle dostumuzla siyaset hakkında konuşurken her bireye düşen iş, dikkatli ve bütünleyici olmaktır. ötekileştirmenin lüzumu yok.
(bkz: sen provokasyoncusun galiba)
--- (gbkz: spoiler) ---
yıllardır doğruluğundan şüphe duymadığım bir iddiam var.
liderler, bulundukları makamda uzun süre kaldıkları zaman, bir nevi mesleki deformasyona uğruyorlar. bir diğer adıyla mesleki körlük de diyebiliriz. söylemek istediğim şey şu:
misal bir okul düşünün. okul müdürünün, müdür yardımcılarının, öğretmenlerin vs. çok uzun süredir aynı kurumda çalıştıklarını farzedin. bir süre sonra, kurumdaki anomaliler, o kurumda çok uzun süre çalışanlar tarafından farkedilmemeye başlanıyor. diyelim ki, bahçede iki metre derinliğinde bir çukur var. gide gele, o çukur, personelin gözünde normalleşiyor, bir nevi görünmez olmaya başlıyor. kuruma yabancı olan biri oraya geldiğinde, oranın personelinin adeta görmemeye başladığı çukuru hemen farkediyor. 'yaa bu çukurun burada işi ne? allah muhafaza, çocuklar düşebilir.' deyince, oradakiler, 'aaa sahiden yaa. bize normal geliyordu ama dediğin doğru.' deyiveriyorlar. yani bir nevi jeton düşüyor.
işte liderler de, uzun süre liderlik yapınca bir nevi mesleki deformasyona uğramaya başlıyorlar. ülkenin gerçeklerinden, sorunlarından yavaş yavaş uzaklaşmaya başlıyorlar. zaten bu yüzden de, liderler hep geniş bir danışman kadrosuyla çalışyorlar. kendilerinin göremediği şeyleri danışmanlarının göstermesi için. farklı bir bakış açısı sunabilmeleri için. bilmedikleri bir şeyi öğretmeleri için vs.
peki bu sistem bizde nasıl işliyor? aslında liderler kendilerine danışman değil dalkavuk tutuyorlar. ''büyüksün ağam. sen bilirsin paşam. haklısınız haşmetlüm...' den öte bir bakış açısı sunmuyorlar. zira bu davranış şekli, bir bakıma danışmanın koltuğunu da garantiye alıyor. ve ne yazık ki, hangi insan olursa olsun, bu denli sistematik pohpohlamaya kayıtsız kalamıyor.
hani bir hikaye vardır. hz. ömer'in yanında bir adam varmış. adam günde bir kez yanına gelir, 'unutma ömer, ölüm de var.' der gidermiş. hz. ömer'e sebebini sormuşlar. makamın, saltanatın sarhoş edici etkisinde kalmamak için, öbür dünyayı unutmamak için, o adamı ben görevlendirdim.' demiş.
cumhurbaşkanının etrafına bakın. danışmanlarını şöyle bir gözünüzün önüne getirin. yiğit bulut gibiler, hidayet türkoğlu gibiler, 'unutma ömer' diyebilecek kalibreye sahipler mi sizce?
'iki silahım, yüzlerce mermim var. benim canımı almadan, cumhurbaşkanımıza dokunamazsınız.' deyip, darbe girişiminden sonra günlerce sesi soluğu çıkmayan yiğit bulut gibiler, sizce dalkavuk karakterine mi daha uygun, danışman karakterine mi?..
siz cumhurbaşkanının oturup saatler boyunca tv seyredebileceğini düşünüyor musunuz? sokaklar malum. cumhurbaşkanının etrafında bilmem kaçbin kişilik koruma ordusu. halktan ancak, ''sana kurban olam reis.'' diyebilecekler yanına yaklaşabilir. ya da ne bileyim, ''cumhurbaşkanım üç aylık maaşımı kestiler.'' diye kişisel derdini söyleyecek bir gariban. daha fazlasına müsaade edilmez. peki bu şartlarda, ülkedeki tüm sorunlardan hakkıyla nasıl haberdar olabilir? tabii ki danışman kadrosu sayesinde. bu şaklabanlar mı, cumhurbaşkanının karşısına çıkıp, 'sayın cumhurbaşkanım, durum kötü. yanlış yaptınız. o kadını binlerce insana yuhalatmayacaktınız.' diyecek. bu karaktersizler mi, 'efendim, adamın oğlu ölmüş. isyan etmesi normaldi. siz ona israil dölü diyerek tokat atmakla hem yanlış yaptınız, hem ayıp ettiniz.' diyecek?..
ben cumhurbaşkanı olsam ne yapardım biliyor musunuz? bana muhalif kesimleri bir araya toplar, onlardan birer danışman isterdim. misal, bir tane chpli danışman, bir tane mhpli danışman, bir tane hdpli danışman... ne bileyim birer tane pkk sempatizanı, işçi partili, liberal demokrat vs... bana muhalif kim varsa, onların zeki ve dürüst olanlarından birer tane danışman alırdım. onlar da zamanla bozulmasın, çıkar ilişkisine girmesin diye, maaş falan da vermezdim. 'bu işi bedavaya yapıyorsan yap' derdim.
inanın maaş vererek çalıştırılan bu kişiliksizlerden çok daha faydalı olurlardı.
liderler, bulundukları makamda uzun süre kaldıkları zaman, bir nevi mesleki deformasyona uğruyorlar. bir diğer adıyla mesleki körlük de diyebiliriz. söylemek istediğim şey şu:
misal bir okul düşünün. okul müdürünün, müdür yardımcılarının, öğretmenlerin vs. çok uzun süredir aynı kurumda çalıştıklarını farzedin. bir süre sonra, kurumdaki anomaliler, o kurumda çok uzun süre çalışanlar tarafından farkedilmemeye başlanıyor. diyelim ki, bahçede iki metre derinliğinde bir çukur var. gide gele, o çukur, personelin gözünde normalleşiyor, bir nevi görünmez olmaya başlıyor. kuruma yabancı olan biri oraya geldiğinde, oranın personelinin adeta görmemeye başladığı çukuru hemen farkediyor. 'yaa bu çukurun burada işi ne? allah muhafaza, çocuklar düşebilir.' deyince, oradakiler, 'aaa sahiden yaa. bize normal geliyordu ama dediğin doğru.' deyiveriyorlar. yani bir nevi jeton düşüyor.
işte liderler de, uzun süre liderlik yapınca bir nevi mesleki deformasyona uğramaya başlıyorlar. ülkenin gerçeklerinden, sorunlarından yavaş yavaş uzaklaşmaya başlıyorlar. zaten bu yüzden de, liderler hep geniş bir danışman kadrosuyla çalışyorlar. kendilerinin göremediği şeyleri danışmanlarının göstermesi için. farklı bir bakış açısı sunabilmeleri için. bilmedikleri bir şeyi öğretmeleri için vs.
peki bu sistem bizde nasıl işliyor? aslında liderler kendilerine danışman değil dalkavuk tutuyorlar. ''büyüksün ağam. sen bilirsin paşam. haklısınız haşmetlüm...' den öte bir bakış açısı sunmuyorlar. zira bu davranış şekli, bir bakıma danışmanın koltuğunu da garantiye alıyor. ve ne yazık ki, hangi insan olursa olsun, bu denli sistematik pohpohlamaya kayıtsız kalamıyor.
hani bir hikaye vardır. hz. ömer'in yanında bir adam varmış. adam günde bir kez yanına gelir, 'unutma ömer, ölüm de var.' der gidermiş. hz. ömer'e sebebini sormuşlar. makamın, saltanatın sarhoş edici etkisinde kalmamak için, öbür dünyayı unutmamak için, o adamı ben görevlendirdim.' demiş.
cumhurbaşkanının etrafına bakın. danışmanlarını şöyle bir gözünüzün önüne getirin. yiğit bulut gibiler, hidayet türkoğlu gibiler, 'unutma ömer' diyebilecek kalibreye sahipler mi sizce?
'iki silahım, yüzlerce mermim var. benim canımı almadan, cumhurbaşkanımıza dokunamazsınız.' deyip, darbe girişiminden sonra günlerce sesi soluğu çıkmayan yiğit bulut gibiler, sizce dalkavuk karakterine mi daha uygun, danışman karakterine mi?..
siz cumhurbaşkanının oturup saatler boyunca tv seyredebileceğini düşünüyor musunuz? sokaklar malum. cumhurbaşkanının etrafında bilmem kaçbin kişilik koruma ordusu. halktan ancak, ''sana kurban olam reis.'' diyebilecekler yanına yaklaşabilir. ya da ne bileyim, ''cumhurbaşkanım üç aylık maaşımı kestiler.'' diye kişisel derdini söyleyecek bir gariban. daha fazlasına müsaade edilmez. peki bu şartlarda, ülkedeki tüm sorunlardan hakkıyla nasıl haberdar olabilir? tabii ki danışman kadrosu sayesinde. bu şaklabanlar mı, cumhurbaşkanının karşısına çıkıp, 'sayın cumhurbaşkanım, durum kötü. yanlış yaptınız. o kadını binlerce insana yuhalatmayacaktınız.' diyecek. bu karaktersizler mi, 'efendim, adamın oğlu ölmüş. isyan etmesi normaldi. siz ona israil dölü diyerek tokat atmakla hem yanlış yaptınız, hem ayıp ettiniz.' diyecek?..
ben cumhurbaşkanı olsam ne yapardım biliyor musunuz? bana muhalif kesimleri bir araya toplar, onlardan birer danışman isterdim. misal, bir tane chpli danışman, bir tane mhpli danışman, bir tane hdpli danışman... ne bileyim birer tane pkk sempatizanı, işçi partili, liberal demokrat vs... bana muhalif kim varsa, onların zeki ve dürüst olanlarından birer tane danışman alırdım. onlar da zamanla bozulmasın, çıkar ilişkisine girmesin diye, maaş falan da vermezdim. 'bu işi bedavaya yapıyorsan yap' derdim.
inanın maaş vererek çalıştırılan bu kişiliksizlerden çok daha faydalı olurlardı.
e yani doğru söylemiş. Düz mantık olarak bakarsanız bahçelinin katılacağı en kalabalık miting tarzı bir şey.
Bunu söyleyen kişinin haksızlığı da şurada başlıyor, siyaset yapıyor siyaseti yapma nedeni toplantının asıl amacının unutulması yani oy toplamak için seslenmeyecek oradaki insanlara var olun diyecek sadece. Gidiş sebebi tamamen bir teşekkür. Böyle bir dönemde siyaseti bir tarafa bırakan bir insana söylenebilecek en ağır sözlerden biri. Gerçek anlamda haklı sonuna kadar ama siyasi anlamda bir edepsizlik.
Siyasi anlamda Özrü yetmez istifası şart sn. malkoçoğlunun.
Bunu söyleyen kişinin haksızlığı da şurada başlıyor, siyaset yapıyor siyaseti yapma nedeni toplantının asıl amacının unutulması yani oy toplamak için seslenmeyecek oradaki insanlara var olun diyecek sadece. Gidiş sebebi tamamen bir teşekkür. Böyle bir dönemde siyaseti bir tarafa bırakan bir insana söylenebilecek en ağır sözlerden biri. Gerçek anlamda haklı sonuna kadar ama siyasi anlamda bir edepsizlik.
Siyasi anlamda Özrü yetmez istifası şart sn. malkoçoğlunun.
cumhurbaşkanımızın meşhur sözü \"sen kimsin ya\" tam buraya denk düşüyor. milliyetçi hareket partisi lideriyle, davasıyla senin boyunu aşar demek lazım. cevap vermeye bile gerek yok. bugün akp kadrolarının içinde geçmişinde mhp' de görev yapmış siyasetçiler olduğu gibi seçmen içinde de oyunu iki parti arasında değiştirebilen vatandaşlarımız vardır. şu süreçte mhp seçmeniyle, lideriyle, kendi içindeki muhalefetiyle her zaman olduğu gibi devletinin yanında yer almasını bilmiştir. nasıl danışmanlık görevi varsa bu insanın türk siyasi hareketi içinde milliyetçi hareketin yerini kendisine anlatmaya muhtaç olduğu anlaşılıyor. şu ortalık bir durulsun cumhurbaşkanımızdan devlet kadrolarında sağlam bir temizlik geleceğine inanıyorum. o gün geldiğinde söylemleriyle, hal ve tavırlarıyla kibirden uzak , milletimizin tamamını kucaklayan insanlar devlet kademelerinde daha fazla kendisini gösterecektir inşallah.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?