Türkün aklı ya kaçarken ya s.çarken derlerya burada s.çarken doğru ama diğeri namazdayken ya da cumadayken diyeyim.
namaz da akla bir şeylerin gelmesi
--- (gbkz: spoiler) ---
bi öğrencimden duyduğum, hocam misafirim gelecek aklıma ne pişireceğim gelmiyor, namaza durduğumda 5-6 çeşit yemek sıralıyorum salatayı bile mevsim salatası mı çoban salatası mı yapacağımı kararlaştırıyorum o derece yani, sizce namazım kabul olur mu?
ben nereden bileceğim ya hu, allah bilir
--- (gbkz: spoiler) ---
bi öğrencimden duyduğum, hocam misafirim gelecek aklıma ne pişireceğim gelmiyor, namaza durduğumda 5-6 çeşit yemek sıralıyorum salatayı bile mevsim salatası mı çoban salatası mı yapacağımı kararlaştırıyorum o derece yani, sizce namazım kabul olur mu?
ben nereden bileceğim ya hu, allah bilir
--- (gbkz: spoiler) ---
dünya şeytanın kızıdır .. eğer insanın gönlünde dünya var ise şeytan da elbette kızını ziyaret edecektir ..
güzel bir abimin deyişi ile türklerin aklı tuvalette çalışmaz aslında namazda çalışır hele farz namazı veya teravih. Gerçi teravih bambaşka bir boyutta ama. Teravih namazında bildiğiniz hayatı sorular insan sorgular sorgular toparlamaya çalışır.
(bkz: allah kabul etsin )
(bkz: allah kabul etsin )
Peygamber efendimize (s.a.v), gelen bi sahabe, namaz kılarken aklına dünyalık mevzuların geldiğini söylemiş, damadı hz. Ali (r.a.) demiş ki, ya rasulallah, söyle şunun boynunu vurayım, namazda nasıl malayani şeyler aklına gelebiliyor, peygamberimiz ona buyurmuşlar ki, ya ali, Eğer hiçbir şey düşünmeden namaz kılarsan sana hırkamı hediye edeceğim...
Hz. Ali (r.a.) namaza durmuş, ilk rekatı aklına bir şey gelmeden kılmış ama ikinci rekatta aklına gelmiş ki acaba eski hırkasını mı ? yoksa yeni hırkasını mı hediye edecek diye.
genelde bunu bahane edip namaz kılmaktan kaçınan insanlar var. beşer şaşar insanlarız. yeter ki namazımızı kılalım, allah eksiklikleri tamamlamaya kâdirdir. dediğim durum
(bkz: vesvese) de olabilir
Hz. Ali (r.a.) namaza durmuş, ilk rekatı aklına bir şey gelmeden kılmış ama ikinci rekatta aklına gelmiş ki acaba eski hırkasını mı ? yoksa yeni hırkasını mı hediye edecek diye.
genelde bunu bahane edip namaz kılmaktan kaçınan insanlar var. beşer şaşar insanlarız. yeter ki namazımızı kılalım, allah eksiklikleri tamamlamaya kâdirdir. dediğim durum
(bkz: vesvese) de olabilir
normaldir. doğaldır. bunla ilgili ayet vardı ama unuttum bi ara bulursam yazarım tekrar. bir hocamız cebimde kağıt kalem taşıyorum, namazda aklıma gelen fikirleri namaz biter bitmez yazıyorum unutmamak için demişti.
huşu hissiyatını kaybetmemek için dünyevi düşüncelere fazla dalmamak lazım tabi.
huşu hissiyatını kaybetmemek için dünyevi düşüncelere fazla dalmamak lazım tabi.
babamın en etkileyici cümlesi; \"cennet kolay değil evlat.\"
\"namaz müminin miracıdır\" hadisinin gerçekleşmeme nedeni. dünya sevgisi huşuya mani oluyor.
Hemen hemen her insanın başına gelen durum. Namaz mı kılarız yoksa hayatı mı sorgularız bazen belli olmaz.
--- (gbkz: spoiler) ---
Delinin biri camiye girer, belli ki namaz kılacak. Ama oturmaz, meraklı ve şaşkın gözlerle etrafı süzer-dolanır.Bir oraya, bir buraya her köşeye dikkatlice bakar ve hızla çıkar gider..
Az sonra sırtında bağlanmış odunlarla tekrar gelir camiye ve tam namaza başlamak üzere olan cemaatle birlikte saf tutar.. Ama sırtındaki odunlarla güç bela bitirir namazını.
Eğilip kalktıkça yere düşen odunlar, çıkardığı ses vs. derken, tabii cemaat de rahatsız olmuştur bu durumdan.. Nihayet biter namaz, bitmesine ama her kafadan bir ses çıkar..
Herkes kıpırdanmaya, adama söylenmeye başlamıştır bile.. İmama kadar ulaşır sesler, hafiften tartışmalar…
İmam aynı mahalleden, bilir az çok garibin halini, şefkatle yaklaşır meczubun yanına ve der ki:
“Oğlum böyle namaz mı olur, sırtında odunlarla, sen ne yaptın? Hem kendini hem de çevreni rahatsız ettin bak, bir daha namaz kılmaya yüksüz gel olur mu?”
Bunu duyan meczub melül-mahzun, ama manalı bir bakışla sorar “Âdetiniz böyle değil mi?” “Ne âdeti?!” der Hoca..
Cemaat da toplanmış, merak ve şaşkınlıkla olayı izlemektedir o sıra..
Der ki meczub bu kez:
“Hocam ben namaz kılmak için girdim camiye, şöyle kendime uygun bir yer ararken içeridekilere baktım, gördüm ki herkesin sırtında bir şeyler var. Zannettim ki adet böyledir, ben de şu odunları yüklendim geldim işte, neden kızıyorsun?
Kızacaksan herkese kız, tek bana değil! Hoca şaşırır: “Benim sırtımda da mı var?” der.. “Evet” der meczub, “Hepinizin sırtı yüklü!”..
Cemaatte ise hafiften “deli işte!” manasına,bıyık altından gülüşmeler başlamıştır..
Meczub bu kez öne atılır ve tek tek cemaati işaret ederek, saf bir çocukça, heyecanla bağırır:
“Bak bunun sırtında mavi gözlü bir çocuk, bunda kocaman bir elma ağacı vardı.. Bunda kırık bir kapı, bunda bir tencere yemek, bunda kızarmış tavuk, şunun sırtında yeşil gözlü esmer bir hatun, bununkinde de yaşlı annesi vardı!..” Sonra iki elini yanlarına salar başını sallar ve umutsuzca; “ Boş yok, boş yok hiç!..diye tekrarlar. O böyle söyleyince, herkes dehşet içinde şaşkınlıkla birbirinin yüzüne bakar! Aynen doğrudur dedikleri çünkü;
Kimi doğacak çocuğunu düşünüyordur namazda, kimi bahçesindeki meyve ağaçlarını, biri onaracağı kapıyı, diğeri lokantasında pişireceği yemeği.. Biri açtır aklında yiyeceği tavuk, birinin sırtında sevdiği kadın, diğerinde de bakıma muhtaç annesi vardır.
“Peki söyle bakalım bende ne vardı?” der, bu kez endişeyle
Hoca.. O da der ki: “Zaten en çok da sana şaştım hoca! Sırtında kocaman bir inek vardı! Meğerse efendim, hocanın ineği hastaymış, “öldü mü ölecek mi?” diye düşünürmüş namazda… “
Harâbât ehlini hor görme sakın, defineye mâlik viraneler var.” Bildirince bildiren, yüreği olan görür elbet..
--- (gbkz: spoiler) ---
--- (gbkz: spoiler) ---
Delinin biri camiye girer, belli ki namaz kılacak. Ama oturmaz, meraklı ve şaşkın gözlerle etrafı süzer-dolanır.Bir oraya, bir buraya her köşeye dikkatlice bakar ve hızla çıkar gider..
Az sonra sırtında bağlanmış odunlarla tekrar gelir camiye ve tam namaza başlamak üzere olan cemaatle birlikte saf tutar.. Ama sırtındaki odunlarla güç bela bitirir namazını.
Eğilip kalktıkça yere düşen odunlar, çıkardığı ses vs. derken, tabii cemaat de rahatsız olmuştur bu durumdan.. Nihayet biter namaz, bitmesine ama her kafadan bir ses çıkar..
Herkes kıpırdanmaya, adama söylenmeye başlamıştır bile.. İmama kadar ulaşır sesler, hafiften tartışmalar…
İmam aynı mahalleden, bilir az çok garibin halini, şefkatle yaklaşır meczubun yanına ve der ki:
“Oğlum böyle namaz mı olur, sırtında odunlarla, sen ne yaptın? Hem kendini hem de çevreni rahatsız ettin bak, bir daha namaz kılmaya yüksüz gel olur mu?”
Bunu duyan meczub melül-mahzun, ama manalı bir bakışla sorar “Âdetiniz böyle değil mi?” “Ne âdeti?!” der Hoca..
Cemaat da toplanmış, merak ve şaşkınlıkla olayı izlemektedir o sıra..
Der ki meczub bu kez:
“Hocam ben namaz kılmak için girdim camiye, şöyle kendime uygun bir yer ararken içeridekilere baktım, gördüm ki herkesin sırtında bir şeyler var. Zannettim ki adet böyledir, ben de şu odunları yüklendim geldim işte, neden kızıyorsun?
Kızacaksan herkese kız, tek bana değil! Hoca şaşırır: “Benim sırtımda da mı var?” der.. “Evet” der meczub, “Hepinizin sırtı yüklü!”..
Cemaatte ise hafiften “deli işte!” manasına,bıyık altından gülüşmeler başlamıştır..
Meczub bu kez öne atılır ve tek tek cemaati işaret ederek, saf bir çocukça, heyecanla bağırır:
“Bak bunun sırtında mavi gözlü bir çocuk, bunda kocaman bir elma ağacı vardı.. Bunda kırık bir kapı, bunda bir tencere yemek, bunda kızarmış tavuk, şunun sırtında yeşil gözlü esmer bir hatun, bununkinde de yaşlı annesi vardı!..” Sonra iki elini yanlarına salar başını sallar ve umutsuzca; “ Boş yok, boş yok hiç!..diye tekrarlar. O böyle söyleyince, herkes dehşet içinde şaşkınlıkla birbirinin yüzüne bakar! Aynen doğrudur dedikleri çünkü;
Kimi doğacak çocuğunu düşünüyordur namazda, kimi bahçesindeki meyve ağaçlarını, biri onaracağı kapıyı, diğeri lokantasında pişireceği yemeği.. Biri açtır aklında yiyeceği tavuk, birinin sırtında sevdiği kadın, diğerinde de bakıma muhtaç annesi vardır.
“Peki söyle bakalım bende ne vardı?” der, bu kez endişeyle
Hoca.. O da der ki: “Zaten en çok da sana şaştım hoca! Sırtında kocaman bir inek vardı! Meğerse efendim, hocanın ineği hastaymış, “öldü mü ölecek mi?” diye düşünürmüş namazda… “
Harâbât ehlini hor görme sakın, defineye mâlik viraneler var.” Bildirince bildiren, yüreği olan görür elbet..
--- (gbkz: spoiler) ---
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?