yıllık bakımını yaptıktan sonra bir daha sorun çıkarmaması.
nahoş bulduğum bir durum. çok samimi olmalısın ki bunu sorabilesin. Sorma kardeşim adam daha yeni evli. zaten varsa bir şekilde duyarsın. en kötü ihtimalle doğunca duyarsın.
bir de bu soruyu farklı kelime ve benzetmelerle nahoşluktan kurtarma çabası içinde olanlar vardır. Onlara da direk sorsana kardeşim demek lazım.
mesela diyor ki;
-yolcu var mı ?
bir başkası ;
-bir şey bekliyor musunuz ? ( ne diyon abi kargo falan mı:) )
biri daha;
- sipariş verdiniz mi? ( ne siparişi pizza mı lan bu)
bir de bu soruyu farklı kelime ve benzetmelerle nahoşluktan kurtarma çabası içinde olanlar vardır. Onlara da direk sorsana kardeşim demek lazım.
mesela diyor ki;
-yolcu var mı ?
bir başkası ;
-bir şey bekliyor musunuz ? ( ne diyon abi kargo falan mı:) )
biri daha;
- sipariş verdiniz mi? ( ne siparişi pizza mı lan bu)
ne naif bir tabirdir. insanın aklına bir kez dolandığında hiç gitmeyen bir hap gibi. dozu doğru alınmadığında bağımlılık yapan bir ilaç gibi. düşünsel bahçenin korunmasına kıymet veren biri olarak, en sevdiğim çiçeklerden biridir. ne olabilir ki düşsel bir oyuncak? aşk mı, özlem mi? unutamamak mı? yaş ilerledikçe neler karışıyor insanın ruhuna. benim bir düşsel oyuncağım var mı acaba? vazgeçmek sanırım. bu arada, arada ben de cinnet geçiriyorum ama bu oyuncak değil tabi. düşsel oyuncağımın ne olduğunu bilmemek ve onun belirsiz olması da ayrıca mutlu ediyor beni. mutsuz ettiği anlar da var tabi ama onu beklemek güzel be. sait faik ya da dostoyevski'nin düşsel oyuncağı neydi acaba? ruhun ideolojisi nedir abi? iyice saçmaladım düşünürken. benim de hastalığım bu, tedavisi de yok gibi.
\"Düşünce şüpheyle bɑşlɑr. Düşünce, tezɑtlɑrıylɑ bütündür. Zıt fikirlere kulɑklɑrımızı tıkɑmɑk, kendimizi hɑtɑyɑ mɑhkûm etmek değil midir?\"
iyilik eden mükafat beklediği an tefecidir.
normal bir şeylerin olmadığı, sıradan olmanın da pek kıymetinin anlaşılmadığı yerlerde sık karşılaşılan değer saptayamama durumu. bazı şeylerin de gerçek değerinin anlaşılmasında engeldir. aralarındaki geçişin bir adabı olmaması da ayrı bir dengesizliktir. bugün kral olan, yarın "çöpçü" bile sayılmıyor.
İftarı (akşam yemeğini) beleşe getirmek.
daha da bireyselleştiğimiz, bireylere bölündüğümüz şu dünyada çok ama çok kıymetli olandır. ayrıca çok keyiflidir.
Daha dokunmadan kurudu irem
çöllere bir türlü yağamıyorum
yeni bir koşunun başlangıcında
biraz deprem sonrası
biraz şehir hülyası
bir kalp yangınından geriye kalan
siyah gözlerine beni de götür
artık bu yerlere sığamıyorum.
Pembe uçurtmalar yolladığından beri
sarardı tiryaki menekşeleri
sonbaharın tozlu kafeslerinde
sevgi turnaları yakalıyorum
turnalar gidiyor; ben kalıyorum
avareyim,asudeyim,yorgunum
bilmiyorum neden sana vurgunum
Erzurum garında banklar üstünde
uyku tutmuyor karanlıkları
yitik düşlerimi kovalıyorum
gölgeler gidiyor; ben kalıyorum.
Binbir türlü kokuyorsa yaylalar
siyah gözlerine beni de götür
baharın koynundan koparıp sana
ipek bir mendile sardığım yüreğimle
şehzade gülleri gönderiyorum
umutlar kalıyor; ben gidiyorum.
Bütün yelkenlileri,deniz fenerlerini
kaptanları sorgulayan
yanından geçen küheylanların
korku tufanına yakalandığı
siyah gözlerine beni de götür
güneş ülkesinden gelen yiğitler
benzeri olmayan bir dünya kursun
cellat,ayrılığın boynunu vursun.
Usul usul intizarı çürüten
bu hercai diken,bu çılgın arzu
sürüklüyor imkansız muştuların
eşiğine gönül vadilerini
bir ağaçtan düşen yapraklar gibi
düşüyorum tanyerine
ya topla yaralı kırlangıçları
ya da bu vefasız şarkıyı bitir
özgürlüğe giden tutsaklar gibi
siyah gözlerine beni de götür.
nurullah genç
çöllere bir türlü yağamıyorum
yeni bir koşunun başlangıcında
biraz deprem sonrası
biraz şehir hülyası
bir kalp yangınından geriye kalan
siyah gözlerine beni de götür
artık bu yerlere sığamıyorum.
Pembe uçurtmalar yolladığından beri
sarardı tiryaki menekşeleri
sonbaharın tozlu kafeslerinde
sevgi turnaları yakalıyorum
turnalar gidiyor; ben kalıyorum
avareyim,asudeyim,yorgunum
bilmiyorum neden sana vurgunum
Erzurum garında banklar üstünde
uyku tutmuyor karanlıkları
yitik düşlerimi kovalıyorum
gölgeler gidiyor; ben kalıyorum.
Binbir türlü kokuyorsa yaylalar
siyah gözlerine beni de götür
baharın koynundan koparıp sana
ipek bir mendile sardığım yüreğimle
şehzade gülleri gönderiyorum
umutlar kalıyor; ben gidiyorum.
Bütün yelkenlileri,deniz fenerlerini
kaptanları sorgulayan
yanından geçen küheylanların
korku tufanına yakalandığı
siyah gözlerine beni de götür
güneş ülkesinden gelen yiğitler
benzeri olmayan bir dünya kursun
cellat,ayrılığın boynunu vursun.
Usul usul intizarı çürüten
bu hercai diken,bu çılgın arzu
sürüklüyor imkansız muştuların
eşiğine gönül vadilerini
bir ağaçtan düşen yapraklar gibi
düşüyorum tanyerine
ya topla yaralı kırlangıçları
ya da bu vefasız şarkıyı bitir
özgürlüğe giden tutsaklar gibi
siyah gözlerine beni de götür.
nurullah genç
serdarı hakan abdulhamid han
cennet mekan sultan abdulhamid han.
cennet mekan sultan abdulhamid han.
Tek tutkusu, daha en başından var olduğunu inkar ettiği şeye durmadan hakaret etmek olan köy ateistinin iddialarından nefret ederim.
şöyle de güzel bir mehter marşı vardır.
t: karikatür sayılmasa da günün/dönemin anlamına uygun bir görsel ile katkıda bulunmak istediğim görseller. uzun bir süre önce yapmıştım ancak sıkıntılar devam ediyor...
bu don kimin donu.
bir sayfalık mizah gazetesidir. yazarlarımızın affına ve anlayışına sığınılır. unuttuğumuz yazarların da bir sonraki sayılarda, yer verilmesine dikkat edilir. indirme linki: https://i.hizliresim.com/37v609.jpg
seninle cân ü ten oldukça benden derd ü gam eksik değil
çıksa cân hâk olsa ten ne cân gerek ne ten bana
çıksa cân hâk olsa ten ne cân gerek ne ten bana
matematikçilerin mesafe tanımaksızın gördükleri işaret. (yazar: sugge)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?