%70 i doğa perspektifi, %30 u dialog.
bu %30 un %25 i kürtçe, %5 i türkçe. %25 in %20 si hayvanlar %5 i insanlar ile geçiyor. toplamda insanlarla geçen dialog miktarı, %5 türkçe, %5 kürtçe.
öncelikle böyle bir çıkarımı, faşist olduğum için, kürtlerle ve kürtçeyle herhangi bir problemim olduğu için yapmadım. aksine, böyle filmler görmek kendimizi tanımamız açısından çok önemli.
bana kalırsa, dialog ve sahne orantısı bilerek böyle kurulmuş. çünkü jin, söylediği gibi masalsı anlatımını "gösterme"den yana kullanıyor. yani size kürt - türk çatışmasını klişe laflar, beylik sözler ile değil; doğrudan gösterme yoluyla anlatmayı tercih ediyor.
reha erdemi izleyenler bilir ki, mistik ve doğa anlatımını bolca kullanır. filmde yönetmenin geleneğine bağlı şekilde; doğadan kopan ve doğanın içinde olan iki insan tipinin karşıtlığı; insan gelene kadar doğanın kendi halinde mükemmel oluşu; en tehlikeli canlının bizler olduğu gerçeği apaçık ve gerek hayvanların gözünden, gerek ağaçların gözünden anlatılmakta.
pek tabi siyasi ve politik konulara değinmiyor. ama hiçbir sanatçının bunu yapmak için zorunluluğu da yok. çünkü politik ve siyasi laflar genellikle felsefe gibi, uygulanıştan çok teoride kalıyor, çözüm üretmiyor. hatta çözümü önemsemiyor bile. fakat sanatsal ve doğru düzlemden bakan herhangi bir film; kahramanın acı çeken 17 yaşında masum bir kız olduğu herhangi bir film; havada kalacak sözlerin tamamından daha ağır basıyor.
jin, masalsı ve dokunmak istediği hüzne dokunabilen; doğacı ve mistik anlatımı sonuna kadar kullanan, türkiye sinemasının hoş bir filmi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?