İngiliz, diplomat ve arkeolog. Eski Pers çivi yazısının çözümüne katkıda bulunmuştur.1830 larda iran'a şahın ordusunu avrupa tarzında eğitilmesi için ingiltere tarafından gönderilmiş bir yüzbaşıdır. boş zamanlarında iran'ı dolaşırken yerel yöneticiler tarafından zagros dağları'na götürülüp devasa behistun yazıtları gösterilmiş kendisine. 15 m yükseklik 25 m genişliğindek bu yazıtları mö 500 civarında kral 1. darius'un emriyle kazınmış dağın uçurumlarına. çivi yazısıyla yazılmış yazıtta eski farsça(persçe),elamice ve babilce yazılar var. tabi kimse okuyamıyor bu yazıları o dönem. rawlinson bu yazıları okumaya kafayı takıyor ve makara sistemiyle uçurumun her yerine ine çıka yazıtın tam bir kopyasını çıkarmayı başarıyor ve kopyasını çıkararak avrupa'ya bir metnini yolluyor. 1847 de proje sona erdiğinde rowlinson yazıtın eski farsça bölümlerini deşifre etmeyi başarıyor ve elamice,babilce olan bölümlerini de bu sayede çözümlenmesini sağlıyor. ondan sonra asur kralları ne demiş, babilliler ne konuşmuş anlaşılmaya başlanıyor onun bu çabalarıyla.sen yıllarca mısır'a, iran'a hakim ol piramitlerle ilgili bir satır yazın olmasın şu yazıtlarla ilgili en ufak merakın olmasın . bu işleri böyle avrupalı emperyalistlerin başarması gücümüze gitse de adamları takdir etmemek mümkün değil.
çin'de zamanında hüküm süren ming hanedanının amirali. yaptığı görkemli seferler avrupalıların keşiflerini gölgede bırakır cinsten. 1405 ile 1433 arasında yedi büyük armada ile hint okyanusunun en uzak köşelerine seferler yaptı. en büyük seferine 300 gemi ve 30000 bin mürettabatla çıkmıştı. endonezya,sri lanka,hindistan,basra körfezi,kızıl deniz ve doğu afrika'ya gittiler. kolomb'un 1492 deki filosu ise 120 denizci ve 3 küçük gemiden(o gemileri de ne zahmetlerle alabilmişti) oluştuğunu düşünürsek seferlerin büyüklüğü anlaşılabilir. zheng he'nin farkı gittiği bölgelerde sömürüye, kolonileştirmeye girişmemesi olmuş. hernan cortes gibi altın düşkünü bir soysuz değilmiş adam demek ki. 1430 larda çin'de yönetim değişikliği ile beraber yeni yöneticiler bu tip seferleri durdurdular ve bu büyük filoları dağıttılar.
modern bilim \"bilmiyoruz \" anlamına gelen bu latince öğüde dayanır ve hiçbir şeyi bilmediğimizi varsayar. bildiğimizi sandığımız şeylerin de zamanla yanlış çıkabileceğini kabul eder; hiçbir kavram, fikir veya teori kutsal ve eleştiriden muaf değildir. bu anlamda cehaleti kabullenmek modern bilimi kendinden önceki geleneklerden ayırmaktadır. ayrıca yeni bilgilere ulaşmayı hedefler, bunu da gözlemler yaparak ve matematiksel araçlarla bu gözlemleri teorilere dönüştürerek gerçekleştirir. bu teorileri de yeni güçler edinmek ve yeni teknolojileri geliştirmek için kullanır. bilimsel devrime itibar eden ülkeler siyasi ve ekonomik kurumları ile bilimsel araştırmalar için kaynaklar ayırırlar. araştırma sonuçları da yeni güçlerin ortaya çıkmasını sağlar. atom bombası ve aya yolculuk modern bilimin en büyük kilometre taşları oluyor bu durumda. biz de yerli uçak, yerli tank, yerli otomobil dedikten sonra yerli malı kutlamalarıyla bir ucundan takılıyoruz işte bu işlere. ignoramus demiyoz o ayrı tabi. ( hayvanlardan tanrılara sapiens adlı kitaptan yaptığım bir toparlamadır yazı.)
şapka ve harf devriminden sonra bir devrim de ben patlatayım dedim. avcı-toplayıcılıktan tarıma geçiş mö 9500-8500 yıllarında güneydoğu türkiye, batı iran ve levant bölgesinde başladı. bugün bile kalorimizin yüzde 90'ından fazlasını mö 9500'le 3500 arasında evcilleştirdiğimiz bitkilerden elde ediyoruz. bunlar buğday,mısır,patates,darı,arpa. son iki bin yılda kayda değer bir bitki ya da hayvan evcillleştirilmedi.
19 yaşında tahta geçen ve iki yıl sonra \"Fatih\" olan Sultan Mehmet, anadili Türkçe'nin yanında Yunanca, Arapça, Latince, Farsça ve İbraniceyi kusursuz şekilde konuşuyordu. İlginç olan da 11 yaşına kadar Edirne'de yaşaması ancak tahta varis olduktan sonra istanbul'a geldiğinde babası Sultan Murad'ın , oğlunun zayıf bir eğitim görmüş olduğunu anlayınca köklü bir eğitime tabi tutulmasını istemesi üzerine bütün bu dönüşümü başarması. matrixvari yöntemler mi kullandılar nedir acaba.
tek yumurta ikizleri oldum olası dikkatimi çekerdi.bunların farklılığı tek yumurtanın iki sperm tarafından döllenmesiyle oluşmaları. böyle bir durumda ikiz bebek ortaya çıkması anormal olan. spermlerden her biri ikizlerin ikisine de gen aktarmış ve ikizler birbirinden farklılaşmış durumda. hücreleri genetik olarak birbirinin aynı değil. tıp dünyasına yansımamış böyle örnekler olabiliyor. ikizlerden biri hem dişiye ait yumurta, hem de erkeğe ait testis dokularına sahip, yani bir hermafrodit(çift cinsiyetli). diğeri ise anatomik olarak erkek. genetik testler ikisinde de bazı hücrelerin dişi, bazı hücrelerin erkek olduğunu ortaya çıkarmış. ancak bunların oranı dokudan dokuya değişiyor. bu örnek ilk olması açısından dikkat çekici. bebeklerin sağlık durumu normal ve yürüme çağına da gelmişler.
abd'deki banner good samaritan tıp merkezi araştırmacıları tarafından bildirilmiş bu ikizlik türü.
abd'deki banner good samaritan tıp merkezi araştırmacıları tarafından bildirilmiş bu ikizlik türü.
ingiliz antropolog robin dunbar tarafından ortaya konmuş sayı. neokorteksimiz tarafından yönetilebilir sayıda ilişkide olabileceğimiz insan sayısı. robin dunbar'a göre 150 bu sayı. ben de öğrencilerimin adını niye unutuyorum. alzheimer belirtileri falan mı diye şüpheleniyordum. 150 ise iyiymiş. günümüzde bu sayının sosyal ağlar şu bu sayesinde 500 e kadar çıkarılabileceği söyleniyor. hayvan toplulukarı ve ilk insanların sosyal grupları üzerinden tespit edilen bu sayıda en fazla 150 bireyden sonra yeni gruplar oluşması elzem hale geliyormuş. biz insanlar nasıl milyonlarca kişi bir arada yaşıyoruz dersek toplumsal mitler sağolsun. daha fazla bilgi için yazarın ntv yayınlarından çıkan kitabının linki aşağıdadır.
(http://www.ntvyayinlari.com/tanim.asp…)
(http://www.ntvyayinlari.com/tanim.asp…)
bir diyabet ilacıdır. abd'de yapılan bir araştırmaya göre farelerde yaşam süresini uzattığı görülmüştür. bunu hücrelere daha fazla oksijen girişi sağlaması ve aşırı kaloriyi önlemesi sayesinde gerçekleştirdiği söyleniyor. insanlarda bu çalışmanın ne fayda sağlayacağı daha kesin olarak ortaya konmasa da çalışmalar ümit verici.
bu aralar gündemde olan hayvanlardan tanrılara sapiens - insan türünün kısa bir tarihi adlı kitabın yazarı israilli tarih profesörü. aşağıdaki videoda çok güzel tespitler yapmıştır. " para aslında insanlarca icat edilip anlatılmış en başarılı hikayedir. çünkü herkesin inandığı tek hikayedir. herkes tanrıya inanmıyor, herkes insan haklarına inanmıyor, herkes milliyetçiliğe inanmıyor ama herkes paraya ve dolar banknotuna inanıyor" diyerek insanoğlunun kendi kurmaca gerçekliklerine nasıl kapılıp bunları dünyayı yöneten en büyük güçler haline getirdiğini söylüyor. insanoğlunun geleceğiyle ilgili olarak da faydasız insanlardan oluşan yeni bir sınıfın oluştuğunu, bilgisayarların insan hayatında hakimiyetinin artmasıyla insanların gereksiz hale geleceği ve artık insanlara ne ihtiyacımız var sorusunun sorulacağı ve bunun şimdilik en iyi tahminle cevabının haplar ve bilgisayar oyunlarıyla onları mutlu etmek olabileceğini öngörüyor. bu gelişmelerin kitlesel olarak faydasız bir insan sınıfını ortaya çıkaracağını ve zenginler sanal tanrılığa yükselirken fakirlerin faydasız insanlar seviyesine inişiyle insan türünün biyolojik sınıflara bölünebileceği öngörüsünde bulunuyor.
(https://www.ted.com/…/yuval_noah_harari_what_explains_the_r…)
(https://www.ted.com/…/yuval_noah_harari_what_explains_the_r…)
okuduğum veya okumayı düşündüğüm kitapların bir listesini oluşturmaya çalışacağım bu başlıkta. ilk liste zayıf olabilir. aklıma geldikçe düzenleyeceğim başlığı. katkı yapan olursa sevinirim.
1. evrim - bir fikrin zaferi - carl zimmer
2. hayvanlardan tanrılara - sapiens (insan türünün kısa bir tarihi)- yuval noah harari
3. lucy'nin mirası insanın evriminde cinsellik ve zeka - alison jolly
4. insanın yükselişi (türümüzün biyolojik ve kültürel evrimine) - jakob bronowski
5. kızıl kraliçe - cinsellik ve insan doğasının evrimi - matt ridley
6. içimizdeki maymun - frans de waal
7. bonobo ve ateist - frans de waal
8. empati çağı - frans de waal
1. evrim - bir fikrin zaferi - carl zimmer
2. hayvanlardan tanrılara - sapiens (insan türünün kısa bir tarihi)- yuval noah harari
3. lucy'nin mirası insanın evriminde cinsellik ve zeka - alison jolly
4. insanın yükselişi (türümüzün biyolojik ve kültürel evrimine) - jakob bronowski
5. kızıl kraliçe - cinsellik ve insan doğasının evrimi - matt ridley
6. içimizdeki maymun - frans de waal
7. bonobo ve ateist - frans de waal
8. empati çağı - frans de waal
teşkilat-ı mahsusa'nın başkanlarından bir osmanlı askeri. ı.dünya savaşı'nda ırak cephesinde kendisine verilen basra'nın düşmandan alınması görevini yerine getirirken bacağından yaralanmış ,basra yakınlarında şuaybe ve bercisiyye’de yapılan savaşları bu halde yönetmeye çalışmış fakat savaşın kaybedilmesine dayanamayarak intihar etmiş isimsiz kahramanlardan biridir. 30 yıllık ömrü trablusgarp,trakya,ırak gibi bölgelerde savaştan savaşa koşarak geçmiştir.
ondokuzuncu yüzyıla damga vurmuş filozoflardan. almanya doğumlu olup yahudi asıllıdır. komünist manifesto, kapital en bilinen eserleri olup hayatı boyunca pek çok kitap yazmıştır. emek-sermaye ilişkilerinde mutlaka adı geçer. bu kavramlar üzerinden sosyolojik ilişkilere, bilime,tarihe,doğaya, ekonomiye engin yorumlar getirmiştir. kendisiyle ilgili bir yorum dikkatimi çekti. burada paylaşayım bahsi açılmışken.
bilimin doğuşuna ve gelişimine yol açan koşulların ne olduğu bugün de tartışılan bir konudur. kimi bilim tarihçileri bilimi, kökü ilk uygarlıklara uzanan bir deneyim ve bilgi birikimi olarak algılamaktadır. kimisi ise bilimi belli kültürel koşullarda ortaya çıkan kimi üstün yetenekli seçkinlerin öğrenme ve araştırma tutkusunun ürünü saymaktadır. öte yandan karl marx ve onu izleyen düşünürler de soruna daha değişik bir açıdan yaklaşmışlardır. onlara göre, bilimin gelişmesinde temel etken kişilere özgü öğrenme, araştırma merakı değil, toplumsal ihtiyaç, ekonomik koşullardır. marxistler, tüm kültürel etkinlikler gibi bilimin de üretim ve bölüşüme bağımlı bir gelişme olduğu savındadırlar. bu bağımlılığa kanıt olarak endüstri devriminin modern bilimi öncelemesi olayını göstermektedirler (ileri sürülen tezin örnek olarak alınan olayla kanıtlandığı kesin olmaktan uzaktır. bir kez endüstri devriminin modern bilimi öncelediği doğru değildir. sonra sorulabilir: karmaşık ve çok değişkenli bir olay olan bilimsel gelişmeyi "ekonomi" adı altında tek bir nedene indirgemek ne denli geçerli olabilir?).
kaynak : bilimin öncüleri - cemal yıldırım (tübitak yayınları)
bilimin doğuşuna ve gelişimine yol açan koşulların ne olduğu bugün de tartışılan bir konudur. kimi bilim tarihçileri bilimi, kökü ilk uygarlıklara uzanan bir deneyim ve bilgi birikimi olarak algılamaktadır. kimisi ise bilimi belli kültürel koşullarda ortaya çıkan kimi üstün yetenekli seçkinlerin öğrenme ve araştırma tutkusunun ürünü saymaktadır. öte yandan karl marx ve onu izleyen düşünürler de soruna daha değişik bir açıdan yaklaşmışlardır. onlara göre, bilimin gelişmesinde temel etken kişilere özgü öğrenme, araştırma merakı değil, toplumsal ihtiyaç, ekonomik koşullardır. marxistler, tüm kültürel etkinlikler gibi bilimin de üretim ve bölüşüme bağımlı bir gelişme olduğu savındadırlar. bu bağımlılığa kanıt olarak endüstri devriminin modern bilimi öncelemesi olayını göstermektedirler (ileri sürülen tezin örnek olarak alınan olayla kanıtlandığı kesin olmaktan uzaktır. bir kez endüstri devriminin modern bilimi öncelediği doğru değildir. sonra sorulabilir: karmaşık ve çok değişkenli bir olay olan bilimsel gelişmeyi "ekonomi" adı altında tek bir nedene indirgemek ne denli geçerli olabilir?).
kaynak : bilimin öncüleri - cemal yıldırım (tübitak yayınları)
tuğla gibi kitapları olan ve bu kitapları okuduğum veya bir an önce okumak istediğim yazar. hayatın kaynağı adlı kitabının baş kahramanı howard roark adını beynime kazımış ve asla unutturmamıştır anlatımı. inanılmaz karakterler yaratıyor bana göre eserlerinde. hayranlıkla sevilen bir yazar kimilerine göre kimilerine göre nefretle anılan biri. benim de bazı konularda (çok bireyci olma, kapitalizme olan derin inancı gibi) mesafeli yaklaştığım halde ölmeden bütün eserlerini okunacak yazarlar arasında tuttuğum bir insandır. işini iyi yapmak veya sorumluluk konularında oldukça takıntılı olduğunu da düşünüyorum. eserlerinde bunun nedenlerini çok iyi ortaya koyuyor. hiç adını duymamış olan insanlara en azından bir kaç kitabını okumayı tavsiye ederim.çünkü hayata farklı bir bakış açısı getirdiğini düşündüğüm nadir yazarlardandır kendisi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?