Nâbi,Kürt Kökenli Dîvân edebiyatı şâiri.
Mezarı karaca ahmet mezarlığında bu günkü cumhurbaşkanının validesi ile hemen hemen yanyanadır.
nabi
pepe'nin dedesi ile çok benzerlik gösteren milli eğitim bakanımızın ismi.
https://pbs.twimg.com/media/BxvRWbFCIAIfmGe.jpg
Devrinin namlı şâiri Nâbî'nin kardeşi, Urfa'dan İstanbul'a ağabeyini ziyârete gelmiş. Kardeşi Nâbî'de misâfir iken pâdişâh, Nâbî'yi bir ziyâfete çağıracak olmuş. Tabiî nezâketen kardeşini de çağırmış.
Bütün saray erkânı ve dâvetliler huzurunda, yemekten sonra bir ara pâdişah tabaktan bir elma alıp, kendi eli ile Nâbî'nin kardeşine ikrâm etmiş. Nâbî'nin kardeşi de ne bilsin garip, elmayı almış, 'Hart!' diye ısırıp yemeye başlamış. Oradakiler sıkılmışlar, pâdişah huzûrundaki bu edepsizlikten rahatsız olmuşlar ama, seslerini de çıkartamamışlar. Pâdişâh da renk vermemiş ve meclis dağılmış.
Çıkışta Nâbî, kardeşini bir kenara çekip paylamış.
-Ne yaptın yâhû, demiş, pâdişâh bir şey ikrâm edince, 'Devletle pâdişâhım' dersin, koltuğunun altına sıkıştırırsın. Çıkınca da güzelce yersin.
-Peki, demiş kardeşi, ben ne bilirim. Bir daha öyle yapayım mâdem.
Bir zaman sonra, pâdişâh bunları başka bir ziyâfete dâvet etmiş. Yine âbi kardeş gitmişler. Sofrada, ortada bir tabakta tavuk varmış. Pâdişâh bu sefer de tavuktan bir but koparıp eli ile Nâbî'nin kardeşine ikrâm etmiş. Tabiî bu sefer tâlimli, 'Devletle sultânım' demiş ve budu aldığı gibi koltuğunun altına sıkıştırmış.
Meclis buz gibi olmuş. Hem kimse edebinden bir şey söyleyemiyor, hem de mesele yenilir yutulur cinsten değil. Ne yapsın Nâbî, vaziyeti yumuşatmak için irticâlen bir beyit söyleyivermiş:
'Nâbî'yi Nâbî yapan bir hüsn-ü nazâr,
Urfa'nın Kürd'ünde medeniyet ne gezer?'
not:
bu olayın; nabi nin babasının başından geçtiği de rivayet edilmiştir ..
padişahın verdiği baklavayı babasının öpüp başına götürüp daha sonra cebine koyduğu şekli de bu rivayetler cümlesindendir ..
Bütün saray erkânı ve dâvetliler huzurunda, yemekten sonra bir ara pâdişah tabaktan bir elma alıp, kendi eli ile Nâbî'nin kardeşine ikrâm etmiş. Nâbî'nin kardeşi de ne bilsin garip, elmayı almış, 'Hart!' diye ısırıp yemeye başlamış. Oradakiler sıkılmışlar, pâdişah huzûrundaki bu edepsizlikten rahatsız olmuşlar ama, seslerini de çıkartamamışlar. Pâdişâh da renk vermemiş ve meclis dağılmış.
Çıkışta Nâbî, kardeşini bir kenara çekip paylamış.
-Ne yaptın yâhû, demiş, pâdişâh bir şey ikrâm edince, 'Devletle pâdişâhım' dersin, koltuğunun altına sıkıştırırsın. Çıkınca da güzelce yersin.
-Peki, demiş kardeşi, ben ne bilirim. Bir daha öyle yapayım mâdem.
Bir zaman sonra, pâdişâh bunları başka bir ziyâfete dâvet etmiş. Yine âbi kardeş gitmişler. Sofrada, ortada bir tabakta tavuk varmış. Pâdişâh bu sefer de tavuktan bir but koparıp eli ile Nâbî'nin kardeşine ikrâm etmiş. Tabiî bu sefer tâlimli, 'Devletle sultânım' demiş ve budu aldığı gibi koltuğunun altına sıkıştırmış.
Meclis buz gibi olmuş. Hem kimse edebinden bir şey söyleyemiyor, hem de mesele yenilir yutulur cinsten değil. Ne yapsın Nâbî, vaziyeti yumuşatmak için irticâlen bir beyit söyleyivermiş:
'Nâbî'yi Nâbî yapan bir hüsn-ü nazâr,
Urfa'nın Kürd'ünde medeniyet ne gezer?'
not:
bu olayın; nabi nin babasının başından geçtiği de rivayet edilmiştir ..
padişahın verdiği baklavayı babasının öpüp başına götürüp daha sonra cebine koyduğu şekli de bu rivayetler cümlesindendir ..
Na't ı şerif
Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâ'dır bu
Nazargâh-ı İlâhî'dir Makâm-ı Mustafâ'dır bu
Felekde mâh-ı nev Bâbü's-Selâm'ın sîneçâkidir
Bunun kandîlî Cevzâ matla-ı nûr u ziyâdır bu
Habîb-i Kibriyâ'nın hâbgâhıdır fazîletde
Tefevvuk kerde-i Arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ'dır bu
Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-ı adem zâil
Amâdan içti mevcûdât çeşmin tûtiyâdır bu
Mürâât-i edeb şartıyla gir Nâbî bu dergâha
Metâf-ı kudsiyândır busegâh-ı enbiyâdır bu
Şair Nâbî
bu şiirin bir de hikayesi rivayet olunmaktadır .. onu da daha sonra başka bir arkadaş ele alsın ..
Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâ'dır bu
Nazargâh-ı İlâhî'dir Makâm-ı Mustafâ'dır bu
Felekde mâh-ı nev Bâbü's-Selâm'ın sîneçâkidir
Bunun kandîlî Cevzâ matla-ı nûr u ziyâdır bu
Habîb-i Kibriyâ'nın hâbgâhıdır fazîletde
Tefevvuk kerde-i Arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ'dır bu
Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-ı adem zâil
Amâdan içti mevcûdât çeşmin tûtiyâdır bu
Mürâât-i edeb şartıyla gir Nâbî bu dergâha
Metâf-ı kudsiyândır busegâh-ı enbiyâdır bu
Şair Nâbî
bu şiirin bir de hikayesi rivayet olunmaktadır .. onu da daha sonra başka bir arkadaş ele alsın ..
\"ruh-ı mâh-ı şeb-ârâdan izâr-ı yâr zibâdur
kamer alâ ise mihr-i münir alâdan alâdur\"
kamer alâ ise mihr-i münir alâdan alâdur\"
şimdiki şairler ilminin tozunu alabilse, onlara yeter de artar... 2 hafta kadar oluyor Hayati inanç şanlıurfa'ya geldi. Üstadı anlattı epeyce. Öğreneceğimiz çok şey var ama yazdıkları çoğumuz için kütüphanelerin raflarında bir süsten öteye gitmiyor, gidemiyor...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?