Bir ramazan ayında kabız olmam sonucu oluşmuş durum. 8 gün tuvalete cıkamayınca herkes istedi. Herkes...
herkesin sıçıp batırmamızı istemesi
İşin özü sıvamakta.
aldırış etmediğiniz sürece sadece istemek olarak kalacaktır.
Başlıktaki iddiayı açabilmek için direkt olarak konuya gireceğim: Çevrenizdeki herkes, maalesef farkında bile olmadan, denediğiniz yeni bir şeyde başarısız olmanızı ve hatta sıçıp batırmanızı istiyor. “Herkes mi?” diye soracaksınız, “Evet, herkes” diyeceğim; “E ama nasıl olur?” diye ekleyeceksiniz, okumaya devam etmenizi rica edeceğim.
Şayet sosyal becerileriniz bir ütüden daha gelişmiş durumdaysa, etrafınızda insanlardan kurulu bir çember var. Bu çember, sizin ve çevrenizdekilerin normal algısını belirliyor. Siz diğerlerine, diğerleri ise size göre kişiliklerini ve zevklerini hizalıyor. Çemberin dışına çıkmak isteyen, hizayı da bozmuş sayılıyor; dolayısıyla tepki çekiyor.
Bisikletle Avrupa’yı mı gezeceksin? Ne kadar güzel, senin adına çok sevindim! Ama o kadar yolu sadece bisikletle gidebilir misin ki? Yorulursan ya da bisikletin bozulursa ne olacak?
Ne kadar samimi geliyor, değil mi? İddia ediyorum: Aslında değil. Bu tepkiyi veren arkadaşınız, kesinlikle kötü niyetli olmamakla birlikte, hizayı bozduğunuzu, yeni icat çıkardığınızı düşünüyor. Siz bisikletle Avrupa’yı gezeceğinizi söyleyene kadar, hayatından ve tercihlerinden gayet memnundu. Belki o da bir ara benzer bir şeye niyetlenmişti, son günlerde rutininden biraz sıkılmıştı ama yine de hayatına devam ediyordu işte… Siz yaşamınıza yeni bir oyuncak katarak (ve elbette bunu başka birine açarak) bir risk aldınız ve o kişinin hayata dair bir tercihine bir anlamda meydan okumuş oldunuz. Ne hakla?
Ya başarırsanız? Ya çemberin içindeki bir diğer kişi de size katılırsa? Ya grubun içindeki o normal algısı değişirse? Saniyenin binde biri kadar sürede, karşınızdaki kişi kendisine bu soruları soruyor ve sizin bu yeni kararınızı bir tür tehdit olarak algılıyor. Bisikletle Avrupa turu yapacağınıza dair bilgiyi alır almaz, yaşayacağınız muazzam maceradan bahsedeceğine, “Umarım bisikletin bozulmaz” diye eklemesi bu yüzden: Yapamayacağınızı, hizayı bozamayacağınızı, çemberin dışına çıkamayacağınızı düşünmek istiyor; çünkü kendi tercihinin isabetli olduğunu doğrulamaya ihtiyaç duyuyor.
Demek kendi şirketini kuruyorsun… Gerçekten çok sevindim! Peki sermayen var mı? Ya müşteri bulamazsan… Kirayı nasıl ödeyeceksin?
veya…
Demek kendi şirketini kuruyorsun… Gerçekten çok sevindim! Biraz riskli ama en kötü ihtimalle bir işe girersin, ne olacak?
Bir önceki örnekten sonra, buna hazırlıklıydınız diye tahmin ediyorum. Emin olun, heyecanla kendi işinizi kurma kararınızı açtığınız arkadaşınız da sıkılıp bunaldığı o ofisten ayrılmayı, zaten hiç sevmediği müdüründen kurtulmayı yüzlerce kere düşündü. Topladı, çıkardı, böldü, çarptı; kredilerini ve kirasını, köpeğinin mamasını, doğalgaz faturasını, apartman aidatını düşündü; sonunda o adımı atamadı ve vazgeçti.
Siz ise yok yere onun bu kararını sorgulamasına sebep oldunuz. Siz o meş’um ağzınızı açana kadar, o konuya dair muhasebe bitmiş, fatura çoktan kesilmişti. Ona kafayı yastığa koyduğu anda üzerine düşüneceği ve belki de pişman olacağı bir konu verdiniz. Bu gerçekten de kabul edilemez!
Burada insanlığa dair iğrenç bir portre çizmeye çalışmıyorum; bilakis, arkadaşınızın gerçekten de sizin adınıza çok sevindiğine eminim. Ancak kendi adına yaşadığı mutsuzluk, kararınıza sizin yaşadığınız heyecanla yaklaşmasını engelliyor. Farkında bile değil, ama gerçekten de sıçıp batırmanızı, ait olduğunuz yere dönmenizi, hizayı bozmamanızı istiyor.
Hizayı bozmazsanız, kendi kararlarını gözden geçirmek zorunda olmayacak.
Çemberden çıkmazsanız, o da sınırını bilerek yaşayacak.
Bulunduğunuz yerde kalırsanız, onun da hareket etmesine gerek kalmayacak.
Acı, ama gerçek…
Tekrar belirtme ihtiyacı duyuyorum: Sevdiğiniz herkes, sizi en az sizin onları sevdiğiniz kadar seviyor. Hepsi de iyi insanlar, emin olun.
Ayrıca merak etmeyin, hisleriniz karşılıklı: Siz de onların sıçıp batırmasını istiyorsunuz. Kimse sütten çıkmış ak kaşık değil sonuçta… Tek “icat çıkaran” siz değilsiniz…
Size önerim: Etrafınızda mutlaka bu tatsız genellemenin dışında kalan 3–5 kişi vardır. O kişileri bulun ve onlara sıkıca tutunun. Birbirinizi yeni şeyler denemeye, normal olanı bozmaya teşvik edin.
Rahatı batan, yeni şeyler deneyen, olmayınca bırakan, tekrar deneyen ve yanılan, yılmadan bir daha deneyen ve bir gün başaracağına emin olan herkese başarılar; tabii aynı zamanda tebrikler.
O konforu bırakmak, gerçekten de yürek istiyor.
[https://medium.com/versiyon-2/herkes-s%C4%B1%C3%A7%C4%B1p-bat%C4%B1rman%C4%B1z%C4%B1-istiyor-9bc6fd8bb941#.3uh9dqyr0 k:]
Şayet sosyal becerileriniz bir ütüden daha gelişmiş durumdaysa, etrafınızda insanlardan kurulu bir çember var. Bu çember, sizin ve çevrenizdekilerin normal algısını belirliyor. Siz diğerlerine, diğerleri ise size göre kişiliklerini ve zevklerini hizalıyor. Çemberin dışına çıkmak isteyen, hizayı da bozmuş sayılıyor; dolayısıyla tepki çekiyor.
Bisikletle Avrupa’yı mı gezeceksin? Ne kadar güzel, senin adına çok sevindim! Ama o kadar yolu sadece bisikletle gidebilir misin ki? Yorulursan ya da bisikletin bozulursa ne olacak?
Ne kadar samimi geliyor, değil mi? İddia ediyorum: Aslında değil. Bu tepkiyi veren arkadaşınız, kesinlikle kötü niyetli olmamakla birlikte, hizayı bozduğunuzu, yeni icat çıkardığınızı düşünüyor. Siz bisikletle Avrupa’yı gezeceğinizi söyleyene kadar, hayatından ve tercihlerinden gayet memnundu. Belki o da bir ara benzer bir şeye niyetlenmişti, son günlerde rutininden biraz sıkılmıştı ama yine de hayatına devam ediyordu işte… Siz yaşamınıza yeni bir oyuncak katarak (ve elbette bunu başka birine açarak) bir risk aldınız ve o kişinin hayata dair bir tercihine bir anlamda meydan okumuş oldunuz. Ne hakla?
Ya başarırsanız? Ya çemberin içindeki bir diğer kişi de size katılırsa? Ya grubun içindeki o normal algısı değişirse? Saniyenin binde biri kadar sürede, karşınızdaki kişi kendisine bu soruları soruyor ve sizin bu yeni kararınızı bir tür tehdit olarak algılıyor. Bisikletle Avrupa turu yapacağınıza dair bilgiyi alır almaz, yaşayacağınız muazzam maceradan bahsedeceğine, “Umarım bisikletin bozulmaz” diye eklemesi bu yüzden: Yapamayacağınızı, hizayı bozamayacağınızı, çemberin dışına çıkamayacağınızı düşünmek istiyor; çünkü kendi tercihinin isabetli olduğunu doğrulamaya ihtiyaç duyuyor.
Demek kendi şirketini kuruyorsun… Gerçekten çok sevindim! Peki sermayen var mı? Ya müşteri bulamazsan… Kirayı nasıl ödeyeceksin?
veya…
Demek kendi şirketini kuruyorsun… Gerçekten çok sevindim! Biraz riskli ama en kötü ihtimalle bir işe girersin, ne olacak?
Bir önceki örnekten sonra, buna hazırlıklıydınız diye tahmin ediyorum. Emin olun, heyecanla kendi işinizi kurma kararınızı açtığınız arkadaşınız da sıkılıp bunaldığı o ofisten ayrılmayı, zaten hiç sevmediği müdüründen kurtulmayı yüzlerce kere düşündü. Topladı, çıkardı, böldü, çarptı; kredilerini ve kirasını, köpeğinin mamasını, doğalgaz faturasını, apartman aidatını düşündü; sonunda o adımı atamadı ve vazgeçti.
Siz ise yok yere onun bu kararını sorgulamasına sebep oldunuz. Siz o meş’um ağzınızı açana kadar, o konuya dair muhasebe bitmiş, fatura çoktan kesilmişti. Ona kafayı yastığa koyduğu anda üzerine düşüneceği ve belki de pişman olacağı bir konu verdiniz. Bu gerçekten de kabul edilemez!
Burada insanlığa dair iğrenç bir portre çizmeye çalışmıyorum; bilakis, arkadaşınızın gerçekten de sizin adınıza çok sevindiğine eminim. Ancak kendi adına yaşadığı mutsuzluk, kararınıza sizin yaşadığınız heyecanla yaklaşmasını engelliyor. Farkında bile değil, ama gerçekten de sıçıp batırmanızı, ait olduğunuz yere dönmenizi, hizayı bozmamanızı istiyor.
Hizayı bozmazsanız, kendi kararlarını gözden geçirmek zorunda olmayacak.
Çemberden çıkmazsanız, o da sınırını bilerek yaşayacak.
Bulunduğunuz yerde kalırsanız, onun da hareket etmesine gerek kalmayacak.
Acı, ama gerçek…
Tekrar belirtme ihtiyacı duyuyorum: Sevdiğiniz herkes, sizi en az sizin onları sevdiğiniz kadar seviyor. Hepsi de iyi insanlar, emin olun.
Ayrıca merak etmeyin, hisleriniz karşılıklı: Siz de onların sıçıp batırmasını istiyorsunuz. Kimse sütten çıkmış ak kaşık değil sonuçta… Tek “icat çıkaran” siz değilsiniz…
Size önerim: Etrafınızda mutlaka bu tatsız genellemenin dışında kalan 3–5 kişi vardır. O kişileri bulun ve onlara sıkıca tutunun. Birbirinizi yeni şeyler denemeye, normal olanı bozmaya teşvik edin.
Rahatı batan, yeni şeyler deneyen, olmayınca bırakan, tekrar deneyen ve yanılan, yılmadan bir daha deneyen ve bir gün başaracağına emin olan herkese başarılar; tabii aynı zamanda tebrikler.
O konforu bırakmak, gerçekten de yürek istiyor.
[https://medium.com/versiyon-2/herkes-s%C4%B1%C3%A7%C4%B1p-bat%C4%B1rman%C4%B1z%C4%B1-istiyor-9bc6fd8bb941#.3uh9dqyr0 k:]
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?