Yazılı olmayarak, sözle, sözlü, şifahî.
bir söz veya düşünceyi sık sık tekrarlayıp durmak.
(genellikle hamur işi için) iyi pişmiş ve lezzetli olmak.
armağan alan, armağanı verenin isteğini yerine getirmeye çalışır.
açık ve dürüst konuşmaktan kaçınmak.
birini kandırma, yanıltma amacıyla duygularını, düşüncelerini olduğundan başka türlü gösterecek biçimde
konuşmak.
konuşmak.
Geniz yoluna kaymadan çıkan ünlü, ağızsıl ünlü.
Keyif için ağızda çiğnenen bir tür tütün.
Mermileri şiddetle üflenerek fırlatılan bir çeşit tüfek taslağı.
konuşma imkânı vermemek.
Bir topluluk içindeki geçimsizlik, huzursuzluk.
sözle avutmaya, oyalamaya çalışmak.
huzurla, rahatlık içinde, içine sine sine, lezzetini duyarak.
(ailede veya toplumda) Dirlik düzenlik, iyi geçinme veya rahatlık.
Sözle yapılan şaka.
yüksekten atarak kendini övmek.
Yalnız sözle yapılan nişanlanma.
duruma, ortama göre söz söylemek, sözünü amacına göre değiştirmek.
Bir kimsenin çekilmez davranışları, istekleri, sözleri.
Karşılıklı ağır sözler söyleyerek yapılan çekişme, atışma, dil kavgası.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?