Bizim oralarda çok ama çok kıymetli bir şeydi. Kıymetliydi çünkü artık unutulmaya yüz tuttu. Attan anlayan kesim şuan yaşlı olan kesim. Gençlerden de ilgilenen yok.
At ne işe yarar köy yerinde?
Ata binersiniz ki o keyif en lüks arabada bile yoktur.
Atı tarlaya koşarsınız ki değme traktörlerin yapamadığı işi yapar. Gidemediği yere gider.
Şimdilerde atın yaptığı her şeyi traktörler yapar oldu. Gittikçe makineleştik. Gittikçe otomatik emeksiz bir hale geldik.
At dediğimiz şey gerçekten çok zahmetli bir şey. Kışın ahıra bağlar beslersiniz. Yazın da genel itibariyle yılkı hale gelir. Salarsınız yaylaya orada yaşar.
İlerki zamanlarda iyiden iyiye unutulacak hayvan. En önemlisi o atı ehlileştirecek insan kalmadı. Kalanlar da çok yaşlı.
Bir atı ehlileştirmek için çok çaba gerek. Ata binmek,tarlaya koşmak için ehlileştirmek ciddi bir çaba istiyor.
Ehlileştirmek için bizim oralarda ğamut denen kemer,kayış tarzında bir şey var. Bu kemeri atın boynundan taa kıçına kadar bütün vücudunu saracak şekilde bağlarsın. Atın rahat hareket etmesini engellersin. Tabi bunu şimdi kaç kişi yapabilir, ğamut'u ata kaç kişi geçirebilir çok ama çok az. Sonra arkasına birşeyler takarsın ki at alışsın diye.
Sadece tarlaya koşmak için bi ton çaba gerekirken binmek, sürmek için çok daha büyük çabalara ihtiyaç var.
at avrat silah vardır ya, artık makine kadın ve para oldu.
Türkçe anlamıyla "Kötü Adam", aşk ve intikam konulu bir Hint filmidir. Film 27 Haziran 2014'te Hindistan, Pakistan ve ABD'de yayına girmiştir.
(bkz: at)
(bkz: at)
reel sektörün devletten 140 milyar lirayı aşan bir KDV alacağı var diyor ağbal.
bu reform eğer düzgün bir şekilde yönetilmez ise yeminli mali müşavirler aylık kazançlarının %60'ını kaybedecek.
Bir yeminli mali müşavir ortalama 50.000 tl kazandığını varsayarsak kdv reformu ile birlikte kazanç 20 lere falan düşer.
Ayrıca kdv iade bölümlerinde çalışan denetim sektöründeki bir sürü eleman işsiz yada muhasebeciliğe yönelmek zorunda kalacak.
şimdi siz düşünün.
bu reform eğer düzgün bir şekilde yönetilmez ise yeminli mali müşavirler aylık kazançlarının %60'ını kaybedecek.
Bir yeminli mali müşavir ortalama 50.000 tl kazandığını varsayarsak kdv reformu ile birlikte kazanç 20 lere falan düşer.
Ayrıca kdv iade bölümlerinde çalışan denetim sektöründeki bir sürü eleman işsiz yada muhasebeciliğe yönelmek zorunda kalacak.
şimdi siz düşünün.
matrah üzerinden hesaplanır. örneğin kira sözleşmesi yaptınız, ne kadar süreyle yaptıysanız yıllık, dokuz aylık, altı aylık bu bedel üzerinden kanunda belirtilen oranları uygulandıktan sonra kdv işin içine katılmadan hesaplama yapılır ve ödenir.
yok kdv dahil olarak damga vergisi hesaplayıp ödediyseniz düzeltme beyannamesi daha pahalıya denk geleceğinden ellemeyin fazla ödediğinizi cebinizden karşılayın.
yok kdv dahil olarak damga vergisi hesaplayıp ödediyseniz düzeltme beyannamesi daha pahalıya denk geleceğinden ellemeyin fazla ödediğinizi cebinizden karşılayın.
(bkz: yuhum gelir)
çoğu lisede bile bulabileceğiniz yasaklı madde.
yasak olmasına rağmen lisede bile buluyorsanız bu esrarı satan kişilerin başarısı değil esrarı sattıran kişilerin başarısızlığıdır.
yasak olmasına rağmen lisede bile buluyorsanız bu esrarı satan kişilerin başarısı değil esrarı sattıran kişilerin başarısızlığıdır.
insanların fiziksel özellikleri ile dalga geçmekten nefret ederim. Bekir bozdağın fiziksel özellikleri ile dalga geçmekten de nefret ederim.
ama
bazen içimden bu adam beni bi öpse yutar resmen diye geçirmiyor değilim.
gece yatarken dudaklarının üzerine mi yatıyor acaba diye düşünmüyor değilim.
üst dudağının üzerinde ki o bademden rahatsız olmuyor mu acaba diye düşünmüyor değilim.
bu adam nasıl bakan oldu, nasıl bu kadar üst tarafta görev aldı kendime bi türlü açıklayamıyorum.
ama
bazen içimden bu adam beni bi öpse yutar resmen diye geçirmiyor değilim.
gece yatarken dudaklarının üzerine mi yatıyor acaba diye düşünmüyor değilim.
üst dudağının üzerinde ki o bademden rahatsız olmuyor mu acaba diye düşünmüyor değilim.
bu adam nasıl bakan oldu, nasıl bu kadar üst tarafta görev aldı kendime bi türlü açıklayamıyorum.
daha keşfedilmemiş cübbeli Ahmet hoca.
bu adamı keşfetsinler, tv ye çıkarsınlar cübbeli den bin kat daha iyi iş yapar.
bu adamı keşfetsinler, tv ye çıkarsınlar cübbeli den bin kat daha iyi iş yapar.
Bülent Ecevit'in 18 mayıs 1954 Halkçı (Yeni Ulus), "Günün Işığında" s. 3 yazısı.
İstanbul'da toplanan bir jürinin, memleketimizde çevrilen filmler arasında, milletlerarası bir festivale gönderilebilecek tek bir film bulamaması, bu alanda hâlâ ne kadar geri olduğumuzu bir kere daha hatırlattı.
Filmciliğimizin geriliği için, maddî imkânsızlık bir özür değildir. İkinci Dünya harbi sonunda İtalyan filmciliği, maddî zorluklara rağmen kalkınmıştır. Maddî imkânsızlık bir özür olarak kabul edilse bile, artık memleketimizde bu özür eski kuvvetini kaybetmiştir. Bazı film müesseselerimizin kısa zamanda geniş maddî imkânlara kavuştuklarını duyuyoruz.
Türk filmciliğinin içinde bulunduğu üzücü durum, ancak, iyi niyet yokluğu ile izah edilebilir.
Genel olarak filmcilerimiz, kendilerinde bir sosyal sorumluluk duymuyorlar. Memleketimizdeki umumî zevk seviyesini yükseltmekle değil, olduğu halde tutup sömürmekle ilgileniyorlar.
Gerçi, bir özel teşebbüsten, maddî menfaat gözetmemesi beklenemez. Ama, bir çok sanat kollarının işbirliğine dayanan filmcilik, bir endüstri, bir ticarî teşebbüs olduğu kadar bir sanattır da. Bu sanat hüviyetine hak kazanabilmek için maddî menfaatlerin dışındaki bu gayeler, film endüstrimize, en az, maddî menfaat mülâhazaları kadar hâkim olmadıkça, hiç bir olgun ve tarafsız jüri, dünya karşısına çıkarılabilecek bir tek Türk filmine rastlamıyacaktır.
Dünya karşısına çıkarılması uygun bulunmayan bu filmlerin memleketimizdeki seyirciler karşısına çıkarılması neden uygun olsun?
Teşvik, hak edilmelidir! Türk filmciliği ise, bugüne kadar, bir kaç istisnası ile, teşvike hak kazandıracak bir iyiniyet gösterisinde bulunmamıştır. Bu durumda, bazı belediyelerin yerli film gösteren sinemalara yaptığı vergi indirmeleri bile yersizdir.
Hele, yabancı film ithall şartlarının ağırlaştırılması yolundaki cereyan, filmciliğimizi kalite bakımından değil, sadece kazanç bakımından kalkındırmak neticesini vaadedebilir. Bu yoldan yapılacak bir teşvik, resim sanatımızı teşvik için dışarıdan röprodüksiyon ithalini, edebiyatımızı teşvik için yabancı dillerde edebî eser ithalini, kompozitörlerimizi teşvik için nota ve plâk ithalini güçleştirmek kadar mânâsız olur.
Filmciliğimiz ancak, sanatı ve memleket kültürüne hizmeti kazançtan üstün tutan idealistler bu iş sahasına rağbet ettikçe kalkınabilecektir.
İstanbul'da toplanan bir jürinin, memleketimizde çevrilen filmler arasında, milletlerarası bir festivale gönderilebilecek tek bir film bulamaması, bu alanda hâlâ ne kadar geri olduğumuzu bir kere daha hatırlattı.
Filmciliğimizin geriliği için, maddî imkânsızlık bir özür değildir. İkinci Dünya harbi sonunda İtalyan filmciliği, maddî zorluklara rağmen kalkınmıştır. Maddî imkânsızlık bir özür olarak kabul edilse bile, artık memleketimizde bu özür eski kuvvetini kaybetmiştir. Bazı film müesseselerimizin kısa zamanda geniş maddî imkânlara kavuştuklarını duyuyoruz.
Türk filmciliğinin içinde bulunduğu üzücü durum, ancak, iyi niyet yokluğu ile izah edilebilir.
Genel olarak filmcilerimiz, kendilerinde bir sosyal sorumluluk duymuyorlar. Memleketimizdeki umumî zevk seviyesini yükseltmekle değil, olduğu halde tutup sömürmekle ilgileniyorlar.
Gerçi, bir özel teşebbüsten, maddî menfaat gözetmemesi beklenemez. Ama, bir çok sanat kollarının işbirliğine dayanan filmcilik, bir endüstri, bir ticarî teşebbüs olduğu kadar bir sanattır da. Bu sanat hüviyetine hak kazanabilmek için maddî menfaatlerin dışındaki bu gayeler, film endüstrimize, en az, maddî menfaat mülâhazaları kadar hâkim olmadıkça, hiç bir olgun ve tarafsız jüri, dünya karşısına çıkarılabilecek bir tek Türk filmine rastlamıyacaktır.
Dünya karşısına çıkarılması uygun bulunmayan bu filmlerin memleketimizdeki seyirciler karşısına çıkarılması neden uygun olsun?
Teşvik, hak edilmelidir! Türk filmciliği ise, bugüne kadar, bir kaç istisnası ile, teşvike hak kazandıracak bir iyiniyet gösterisinde bulunmamıştır. Bu durumda, bazı belediyelerin yerli film gösteren sinemalara yaptığı vergi indirmeleri bile yersizdir.
Hele, yabancı film ithall şartlarının ağırlaştırılması yolundaki cereyan, filmciliğimizi kalite bakımından değil, sadece kazanç bakımından kalkındırmak neticesini vaadedebilir. Bu yoldan yapılacak bir teşvik, resim sanatımızı teşvik için dışarıdan röprodüksiyon ithalini, edebiyatımızı teşvik için yabancı dillerde edebî eser ithalini, kompozitörlerimizi teşvik için nota ve plâk ithalini güçleştirmek kadar mânâsız olur.
Filmciliğimiz ancak, sanatı ve memleket kültürüne hizmeti kazançtan üstün tutan idealistler bu iş sahasına rağbet ettikçe kalkınabilecektir.
yarın öbür gün bu adamlar çıkıp derse ki bu sakallılar da bizi kandırdı yemezler.
buradan söylüyorum tedbirinizi alın diye.
buradan soruyorum vali konağı camiye mi çevireceksiniz?
İnsanın aklına gelmiyor değil;
(bkz: nereden nereye)
buradan söylüyorum tedbirinizi alın diye.
buradan soruyorum vali konağı camiye mi çevireceksiniz?
İnsanın aklına gelmiyor değil;
(bkz: nereden nereye)
göz bozukluğu.
evet artık gözlerim eskisi gibi değil, uzağı göremiyorum. meslek icabı sürekli bilgisayar kullandığımdan bu göz problemim her daim oluyor ve olacak gibi.
belli bir yaştan sonra ciddi sorunmış. gözlüksüz küçük tüplü televizyona bakıyorum, gözlüğü takınca hd televizyona bakıyorum gibi hissediyorum.
evet artık gözlerim eskisi gibi değil, uzağı göremiyorum. meslek icabı sürekli bilgisayar kullandığımdan bu göz problemim her daim oluyor ve olacak gibi.
belli bir yaştan sonra ciddi sorunmış. gözlüksüz küçük tüplü televizyona bakıyorum, gözlüğü takınca hd televizyona bakıyorum gibi hissediyorum.
16 yaşında başladı bozulmaya gözlerim. Günümüzde Yaş ile çok da alakası yok gibi.
bütün hastalıklar genel olarak genetikten kaynaklıymış. yaş ile çok alakası yok evet. ama ben bunu 30 dan sonra fark ettim sanırım :(
Benim genetik de değil. :) Maraş işlemesi yaparken 2 ay boyunca sürekli altın renkli ipliklere bakmaktan bozuldu
halı mı dokuyordun?
geçmiş olsun? :(
Yok salon takımı. Teşekkür ederim :)
gördüm tanımda. :(
sakarya valiliğine atanan valilerin hepsi mi acayip olmak zorunda diye düşünmeye başladım.
Şuayip beyden sonra birde sakallıların,cüppelilerin abileri vali olarak atanmış. Ben işine bakarım ama bu durumlar pek hayra alamet değil.
Şuayip beyden sonra birde sakallıların,cüppelilerin abileri vali olarak atanmış. Ben işine bakarım ama bu durumlar pek hayra alamet değil.
bilinçsiz intihar yöntemlerinden biri.
temizlik yapayım derken kendini temizleyecek insan davranışı. zaten dünya gündemine vakayı çözen yerine vaka olarak girmemiz de ayrı bir trajedi.
temizlik yapayım derken kendini temizleyecek insan davranışı. zaten dünya gündemine vakayı çözen yerine vaka olarak girmemiz de ayrı bir trajedi.
şimdi bizim kars yöresi bu erzürüm'lülerden çok haz etmez. Kültürlerimiz farklıdır. Bu erzürümlüler Trabzonluları aratmayacak kadar abartıyı, şatafatı severler oysa bizim yöre öyle mi?
Efe'ye gelirsek, acilen zayıflaması gereken bir çocuk. bu yaşta önlem alındı alındı yoksa obez olacak net.
Bu çocuğu bu şekilde hazırlamaları yine bir Erzurumlu aklıdır muhtemelen. Abartıyı severler dediğim şey buydu.
davranışları ve konuşması ise çok eğlendirici. Ben bu çocuğu evlatlık olarak alabilirim o derece.
Efe'ye gelirsek, acilen zayıflaması gereken bir çocuk. bu yaşta önlem alındı alındı yoksa obez olacak net.
Bu çocuğu bu şekilde hazırlamaları yine bir Erzurumlu aklıdır muhtemelen. Abartıyı severler dediğim şey buydu.
davranışları ve konuşması ise çok eğlendirici. Ben bu çocuğu evlatlık olarak alabilirim o derece.
spoiler olacak ama videoda bir Ahmet abi var, bu Ahmet abi konuya ya herro ya merro diye giriş yapıp en son az daha gir az daha gir ile suya batırılmış bir adam. Efsane videolarımdan biri oldu.
gece gece beni güldürdün allahta seni güldürsün cayisallama.
gece gece beni güldürdün allahta seni güldürsün cayisallama.
Psikolojik kökenli bir hastalıktır.Anormal yeme alışkanlığı ile kendini belli eder ve daha sonra kilo almayı önlemek için uygunsuz davranışlar gösterir, hasta kusar,laksatif ve diüretik ilaçlar alıp, lavman yaparak yediği yiyecekleri çıkarır. Aç kalırlar, yada aşırı egzersiz yaparlar.Genellikle ergenliğin son veya erişkinliğin ilk dönemlerinde görülmektedir.
Açlık hastalığı olarak da adlandırılan Anoreksiya'da besin alımına, kiloya ve zayıflığa karşı takıntılı olan kişiler zayıf olsalar dahi yemeği ve aç olduklarını redderler.Çok düşük kalorili bir diyet tükettikleri için vücut ağırlıkları zamanla azalır. Genellikle ergenlik döneminde başlamakta ortalama 17 yaş ama nadiren 40 yaşın üzerinde de görülebilmekte.
çocuklara üç isim ve daha fazlası rahatsız ediciydi. iyi taraftan bakarsak bu durum güzel.
güncelleme yabancılara ikamet izni şartı aranmaksızın kimlik numarası vermeye Bakanlık yetkili olsun diye yapılmıştır.
güncelleme yabancılara ikamet izni şartı aranmaksızın kimlik numarası vermeye Bakanlık yetkili olsun diye yapılmıştır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?