öyle olduğu düşünülen bir işin aslında öyle olmadığını anlatmak için söylenen bu deyimin hikayesi aşağıdaki gibidir;
nasreddin hoca bir gün timur’a kızarmış bir kaz götürürken yolda canı çekmiş kazın bir bacağını yemiş. hoca’yı huzura kabul eden timur, bakmış ki kendisine sunulan kızarmış kaz tek ayaklı. kendisi de malum topal. hoca bunu bilerek hakaret olsun, diye yaptı sanmış ona çok kızmış. hoca durumu hemen sezerek:
– ulu hakanım, bizim akşehir’in kazları hep tek bacaklıdır. bakın çeşme başındaki kazlara, demiş ve çeşme başında tek bacaklarını altlarına almış uyuklayan kazları göstermiş. timur, hoca’ya bakarak gülmüş:
– yok hoca, kazın ayağı öyle değil demiş. adamlarına çeşme başındaki kazlara değnekle dokunmaları için emir vermiş. kazlar, uykularından uyandırılınca iki ayakları üstünde kaçışmaya başlamışlar. hoca’nın yüzüne alaylı alaylı bakan timur:
– hani akşehir’in kazları tek ayaklı idi, diye sorunca hoca:
– vallahi hakanım, eğer o değnekleri size vursalardı, tövbeler olsun, dört ayaklı bile olur kaçardınız, diye cevap vermiş.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?