siz aşktan n'anlarsınız bayım?
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
alt katında uyumayı bir ranzanın
üst katında çocukluğum...
kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
havı dökülmüş yerlerine yüzümün
büyük bir aşk yamadım
hayır
yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...
saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
aşk diyorsunuz ya
ben istemenin allahını bilirim bayım!
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
balkona yorgun çamaşırlar asmayı
ki uçlarından çile damlardı.
güneşte nane kurutmayı
ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
insan kaybolmayı ister mi?
ben işte istedim bayım.
uzaklara gittim
uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!
süt içtim acım hafiflesin diye
çikolata yedim bir köşeye çekilip
zehrimi alsın diye
sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
ilahiler öğrendim.
siz zehir nedir bilmezsiniz
zehir aşkı bilir oysa bayım!
ben işte miraç gecelerinde
bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,
birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,
uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
bir şiir aradım.
geçen üç yıl boyunca
yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
ülkem olmayan ülkemi
kayboluşumu aradım.
bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
bir ters bir yüz kazaklar ördüm
haroşa bir hayat bırakmak için.
bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
kimi gün öylesine yalnızdım
derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
annem
ki beyaz bir kadındır.
ölüsünü şiirle yıkadım.
`bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım`
öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
acının ortasında acısız olmayı,
kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
aşk diyorsunuz ya,
işte orda durun bayım
islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
kendimin ucunda
öyle ıslak,
öyle kötü kokan,
yırtık ve perişan.
siz aşkı ne bilirsiniz bayım
aşkı aşk bilir yalnız!
(gbkz:didem madak)
şiir yaz
BERABER OLDU BİR BAKİRLE BAKİRE,
ERKEĞE MİLLİ DEDİLER
KADINA FAHİŞE....
ERKEĞE MİLLİ DEDİLER
KADINA FAHİŞE....
kimi yağmur kızı kimi yağmur delisi koydu adımı
ıslanırken bukle bukle saçlarım
dönerdim karadenizin kucağında
o ağlardı ben gülerdim
damlalar yıkardı kederimi
yüreğim aklanırdı sevdanın sarhoşluğunda
yağmur aşkı bir başkaydı kuytularında
ıslanırken bukle bukle saçlarım
dönerdim karadenizin kucağında
o ağlardı ben gülerdim
damlalar yıkardı kederimi
yüreğim aklanırdı sevdanın sarhoşluğunda
yağmur aşkı bir başkaydı kuytularında
...ölüm...
ölüm bize ne uzak
bize ne yakın ölüm
ölümsüzlüğü tattık
bize ne yapsın ölüm
her nesne her canlı
ve her şey ölümlüdür
ölümlüdür...
zira doğal olan budur
ve müdahale edilemez
leyla da doğmuş
yaşamış ve ölmüştür
leyla'nın akıbetinden
son bir hadise
göstereceğim şimdi sizlere
bu son hadise...
... ... ... ...
ölüm bize ne uzak
bize ne yakın ölüm
ölümsüzlüğü tattık
bize ne yapsın ölüm
her nesne her canlı
ve her şey ölümlüdür
ölümlüdür...
zira doğal olan budur
ve müdahale edilemez
leyla da doğmuş
yaşamış ve ölmüştür
leyla'nın akıbetinden
son bir hadise
göstereceğim şimdi sizlere
bu son hadise...
... ... ... ...
sana gitme demeyeceğim
üşüyorsun ceketimi al
günün en güzel saatleri bunlar
yanımda kal
sana gitme demeyeceğim
gene de sen bilirsin
yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim
i̇ncinirsin
sana gitme demeyeceğim
ama gitme lavinia
adını gizleyeceğim
sen de bilme lavinia
(gbkz:özdemir asaf)
üşüyorsun ceketimi al
günün en güzel saatleri bunlar
yanımda kal
sana gitme demeyeceğim
gene de sen bilirsin
yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim
i̇ncinirsin
sana gitme demeyeceğim
ama gitme lavinia
adını gizleyeceğim
sen de bilme lavinia
(gbkz:özdemir asaf)
Mona Roza
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek...
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları
Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım uymaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten
Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller...
(gbkz:sezai karakoç)
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek...
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları
Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım uymaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten
Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller...
(gbkz:sezai karakoç)
Liliyar
Bu kuklaların kukla olmadığı besbelli
Ne söyledilerse tıpıtıpına gerçek besbelli
Altın saçlarını yana atışı yok mu Lilinin
Lilinin yağdan kıl çekercesine inanışı
Lilinin yağdan kıl çekercesine yaşayışı yok mu
Kuklalar titremesin ne yapsın
Adam konuşmasını bilmezse ne yapsın
Kuklaların kukla olmadığı besbelli
Lilinin çekip gideceği besbelli
Lilinin dönüp geleceği besbelli
Ekmek ha bakkalın olmuş ha Cabaret de Paris'nin
Sen herhangi bir ekmek yiyeceksin işte Lili
Ekmek ne kadar Allahınsa Lili de o kadar Allahın Lili
Yüzün ruhun kadar aydınlık ya Lili
Gönlün soğuk sular güzel aynalar gibi ya Lili
Anladın ya kutunun içinden çıkan mendil
Olamaz Üsküdardan geçeriken bulduğun mendil
-Bizi bırakıp nereye gidiyorsun Lili
Demek bizi bırakıp gidiyorsun Lili
Sen daima güzeller güzelini bulursun Lili
Sen istesen de taş yürekli olamazsın
Sen daima güzeller güzeli olursun Lili
Demek gideceksin arkana dönüp bakmayacaksın
Hangi kuş hangi şafakta ölecek görmeyeceksin
Öyleyse al bu kürkü bu veda kürkünü Lili
Tüyleri şiirler olan bu mahcup kürkü
Sen daima Sultanlar Sultanı olursun Lili
Demek sen gidiyorsun Lili
Bizi öpmeden mi gideceksin Lili
Lilinin güneşin altında duruşu yok mu
Perdeleri sıyırıp çirkin adamı burnundan yakalayışı yok mu
Eline bavulunu alışı yollara koyuluşu yok mu
Çirkin adamın güzel adam oluşu yok mu
Yaklaşıp onu saçlarından yakalayışı
Uzaklaşıp yollarda yol oluşu yok mu
Lilinin bir tavşan gibi koşuşu
Keklik gibi dönüp bakışı ve yıldırım gibi koşuşu yok mu
Adam da tam o zaman kapıdan çıkmaz mı dışarı
Lilinin adamın boynuna çocukça ve çılgınca atılışı yok mu
Ben konuşmasını bilmem Lili
(gbkz:Sezai karakoç)
Bu kuklaların kukla olmadığı besbelli
Ne söyledilerse tıpıtıpına gerçek besbelli
Altın saçlarını yana atışı yok mu Lilinin
Lilinin yağdan kıl çekercesine inanışı
Lilinin yağdan kıl çekercesine yaşayışı yok mu
Kuklalar titremesin ne yapsın
Adam konuşmasını bilmezse ne yapsın
Kuklaların kukla olmadığı besbelli
Lilinin çekip gideceği besbelli
Lilinin dönüp geleceği besbelli
Ekmek ha bakkalın olmuş ha Cabaret de Paris'nin
Sen herhangi bir ekmek yiyeceksin işte Lili
Ekmek ne kadar Allahınsa Lili de o kadar Allahın Lili
Yüzün ruhun kadar aydınlık ya Lili
Gönlün soğuk sular güzel aynalar gibi ya Lili
Anladın ya kutunun içinden çıkan mendil
Olamaz Üsküdardan geçeriken bulduğun mendil
-Bizi bırakıp nereye gidiyorsun Lili
Demek bizi bırakıp gidiyorsun Lili
Sen daima güzeller güzelini bulursun Lili
Sen istesen de taş yürekli olamazsın
Sen daima güzeller güzeli olursun Lili
Demek gideceksin arkana dönüp bakmayacaksın
Hangi kuş hangi şafakta ölecek görmeyeceksin
Öyleyse al bu kürkü bu veda kürkünü Lili
Tüyleri şiirler olan bu mahcup kürkü
Sen daima Sultanlar Sultanı olursun Lili
Demek sen gidiyorsun Lili
Bizi öpmeden mi gideceksin Lili
Lilinin güneşin altında duruşu yok mu
Perdeleri sıyırıp çirkin adamı burnundan yakalayışı yok mu
Eline bavulunu alışı yollara koyuluşu yok mu
Çirkin adamın güzel adam oluşu yok mu
Yaklaşıp onu saçlarından yakalayışı
Uzaklaşıp yollarda yol oluşu yok mu
Lilinin bir tavşan gibi koşuşu
Keklik gibi dönüp bakışı ve yıldırım gibi koşuşu yok mu
Adam da tam o zaman kapıdan çıkmaz mı dışarı
Lilinin adamın boynuna çocukça ve çılgınca atılışı yok mu
Ben konuşmasını bilmem Lili
(gbkz:Sezai karakoç)
Dertliyim usta...
pişmanlıklarım var benim bu hayatta
bütün her şeyi kaleme almak,
kağıda dökmek geliyor içimden.
yapamıyorum..
ağır geliyor dertler sineme..
başedemiyorum,
yüreğimdeki patlamak isteyen volkanla.
hayat...
hayat, yabani bir ısırgan gibi dalıyor içimi.
ne kadar zorlasam da kendimi,
sebepsiz hüzünlerime bahane bulamıyorum.
hayallerim...
can veremedğim hayallerim,
kemiriyorlar dört bir yanımı.
uçurumun ucunda,
en tepede,
tek bir dalla tutunuyorum hayallerime.
ne bırakabiliyorum kendimi,
ne de tam sahip olabiliyorum umutlarıma.
hayallerim,pişmalıklarım benim.
bilemiyorum usta...
ben bu hayatta,
hayallerime mi koşuyorum,
pişmanlıklarımdan mı kaçıyorum yoksa?
bilemiyorum...
anlat usta...
lütfen!...
sen anlat bana...
eymen yafes
pişmanlıklarım var benim bu hayatta
bütün her şeyi kaleme almak,
kağıda dökmek geliyor içimden.
yapamıyorum..
ağır geliyor dertler sineme..
başedemiyorum,
yüreğimdeki patlamak isteyen volkanla.
hayat...
hayat, yabani bir ısırgan gibi dalıyor içimi.
ne kadar zorlasam da kendimi,
sebepsiz hüzünlerime bahane bulamıyorum.
hayallerim...
can veremedğim hayallerim,
kemiriyorlar dört bir yanımı.
uçurumun ucunda,
en tepede,
tek bir dalla tutunuyorum hayallerime.
ne bırakabiliyorum kendimi,
ne de tam sahip olabiliyorum umutlarıma.
hayallerim,pişmalıklarım benim.
bilemiyorum usta...
ben bu hayatta,
hayallerime mi koşuyorum,
pişmanlıklarımdan mı kaçıyorum yoksa?
bilemiyorum...
anlat usta...
lütfen!...
sen anlat bana...
eymen yafes
kalorifer yanmıyor evde bir soğukluk
tüp de yok allahıma evde hepimiz donuk
yarına da elektrikle sular kesik
böyle garip bencileyin
tüp de yok allahıma evde hepimiz donuk
yarına da elektrikle sular kesik
böyle garip bencileyin
karanlık yağıyordu gökyüzünden
yüzüme düştü her bir tanesi..
oradan gözlerime doldular…
gözyaşım oldular sonra
karanlığın gözyaşları…
kalbime döküldüler birer birer
en acı halleriyle...
ne gariptir ki
yanan bir kalbe tuz dökmekmiş bu…
yüzüme düştü her bir tanesi..
oradan gözlerime doldular…
gözyaşım oldular sonra
karanlığın gözyaşları…
kalbime döküldüler birer birer
en acı halleriyle...
ne gariptir ki
yanan bir kalbe tuz dökmekmiş bu…
\" Güzelim göz süzerek geldi de gül istedi bir gün
Gülü gül koklayacak vay... diye baktım, gülü-verdim \"
Gülü gül koklayacak vay... diye baktım, gülü-verdim \"
\"İşte yalnızım, kanlı canlıyım kabrimde
tepemde iki ölü Yasin okuyorlar birbirlerine\"
tepemde iki ölü Yasin okuyorlar birbirlerine\"
Biz her şeye, esirgeyen ve bağışlayan, çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan, hep esirgeyen ve hep bağışlayan Rabbin adıyla başlayan adamlarız Anna.
Büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.
Sanayi devriminde bile, karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız bir fabrikada hayatta kaldık sırf bu yüzden.
Piyasaların hınçla dolu iniş çıkışlarına kalbimiz dayanıyor bir şekilde.
Kalbimiz derken, ilk gençliğimiz, sakalımız, bir kasetin iki yüzüne de ardarda kaydedip dinlediğimiz şarkımız diyorum aslında.
İşte böyle yaşıyoruz ve yaşamak da sana dair uzayıp giden bir özleme dönüşüyor.
İnsaf et Anna!
Gidelim buradan.
Senin masumiyetini, bilgelik zamanlarından kalma sırları, dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.
Hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim.
Ölelim diyecektim az kalsın. Ölmeyelim. Hiç ölmeyelim Anna.
Sarılalım diyecektim az kalsın. İçimden böyle şeyler de geçiyor işte. Sarılalım, dudakların…
Tamam sustum.
Gitmek istemezsen bir şiir miktarı kadar otursak diyorum.
Şiir kalsın istersen, sadece otursak.
Oturmasan da olur benimle, sadece ellerimi tut.
Ellerimi tutma dilersen sadece yüzüme bak.
Yüzüme bak ama Anna, yüzüme bak.
Gözlerime bak, gözlerimin içine bak.
Gözlerim biraz karanlık.
İçinde cenkler, ayinler, kesik damarlar, kapıları yumruklayışlar, cipralexler, Turgutlar, Edipler, Sezailer, siyahlar, beyazlar, uykusuzluklar, bitmeyen baş ağrıları, bildirilerin öfkesi, duvarlara uzun dalmışlıklar var.
Gözlerim biraz yorgun.
İçinde bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler…
Bekleyişler Anna.
Köylü çocukların parasız yatılı sonuçları mesela.
Nişanlısı askerde kızlar, kızı ölüm orucundaki baba, babası tersanede oğul, oğlu şizofren anne.
Hepsini sayamam gerçi, utançlarım da var.
Ama geçecek hepsi, geçecek.
Şifalı gözlerin her şeyi iyi edecek.
Gözlerimin içine bakmaktan korkma Anna.
Sen adımını attığın andan itibaren Hira dinginliğine dönüşecek ortalık.
Tanrı bizimle de konuşur belki.
Tarık Tufan/ Anna
Büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.
Sanayi devriminde bile, karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız bir fabrikada hayatta kaldık sırf bu yüzden.
Piyasaların hınçla dolu iniş çıkışlarına kalbimiz dayanıyor bir şekilde.
Kalbimiz derken, ilk gençliğimiz, sakalımız, bir kasetin iki yüzüne de ardarda kaydedip dinlediğimiz şarkımız diyorum aslında.
İşte böyle yaşıyoruz ve yaşamak da sana dair uzayıp giden bir özleme dönüşüyor.
İnsaf et Anna!
Gidelim buradan.
Senin masumiyetini, bilgelik zamanlarından kalma sırları, dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.
Hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim.
Ölelim diyecektim az kalsın. Ölmeyelim. Hiç ölmeyelim Anna.
Sarılalım diyecektim az kalsın. İçimden böyle şeyler de geçiyor işte. Sarılalım, dudakların…
Tamam sustum.
Gitmek istemezsen bir şiir miktarı kadar otursak diyorum.
Şiir kalsın istersen, sadece otursak.
Oturmasan da olur benimle, sadece ellerimi tut.
Ellerimi tutma dilersen sadece yüzüme bak.
Yüzüme bak ama Anna, yüzüme bak.
Gözlerime bak, gözlerimin içine bak.
Gözlerim biraz karanlık.
İçinde cenkler, ayinler, kesik damarlar, kapıları yumruklayışlar, cipralexler, Turgutlar, Edipler, Sezailer, siyahlar, beyazlar, uykusuzluklar, bitmeyen baş ağrıları, bildirilerin öfkesi, duvarlara uzun dalmışlıklar var.
Gözlerim biraz yorgun.
İçinde bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler…
Bekleyişler Anna.
Köylü çocukların parasız yatılı sonuçları mesela.
Nişanlısı askerde kızlar, kızı ölüm orucundaki baba, babası tersanede oğul, oğlu şizofren anne.
Hepsini sayamam gerçi, utançlarım da var.
Ama geçecek hepsi, geçecek.
Şifalı gözlerin her şeyi iyi edecek.
Gözlerimin içine bakmaktan korkma Anna.
Sen adımını attığın andan itibaren Hira dinginliğine dönüşecek ortalık.
Tanrı bizimle de konuşur belki.
Tarık Tufan/ Anna
"zaman zaman mağlup olsam bile etime,
insan olmak dokunuyor haysiyetime."
rüzgar, sabahattin ali
insan olmak dokunuyor haysiyetime."
rüzgar, sabahattin ali
Bir dost tanıdım ben
Uzaktı bana sanki
Bir harf kadar uzak
Bir kelime kadar uzak
Bir düşünce kadar uzak
Her gün aynı odada yatardık
Canım dostumla
Uzak dedim değil mi?
Halt etmişim!
Bana uzak gelmişti yakınlıklar...
Harfler, kelimeler, düşünceler...
Uzak kalmaya çalışıyordum
Nedensiz dürtülerle
Ah o dürtüler!
Kahrolası dürtüler!
Bir dost tanıdım ben
Yokluğunu gönlümde
Her lahzada hissettiğim
Kelimelere sığdıramadığım
Harflerin dünyasını aşan
Bir dost tanıdım ben.
Sevgi ve özlemle andığım.
Baran'a
Uzaktı bana sanki
Bir harf kadar uzak
Bir kelime kadar uzak
Bir düşünce kadar uzak
Her gün aynı odada yatardık
Canım dostumla
Uzak dedim değil mi?
Halt etmişim!
Bana uzak gelmişti yakınlıklar...
Harfler, kelimeler, düşünceler...
Uzak kalmaya çalışıyordum
Nedensiz dürtülerle
Ah o dürtüler!
Kahrolası dürtüler!
Bir dost tanıdım ben
Yokluğunu gönlümde
Her lahzada hissettiğim
Kelimelere sığdıramadığım
Harflerin dünyasını aşan
Bir dost tanıdım ben.
Sevgi ve özlemle andığım.
Baran'a
bir tüneldir yaşam
sonu gözüken
neden acaba, neden
sürünerek ilerleriz tünelin sonuna
oraya ışınlanmak varken?
sonu gözüken
neden acaba, neden
sürünerek ilerleriz tünelin sonuna
oraya ışınlanmak varken?
Yalnızlık doldurur gecelerimi karanlık odalarda
hüznümün sessizliğini dinlerim sağır olurcasına
Dolan yalnızlığım akar geceden şafaklara
Gecem de gündüzüm de birdir benim
hüznümün sessizliğini dinlerim sağır olurcasına
Dolan yalnızlığım akar geceden şafaklara
Gecem de gündüzüm de birdir benim
Ey gönül, Allah için mahlukuna hep şefkat et
Kimseyi incitme, herkese münasip ülfet et
Çün Huda her kalbe nazırdır, gönül yap rağbet et
Kulları gönlünde ol, Mevla'ya ancak hizmet et.
ve Türkçe bir müstezatında birkaç hikmetle karışık söz:
- Azap olur ki, bu halkı ona ortak ederiz, hata eder gideriz.
- Günah odur ki enaniyet eyleriz isbat, o muddea heyhat. ...
Bela odur ki bela gelse, sabrı kor kaçarız, gözyaşı saçarız.
- Maraz budur ki marazdan bu sıhhati seçeriz, o derdile geçeriz...
- Cehennem odur ki dil ile halkı incitiriz, biz de inciniriz.
(gbkz:erzurumlu ibrahim hakkı)
Kimseyi incitme, herkese münasip ülfet et
Çün Huda her kalbe nazırdır, gönül yap rağbet et
Kulları gönlünde ol, Mevla'ya ancak hizmet et.
ve Türkçe bir müstezatında birkaç hikmetle karışık söz:
- Azap olur ki, bu halkı ona ortak ederiz, hata eder gideriz.
- Günah odur ki enaniyet eyleriz isbat, o muddea heyhat. ...
Bela odur ki bela gelse, sabrı kor kaçarız, gözyaşı saçarız.
- Maraz budur ki marazdan bu sıhhati seçeriz, o derdile geçeriz...
- Cehennem odur ki dil ile halkı incitiriz, biz de inciniriz.
(gbkz:erzurumlu ibrahim hakkı)
sabr-ı selamet
hele dostlar!
dinleyiverin söyleyeceklerimi,
bu ilham tabiattan geldi gayri.
toprağın suya olan hasretini
çoğaltır da güneş,
gene de görmez topraktan
en küçük bir ihanet.
toprak çatır çatır çatlasa da
suya hasret sabrı cemilinden,
gene de bir şey kaybetmez
o asil metanetinden.
derken...
bir uğultu kopar göklerden.
gök kubbeye bir nazar gelmiştir
elbet güneşten.
ve...
alkışa tutar bulutlar toprağı
sevincinden...
eymen yafes
hele dostlar!
dinleyiverin söyleyeceklerimi,
bu ilham tabiattan geldi gayri.
toprağın suya olan hasretini
çoğaltır da güneş,
gene de görmez topraktan
en küçük bir ihanet.
toprak çatır çatır çatlasa da
suya hasret sabrı cemilinden,
gene de bir şey kaybetmez
o asil metanetinden.
derken...
bir uğultu kopar göklerden.
gök kubbeye bir nazar gelmiştir
elbet güneşten.
ve...
alkışa tutar bulutlar toprağı
sevincinden...
eymen yafes
b(akış)....
üç beş kaldırım dolaşır
ayakkabısı eskir de insanın
kirli paslı vicdanlarda
onca aşk acısı çekmiş
gönlü eskimez mi insanın?
eskir elbet!
bir vicdansıza gönül vermiş
o vicdansız da sevmekten değil
bekletmekten zevk almışsa
gönül de eskir elbet!
tamamen ölmez belki
ama...
siftahsız esnaf gibi
her akşam,
mutluluğa kapatır kepegini
(gbkz:eymen yafes)
üç beş kaldırım dolaşır
ayakkabısı eskir de insanın
kirli paslı vicdanlarda
onca aşk acısı çekmiş
gönlü eskimez mi insanın?
eskir elbet!
bir vicdansıza gönül vermiş
o vicdansız da sevmekten değil
bekletmekten zevk almışsa
gönül de eskir elbet!
tamamen ölmez belki
ama...
siftahsız esnaf gibi
her akşam,
mutluluğa kapatır kepegini
(gbkz:eymen yafes)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?