(bkz: the matrix) olmadan eksik kalacak olandır. ya da hitchcock'un gerilimi nasıl kurduğu. (a. hitchcock, şöyle ifade eder; hemen patlayan bomba heyecan yaratmaz ama bir düşünün 15dk sonra patlayacak bombanın bir haberini duymayı...) realist lumiere kardeşlerden, formalist melies'ten filizlenip, propagandaya (iradenin zaferi) kadar ulaşmış bir sanat (sanat olduğuda tartışmalıdır, ayrıca 7. sanat ve the art of subjectivity/öznelliğin sanatı) özelliğini gösterir.
yine realizm, ideoloji ve estetik tartışmaları olmadan eksik kalır. ya da orson welles'in sinematografik yenilikleri... bunun yanında kuleshov ile başlayan sovyet montaj ekolünün kurgu üzerine yaptıkları. vertov'un çağının çok ötesindeki yıkıcılığı. avangart sinemacıların, kuralsızlık ötesi çalışmaları. 3. dünya sinemasının teknik yetersizliğine rağmen imge konusundaki başarısı.
mesela, hiç bitmeyen bir hikaye vardır, sinema bitti bitecek, aha sinema bitiyor diye. sesin görüntülere eklendiği dönemde, işte sinema bitiyor derken daha farklı bir boyut almış. aynı şekilde, tv'nun yaygınlaşması da, sinemayı yok edecek derken tam tersi bir etki olmuş ve günümüzdeki cgi teknolojileri ile iyice kendinin çok ötesine geçen bir sanat, estetik alanı, eğlence alanı ve yaşam yönlendirici haline dönüşmüştür...
endüstrileşme ile de yakından ilgilidir. şehirlidir. bu bakımdan da sinema eleştirileri ve felsefesi, sosyolojik ve ideolojik bağlamda ayrıca incelenir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?