stanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talebini değerlendiren İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği, Zaman Gazetesi'nin bağlı bulunduğu Feza Gazetecilik'e kayyum atanmasına karar verdi.
Kayyum atanmasının ardından gazetenin Yenibosna'daki binasının ana giriş kapısı zincirle kilitlendi.
[http://www.ntv.com.tr/ekonomi/zaman-gazetesine-kayyum-atandi,aEC3Ytk4Nkyun0tR3PjT4w haberin devamı için tık tık]
4 mart 2016 zaman gazetesi'ne kayyum atanması
artık kpss ilanlarında bolca kayyım alımı yaparlar. O kadar şirketleri var ki bu adamların hepsine birer birer kayyım atanacaksa ooo yaşadı memur adayları. Yapına eylem doğru değildir kanımca. Çok sert giriyorlar. Bu kadar nefreti gerçekten hak ettiler mi merak ediyorum.
\"Taraf olmayan bertaraf olur\" sözünden yola çıkarak yapılan hukuksuzluk. Koskoca şirketler için çıkan böylesine büyük kararlar büyük korkunun habercisidir. Yapılan hukuksuzluktan başka Zaman gazetesi adına üzüldüm mü, hayır. Vaktiyle az yalakalığını yapmadılar bu rezil hükümetin.
Eh, boynuz kulağı geçti.
Eh, boynuz kulağı geçti.
geç kalınmış bir uygulama ..
legal görünümlü illegal yapının, basın maskesi altında yürüttüğü ihanet ve algı oluşturma çabaları biraz daha sekteye uğrayacaktır ancak bu yapı çoktandır cumhuriyet gazetesini ele geçirmişti .. oradan yürürler artık .. zaten manşetleri ortaktı pek bir şey kaybetmiş sayılmazlar ..
legal görünümlü illegal yapının, basın maskesi altında yürüttüğü ihanet ve algı oluşturma çabaları biraz daha sekteye uğrayacaktır ancak bu yapı çoktandır cumhuriyet gazetesini ele geçirmişti .. oradan yürürler artık .. zaten manşetleri ortaktı pek bir şey kaybetmiş sayılmazlar ..
hani bilinen bir hikaye vardır. hitler almanyasındaki yahudileri anlatır:
önce evsizleri topladılar. 'iyi oldu' dedim. sonra mahallemdeki çingeneleri götürdüler. 'bana ne ' dedim. zencilere sıra geldi, 'bana dokunmayan yılan bin yaşasın.' dedim. beni götürmeye geldiklerinde sesimi duyacak kimse kalmamıştı...
bu hikayeyi duymadıysanız, belki şu da işinizi görür:
zamanın birinde, zengin bir ağanın bağına üç kişi izinsiz girip elma alırlar. bunlardan biri kürt, biri ermeni, biri de türktür. elmaları götüremeden bağın sahibi gelir. önce, türkle kürde dönüp konuşmaya başlar. '
hadi sizi anladım. affedebilirim. ne de olsa din kardeşiyiz sizinle. ama içiniz nasıl elverdi de şu kafir oğlu kafir ermeniyi de yanınıza aldınız. ben bu ermeniyi dövmeyeyim de ne yapayım.' der ve ermeniye allah ne verdiyse girişir. bu iş olurken, türkle kürt yaptıklarından utanmış biçimde, sessizce olayı izlerler.
ağa, ermeni'nin işini bitirdikten sonra, türk'e döner. 'hadi seni anlarım. ne de olsa aynı kandanız. ama ya şu kürde ne demeli. ben bu kürdün kemiklerini kırmayayım da ne yapayım.' der ve kürt'e girişir. bizim türk, ağa kürt'ü komalık ederken mal mal seyreder. kürt'ün de işi bitince, ağa türk'e döner.
'lan şerefsiz, adi. sen nasıl bunlara uydun da benim bağa girdin. senin ağzını burnunu kırmayayım da ne yapayım.' deyip türk'e girişir. onun da işini bitirip küfürler savura savura uzaklaşır.
ağa uzaklaşırken, türk'le kürt birbirine bakıp mırıldanırlar, 'ermeni'ye arka çıkacaktık. ermeni'ye arka çıkacaktık...'
bakın bunu da beğenmediyseniz, o zaman ekşi sözlükten bir hikaye anlatayım. ya da boşverin anlatmayayım. zaten çok bilinen bir laftır. neredeyse atasözü gibidir:
(gbkz:arkadaşlarını aslan yerken mal mal bakan zebralar)
önce evsizleri topladılar. 'iyi oldu' dedim. sonra mahallemdeki çingeneleri götürdüler. 'bana ne ' dedim. zencilere sıra geldi, 'bana dokunmayan yılan bin yaşasın.' dedim. beni götürmeye geldiklerinde sesimi duyacak kimse kalmamıştı...
bu hikayeyi duymadıysanız, belki şu da işinizi görür:
zamanın birinde, zengin bir ağanın bağına üç kişi izinsiz girip elma alırlar. bunlardan biri kürt, biri ermeni, biri de türktür. elmaları götüremeden bağın sahibi gelir. önce, türkle kürde dönüp konuşmaya başlar. '
hadi sizi anladım. affedebilirim. ne de olsa din kardeşiyiz sizinle. ama içiniz nasıl elverdi de şu kafir oğlu kafir ermeniyi de yanınıza aldınız. ben bu ermeniyi dövmeyeyim de ne yapayım.' der ve ermeniye allah ne verdiyse girişir. bu iş olurken, türkle kürt yaptıklarından utanmış biçimde, sessizce olayı izlerler.
ağa, ermeni'nin işini bitirdikten sonra, türk'e döner. 'hadi seni anlarım. ne de olsa aynı kandanız. ama ya şu kürde ne demeli. ben bu kürdün kemiklerini kırmayayım da ne yapayım.' der ve kürt'e girişir. bizim türk, ağa kürt'ü komalık ederken mal mal seyreder. kürt'ün de işi bitince, ağa türk'e döner.
'lan şerefsiz, adi. sen nasıl bunlara uydun da benim bağa girdin. senin ağzını burnunu kırmayayım da ne yapayım.' deyip türk'e girişir. onun da işini bitirip küfürler savura savura uzaklaşır.
ağa uzaklaşırken, türk'le kürt birbirine bakıp mırıldanırlar, 'ermeni'ye arka çıkacaktık. ermeni'ye arka çıkacaktık...'
bakın bunu da beğenmediyseniz, o zaman ekşi sözlükten bir hikaye anlatayım. ya da boşverin anlatmayayım. zaten çok bilinen bir laftır. neredeyse atasözü gibidir:
(gbkz:arkadaşlarını aslan yerken mal mal bakan zebralar)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?