devlette her kademede dandik adam vardır. Ama can alıcı noktalarda olması insanı gerçekten üzüyor. Mesela maliye bakanlığında para transferlerinden sorumlu kişi dandik olsun gör cümbüşü, kültür bakanlığında tarihi eserlerden sorumlu olan adam dandik olsun gör cümbüşü.
Hee bir cümbüşte burada işte.
--- (gbkz: spoiler) ---
Rize'de 15. Yüzyıl'da Yavuz Sultan Selim Han tarafından annesi Gülbahar Hatun adına 1514 yılında yaptırılan Gülbahar Hatun Camisi, yerine daha büyük bir cami yapılmak üzere yıkıldı.Kaynak: Rize’de tarihi camiyi yıktılar.
--- (gbkz: spoiler) ---
küçük olduğu için 500 yıllık camiyi yıkmak
hangi medeniyete ait olursa olsun, tarihi eserlere karşı, benim gibi hassasiyet gösterenlerin, bu olay karşısında neler hissettiklerini az çok biliyorum.
dini hassasiyetleri yüksek olanlara ise şunu düşünmelerini tavsiye ediyorum. düşüncelerinizi ve eylemlerinizi, olaylara ve oluş biçimlerine göre mi şekillendiriyorsunuz yoksa kimin yaptığına göre mi?
misal, 15 temmuz gecesi ve devamında, gerçekten de demokrasinin korunması adına mı sokaklara çıktınız, yoksa tayyip erdoğan dediği için mi? aynı darbe girişimi, farzedelim ki, chp ya da mhp iktidarında olsaydı, ve kılıçdaroğlu ya da bahçeli insanları sokağa davet etseydi, yine sokaklara çıkar mıydınız?
kılıçdaroğlu ya da bahçeli, bir terör örgütüne yıllarca her türlü desteği verseydi, ülkenin kılcal damarlarına kadar örgütlenmelerini sağlasaydı ve yıllar sonra çıkıp, 'ya kusura bakmayın. kandırmış bunlar bizi.' deselerdi, tepkiniz ne olurdu?
rize'deki tarihi camiyi, chpli bir belediye, ya da mhpli bir belediye, daha büyüğünü yapmak maksadıyla yıksaydı, nasıl bir tepki verirdiniz? aslında cümlenin sonuna soru işareti koydum ama sorunun cevabından neredeyse eminim.
hayata dair yaklaşımınız, kim olursa olsun doğruyu yapanın yanında olmak değilse. bunun yerine doğruyu kimin söylediğine ya da yaptığına bakarak karar veriyorsanız, siz millet değilsiniz. hatta toplum bile değilsiniz. olsanız olsanız ancak güruh olabilirsiniz.
...
adalet bakanı geçenlerde şöyle dedi: 'dostlarımız yıllar boyunca fetö'yle ilgili bizi uyardılar. biz dinlemedik. 17-25 aralıktan sonra da biz söyledik onlar dinlemedi.'
şimdi darbenin ardından, akıl almaz kararlar alınıyor. askeri okullar kapatılıyor, karargahlar kapatılıyor, askeri birliklerin önünde çöp kamyonları bekletiliyor, ordudaki emir komuta zinciri yerle bir ediliyor. ve birçok insan, bunun yanlış olduğunu dile getiriyor. 'yapmayın, etmeyin. yanlış yapıyorsunuz. bunların acısı hem kısa vadede hem uzun vadede ülkenin başına büyük belalar getirir.' diyorlar. dinleyen yok.
ne olacağını az çok hepiniz biliyorsunuz değil mi? bir süre sonra, 'yanılmışız, aldanmışız.' diyenler olacak yine.
yanlışı babam da yapsa yanlıştır, düşmanım da yapsa yanlıştır. ve onurlu bir insanın yapması gereken tek şey, yanlışa yanlış demektir.
yahu bunlarda hiç mi akıl fikir yok, hiç mi izan yok .. buna engel olabilecek bir tane adam bile bulunamadı mı !!
yazıklar olsun !!
içimizdeki böyle beyinsizlerden de Allah bizleri korusun ..
yazıklar olsun !!
içimizdeki böyle beyinsizlerden de Allah bizleri korusun ..
@5 düşünce ve eylemlerinizi allah rızasını gözeterek yapmanıza sevindim. bununla ilgili aklıma gelen ve sormayı istediğim birçok somut olay var ancak, netice itibarıyla beyan esastır diyor ve bu hususu uzatmıyorum.
vatan bekçiliğiniz için sizi tebrik ederim. gerçi ben edirne'den kars'a kadar, ekranların tamamında, akp yönetimi de dahil olmak üzere, bu nöbetlerin demokrasi nöbeti olduğunu görüp duyuyordum ama demek ki, ya ben yanlış okuyormuşum ya da tv kanalları ve akp teşkilatları ne nöbeti tuttuklarını bilmiyorlarmış. yine de, vatan nöbetlerinde neden, dombra müziği eşliğinde bangır bangır ''reeeeeeceeeeeepppp tayyiiiiiiiip errrdoooooğaaaaaaannnn' marşları çalınıp söylendiğini de çok anlamış değilim. zahir, başkomutanımız olmasından mütevellittir.
kimi güruh saydığımı çok açık yazdığımı sanıyordum ancak madem anlaşılmamış, tekrar etmekte fayda var: okumadıysanız, okumanızı tavsiye ederim. vladimir bartol'un 'fedailerin kalesi alamut' kitabında haşhaşilerden bahseder. haşhaşiler hasan sabbah'ın sahte cennetinde, içtikleri afyon'un tesiriyle öl denildiğinde ölen, öldür denildiğinde öldüren bir güruhtur. bu tabire yabancı olduğunuzu sanmıyorum. zira, sayın cumhurbaşkanı da, fetöcüler için aynı tabiri kullanır. ki, onların da afyonla olmasa bile beyinlerinin bir şekilde uyuşturulduğu ortadadır. enes kanter'i örnek vermişsiniz. güzel bir örnek. gelişen şunca olaya rağmen, ''hocaefendi hazretlerinin emrindeyim.' diyen biri benim için de haşhaşidir. işte güruh dediğim kalabalıkları da buna benzetebiliriz. sorgulamaz, düşünmez, ve kur'an-ı kerim'de çok sık zikredilmesine rağmen akletmez. sadece kendisine söyleneni yapar. ben, benim bakış açıma göre, güruhu tanımladım. siz de kendi tanımınızı yaparsınız. ama tahmin ediyorum ki, üç aşağı beş yukarı benim tanımıma yakın bir tanım olacaktır.
gelelim askeri meselelere. kırıcı da olmak istemem ama söylemek zorundayım. muhtemelen çok kez yaptığınız gibi, sosyal medyadan görüp duyduğunuz ve derinliğini araştırmadığınız argümanları burada örnek olarak veriyorsunuz. kendimi övmekten haya ederim ancak söylemek zorundayım ki, sizin bırakın okumayı saymaktan bile üşeneceğiniz oranda askeri, siyasi, stratejik kitap okudum. bu yüzden de, bana 'mısır'da böyle olmuşmuş, burada da olur.' diye örnek vermeye kalkışmayın. cehaletin ne yazık ki prim yaptığı ülkemizde, kime sorsan, rabia der, mursi der, sisi der, ikinci dalga der, başka da bir şey bilmez.
ben size çok temel birkaç bilgi vereyim: 1- mursi'nin arkasında toplumun yarısı vardı ancak darbeci sisi'nin arkasında da toplumun yaklaşık yarısı vardı. türkiye'de darbecilerin arkasında cemaatçilerin ve belki pkklıların dışında kimse yok. ülkücüsü, demokratı, solcusu, sağcısı darbeye karşı tavır aldı.
2- mısır'da da aslında ikinci dalga falan olmadı. ordu, ülke içindeki karışıklıkların sona erdirilmesi için süre verdi. verilen sürenin sonunda karışıklıklar hala giderilmediyse yönetime el koyacağını beyan etti. mursi, meydanlara çıkıp askere pabuç bırakmayacağını söyledi. verilen sürenin sonunda da ordu yönetime el koydu. yani gizliden yürütülen bir iş yoktu. adamlar üç gün sonra yönetime el koyacağız dedi ve koydu. (bu arada belki ilginç gelecektir. mit'in o dönemde mursi'ye 'korkmana gerek yok. darbe tehlikesi yok.' dediği yönünde çok kuvvetli duyumlar var. o nedenle de mursi'nin aşırı temkinli olmadığı söylenir.)
3- darbe neyle yapılır: silahla değil. silahla olsaydı, şu anda başka bir rejimdeydik. darbe askerle yapılır. orduda fetöcülerin henüz tam anlamıyla temizlenmediğini çocuk bile bilir. ancak, artık darbe yapacak kabiliyetleri kalmadı. bundan sonraki süreç farklı işleyecektir. misal ekonomik darbe, iç savaş, terör ve suikast eylemleri vs. bunu engellemenin yolu da sokaklarda 'recep tayyip erdoğan' türküsü söylemek değildir. ha, söylemek isteyene de saygı duyarım o başka. en azından sokaklarda protesto kültürünü öğrenmiş olurlar. en azından sokağa çıkan herkesin vatan haini olmadığını anlarlar. bu da demokrasi için bir kazanımdır neticede.
4- peki tayyip erdoğan, neden insanları sokağa çağırıyor. benim cevabım şu: bu olaylar, halkı konsolide edebilmesi için mükemmel bir fırsat ve o da bu fırsatı değerlendirmek istiyor.
5- alınan askeri tedbirlere gelecek olursak. olağanüstü hal ilan edildi. siz sokakta bir olağanüstülük görüyor musunuz? sokakta normalden fazla asker ya da polis var mı? yok. peki niye ilan edildi? khk çıkarmak için.
muhalafet ne diyor? kardeşim bu darbe meclise yapıldı, sen meclisi by pass ediyorsun. getirdin de çıkarmadık mı? peki khk'larla ne yapıldı? askerler ordudan atıldı. amenna (umarım gerçekten suçsuz olanlar ayırt edilir). başka? askeri liseler kapatıldı, harp okulları milli savunma üniversitesine bağlandı.
geçen gün başka bir entryde yazdım. darbe oldu diye okul kapatmak, kepçeye, tanka ceza vermeye benzer. darbeyi okulun kendisi mi yaptı yoksa oradaki görevliler mi? darbecileri atarsın, yeni öğrenciler alırsın.
bilmem farkında mısınız. önümüzdeki beş yıl boyunca askeri okullardan öğrenci mezun olmayacak. gelecekte, komuta kademesinde oluşacak beş yıllık dev bir boşluk var.
bakan ne diyor: okullardaki öğrencilerin %95'i fetöcü. amenna. peki geri kalan %5 ne olacak? hatırlatayım dedim. hani entrynin başında söylemiştiniz. 'biz her şeyi allah rızası için yaparız.' diye. o allah rızasının içinde, kul hakkı da var mı? varsa, hakkı yenen o %5 için ne düşünüyorsunuz? 'pardon. yapacak bir şey yok.' sizin için yeterli mi? o çocuklardan biri, kardeşiniz ya da oğlunuz olsa ne düşünürdünüz?
bu %5i nasıl ayırt edeceği devletin bileceği iştir. eğer devlet suçluyla masumu ayırt edemiyorsa batsın gitsin zaten.
khk'yla kuvvet komutanlıkları başbakana bağlandı. genel kurmay başkanı sembolik bir makama döndü. yani bundan sonra genel kurmay başkanı kuvvet komutanlarına emir veremeyecek. orduda emir komuta zincirinin bozulmasının ne demek olduğunu siz anlayamazsınız. askerlik yapan birine sorun o bilir. allah göstermesin, ülke işgale uğrayacak olsa, korkarım ki, bundan sonra her asker, bir üstünden alacağı emri sorgulamaya başlayacak. 'bana yazılı emir getirmeden şurdan şuraya gitmem.' diyecek. çözüm süreci nanesinde olanları hatırlayın. asker operasyon talebinde bulunuyordu, vali vermiyordu. cumhurbaşkanı ne dedi? 'valilerimiz yüzünden terör örgütü mayın döşemiş.'...
akıncı üssü kapatılacakmış. bravo. darbeyi üssün kendisi yaptı ya ondandır. kapatın gitsin. orduda bu defa da misal süleymancıları yerleştirin. akıncı üssü olmadığı için onlar asla darbe yapmazlar.
fetöcüler sadece orduda mı çöreklendi. yargı onlarda değil miydi. kapatın gitsin mahkemeleri o zaman.
bu iş kapatmakla oluyorsa, ülkeyi komple kapatın. ben size garanti veriyorum darbe marbe olmaz o zaman...
her şey normale döndü diyen yok. bilakis hiçbir şey normale dönmedi. dönmez de. ülkenin çivisi çıktı. eğer aklımızı başımıza almazsak düzeleceği de yok. ülke adeta oksijen çadırına girmişken, siz çıkıp 'isteseniz de istemeseniz de o parkı yıkıp topçu kışlasını yapacağız.' diyebiliyorsanız, üzgünüm ama ülke kolay kolay normale dönmez.
vatan bekçiliğiniz için sizi tebrik ederim. gerçi ben edirne'den kars'a kadar, ekranların tamamında, akp yönetimi de dahil olmak üzere, bu nöbetlerin demokrasi nöbeti olduğunu görüp duyuyordum ama demek ki, ya ben yanlış okuyormuşum ya da tv kanalları ve akp teşkilatları ne nöbeti tuttuklarını bilmiyorlarmış. yine de, vatan nöbetlerinde neden, dombra müziği eşliğinde bangır bangır ''reeeeeeceeeeeepppp tayyiiiiiiiip errrdoooooğaaaaaaannnn' marşları çalınıp söylendiğini de çok anlamış değilim. zahir, başkomutanımız olmasından mütevellittir.
kimi güruh saydığımı çok açık yazdığımı sanıyordum ancak madem anlaşılmamış, tekrar etmekte fayda var: okumadıysanız, okumanızı tavsiye ederim. vladimir bartol'un 'fedailerin kalesi alamut' kitabında haşhaşilerden bahseder. haşhaşiler hasan sabbah'ın sahte cennetinde, içtikleri afyon'un tesiriyle öl denildiğinde ölen, öldür denildiğinde öldüren bir güruhtur. bu tabire yabancı olduğunuzu sanmıyorum. zira, sayın cumhurbaşkanı da, fetöcüler için aynı tabiri kullanır. ki, onların da afyonla olmasa bile beyinlerinin bir şekilde uyuşturulduğu ortadadır. enes kanter'i örnek vermişsiniz. güzel bir örnek. gelişen şunca olaya rağmen, ''hocaefendi hazretlerinin emrindeyim.' diyen biri benim için de haşhaşidir. işte güruh dediğim kalabalıkları da buna benzetebiliriz. sorgulamaz, düşünmez, ve kur'an-ı kerim'de çok sık zikredilmesine rağmen akletmez. sadece kendisine söyleneni yapar. ben, benim bakış açıma göre, güruhu tanımladım. siz de kendi tanımınızı yaparsınız. ama tahmin ediyorum ki, üç aşağı beş yukarı benim tanımıma yakın bir tanım olacaktır.
gelelim askeri meselelere. kırıcı da olmak istemem ama söylemek zorundayım. muhtemelen çok kez yaptığınız gibi, sosyal medyadan görüp duyduğunuz ve derinliğini araştırmadığınız argümanları burada örnek olarak veriyorsunuz. kendimi övmekten haya ederim ancak söylemek zorundayım ki, sizin bırakın okumayı saymaktan bile üşeneceğiniz oranda askeri, siyasi, stratejik kitap okudum. bu yüzden de, bana 'mısır'da böyle olmuşmuş, burada da olur.' diye örnek vermeye kalkışmayın. cehaletin ne yazık ki prim yaptığı ülkemizde, kime sorsan, rabia der, mursi der, sisi der, ikinci dalga der, başka da bir şey bilmez.
ben size çok temel birkaç bilgi vereyim: 1- mursi'nin arkasında toplumun yarısı vardı ancak darbeci sisi'nin arkasında da toplumun yaklaşık yarısı vardı. türkiye'de darbecilerin arkasında cemaatçilerin ve belki pkklıların dışında kimse yok. ülkücüsü, demokratı, solcusu, sağcısı darbeye karşı tavır aldı.
2- mısır'da da aslında ikinci dalga falan olmadı. ordu, ülke içindeki karışıklıkların sona erdirilmesi için süre verdi. verilen sürenin sonunda karışıklıklar hala giderilmediyse yönetime el koyacağını beyan etti. mursi, meydanlara çıkıp askere pabuç bırakmayacağını söyledi. verilen sürenin sonunda da ordu yönetime el koydu. yani gizliden yürütülen bir iş yoktu. adamlar üç gün sonra yönetime el koyacağız dedi ve koydu. (bu arada belki ilginç gelecektir. mit'in o dönemde mursi'ye 'korkmana gerek yok. darbe tehlikesi yok.' dediği yönünde çok kuvvetli duyumlar var. o nedenle de mursi'nin aşırı temkinli olmadığı söylenir.)
3- darbe neyle yapılır: silahla değil. silahla olsaydı, şu anda başka bir rejimdeydik. darbe askerle yapılır. orduda fetöcülerin henüz tam anlamıyla temizlenmediğini çocuk bile bilir. ancak, artık darbe yapacak kabiliyetleri kalmadı. bundan sonraki süreç farklı işleyecektir. misal ekonomik darbe, iç savaş, terör ve suikast eylemleri vs. bunu engellemenin yolu da sokaklarda 'recep tayyip erdoğan' türküsü söylemek değildir. ha, söylemek isteyene de saygı duyarım o başka. en azından sokaklarda protesto kültürünü öğrenmiş olurlar. en azından sokağa çıkan herkesin vatan haini olmadığını anlarlar. bu da demokrasi için bir kazanımdır neticede.
4- peki tayyip erdoğan, neden insanları sokağa çağırıyor. benim cevabım şu: bu olaylar, halkı konsolide edebilmesi için mükemmel bir fırsat ve o da bu fırsatı değerlendirmek istiyor.
5- alınan askeri tedbirlere gelecek olursak. olağanüstü hal ilan edildi. siz sokakta bir olağanüstülük görüyor musunuz? sokakta normalden fazla asker ya da polis var mı? yok. peki niye ilan edildi? khk çıkarmak için.
muhalafet ne diyor? kardeşim bu darbe meclise yapıldı, sen meclisi by pass ediyorsun. getirdin de çıkarmadık mı? peki khk'larla ne yapıldı? askerler ordudan atıldı. amenna (umarım gerçekten suçsuz olanlar ayırt edilir). başka? askeri liseler kapatıldı, harp okulları milli savunma üniversitesine bağlandı.
geçen gün başka bir entryde yazdım. darbe oldu diye okul kapatmak, kepçeye, tanka ceza vermeye benzer. darbeyi okulun kendisi mi yaptı yoksa oradaki görevliler mi? darbecileri atarsın, yeni öğrenciler alırsın.
bilmem farkında mısınız. önümüzdeki beş yıl boyunca askeri okullardan öğrenci mezun olmayacak. gelecekte, komuta kademesinde oluşacak beş yıllık dev bir boşluk var.
bakan ne diyor: okullardaki öğrencilerin %95'i fetöcü. amenna. peki geri kalan %5 ne olacak? hatırlatayım dedim. hani entrynin başında söylemiştiniz. 'biz her şeyi allah rızası için yaparız.' diye. o allah rızasının içinde, kul hakkı da var mı? varsa, hakkı yenen o %5 için ne düşünüyorsunuz? 'pardon. yapacak bir şey yok.' sizin için yeterli mi? o çocuklardan biri, kardeşiniz ya da oğlunuz olsa ne düşünürdünüz?
bu %5i nasıl ayırt edeceği devletin bileceği iştir. eğer devlet suçluyla masumu ayırt edemiyorsa batsın gitsin zaten.
khk'yla kuvvet komutanlıkları başbakana bağlandı. genel kurmay başkanı sembolik bir makama döndü. yani bundan sonra genel kurmay başkanı kuvvet komutanlarına emir veremeyecek. orduda emir komuta zincirinin bozulmasının ne demek olduğunu siz anlayamazsınız. askerlik yapan birine sorun o bilir. allah göstermesin, ülke işgale uğrayacak olsa, korkarım ki, bundan sonra her asker, bir üstünden alacağı emri sorgulamaya başlayacak. 'bana yazılı emir getirmeden şurdan şuraya gitmem.' diyecek. çözüm süreci nanesinde olanları hatırlayın. asker operasyon talebinde bulunuyordu, vali vermiyordu. cumhurbaşkanı ne dedi? 'valilerimiz yüzünden terör örgütü mayın döşemiş.'...
akıncı üssü kapatılacakmış. bravo. darbeyi üssün kendisi yaptı ya ondandır. kapatın gitsin. orduda bu defa da misal süleymancıları yerleştirin. akıncı üssü olmadığı için onlar asla darbe yapmazlar.
fetöcüler sadece orduda mı çöreklendi. yargı onlarda değil miydi. kapatın gitsin mahkemeleri o zaman.
bu iş kapatmakla oluyorsa, ülkeyi komple kapatın. ben size garanti veriyorum darbe marbe olmaz o zaman...
her şey normale döndü diyen yok. bilakis hiçbir şey normale dönmedi. dönmez de. ülkenin çivisi çıktı. eğer aklımızı başımıza almazsak düzeleceği de yok. ülke adeta oksijen çadırına girmişken, siz çıkıp 'isteseniz de istemeseniz de o parkı yıkıp topçu kışlasını yapacağız.' diyebiliyorsanız, üzgünüm ama ülke kolay kolay normale dönmez.
@2 istediğimiz sorudan başlayabilir miyiz öğretmenim (u:☺)
1-dini hassasiyetleri yüksek olanlara ise şunu düşünmelerini tavsiye ediyorum. düşüncelerinizi ve eylemlerinizi, olaylara ve oluş biçimlerine göre mi şekillendiriyorsunuz yoksa kimin yaptığına göre mi?
cevap1 : efenim, olaylara karşı duruşumuzu, düşünce ve eylemlerimizi olaylara, oluş şekline göre değil, kimin yaptığına, ne yaptığına göre değil, allahın rızasına uygun olup olmadığına göre değerlendiriyoruz. kaç yıllık medeniyet olmasını geçtim, cami orası. cami yıkılır mı? devlet sormazsa bile Allah sormaz mı bunun hesabını? soracak elbette. Yüce Allah, asırlar önce ibadet özgürlüğünün engellenemeyeceğini ve ibadethanelere dokunulmayacağını şu ayette gündeme getirmiştir:
\"Allah'ın mescitlerinde O'nun adının anılmasına engel olan ve mescitlerin harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır? Aslında bunların oralara korkarak girmeleri gerekir. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır.\" (Bakara, 114) benim fikirlerim, elimden geldiği kadarıyla allahın gönderdiği kuran ve efendimiz (sas.) in sünnetleri, sahabe efendilerimizin uygulamaları çerçevesindedir.
2-misal, 15 temmuz gecesi ve devamında, gerçekten de demokrasinin korunması adına mı sokaklara çıktınız, yoksa tayyip erdoğan dediği için mi? aynı darbe girişimi, farzedelim ki, chp ya da mhp iktidarında olsaydı, ve kılıçdaroğlu ya da bahçeli insanları sokağa davet etseydi, yine sokaklara çıkar mıydınız?
cevap 2: demokrasi demek pek benlik bir kullanım değil. demokrasi demek, seçilmiş iktidar, seçilmiş muhalefet, seçilmiş cumhurbaşkanı demektir. bunlar her an değişebilme ihtimali olan unsurlardır. ama vatan yegane kalacak olan tek şey. vatanın korunması adına sokaklara çıktık. demokrasiyi değil vatanı bekliyoruz. şehitlerimizi demokrasi için değil vatan için verdik. babam, tayyip erdoğan canlı yayına başğamazdan evvel ezan okudu, sela okudu. bunlardan önce halka sürekli birlik beraberliğin korunması adına cami hoparlöründen konuşmalar yaptı. tayyip erdoğan dediği için değil, diğer siyasi liderlerin iktidarında olsaydı, yine onlar demezden evvel yapardı. kim derse desin, kimsenin demesine gerek yok yine de vatanı beklerdik. bunun kıyasını yapmanıza güldüm ama, bu kadar basit düşünmeyin hocam. benim partimden olan her konuda benim gibi düşünmeyebilir. ben de her konuda diğer ak partililer gibi düşünmeyebilirim. insanlar arası farklılıklar, doğamızda var. birebir kimse kimseyle aynı fikirde olamaz. bu olayda tayyip erdoğan halka sokağa çıkma çağrısı yaptıktan sonra, ona oy veren yüz de elli kısım elbette sokağa dökülecekti. zaten vatan sevdasında olan fakat ak partiyi sevmediğinden ötürü dışarı çıkmaya tereddüt eden mhp'li vatandaşlar, elbette siyasi liderlerinin desteği ile sokaklara fırlayacaktı... her lider kendisine oy verenleri temsil ediyor. onların teşviki daha da etkili oldu sokağa çıkma hususunda. cevabımı netleştireyim, söz konusu vatanım olduğu için, kemal kılıçdaroğlu bile sokağa çık dese çıkardım ki demelerine gerek duymadan çıktık zaten
3-kılıçdaroğlu ya da bahçeli, bir terör örgütüne yıllarca her türlü desteği verseydi, ülkenin kılcal damarlarına kadar örgütlenmelerini sağlasaydı ve yıllar sonra çıkıp, 'ya kusura bakmayın. kandırmış bunlar bizi.' deselerdi, tepkiniz ne olurdu?
cevap 3-: bu soruyu cevaplamazdan evvel sizi öncelikle takiyye kavramının üzerinde azıcık düşünmeye davet ediyorum. günlerdir, bukelamun gibi her kılığa girdiklerini ve kendilerini ustalıkla gizlediklerini, anlayıp göz yumduklarının yanında hayatta inanmam dediğimiz tiplerin bile paralelci olduklarını ve darbenin omurgasını bunların oluşturduğunu gördük. söz gelimi sadece bir basketbolcu olduğunu düşündüğüm (gbkz:enes kanter)'in tam bi mankurt olacağını kim düşünebilirdi mesela. bu insanların ne olduklarını anladıktan sonra tüm iktidar ve muhalefet liderlerinin birlik olmak yerine 15 temmuz akşamına kadar paralelcilere karşı farklı bir duruş sergilediklerini biliyoruz hepimiz. kanalları kapatılırken her kesimden farklı tepkiler yağmıştı. /gorseller/yukle/images/sssss.jpg ama devlet yöneten bir liderin, bunların farkında olması, devlet içinde gruplaşmalara, cemaatleşmelere karşı uyanık olması gerekirdi. bundan ötürü, en az muhalif görüşler kadar ben de tepkiliyim hükümete. zaten hükümetimiz, cumhurbaşkanımız da bu durumun farkında. \"Her şeye rağmen bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya koyamamış olmanın üzüntüsü içindeyim\" diyen Erdoğan, \"Bunun için hem rabbimize, hem milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de, milletim de bizi affetsin.''
(bkz: ben de malesef bu örgüte destek oldum)
4-rize'deki tarihi camiyi, chpli bir belediye, ya da mhpli bir belediye, daha büyüğünü yapmak maksadıyla yıksaydı, nasıl bir tepki verirdiniz? aslında cümlenin sonuna soru işareti koydum ama sorunun cevabından neredeyse eminim.
cevap 4:bu sorunun cevabı 1. soruda verilmiş zaten
hayata dair yaklaşımınız, kim olursa olsun doğruyu yapanın yanında olmak değilse. bunun yerine doğruyu kimin söylediğine ya da yaptığına bakarak karar veriyorsanız, siz millet değilsiniz. hatta toplum bile değilsiniz. olsanız olsanız ancak güruh olabilirsiniz.
...
hayata dair yaklaşımımın, kim olursa olsun doğrunun yanında olmak olduğunu, söylemlerimden de anlayamamışsanız, bunun için size söyleyecek bir şeyim yok. ha, sadece ben değil, daha geniş kapsamlı düşünecek olursak, o gece sokağa çıkıp canı pahasına ülkeyi mudafaa eden şehitlerimizi, tanklara, kurşunlara, savaş uçaklarına meydan okuyan kitleyi güruh sayıyorsanız o da sizin bakış açınız.
adalet bakanı geçenlerde şöyle dedi: 'dostlarımız yıllar boyunca fetö'yle ilgili bizi uyardılar. biz dinlemedik. 17-25 aralıktan sonra da biz söyledik onlar dinlemedi.'
5-şimdi darbenin ardından, akıl almaz kararlar alınıyor. askeri okullar kapatılıyor, karargahlar kapatılıyor, askeri birliklerin önünde çöp kamyonları bekletiliyor, ordudaki emir komuta zinciri yerle bir ediliyor. ve birçok insan, bunun yanlış olduğunu dile getiriyor. 'yapmayın, etmeyin. yanlış yapıyorsunuz. bunların acısı hem kısa vadede hem uzun vadede ülkenin başına büyük belalar getirir.' diyorlar. dinleyen yok.
cevap 5: darbenin ardından alınan kararların neresinin akıl almaz buldunuz? 2013 de mısıra askeri darbe yaptıklarında 1. darbede halk darbeyi bastırmış, ama onları pusuda bekleyen askerler buldukları ilk fırsatta yeniden darbe yaparak hükümeti devirmişti. ne yani,çöp kamyonları karargahların önünde beklemesin de, tanklar bi daha mı dışarı çıksın istiyorsunuz? askeri okullarda, karargahlar da organize olmadı mı bunlar? hala daha içeride paralelciler var. kendilerini gizliyorlar. orduya müdahale etmesinler de yeniden mi darbeye kalkışsınlar istiyorsunuz? biz her gece sokaktayken, o tankların sokağa çıkmasına fırsat verilmesini nasıl istersiniz? askeriyeye şu anda kanser hastalığı bulaşmış ve kemoterapi görüyor. gerçek askerlerle mankurtlar ayıklanmaya çalışılıyor, bunlar uzun sürerse sıkıntı büyük olur, süreç kısalsın diye ohal ilan edildi zaten kimse keyf almıyor bu durumdan.
----------------------------------------------------------------------
bu olayları gezi olaylarıyla mukayese edip birbirlerine karşılıklı olarak laf sokma çabasında olan güruhlar da var. sürekli siyasi parti ayrılıklarını gündemde tutup oluşturulmaya çalışılan birlik beraberlik algısına gölge düşürmek isteyenler de. mezhep savaşlarını körüklemeye çalışanlar da, hangi partiden taraf görünmeye çalışırlarsa çalışsınlar, paralelin ekmeğine yağ sürmek, onlara destek olmaktır bunlar.
anlamadığım bi düşünce sistemi daha var, her şey normale dönmüş durumda diyorlar. böyle diyenlere af buyurun ama gülüyorum sadece. madem her şey normale döndü neden sabahlara kadar kışla önü bekliyoruz biz? neden meydan nöbetlerine devam konusunda cumhurbaşkanımız bizi sürekli teşvik ediyor. neden evinize dönün, bitti artık demedi?
çünkü hiç bir şey bitmedi, bu insanlar, kaybedecekleri hiç bir şeyleri olmayan birer canavar. (gbkz:enes kanter,) bir can değil bin can feda olsun ona diyor. bu insanlar, kolay kolay bu işin peşini bırakır mı?
bak bakalım darbe tehlikesi geçmiş mi? /gorseller/yukle/images/dad.png ha, böyle düşünenler, darbenin sıcaklığı geçmemişken, evinde (gbkz:temizlik yapmak)ta olanlar, başlarını deve kuşu misali kuma gömmek isteyenler göremiyor, e haliyle de sürekli bu konuları duymaktan sıkılıyorlar. o gece insanlar sokağa çıkmasaydı, -allah korusun- hainler hedeflerine ulaşsaydı görürdünüz zulüm dönemi olup olmadığını. şimdi bu konuda böyle konuşuyorlar ''ya, kaç senedir iktidarda adamdan bıktık, sanıyorum ki tayyip gitsin de darbe ile mi gidiyor, suikastle mi orası beni bağlamaz demeye çalışıyor'' yani darbeyi basite indirgemeye çalışmanın başka açıklaması yok nazarımda.
tayyip erdoğan, devlet bahçeli'nin twitlerini retweetliyor, bizim burada konuştuklarımıza bak (u:☺)
1-dini hassasiyetleri yüksek olanlara ise şunu düşünmelerini tavsiye ediyorum. düşüncelerinizi ve eylemlerinizi, olaylara ve oluş biçimlerine göre mi şekillendiriyorsunuz yoksa kimin yaptığına göre mi?
cevap1 : efenim, olaylara karşı duruşumuzu, düşünce ve eylemlerimizi olaylara, oluş şekline göre değil, kimin yaptığına, ne yaptığına göre değil, allahın rızasına uygun olup olmadığına göre değerlendiriyoruz. kaç yıllık medeniyet olmasını geçtim, cami orası. cami yıkılır mı? devlet sormazsa bile Allah sormaz mı bunun hesabını? soracak elbette. Yüce Allah, asırlar önce ibadet özgürlüğünün engellenemeyeceğini ve ibadethanelere dokunulmayacağını şu ayette gündeme getirmiştir:
\"Allah'ın mescitlerinde O'nun adının anılmasına engel olan ve mescitlerin harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır? Aslında bunların oralara korkarak girmeleri gerekir. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır.\" (Bakara, 114) benim fikirlerim, elimden geldiği kadarıyla allahın gönderdiği kuran ve efendimiz (sas.) in sünnetleri, sahabe efendilerimizin uygulamaları çerçevesindedir.
2-misal, 15 temmuz gecesi ve devamında, gerçekten de demokrasinin korunması adına mı sokaklara çıktınız, yoksa tayyip erdoğan dediği için mi? aynı darbe girişimi, farzedelim ki, chp ya da mhp iktidarında olsaydı, ve kılıçdaroğlu ya da bahçeli insanları sokağa davet etseydi, yine sokaklara çıkar mıydınız?
cevap 2: demokrasi demek pek benlik bir kullanım değil. demokrasi demek, seçilmiş iktidar, seçilmiş muhalefet, seçilmiş cumhurbaşkanı demektir. bunlar her an değişebilme ihtimali olan unsurlardır. ama vatan yegane kalacak olan tek şey. vatanın korunması adına sokaklara çıktık. demokrasiyi değil vatanı bekliyoruz. şehitlerimizi demokrasi için değil vatan için verdik. babam, tayyip erdoğan canlı yayına başğamazdan evvel ezan okudu, sela okudu. bunlardan önce halka sürekli birlik beraberliğin korunması adına cami hoparlöründen konuşmalar yaptı. tayyip erdoğan dediği için değil, diğer siyasi liderlerin iktidarında olsaydı, yine onlar demezden evvel yapardı. kim derse desin, kimsenin demesine gerek yok yine de vatanı beklerdik. bunun kıyasını yapmanıza güldüm ama, bu kadar basit düşünmeyin hocam. benim partimden olan her konuda benim gibi düşünmeyebilir. ben de her konuda diğer ak partililer gibi düşünmeyebilirim. insanlar arası farklılıklar, doğamızda var. birebir kimse kimseyle aynı fikirde olamaz. bu olayda tayyip erdoğan halka sokağa çıkma çağrısı yaptıktan sonra, ona oy veren yüz de elli kısım elbette sokağa dökülecekti. zaten vatan sevdasında olan fakat ak partiyi sevmediğinden ötürü dışarı çıkmaya tereddüt eden mhp'li vatandaşlar, elbette siyasi liderlerinin desteği ile sokaklara fırlayacaktı... her lider kendisine oy verenleri temsil ediyor. onların teşviki daha da etkili oldu sokağa çıkma hususunda. cevabımı netleştireyim, söz konusu vatanım olduğu için, kemal kılıçdaroğlu bile sokağa çık dese çıkardım ki demelerine gerek duymadan çıktık zaten
3-kılıçdaroğlu ya da bahçeli, bir terör örgütüne yıllarca her türlü desteği verseydi, ülkenin kılcal damarlarına kadar örgütlenmelerini sağlasaydı ve yıllar sonra çıkıp, 'ya kusura bakmayın. kandırmış bunlar bizi.' deselerdi, tepkiniz ne olurdu?
cevap 3-: bu soruyu cevaplamazdan evvel sizi öncelikle takiyye kavramının üzerinde azıcık düşünmeye davet ediyorum. günlerdir, bukelamun gibi her kılığa girdiklerini ve kendilerini ustalıkla gizlediklerini, anlayıp göz yumduklarının yanında hayatta inanmam dediğimiz tiplerin bile paralelci olduklarını ve darbenin omurgasını bunların oluşturduğunu gördük. söz gelimi sadece bir basketbolcu olduğunu düşündüğüm (gbkz:enes kanter)'in tam bi mankurt olacağını kim düşünebilirdi mesela. bu insanların ne olduklarını anladıktan sonra tüm iktidar ve muhalefet liderlerinin birlik olmak yerine 15 temmuz akşamına kadar paralelcilere karşı farklı bir duruş sergilediklerini biliyoruz hepimiz. kanalları kapatılırken her kesimden farklı tepkiler yağmıştı. /gorseller/yukle/images/sssss.jpg ama devlet yöneten bir liderin, bunların farkında olması, devlet içinde gruplaşmalara, cemaatleşmelere karşı uyanık olması gerekirdi. bundan ötürü, en az muhalif görüşler kadar ben de tepkiliyim hükümete. zaten hükümetimiz, cumhurbaşkanımız da bu durumun farkında. \"Her şeye rağmen bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya koyamamış olmanın üzüntüsü içindeyim\" diyen Erdoğan, \"Bunun için hem rabbimize, hem milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de, milletim de bizi affetsin.''
(bkz: ben de malesef bu örgüte destek oldum)
4-rize'deki tarihi camiyi, chpli bir belediye, ya da mhpli bir belediye, daha büyüğünü yapmak maksadıyla yıksaydı, nasıl bir tepki verirdiniz? aslında cümlenin sonuna soru işareti koydum ama sorunun cevabından neredeyse eminim.
cevap 4:bu sorunun cevabı 1. soruda verilmiş zaten
hayata dair yaklaşımınız, kim olursa olsun doğruyu yapanın yanında olmak değilse. bunun yerine doğruyu kimin söylediğine ya da yaptığına bakarak karar veriyorsanız, siz millet değilsiniz. hatta toplum bile değilsiniz. olsanız olsanız ancak güruh olabilirsiniz.
...
hayata dair yaklaşımımın, kim olursa olsun doğrunun yanında olmak olduğunu, söylemlerimden de anlayamamışsanız, bunun için size söyleyecek bir şeyim yok. ha, sadece ben değil, daha geniş kapsamlı düşünecek olursak, o gece sokağa çıkıp canı pahasına ülkeyi mudafaa eden şehitlerimizi, tanklara, kurşunlara, savaş uçaklarına meydan okuyan kitleyi güruh sayıyorsanız o da sizin bakış açınız.
adalet bakanı geçenlerde şöyle dedi: 'dostlarımız yıllar boyunca fetö'yle ilgili bizi uyardılar. biz dinlemedik. 17-25 aralıktan sonra da biz söyledik onlar dinlemedi.'
5-şimdi darbenin ardından, akıl almaz kararlar alınıyor. askeri okullar kapatılıyor, karargahlar kapatılıyor, askeri birliklerin önünde çöp kamyonları bekletiliyor, ordudaki emir komuta zinciri yerle bir ediliyor. ve birçok insan, bunun yanlış olduğunu dile getiriyor. 'yapmayın, etmeyin. yanlış yapıyorsunuz. bunların acısı hem kısa vadede hem uzun vadede ülkenin başına büyük belalar getirir.' diyorlar. dinleyen yok.
cevap 5: darbenin ardından alınan kararların neresinin akıl almaz buldunuz? 2013 de mısıra askeri darbe yaptıklarında 1. darbede halk darbeyi bastırmış, ama onları pusuda bekleyen askerler buldukları ilk fırsatta yeniden darbe yaparak hükümeti devirmişti. ne yani,çöp kamyonları karargahların önünde beklemesin de, tanklar bi daha mı dışarı çıksın istiyorsunuz? askeri okullarda, karargahlar da organize olmadı mı bunlar? hala daha içeride paralelciler var. kendilerini gizliyorlar. orduya müdahale etmesinler de yeniden mi darbeye kalkışsınlar istiyorsunuz? biz her gece sokaktayken, o tankların sokağa çıkmasına fırsat verilmesini nasıl istersiniz? askeriyeye şu anda kanser hastalığı bulaşmış ve kemoterapi görüyor. gerçek askerlerle mankurtlar ayıklanmaya çalışılıyor, bunlar uzun sürerse sıkıntı büyük olur, süreç kısalsın diye ohal ilan edildi zaten kimse keyf almıyor bu durumdan.
----------------------------------------------------------------------
bu olayları gezi olaylarıyla mukayese edip birbirlerine karşılıklı olarak laf sokma çabasında olan güruhlar da var. sürekli siyasi parti ayrılıklarını gündemde tutup oluşturulmaya çalışılan birlik beraberlik algısına gölge düşürmek isteyenler de. mezhep savaşlarını körüklemeye çalışanlar da, hangi partiden taraf görünmeye çalışırlarsa çalışsınlar, paralelin ekmeğine yağ sürmek, onlara destek olmaktır bunlar.
anlamadığım bi düşünce sistemi daha var, her şey normale dönmüş durumda diyorlar. böyle diyenlere af buyurun ama gülüyorum sadece. madem her şey normale döndü neden sabahlara kadar kışla önü bekliyoruz biz? neden meydan nöbetlerine devam konusunda cumhurbaşkanımız bizi sürekli teşvik ediyor. neden evinize dönün, bitti artık demedi?
çünkü hiç bir şey bitmedi, bu insanlar, kaybedecekleri hiç bir şeyleri olmayan birer canavar. (gbkz:enes kanter,) bir can değil bin can feda olsun ona diyor. bu insanlar, kolay kolay bu işin peşini bırakır mı?
bak bakalım darbe tehlikesi geçmiş mi? /gorseller/yukle/images/dad.png ha, böyle düşünenler, darbenin sıcaklığı geçmemişken, evinde (gbkz:temizlik yapmak)ta olanlar, başlarını deve kuşu misali kuma gömmek isteyenler göremiyor, e haliyle de sürekli bu konuları duymaktan sıkılıyorlar. o gece insanlar sokağa çıkmasaydı, -allah korusun- hainler hedeflerine ulaşsaydı görürdünüz zulüm dönemi olup olmadığını. şimdi bu konuda böyle konuşuyorlar ''ya, kaç senedir iktidarda adamdan bıktık, sanıyorum ki tayyip gitsin de darbe ile mi gidiyor, suikastle mi orası beni bağlamaz demeye çalışıyor'' yani darbeyi basite indirgemeye çalışmanın başka açıklaması yok nazarımda.
tayyip erdoğan, devlet bahçeli'nin twitlerini retweetliyor, bizim burada konuştuklarımıza bak (u:☺)
gecekondu yapaydınız yerine, gecekondu.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?