yerine göre komik, yerine göre tehlikeli olabilen dalgınlık neticeleridir.
ben yemek yaparken dizüstü bilgisayarı mutfağa koyar, bir yandan bir şeyler izler, bir yandan yemek yaparım. az önce de yemeği yaptım, kısık ateşte pişmeye bıraktım. sonra sürehiye su doldurdum ve bir elimde sürahi, diğer elimde de göğsüme yaslayarak taşıdığım dizüstü ile içeriye geçmeyi planlarken; bir anda kendimi ocakta kısık ateşteki tencereyi kucaklamaya çalışırken buldum. neyse ki ileride duran dizüstü bilgisayarımı erken farkettim.
bir yalın şarkısıdır. "sanağaaaa sarıldığımaaaaaan" dediği kısım çok güzel özellikle. çok güzel tonlamış.
ayşegül aldinç'in bir şarkısıdır.https://www.youtube.com/watch?v=Q2YlgVRqC-U
yapma etme derken kavuşursak eğer
yanarız alimallah
o hızla sarılırsak şeytana
uyarız alimallah
deli gibi sevişirsek aşktan ölürüz
ölürüz alimallah
tozu dumana kattırır da uçarız
uçarız alimallah
yapma etme derken kavuşursak eğer
yanarız alimallah
o hızla sarılırsak şeytana
uyarız alimallah
deli gibi sevişirsek aşktan ölürüz
ölürüz alimallah
tozu dumana kattırır da uçarız
uçarız alimallah
fiyat, etki ve tat üçlüsü ele alındığında en tercih edilebilir biradır. metro süpermarketlerde 24lüsünü aldığınızda tanesi 6 tl'ye denk gelir. alkol oranı 7,9'dur. tadı da tuborg kırmızı ya da efes ekstra gibi acı değildir. önüne gelen her birayı merak edip bir defa deneyen biri olarak ben 15 yıldır böyle güzel bira içmedim. bir budweiser değil tabi ama alkol oranı yüksek bunun neticede. olur o kadar.
adamın canını sıkan şarkılara sahip gruptur. o an mutlu olsan bile, eğer içinde geçmişten kalan bir şeyler varsa bu grubun şarkıları onları deşiyor ve can sıkıyor. mansur ark'tan "gazla gitsin" parçası tadındaki hayatı, kazancı bedih'ten "ocağım söndü nasıl beladır"a çeviriyor.
sen ona aşıksın, bir melek vardı, ağlamam zaman aldı, antidepresan gülümsemesi
bunlar şimdi aklıma gelenler.
sen ona aşıksın, bir melek vardı, ağlamam zaman aldı, antidepresan gülümsemesi
bunlar şimdi aklıma gelenler.
azerbaycan cumhuriyeti'nin kurucusudur. türkistandaki tüm türklerin, kızıl rusların işgalinden kurtularak kendi devletlerini kurmasını savunmuştur. ruslara karşı meşhur "bir defa kalkan sancak bir daha inmez." sözünü söylemiştir. azerbaycan cumhuriyeti 2 yıl yaşadıktan sonra kızıl rusların işgaline uğramıştır. işgalin ardından almanya'ya, 2. dünya savaşının patlak vermesiyle de türkiye'ye geçmiştir. azerbaycan, resulzade'nin bayrağını devralan (gbkz:ebulfez elçibey) önderliğinde, işgalden kurtulana kadar da kızıl rusların işgali altında kalmıştır.
azerbaycan devletinin (gbkz:mehmet emin resulzade)'den sonra ikinci kurucusudur. ermeni ve kızıl ruslara karşı halkı örgütlemiş ve bizzat çatışmıştır. aliyevler tarafından türlü oyunlarla devlet yönetiminden uzaklaştırılmıştır ve azebaycan rusların güdümüne girmiştir. elçibey anıtkabir ziyareti sırasında hatıra defterindeki yazısını "askerin ebulfez elçibey" diye sonlandırmıştır.
(gbkz:behçet kemal çağlar)'ın 10 kasım için ulu önder (gbkz:atatürk) anısına yazdığı şiirdir. ayrıca kullanıcı adımın isim babası olan şiirdir.
şuradan dinletiye ulaşabilirsiniz; https://www.youtube.com/watch?v=qRKNZRSNs-Y
şiir;
kavaklar düşen yapraklarıyla ağlıyorlar,
güller çiçekleriyle bağırlarını kanatıyorlar.
sensin ışık diye önümüzdeki, sensin ateş diye kanımızdaki.
ey yanımızdaki beş on mermere,
bir avuç toprağa sığan hudutsuz mavi umman hey...
yeni kıyılar bulur, yeni yarlar kazardın sen her köpürüp taşmanda.
her konuşmanda, milletinin alın yazısını yeniden yazardın.
bakışların vardı yurt tarlasında, fikrin ve hissin hasadı.
cümlelerin ya örsten kalkardı ya çıkardı kından,
başak saçların sarkardı harman alnından,
halk biçilmiş ekin gibi düşerdi dizlerine.
milyonlar katılırdı sözlerine mıknatısı gören zerreler gibi,
köhne kanaatler, köhne kürreler gibi sözünde çarpışıp düşerdi.
tam sustuğun an kıyamet oldu, tam konuştuğun ansa mahşerdi.
rab gökte "dinleyin" derdi meleklerine,
yıldızlar girerdi yeni mahrenklerine,
nehirler kavuşurdu yeni denizlerine,
halk biçilmiş ekin gibi düşerdi dizlerine.
şimdi tamamlayabilmek için tavafını, (gbkz:nöbetçi) olmak için anıtkabrine,
sarmış yalın kılıçlar gibi etrafını tutuyor nöbet.
bu millet! bu vaktiyle ayaklarını ummanlar yalayan,
bu üç kıtayı atının nalı ile damgalayan,
bu her yere evi gibi giren,
bu atilla'yı, timur'u, oğuz'u,
bu yıldırım'ı, fatih'i, yavuz'u,
seni yetiştiren ulu millet;
vakar ve haysiyetle dimdik,
uyanık tetik, anıtkabrinde tutuyor nöbet.
dünya dönüp dolaşıp, boğazlaşıp dalaşıp,
er geç ve ancak, milli misaklarda karar kılacak.
ey en büyük usta!
düşünen oldu mu bu hususta, senden evvel ve senden ileri?
ilk müjdeyi, ilk haberi senden almıştı cihan, o zamandan anlayamadığına yansın.
sen dünyanın dönüp dolaşıp geleceği,
uğrunda milyonların seve seve öleceği,
eğer isterse hayat zehrolsun,
isterse refah kahrolsun,
isterse kurşun düşsün yanımıza belimize,
isterse geçinmek için bir dilim kuru ekmek geçmesin elimize,
yer sarsılsa yerinden, dünya düşse peşimize,
ne senden geçeriz, ne senin eserinden.
şuradan dinletiye ulaşabilirsiniz; https://www.youtube.com/watch?v=qRKNZRSNs-Y
şiir;
kavaklar düşen yapraklarıyla ağlıyorlar,
güller çiçekleriyle bağırlarını kanatıyorlar.
sensin ışık diye önümüzdeki, sensin ateş diye kanımızdaki.
ey yanımızdaki beş on mermere,
bir avuç toprağa sığan hudutsuz mavi umman hey...
yeni kıyılar bulur, yeni yarlar kazardın sen her köpürüp taşmanda.
her konuşmanda, milletinin alın yazısını yeniden yazardın.
bakışların vardı yurt tarlasında, fikrin ve hissin hasadı.
cümlelerin ya örsten kalkardı ya çıkardı kından,
başak saçların sarkardı harman alnından,
halk biçilmiş ekin gibi düşerdi dizlerine.
milyonlar katılırdı sözlerine mıknatısı gören zerreler gibi,
köhne kanaatler, köhne kürreler gibi sözünde çarpışıp düşerdi.
tam sustuğun an kıyamet oldu, tam konuştuğun ansa mahşerdi.
rab gökte "dinleyin" derdi meleklerine,
yıldızlar girerdi yeni mahrenklerine,
nehirler kavuşurdu yeni denizlerine,
halk biçilmiş ekin gibi düşerdi dizlerine.
şimdi tamamlayabilmek için tavafını, (gbkz:nöbetçi) olmak için anıtkabrine,
sarmış yalın kılıçlar gibi etrafını tutuyor nöbet.
bu millet! bu vaktiyle ayaklarını ummanlar yalayan,
bu üç kıtayı atının nalı ile damgalayan,
bu her yere evi gibi giren,
bu atilla'yı, timur'u, oğuz'u,
bu yıldırım'ı, fatih'i, yavuz'u,
seni yetiştiren ulu millet;
vakar ve haysiyetle dimdik,
uyanık tetik, anıtkabrinde tutuyor nöbet.
dünya dönüp dolaşıp, boğazlaşıp dalaşıp,
er geç ve ancak, milli misaklarda karar kılacak.
ey en büyük usta!
düşünen oldu mu bu hususta, senden evvel ve senden ileri?
ilk müjdeyi, ilk haberi senden almıştı cihan, o zamandan anlayamadığına yansın.
sen dünyanın dönüp dolaşıp geleceği,
uğrunda milyonların seve seve öleceği,
eğer isterse hayat zehrolsun,
isterse refah kahrolsun,
isterse kurşun düşsün yanımıza belimize,
isterse geçinmek için bir dilim kuru ekmek geçmesin elimize,
yer sarsılsa yerinden, dünya düşse peşimize,
ne senden geçeriz, ne senin eserinden.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?