Zerdüştlük inancında hava ve toprak çok değerlidir. Bu nedenle toprağı ve havayı kirletmemek için ölülerini gömmezler ve yakmazlar. Bu yüzden, ölüleri inşa ettikleri sessizlik kulelelerine bırakırlar. yırtıcı kuşlar tarafından cesetler yenir. Güneş altında pişen ve kuşlar tarafından yenen ölülerden artan kalan kemikler 1 yıl sonra toplanıp bir çukura gömülür ve çürüyüp toğrağa karışır. (burada aklıma şu takılıyor, akbabalar onların etlerini yedikten sonra pisleyince yine toprak kirlenmiş olmuyor mu :))
Zerdüşt geleneğinde, insanlar ölünce vücutlarının içine iblis girdiği düşünülüyor. Şeytandan Kurtulmanın tek yolu ise vücudu arındırmak için bedenlerin kuşlara yedirilmesiymiş. Ayrıca akbabaların midesindeki salgıların mikropları yok ettiğini düşünüyorlar. (Bu da bilimsel açıklamaları sanırsam) Böylece o sıcakta ölülerin çevreye hastalık yayması engellenmiş oluyormuş. Koku oluşturduğu için şehrin dışında kurulan kulelerin, Artan kentleşme nedeniyle ve 1979 devriminden sonra kullanımı yasaklanmış. Toprağı kirletmemek için çözümleri, betondan yapılmış mezarlara gömülmek olmuş.
Sessizlik kulelerinin içinde iç içe 3 halka bulunmakta. En dıştaki halkaya erkek, orta halkaya kadın ve en içteki halkaya da çocuk ölüleri bırakılıyor.
Bana İlginç gelen bir başka yanı ise bırakılan ölülerin başında rahiplerin beklemesi. Yırtıcı kuşların, ölen kişinin ilk hangi gözünü yediğini gözlüyorlarmış. Sağ gözün önce yenilmesi ruhun iyi bir geleceğe kavuşması, sol gözün önce yenilmesi ise ruhun azap görmesi anlamına geliyormuş. (onlarda da amel defterinin sağdan ve soldan verilmesi bu oluyor demek ki :))