Ruhsuz olan bir beden çürüyüp ceset olur,
Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur.
Beden dediğin varlık ruh ile hayat bulur,
Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur.
Ruhsuz bedenin olmadığını insan bilir,
İnsanın özüne cihanda ruhla can gelir.
Bu dünyada insandan ruh çıkar ise ölür,
Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur.
Türk İslam Ülküsü gönlümüzde olan tapu,
Türklük bizim bedenimize açılan kapı.
İslamiyet ruhumuzu oluşturan yapı,
Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur.
Hak rızasından başka bir dava güdemeyiz,
İslam'dan ayrılıp başka yere gidemeyiz.
Bizler kendi soyumuzu inkar edemeyiz,
Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur.
Yusuf Hakka iman vardır vücuttaki kanda,
Türk'le İslam bütünleşir Satuk Buğra Han'da.
Türk Milleti için beden de önemli can da,
Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur.
Yusuf tuna
#islam
ALLAH'A SIĞINMANIN EN GÜZEL İFADESİ:
MUAVVİZETEYN SURESİ
Aziz Müminler!
Hutbemin başında okuduğum Felak ve Nâs
Surelerinde Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “De ki:
Yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı çöktüğü
zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfürüp büyü
yapan üfürükçülerin şerrinden ve haset ettiği vakit
hasetçinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım!”1
“De ki: İnsanların kalplerine vesvese sokan,
pusuya çekilen cin ve insan şeytanının şerrinden
insanların Rabbine, insanların Melikine, yani
mutlak sahip ve hâkimine, insanların İlâhına
sığınırım.”2
Kardeşlerim!
Bir insan için dünyadaki en büyük tehlike
varoluş gayesini unutmaktır. İstikametten ayrılmaktır.
Bir insan için en büyük kayıp, kendini kaybetmektir.
Heva ve heveslerin esiri olmaktır. Bir insan için en
büyük mahrumiyet, Allah'ın engin rahmetine
sığınmaktan kendini mahrum bırakmaktır.
Yüce Rabbimiz, bizleri bu tehlikelerden
koruyacak, zarar ve hüsrana uğramaktan kurtaracak
hayat yüklü Kerim bir Kitap indirmiştir. Kendisine en
güzel şekilde kul olmamızın yollarını göstermiştir.
Özellikle Yüce Kitabımızda bizlere hediye ettiği Felak
ve Nâs isimli iki muhteşem surede kendisine sığınarak
yaşamayı öğretmiştir. Bu yüzdendir ki Peygamberimiz
(s.a.s), istiazenin yani Allah'a sığınmanın en güzel
ifadesi olarak nitelediği bu iki sureyi çokça okumamızı
tavsiye etmiştir.3
Kardeşlerim!
Felak ve Nâs Sureleri, tevhid inancımızın,
Allah'a teslimiyetimizin özlü bir ifadesidir. O'nun
rızası ve himayesini talep ederek yaşama
kararlılığımızın göstergesidir. Felâk ve Nâs'ı
okuyarak, her türlü şer ve kötülükten, karanlıklar
içerisinde yolumuzu kaybetmekten Rabbimize
sığınırız. Haset ve öfkenin, kin ve nefretin, batıl ve
hurafenin, vesvesenin esiri olmaktan O'na iltica ederiz.
Art niyetlilerin, kem gözlülerin, kalbi kararmış,
vicdanı taşlaşmışların şerri karşısında O'ndan yardım
isteriz. Fitne ve fesat tohumları ekenlere; duygu ve
düşünceleri ifsat ve istismar edenlere karşı O'nun
nusret ve inayetini talep ederiz. Biliriz ki kendimizi
güvende hissedeceğimiz yegâne sığınağımız
Rabbimizdir.
Kardeşlerim!
Felak ve Nâs sureleri bizlere her daim mümince
bir duruşu, şuurlu bir hayatı öğütlemektedir. Zira
bizlere düşen sadece darlıkta, zorlukta, çaresizlikte,
hüzünlü ve kederli anlarımızda değil; varlıkta ve
bollukta, neşe ve sevinçte, en güçlü anımızda da
Allah'a sığınmaktır. O'nun kudretini tefekkür etmek,
zihnin istiazesidir. O'nun merhametini, af ve
mağfiretini gönülden talep etmek, kalbin istiazesidir.
O'nun yüceliğini içimizden geldiği şekliyle kelimelere
dökmek ise dilin istiazesidir. Şu kadar var ki; zihnin,
kalbin ve dilin bu istiazesine, yani Allah'a sığınmasına
bütün bir beden iştirak etmelidir. Zira bizi Rabbimiz
nezdinde asıl değerli kılan, salih amellerimizdir.
Kardeşlerim!
Felak ve Nâs Sureleri inancımızı, duygularımızı,
çaresizliğimizi istismar etmek isteyenler karşısında
bizlere ferasetli ve basiretli olmayı öğretmektedir.
Hiçbir fâniye değil, sadece Allah'a kul olmayı
öğretmektedir. Zira herkes bizi terk etse de bizi terk
etmeyen Rabbimizden başka kimimiz vardır? Hiç
kimse bizi görmese de bizi gören, hiç kimse bizi
duymasa da bizi duyan, daima güvenip
dayanabileceğimiz O değil midir? Rabbimiz, kendisine
samimiyetle açılan elleri, gönülden yakarışları hiç
karşılıksız bırakır mı? Affına, merhametine sığınanları,
rahmet kapısını çalanları hiç mahrum ve mağdur eder
mi? Yeter ki, gönüller samimiyetle sadece O'na
yönelsin. Diller, içtenlikle O'nu yüceltip O'na
yalvarsın. Eller, yürekten O'na açılıp sadece O'ndan
istesin.
Kardeşlerim!
Hutbemizi Peygamberimiz (s.a.s)'in bizlere
öğrettiği istiaze dualarıyla bitirmek istiyorum:
“Her türlü kem nazardan, şerden ve şer
sahiplerinden Allah'ın tam kelimelerine, O'nun
sonsuz iradesi ve hükmüne sığınırız.”4
“Allah'ım! Kulağımızın şerrinden,
gözümüzün şerrinden, dilimizin şerrinden,
kalbimizin şerrinden, heva ve heveslerimizin
şerrinden sana sığınırız.”
5
“Allah'ım! Acizlikten, tembellikten,
cimrilikten, korkaklıktan, kabir azabından sana
sığınırız.”6
MUAVVİZETEYN SURESİ
Aziz Müminler!
Hutbemin başında okuduğum Felak ve Nâs
Surelerinde Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “De ki:
Yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı çöktüğü
zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfürüp büyü
yapan üfürükçülerin şerrinden ve haset ettiği vakit
hasetçinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım!”1
“De ki: İnsanların kalplerine vesvese sokan,
pusuya çekilen cin ve insan şeytanının şerrinden
insanların Rabbine, insanların Melikine, yani
mutlak sahip ve hâkimine, insanların İlâhına
sığınırım.”2
Kardeşlerim!
Bir insan için dünyadaki en büyük tehlike
varoluş gayesini unutmaktır. İstikametten ayrılmaktır.
Bir insan için en büyük kayıp, kendini kaybetmektir.
Heva ve heveslerin esiri olmaktır. Bir insan için en
büyük mahrumiyet, Allah'ın engin rahmetine
sığınmaktan kendini mahrum bırakmaktır.
Yüce Rabbimiz, bizleri bu tehlikelerden
koruyacak, zarar ve hüsrana uğramaktan kurtaracak
hayat yüklü Kerim bir Kitap indirmiştir. Kendisine en
güzel şekilde kul olmamızın yollarını göstermiştir.
Özellikle Yüce Kitabımızda bizlere hediye ettiği Felak
ve Nâs isimli iki muhteşem surede kendisine sığınarak
yaşamayı öğretmiştir. Bu yüzdendir ki Peygamberimiz
(s.a.s), istiazenin yani Allah'a sığınmanın en güzel
ifadesi olarak nitelediği bu iki sureyi çokça okumamızı
tavsiye etmiştir.3
Kardeşlerim!
Felak ve Nâs Sureleri, tevhid inancımızın,
Allah'a teslimiyetimizin özlü bir ifadesidir. O'nun
rızası ve himayesini talep ederek yaşama
kararlılığımızın göstergesidir. Felâk ve Nâs'ı
okuyarak, her türlü şer ve kötülükten, karanlıklar
içerisinde yolumuzu kaybetmekten Rabbimize
sığınırız. Haset ve öfkenin, kin ve nefretin, batıl ve
hurafenin, vesvesenin esiri olmaktan O'na iltica ederiz.
Art niyetlilerin, kem gözlülerin, kalbi kararmış,
vicdanı taşlaşmışların şerri karşısında O'ndan yardım
isteriz. Fitne ve fesat tohumları ekenlere; duygu ve
düşünceleri ifsat ve istismar edenlere karşı O'nun
nusret ve inayetini talep ederiz. Biliriz ki kendimizi
güvende hissedeceğimiz yegâne sığınağımız
Rabbimizdir.
Kardeşlerim!
Felak ve Nâs sureleri bizlere her daim mümince
bir duruşu, şuurlu bir hayatı öğütlemektedir. Zira
bizlere düşen sadece darlıkta, zorlukta, çaresizlikte,
hüzünlü ve kederli anlarımızda değil; varlıkta ve
bollukta, neşe ve sevinçte, en güçlü anımızda da
Allah'a sığınmaktır. O'nun kudretini tefekkür etmek,
zihnin istiazesidir. O'nun merhametini, af ve
mağfiretini gönülden talep etmek, kalbin istiazesidir.
O'nun yüceliğini içimizden geldiği şekliyle kelimelere
dökmek ise dilin istiazesidir. Şu kadar var ki; zihnin,
kalbin ve dilin bu istiazesine, yani Allah'a sığınmasına
bütün bir beden iştirak etmelidir. Zira bizi Rabbimiz
nezdinde asıl değerli kılan, salih amellerimizdir.
Kardeşlerim!
Felak ve Nâs Sureleri inancımızı, duygularımızı,
çaresizliğimizi istismar etmek isteyenler karşısında
bizlere ferasetli ve basiretli olmayı öğretmektedir.
Hiçbir fâniye değil, sadece Allah'a kul olmayı
öğretmektedir. Zira herkes bizi terk etse de bizi terk
etmeyen Rabbimizden başka kimimiz vardır? Hiç
kimse bizi görmese de bizi gören, hiç kimse bizi
duymasa da bizi duyan, daima güvenip
dayanabileceğimiz O değil midir? Rabbimiz, kendisine
samimiyetle açılan elleri, gönülden yakarışları hiç
karşılıksız bırakır mı? Affına, merhametine sığınanları,
rahmet kapısını çalanları hiç mahrum ve mağdur eder
mi? Yeter ki, gönüller samimiyetle sadece O'na
yönelsin. Diller, içtenlikle O'nu yüceltip O'na
yalvarsın. Eller, yürekten O'na açılıp sadece O'ndan
istesin.
Kardeşlerim!
Hutbemizi Peygamberimiz (s.a.s)'in bizlere
öğrettiği istiaze dualarıyla bitirmek istiyorum:
“Her türlü kem nazardan, şerden ve şer
sahiplerinden Allah'ın tam kelimelerine, O'nun
sonsuz iradesi ve hükmüne sığınırız.”4
“Allah'ım! Kulağımızın şerrinden,
gözümüzün şerrinden, dilimizin şerrinden,
kalbimizin şerrinden, heva ve heveslerimizin
şerrinden sana sığınırız.”
5
“Allah'ım! Acizlikten, tembellikten,
cimrilikten, korkaklıktan, kabir azabından sana
sığınırız.”6
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?