bütün dünya kupalarına katılmış tek takım.
brezilya
aşağıdaki yazı bugün, haşmet babaoğlu'nun yazdığı; brezilya'yı konu edinen köşe yazısıdır ..
üst akıl diye bir şey dünyada gerçekten var mı, var ise başka isim mi verelim anlatmış ..
---
'' var işte !! apaçık hem de !! ''
Çok kullanılan deyimler yorulur, yıpranır. Can sıkıcı bir gerçektir bu.
Bazen yenildiğimiz yerdir.
Geçen hafta eş dost arasında laflarken konu hep \"üst akıl\" deyimine geldi çattı.
Kolaycılık mı acaba diye sorduk kendimize?
Kaba bir paranoyaya hizmet edip bizi elle tutulur düşmanlarla kavgadan alıkoyuyor olabilir mi?
Merkezi bir \"akıl\" dünya sistemini böyle yönlendiriyor olabilir mi?
Yerine daha \"akılcı\" bir deyim mi bulsak acaba?
Mesela açıktan ABD mi desek veya dünya finans oligarşisi falan? Fakat şirketlerin, Obama'nın ve neocon küresel merkezin ABD'si bile farklı havalardan çalmıyor mu?
***
Bu sorular anlamlı olabilir.
Fakat sadece Brezilya ve Türkiye'ye yapılanlara ve bunların zamanlamasına baktığınızda dahi görüyorsunuz ki...
Uslu durmazsak canımıza okumaya niyetli bir merkez var işte! Basbayağı bir üst akıl!
Ve iki ülkeyi de tehdit ediyor.
Türkiye'yi şiddet, parçalanma ve istikrarsızlıkla, Brezilya'yı ekonomik çöküş ve iç kargaşayla...
Brezilya'nın yanı başında bir Suriye yok! (Ama petrolü ve kamusal dev bir petrol şirketi var.)
Ve Türkiye muazzam bir güç ve liderlikle bütün badirelere karşı direnirken Brezilya sarsılıyor.
Bir başlangıç olarak geçen hafta çıkan Hilal Kaplan'ın \"Bizimkisi bir faiz hikâyesi\" ve Kayahan Uygur'un \"Değişime direnen kirli senarist\" yazılarına bakılmalı.
***
Hatırlayın...
İki binlerin ilk on yılında açlık sınırındaki on milyon insanı orta sınıf çizgisine çekecek kadar büyük başarı gösteren Brezilya bizimle aynı aylarda bir tür Gezi olayları yaşadı. Bir daha da toparlanamadı.
Şu sıralarda da bir tür 17 Aralık yaşıyor.
Süper savcı Sergio Moro doğrudan Başkan Dilma Rousseff ve eski efsanevi Başkan Lula'yı içeri atacak operasyonlar peşinde.
Başkan Dilma şimdi özerk ve süper yetkilerle donatılmış savcılıklar oluşturduğuna pişman. Eski bir komünist militan olmanın ruhuyla belki, bu yolla burjuvazinin kirli çamaşırlarını ortaya çıkartacağını sanıyordu. Şimdi burjuvazi süper savcı Moro'yu Başkan Dilma'nın üzerine sürüyor.
Dergiler \"Başkan İtalya'ya kaçacak\" diye kapaklar yapıyor. Dilma ise ölümüne direneceğini söylüyor.
Tam bu noktada hafızanızı bir daha kurcalayın...
İtalya'nın süper savcıları Cassano ve Di Pietro'nun paralel yapı marifetiyle defalarca Türkiye'ye getirilip röportajlar alındığını, Zekeriya Öz'ün parlatılarak hazırlandığı görevleri hatırlayın...
Nerelerden geçtik, geçiyoruz.
***
Yarın esas konuya geleceğim.
Dünya beşten büyüktür ittifakına katılmanın Brezilya'ya kesilen cezasına...
üst akıl diye bir şey dünyada gerçekten var mı, var ise başka isim mi verelim anlatmış ..
---
'' var işte !! apaçık hem de !! ''
Çok kullanılan deyimler yorulur, yıpranır. Can sıkıcı bir gerçektir bu.
Bazen yenildiğimiz yerdir.
Geçen hafta eş dost arasında laflarken konu hep \"üst akıl\" deyimine geldi çattı.
Kolaycılık mı acaba diye sorduk kendimize?
Kaba bir paranoyaya hizmet edip bizi elle tutulur düşmanlarla kavgadan alıkoyuyor olabilir mi?
Merkezi bir \"akıl\" dünya sistemini böyle yönlendiriyor olabilir mi?
Yerine daha \"akılcı\" bir deyim mi bulsak acaba?
Mesela açıktan ABD mi desek veya dünya finans oligarşisi falan? Fakat şirketlerin, Obama'nın ve neocon küresel merkezin ABD'si bile farklı havalardan çalmıyor mu?
***
Bu sorular anlamlı olabilir.
Fakat sadece Brezilya ve Türkiye'ye yapılanlara ve bunların zamanlamasına baktığınızda dahi görüyorsunuz ki...
Uslu durmazsak canımıza okumaya niyetli bir merkez var işte! Basbayağı bir üst akıl!
Ve iki ülkeyi de tehdit ediyor.
Türkiye'yi şiddet, parçalanma ve istikrarsızlıkla, Brezilya'yı ekonomik çöküş ve iç kargaşayla...
Brezilya'nın yanı başında bir Suriye yok! (Ama petrolü ve kamusal dev bir petrol şirketi var.)
Ve Türkiye muazzam bir güç ve liderlikle bütün badirelere karşı direnirken Brezilya sarsılıyor.
Bir başlangıç olarak geçen hafta çıkan Hilal Kaplan'ın \"Bizimkisi bir faiz hikâyesi\" ve Kayahan Uygur'un \"Değişime direnen kirli senarist\" yazılarına bakılmalı.
***
Hatırlayın...
İki binlerin ilk on yılında açlık sınırındaki on milyon insanı orta sınıf çizgisine çekecek kadar büyük başarı gösteren Brezilya bizimle aynı aylarda bir tür Gezi olayları yaşadı. Bir daha da toparlanamadı.
Şu sıralarda da bir tür 17 Aralık yaşıyor.
Süper savcı Sergio Moro doğrudan Başkan Dilma Rousseff ve eski efsanevi Başkan Lula'yı içeri atacak operasyonlar peşinde.
Başkan Dilma şimdi özerk ve süper yetkilerle donatılmış savcılıklar oluşturduğuna pişman. Eski bir komünist militan olmanın ruhuyla belki, bu yolla burjuvazinin kirli çamaşırlarını ortaya çıkartacağını sanıyordu. Şimdi burjuvazi süper savcı Moro'yu Başkan Dilma'nın üzerine sürüyor.
Dergiler \"Başkan İtalya'ya kaçacak\" diye kapaklar yapıyor. Dilma ise ölümüne direneceğini söylüyor.
Tam bu noktada hafızanızı bir daha kurcalayın...
İtalya'nın süper savcıları Cassano ve Di Pietro'nun paralel yapı marifetiyle defalarca Türkiye'ye getirilip röportajlar alındığını, Zekeriya Öz'ün parlatılarak hazırlandığı görevleri hatırlayın...
Nerelerden geçtik, geçiyoruz.
***
Yarın esas konuya geleceğim.
Dünya beşten büyüktür ittifakına katılmanın Brezilya'ya kesilen cezasına...
Aklımda ronaldo, ronaldino, rivaldo ile kazınmış ülke. Futbol ülkesi.
aşağıdaki yazı hilal kaplan'ın brezilya üzerine yazdığı bir yazıdır ..
oldukça ufuk açıcı .. recep tayyip erdoğan'ın ileri görüşlülüğünün; ülkemizi, fetö ve destekçilerinin darbesinden nasıl kurtardığını anlatıyor ..
---
'' bizimkisi bir faiz hikayesi ''
Dilma Rousseff, 2010'da %56'ya %44'lük oranla ve 2014'te %52'ye %48'le, yani 3.5 milyon oy farkıyla Brezilya Devlet Başkanı seçildi. Bu, muhalefet partilerini, oligarşi sisteminin çarklarından olan sermaye ve bürokrasi çevrelerini sarstı. Çünkü Dilma'nın ikinci kez seçilmesi, önceki iki dönemde (2003- 2014) toplam 8 yıl ülkeyi yöneten Lula da Silva'nın da 2018'de tekrar başkan olması ihtimalini güçlendiriyordu. İşçi Partisi durdurulmazsa, ülkeyi en az 8 yıl daha yönetecek ve böylelikle bürokratik oligarşinin de sonunu getirecekti.
Lula- Dilma ikilisi, Brezilya için çok şey başardı. Tam 23 milyon ailenin yoksulluktan kurtarılmasına yarayan reformlar yaptı. Ekonomi kalkındı, sosyal adalet pekişmeye başladı, merkezden dışlanan fakirler ve siyahlar merkeze yürümeye başladı. Havaalanları, alışveriş merkezleri ve özel hastaneler artık sadece 'beyazlar'a ait korunaklı bölgeler değildi.
Fakat Dilma bir noktada haddini fena halde 'aştı.' Yatırım ve üretimi artırmak için, finans sistemine faizlerin düşürülmesi noktasında baskı yaptı. 'Devlet piyasaya müdahale ediyor' diye feryât eden burjuva kesimi harekete geçti. Aşırı sol ise onlara eşlik etti. Haziran 2013'te, biz Gezi kalkışmasıyla uğraşırken, Brezilya'da da 'otobüs ücretine zammı' bahane eden sol kesim ve 'yoldaş burjuvazi' ayaktaydı.
Brezilya'daki gösteriler geçen sene ve bu sene aralıklarla devam ediyor. Dilma 'faiz lobisi' demese de, Erdoğan ile birlikte, ülkelerini bağımsızlaştırmak ve uluslararası sermaye/ siyaset çevrelerinin kuklası olmaktan çıkarmak isteyen iki lider eşzamanlı olarak hedefe konuldu.
Brezilya'dan bir farkımız, medya gücünün 'yerlilere' daha fazla dağıtılmış olmasıydı. Brezilya'da hâlen ana akım medyanın %70'ini sermaye çevrelerinden beş aile yönetiyor ve Dilma'yı devirmek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
Dilma, bu olaylar başlamadan evvel, sonradan pişman olacağı başka bir şey daha yaptı. Federal Savcılık Ofisi'ni, oligarşik bürokrasiyle mücadelede yardımcı olacağı düşüncesiyle güçlendirip 'otonom'laştırdı. Ülkedeki yasama- yürütmeyargı üçlüsünden farklı olarak hiçbir denetime maruz olmayan Federal Savcılık, birinci kuvvet haline geldi.
2014'te, muhalefetteki partiye yakınlığı ile bilinen savcı Sergio Moro, \"Brezilya tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu\" dediği soruşturmasını başlattı. Bizdeki 17-25 Aralık'ın kurumsal hedefi HalkBank'tı, Brezilya'daki ise devlete ait olan, dünyanın en büyük petrol şirketlerinden Petrobras idi.
Medya, Moro'yu \"yanlış yapması imkânsız olan kahraman\" diye halka sundu. Moro, eski Başkan Lula ile şimdiki Başkan Dilma arasındaki ses kayıtlarını basına sızdırdı. Fazla tanıdık! Ana akım söyleme göre, siyasetçiler yolsuz, savcılar halkı kurtarmaya gelen dürüstlük timsalleriydi. Bu tantanada, Petrobras âdeta felç oldu. Brezilya ekonomisinin düşüşü hızlandı.
Dilma, önümüzdeki günlerde kuvvetle muhtemel 'itham edilecek' (impeached) ve yargılama sonucunda devrilmiş olacak. Yerine kurulacak bir hükümetin istikrar sağlamayacağı ve Brezilya'nın bundan sonra yokuş aşağı yuvarlanacağı ise açık. Ha bu arada, geçtiğimiz ay Shell'in CEO'su da, Petrobras'ın kenara çekilip, petrol çıkarma haklarını yabancı şirketlere devretmesi gerektiğini ilan etti.
Erdoğan'ın liderliği ve Türkiye halkının feraseti, bizi nelerden kurtardı, bir bilseniz...
(*) SOAS Profesörü Alfredo Saad- Filho'nun \"Brezilya'da darbe?\" makalesinden faydalanılmıştır.
oldukça ufuk açıcı .. recep tayyip erdoğan'ın ileri görüşlülüğünün; ülkemizi, fetö ve destekçilerinin darbesinden nasıl kurtardığını anlatıyor ..
---
'' bizimkisi bir faiz hikayesi ''
Dilma Rousseff, 2010'da %56'ya %44'lük oranla ve 2014'te %52'ye %48'le, yani 3.5 milyon oy farkıyla Brezilya Devlet Başkanı seçildi. Bu, muhalefet partilerini, oligarşi sisteminin çarklarından olan sermaye ve bürokrasi çevrelerini sarstı. Çünkü Dilma'nın ikinci kez seçilmesi, önceki iki dönemde (2003- 2014) toplam 8 yıl ülkeyi yöneten Lula da Silva'nın da 2018'de tekrar başkan olması ihtimalini güçlendiriyordu. İşçi Partisi durdurulmazsa, ülkeyi en az 8 yıl daha yönetecek ve böylelikle bürokratik oligarşinin de sonunu getirecekti.
Lula- Dilma ikilisi, Brezilya için çok şey başardı. Tam 23 milyon ailenin yoksulluktan kurtarılmasına yarayan reformlar yaptı. Ekonomi kalkındı, sosyal adalet pekişmeye başladı, merkezden dışlanan fakirler ve siyahlar merkeze yürümeye başladı. Havaalanları, alışveriş merkezleri ve özel hastaneler artık sadece 'beyazlar'a ait korunaklı bölgeler değildi.
Fakat Dilma bir noktada haddini fena halde 'aştı.' Yatırım ve üretimi artırmak için, finans sistemine faizlerin düşürülmesi noktasında baskı yaptı. 'Devlet piyasaya müdahale ediyor' diye feryât eden burjuva kesimi harekete geçti. Aşırı sol ise onlara eşlik etti. Haziran 2013'te, biz Gezi kalkışmasıyla uğraşırken, Brezilya'da da 'otobüs ücretine zammı' bahane eden sol kesim ve 'yoldaş burjuvazi' ayaktaydı.
Brezilya'daki gösteriler geçen sene ve bu sene aralıklarla devam ediyor. Dilma 'faiz lobisi' demese de, Erdoğan ile birlikte, ülkelerini bağımsızlaştırmak ve uluslararası sermaye/ siyaset çevrelerinin kuklası olmaktan çıkarmak isteyen iki lider eşzamanlı olarak hedefe konuldu.
Brezilya'dan bir farkımız, medya gücünün 'yerlilere' daha fazla dağıtılmış olmasıydı. Brezilya'da hâlen ana akım medyanın %70'ini sermaye çevrelerinden beş aile yönetiyor ve Dilma'yı devirmek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
Dilma, bu olaylar başlamadan evvel, sonradan pişman olacağı başka bir şey daha yaptı. Federal Savcılık Ofisi'ni, oligarşik bürokrasiyle mücadelede yardımcı olacağı düşüncesiyle güçlendirip 'otonom'laştırdı. Ülkedeki yasama- yürütmeyargı üçlüsünden farklı olarak hiçbir denetime maruz olmayan Federal Savcılık, birinci kuvvet haline geldi.
2014'te, muhalefetteki partiye yakınlığı ile bilinen savcı Sergio Moro, \"Brezilya tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu\" dediği soruşturmasını başlattı. Bizdeki 17-25 Aralık'ın kurumsal hedefi HalkBank'tı, Brezilya'daki ise devlete ait olan, dünyanın en büyük petrol şirketlerinden Petrobras idi.
Medya, Moro'yu \"yanlış yapması imkânsız olan kahraman\" diye halka sundu. Moro, eski Başkan Lula ile şimdiki Başkan Dilma arasındaki ses kayıtlarını basına sızdırdı. Fazla tanıdık! Ana akım söyleme göre, siyasetçiler yolsuz, savcılar halkı kurtarmaya gelen dürüstlük timsalleriydi. Bu tantanada, Petrobras âdeta felç oldu. Brezilya ekonomisinin düşüşü hızlandı.
Dilma, önümüzdeki günlerde kuvvetle muhtemel 'itham edilecek' (impeached) ve yargılama sonucunda devrilmiş olacak. Yerine kurulacak bir hükümetin istikrar sağlamayacağı ve Brezilya'nın bundan sonra yokuş aşağı yuvarlanacağı ise açık. Ha bu arada, geçtiğimiz ay Shell'in CEO'su da, Petrobras'ın kenara çekilip, petrol çıkarma haklarını yabancı şirketlere devretmesi gerektiğini ilan etti.
Erdoğan'ın liderliği ve Türkiye halkının feraseti, bizi nelerden kurtardı, bir bilseniz...
(*) SOAS Profesörü Alfredo Saad- Filho'nun \"Brezilya'da darbe?\" makalesinden faydalanılmıştır.
ak gençliğin adeta doğuştan kazandığı, (gbkz:büyük resmi görebilme yeteneği), (gbkz:üst aklı farkedebilme becerisi) ve (gbkz:oynanan oyunları kamuoyuna duyurabilme melekesi)ne hayran olmamak elde değil.
adeta superman'ın duvarların ötesini görebilen bakışıyla yarışabilecek özellikler. ama tabii allah her şeyi aynı anda vermiyor insanoğluna. ak gençliğe bu özellikleri verirken, kimi başka özelliklerden de olabildiğince kısmış. misal yeni dünya üzerinden oynanan oyunları binlerce km uzaklıktan görebilip, göremediklerini de sezebilirken, hemen yanıbaşında olan hırsızlıkları, yolsuzlukları, adam kayırmaları, emaneti ehline vermemeleri, hukuksuzlukları göremiyorlar. ama normaldir. süperman bile onca süper yeteneğine rağmen, basit bir kriptonit elementinin karşısında çaresiz kalmıyor muydu?
ne diyelim, o kadar kusur kadı kızında da olur.
brezilya üzerine oynanan oyunlara gelecek olursak. aklıma tamamen hayale dayalı bir senaryo geldi. sizinle de paylaşmak istedim. ama dediğim gibi bir senaryo. gerçek hayatta karşılıkları yok. bu nedenle de, kim kimdir diye kafa yormanıza gerek yok.
senaryomuzun iki kahramanı var. birinin adı hussein olsun (adının hüseyin olduğuna bakmayın. kendisi hristiyyan oğlu hristiyan). diğer kahramanımıza da uzun john diyelim. o da müslüman olsun.
senaryomuz ikisinin arasındaki konuşmalardan ibaret. birine kısaca hüsam, diğerine de uzun diyelim.
ilk görüşme telefonla olur:
uzun: ya hüsam, bak oraya geleceğim. ne olur birkaç saat görüşüversek sanki?
hüsam: görüşecek bir şey yok uzun. köşeye sıkıştın.
uzun: tamam işte. ben de o konuyu konuşacaktım.
hüsam: tamam madem. gelince birkaç dakika ayak üstü görüşürüz. ama sana sinirliyim. seni onbaşı düzeyinde karşılayacam.
uzun: e peki. ayıp ediyorsun ama...
...
ayaküstü görüşme:
uzun: bak o elemanı içeri aldınız. niyetiniz ne olum sizin?
hüsam: anlamadın mı hala uzun? onun son beş sene içindeki tüm konuşmaları elimizde. dinlemeleri yaptıran da bizdik zaten. sen sınırı aştın. elemanın tapelerinin tamamını iddianameye koyduracağım. rüşvetler, kara para aklamaları vs. ortaya dökülecek. artık derdini marko paşaya mı anlatırsın, ilerde lahey adalet divanına mı anlatırsın bilemem. bir de ulusal bankalarınıza kara para aklama yüzünden ambargo koyduk mu, seyreyle sen cümbüşü.
uzun: senin dilin ne söylüyor hüsam. seninle olan onca hukukumuza ne oldu? şimdi beni öyle hemen satıyor musun yani?
hüsam: valla devir değişti. sana güvendik. bop başkanı yaptık. yok efendim suriye işi kolay dedin, sana güvendik. hiçbir dediğin çıkmadı. iran'la rusya her tarafı ele geçirdi. biz sap gibi kaldık. pkk'yla iş tutalım diyoruz, kalkmışsın yok efendim onlar terörist, yok efendim kabul etmeyiz... sen kimsin oğlum. sana soran kim! sen git de şimdi iddianamadeki tapelerle uğraş. ortadoğu politikası sana mı kalmış.
uzun: yav tamam hemen kızma hüsam. buluruz bir yol. ne artistleniyorsun anında. bak sana bir teklifim var. sen, iddianamedeki rüşvet ve kara para aklama kısımlarını çıkart. bizim vakfa yaptığı bağışlardan falan bahsettirme. o elemanın bizimle doğrudan ilişkili olduğu kısımları duyurma, ben de tekrar uslu çocuk olurum. esedle de konuşurum gerekirse. ama şu pyd işi sakat. onca laf söyledik, şimdi nasıl dediklerimiz yutacağız?
hüsam: ya dert etme. sizin oradakiler sen ne desen inanır, peşinden gelir nasılsa. esed'i esad yaparsın. pydlilere de paravan bir örgüt falan buluruz. onun üzerinden hallederiz.
uzun: tamam hüsam. ama yine de bizimkilere açıklamak zor olacak. bir süre ben kamuoyu üzerinden sana atar yaparım. eser gürlerim falan. sen işi bozma. idare ediver.
hüsam: tamam ama sınırı aşma. bozarım façanı.
uzun: eki eki eki.. çok şakacısın olum. bir ara işlerini ayarla da futbol oynayalım.
hüsam: futbol sevmem. basket olabilir. zaten kasımda emekli oluyorum. ondan sonra bakarız.
adeta superman'ın duvarların ötesini görebilen bakışıyla yarışabilecek özellikler. ama tabii allah her şeyi aynı anda vermiyor insanoğluna. ak gençliğe bu özellikleri verirken, kimi başka özelliklerden de olabildiğince kısmış. misal yeni dünya üzerinden oynanan oyunları binlerce km uzaklıktan görebilip, göremediklerini de sezebilirken, hemen yanıbaşında olan hırsızlıkları, yolsuzlukları, adam kayırmaları, emaneti ehline vermemeleri, hukuksuzlukları göremiyorlar. ama normaldir. süperman bile onca süper yeteneğine rağmen, basit bir kriptonit elementinin karşısında çaresiz kalmıyor muydu?
ne diyelim, o kadar kusur kadı kızında da olur.
brezilya üzerine oynanan oyunlara gelecek olursak. aklıma tamamen hayale dayalı bir senaryo geldi. sizinle de paylaşmak istedim. ama dediğim gibi bir senaryo. gerçek hayatta karşılıkları yok. bu nedenle de, kim kimdir diye kafa yormanıza gerek yok.
senaryomuzun iki kahramanı var. birinin adı hussein olsun (adının hüseyin olduğuna bakmayın. kendisi hristiyyan oğlu hristiyan). diğer kahramanımıza da uzun john diyelim. o da müslüman olsun.
senaryomuz ikisinin arasındaki konuşmalardan ibaret. birine kısaca hüsam, diğerine de uzun diyelim.
ilk görüşme telefonla olur:
uzun: ya hüsam, bak oraya geleceğim. ne olur birkaç saat görüşüversek sanki?
hüsam: görüşecek bir şey yok uzun. köşeye sıkıştın.
uzun: tamam işte. ben de o konuyu konuşacaktım.
hüsam: tamam madem. gelince birkaç dakika ayak üstü görüşürüz. ama sana sinirliyim. seni onbaşı düzeyinde karşılayacam.
uzun: e peki. ayıp ediyorsun ama...
...
ayaküstü görüşme:
uzun: bak o elemanı içeri aldınız. niyetiniz ne olum sizin?
hüsam: anlamadın mı hala uzun? onun son beş sene içindeki tüm konuşmaları elimizde. dinlemeleri yaptıran da bizdik zaten. sen sınırı aştın. elemanın tapelerinin tamamını iddianameye koyduracağım. rüşvetler, kara para aklamaları vs. ortaya dökülecek. artık derdini marko paşaya mı anlatırsın, ilerde lahey adalet divanına mı anlatırsın bilemem. bir de ulusal bankalarınıza kara para aklama yüzünden ambargo koyduk mu, seyreyle sen cümbüşü.
uzun: senin dilin ne söylüyor hüsam. seninle olan onca hukukumuza ne oldu? şimdi beni öyle hemen satıyor musun yani?
hüsam: valla devir değişti. sana güvendik. bop başkanı yaptık. yok efendim suriye işi kolay dedin, sana güvendik. hiçbir dediğin çıkmadı. iran'la rusya her tarafı ele geçirdi. biz sap gibi kaldık. pkk'yla iş tutalım diyoruz, kalkmışsın yok efendim onlar terörist, yok efendim kabul etmeyiz... sen kimsin oğlum. sana soran kim! sen git de şimdi iddianamadeki tapelerle uğraş. ortadoğu politikası sana mı kalmış.
uzun: yav tamam hemen kızma hüsam. buluruz bir yol. ne artistleniyorsun anında. bak sana bir teklifim var. sen, iddianamedeki rüşvet ve kara para aklama kısımlarını çıkart. bizim vakfa yaptığı bağışlardan falan bahsettirme. o elemanın bizimle doğrudan ilişkili olduğu kısımları duyurma, ben de tekrar uslu çocuk olurum. esedle de konuşurum gerekirse. ama şu pyd işi sakat. onca laf söyledik, şimdi nasıl dediklerimiz yutacağız?
hüsam: ya dert etme. sizin oradakiler sen ne desen inanır, peşinden gelir nasılsa. esed'i esad yaparsın. pydlilere de paravan bir örgüt falan buluruz. onun üzerinden hallederiz.
uzun: tamam hüsam. ama yine de bizimkilere açıklamak zor olacak. bir süre ben kamuoyu üzerinden sana atar yaparım. eser gürlerim falan. sen işi bozma. idare ediver.
hüsam: tamam ama sınırı aşma. bozarım façanı.
uzun: eki eki eki.. çok şakacısın olum. bir ara işlerini ayarla da futbol oynayalım.
hüsam: futbol sevmem. basket olabilir. zaten kasımda emekli oluyorum. ondan sonra bakarız.
fönü olan ülke. !
'' Brezilya'nın gelmiş geçmiş en sevilen lideri Lula da Silva, Brezilya'nın petrol şirketi Petrobras'la ilgili 'kara para' ve 'yolsuzluk' suçlamalarıyla geçtiğimiz günlerde evinden alındı.
Suçlamaların Lula'nın varisi yeni Devlet Başkanı Dilma Rousseff'e uzanacağı aşikar, zira Rousseff 2003-2010 yılları arasında Petrobras'ı yöneten kişiydi. Rousseff bir yandan uluslararası medyada istifaya davet edilip baskı altında tutulurken Brezilya sokakları da tıpkı Gezi'deki gibi kaynatıldı, kaynatılıyor. En son hükümetin koalisyon ortağının çıkışıyla hükümetin dağılmasıyla Brezilya hem ekonomik hem de siyasi açıdan çalkantılı günler yaşıyor.
Hatırlayalım, Türkiye ile birlikte İran'la Tahran Deklarasyonu'nu imzalayan, BM'de İran'a yönelik yaptırımlara 'hayır' oyu veren Brezilya aynı zamanda petrodolar döngüsünü bypass etmek için birkaç yıl öncesine kadar diğer Güney Amerika ve BRIC ülkeleriyle görüşmeler yürütmekteydi. ''
hatırlayınız; türkiyede'ki 17-25 aralık yargı darbesi kalkışmasında fetö ne yapmıştı: halkbank genel müdürünü ve zarrab' ı gözaltına almıştı .. daha öncesinde gezi olayları ile darbe kalkışması neticesiz bırakılmıştı ..
abd nin; petro dolar sistemine taş koyanların başına neler getirdiğini görün .. ak parti ve rte düşmanı olmaktan en azından bugün vazgeçin .. ülkemiz şu an kritik günlerden geçmekte .. ülkemiz abd cenderesi altına alınmak istenmekte .. bugün doğru yerde durma günüdür sevgili arkadaşlarım ..
Suçlamaların Lula'nın varisi yeni Devlet Başkanı Dilma Rousseff'e uzanacağı aşikar, zira Rousseff 2003-2010 yılları arasında Petrobras'ı yöneten kişiydi. Rousseff bir yandan uluslararası medyada istifaya davet edilip baskı altında tutulurken Brezilya sokakları da tıpkı Gezi'deki gibi kaynatıldı, kaynatılıyor. En son hükümetin koalisyon ortağının çıkışıyla hükümetin dağılmasıyla Brezilya hem ekonomik hem de siyasi açıdan çalkantılı günler yaşıyor.
Hatırlayalım, Türkiye ile birlikte İran'la Tahran Deklarasyonu'nu imzalayan, BM'de İran'a yönelik yaptırımlara 'hayır' oyu veren Brezilya aynı zamanda petrodolar döngüsünü bypass etmek için birkaç yıl öncesine kadar diğer Güney Amerika ve BRIC ülkeleriyle görüşmeler yürütmekteydi. ''
hatırlayınız; türkiyede'ki 17-25 aralık yargı darbesi kalkışmasında fetö ne yapmıştı: halkbank genel müdürünü ve zarrab' ı gözaltına almıştı .. daha öncesinde gezi olayları ile darbe kalkışması neticesiz bırakılmıştı ..
abd nin; petro dolar sistemine taş koyanların başına neler getirdiğini görün .. ak parti ve rte düşmanı olmaktan en azından bugün vazgeçin .. ülkemiz şu an kritik günlerden geçmekte .. ülkemiz abd cenderesi altına alınmak istenmekte .. bugün doğru yerde durma günüdür sevgili arkadaşlarım ..
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?