sayılara kutsiyet atfeden, özellikle 19 sayısına uğurlu gözüyle bakan akım. harflerden şemail falan oluşturmuşlar bildiğin. fazlullah'ın başlattığı bu akım, önceleri uç bir tarikat olarak görülürken, sonradan fazlullah'ın ben mehdiyim falan demeye başlamasından dolayı kafirlik kabul edildi. dünyalık ve ahiretlik ne varsa her şeyin temeli benim falan deyip siyasi iktidarı da ele geçirmeye kalkıştılar üstelik. (bu, hepimizin aklına aynı kişiyi getiriyo dimi :)) bunun üzerine Timur'un oğlu Mirânşah, 1394'te Fazlullah'ın kafasını kestirdi. Sonra derisini yüzdürdü, cesedini ip bağlatarak pazarda dolaştırdı, etini köpeklere yedirdi ve vücudundan kalan bütün parçaları ateşe attırdı. Fazlullah'ın idamına rağmen sayıları ve güçleri giderek artan Hurufiler hemen her yerde sıkı bir takibe uğradılar. Ele geçirilenlerin ya derileri yüzüldü, yahut yakıldılar; hayatta kalabilenler de, kurtuluşu Anadolu'ya geçmekte buldu. bu vatandaşlar, Fatih Sultan Mehmed'in iktidar yıllarında sayıların ve harflerin cazibesiyle hükümdarı bile etkileyerek saraya sızmayı ve devlet işlerine müdahale etmeyi başardılar. (yine yine yeniden. koskoca fatih bile bunlara kanmış, şimdikileri çok da kınamamak lazım) Ama, devletin güçlü veziri Mahmud Paşa yine o devrin en güçlü din âlimlerinden Fahreddin-i Acemi'den "kâfir oldukları" gerekçesiyle Hurufiler'in canlarının alınması gerektiği yolunda bir fetva çıkartınca, Fatih'in söyleyecek sözü kalmadı. Neticede, Edirne'deki o büyük ateş yakıldı ve ateşin başında ilk tekbiri de Fahreddin-i Acemi getirdi.
gelgelelim mezhebin fikriyatına,
bunlara göre, Ses olgunlaştığı zaman "söz" olur, söz de harflerden meydana gelirdi, dolayısıyla herşeyin aslı "harf" idi ve her harfin belirli bir sayı değeri vardı. İşte, bu temelden yola çıkan Fazlullah'a göre İslamiyet ile ilgili bütün meseleler Arapça'nın 28, Farsça'nın da 32 harfiyle izah edilebilirdi. Herşey sayıda gizliydi, sayıların arasındaki ilişkiler vasıtasıyla Kur'an'ın yorumlanıp gizli sırların öğrenilmesi ve mutlak gerçeğe ulaşılması mümkündü.
Fazlullah'ın sistemi, en basit ifadesiyle şöyledir: İnsanın yüzünde yedi adet "hat" vardır ve bunlar iki kaş, dört kirpik ve saçtır. Doğumla vârolan bu özellikler, "anne hatları"dır. Erkeklerde "baba hatları" denilen ve ergenlik çağında ortaya çıkan bıyık, sakal, burun hattı ve dudak altı çizgisi de on dört adettir. Toplamı 14 olan bu hatlar, çıktıkları yerlerin de ilâvesiyle 28'e, saçın ve dudak altındaki hatların da ikiye ayrılmasıyla 32'ye yükselir. 28 sayısı Arapça olan Kur'an'ın, 32 de Farsça Câvidannâme'nin yazılışında kullanılan harflerin sayısıdır. Fazlullah, temeli bu basit hesaba dayanan Câvidannâme'sinde daha sonra değişik matematik hesaplamalar yaparak dinle ilgili yeni kurallar koyacak ve aynı hesaplama biçimleriyle kâinatın geleceğinden sözedecektir. Bütün bu bilgilerin yazılı olduğu Câvidannâme'nin nüshaları asırlar boyunca defalarca imha edildi ama çok sayıda nüshası bugüne kalmayı başardı. Farsça'ya âşina iseniz ve Hurufi sembolleri konusunda bilginiz varsa, şimdi elyazması kitaplıklarımızda muhafaza edilen bu son derece enteresan eseri incelediğiniz takdirde İslam'ın matrixçi gizli mezhebinin sırlarına daha derinden vâkıf olabilirsiniz.
günümüzde de şu, hayatın şifreleri, sayıların, harflerin sırlarıyla uğraşanlar bana bunları hatırlatmıyor değil.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?