sudan hiç çıkmayan tip.
(bkz: hi baby)
bir soru sorarak başlayayım:
günde üç öğün yemek yeme şansınız var mı?
eğer bu soruya 'evet' diyen şanslı azınlıktansanız, size enteresan bir bilgi vereyim. insanlık tarihi boyunca, günde üç öğün yemek yeme şansını elde edebilen insanların, tüm insanlara oranı %5miş. yani siz, insanlık tarihinde, işte bu %5lik şanslı azınlıktasınız.
ilginizi çekti mi? çektiyse buyrun yeni soruya:
bilinen insanlık tarihinde savaşsız ve çatışmasız geçen sürelerin toplamının ne kadar olduğunu biliyor musunuz?
bu soruya, tarihçilerin farklı cevapları var. kötümser tarihçiler, insanlık tarihinde çatışmasız geçen zamanın, toplamda 1 yılı bulmadığını iddia ediyorlar. iyimser tarihçiler ise, bu sürenin, toplam insanlık tarihinin %4,5luk bir süresi olduğunu iddia ediyorlar. iyimserlerin iddiasının doğru olduğunu kabul etsek bile, ortaya çıkan sonuç, insanlık tarihinin %95,5luk kısmının çatışma ve savaşlarla geçtiğini gösteriyor bize.
soruları sevdiyseniz, buyrun yenisi gelsin:
insanlık tarihi boyunca, insanların ölümüne neden olan en yaygın şey nedir?
'savaşlar' dediyseniz yanıldınız. cevap sivrisinekler olacaktı. sivrisineklerden bulaşan hastalıklar nedeniyle, savaşlarda ölen insanların toplamının onlarca katı kadar insan ölmüş insanlık tarihinde.
eğer araştırmayı ve okumayı seven bir kişiyseniz, yukarda sorduğum sorulara benzer içerikte, cevabını öğrendiğinizde çok şaşıracağınız onlarca soru bulabilirsiniz internette.
...
insan beyninin çalışma prensibi gereği, insan geçmişi her zaman içinde bulunduğu zamana göre daha iyi olarak algılar. zira, insan beyni kötü anıları unutmaya programlıdır. geçmişe ait anıların içinden iyi olanları hatırlamaya, kötü olanları unutmaya eğilimlidir. bu yüzden de, günümüzdeki insanlar da çocukluğunun şimdiki zamandan daha iyi olduğunu iddia eder, bundan yüzlerce yıl önce yaşayanlar da...
sümer tabletlerinde, 'gençlik çok bozuldu' diye şikayet içerikli bir ifade olduğunu biliyor muydunuz. yanisi şu ki, geçmişe özlem duymamız, insanlığın fırtatından kaynaklı bir durum.
ama acaba gerçekten öyle mi? büyük özlem duyduğumuz geçmiş, gerçekten de özlem duyulabilecek bir dönem miydi?
bu soruya cevap vermeden önce, bilmemiz gereken temel bir sosyolojik durum var. toplumlar da, tıpkı canlılar gibi evrim geçirir. bir biyolog olmadığım için, canlıların evriminin bütün canlılarda aynı hızla gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda tam anlamıyla bir bilgiye sahip değilim ancak, toplumların geçirdikleri evrimin, her toplumda farklı hızda olduğunu söyleyebilirim. kimi toplumlar, benzer konulardaki toplumsal evrimlerini diğerlerine göre daha hızlı gerçekleştirebilirken, kimi toplumlar bunu daha yavaş gerçekleştirirler. bunu tabii ki, o topluma ait dinamikler belirler. toplumun ahlaki, sosyolojik, dini, ekonomik, demografik ve tarihsel yapısı, evrimin hızını doğrudan belirleyen etmenlerdir...
bazen ben de düşünürüm: geçmişe dönüp orada yaşama imkanım olsa, hangi çağda, nerede yaşamak isterdim?
tabii bu soruya cevap verirken, hangi çağ olursa olsun, hangi lokasyon olursa olsun, bazı gerçekler aklıma gelir ve tüm hevesimi kırar.
iki asır önce, ortalama insan ömrünün 40 yıl olduğunu, basit bir kemik kırılması, iltihaplı bir diş, paslı bir çivi, boğazda meydana gelebilecek sıradan bir enfeksiyon, sivrisinek ısırığı, farelerden bulaşacak hastalıklar gibi, günümüzde sıradan sayılacak rahatsızlıklar için, çok büyük bir ihtimalle öleceğimi bilmek, geçmişe ait hevesimi törpülüyor.
sadece hastalıklar mı? hayatın rutini haline gelen kıtlıklar? gerçi kıtlık günümüzde de, dünyanın belli kesimlerini etkisi altında tutmaya devam ediyor ancak, günümüzde yaşanan kıtlıkların temel sebebi, gelir adaletsizliği. dünya nüfusu, geçen yüzyıla göre inanılmaz oranda artmış olsa da, üretilen yiyeceğin nüfusa yetmemesi durumu yok. dünyanın bir tarafında (mesela türkiye'de) günde milyonlarca ekmek çöpe atılırken, başka bir tarafında (mesela etiyopya) çocuklar yetersiz beslenme yüzünden ölüyor.
tekrar geçmişe dönelim. başta da söylemiştim. toplumlar da evrim geçirir diye. çok uzak değil. bundan sadece birkaç asır önce, dünyanın hemen hemen tamamında, idam cezası her an, herkesin karşı karşıya kalabileceği, günümüz şartlarına göre düşünüldüğünde, 'gözünün üstünde kaşın var' denebilecek gerekçelerle uygulanan bir cezalandırma yöntemiydi. günümüzün aksine, şimdi idam ya da müebbet gerektirebilecek kimi suçlar ise, geçmişte daha hafif cezalarla geçiştirilebiliyordu.
hani diyelim ki, 16. asırda afrika'da dünyaya geldiniz ve sömürgeci korsanlar, kabilenizin tamamını gemilere doldurup avrupa ve amerika'daki zenginlere sizi köle olarak sattı. sahibiniz sizi öldürebilirdi, tecavüz edebilirdi, sakat bırakabilirdi, çocuğunuzu öldürebilirdi, eşinize ya da kızınıza tecavüz edebilirdi ve bunların hiçbiri için kayda değer bir ceza almazdı.
bir dakika, 'ohh iyi ki afrika'da doğmamışım' diyerek kurtulamazsınız bundan. köle olmak için illa afrika'da doğmanıza gerek yoktu. mensubu olduğunuz devlet, bir savaşa girip de kaybederse, eğer savaşın kazananı sizleri öldürmezse en iyi ihtimalle yine köle olacaktınız. sadece siz değil. eşiniz ve çocuklarınız da...
braveheart filmini çoğunuz seyretmişsinizdir. hani filmin sonlarına doğru, mel gibson'u halkın gözü önünde öldürüyorlar. ölüm sahnesini hatırlıyor musunuz? bizim elemanın karnını yarıp iç organlarını dışarı çıkarıyorlar. ne korkunç bir ölüm şekli değil mi?
eğer o dönemde yaşıyor olsaydınız, iç organlarınızın dışarı çıkarılması için, illa krala ayaklanmanıza gerek yoktu. ölüm cezalarının neredeyse tamamı işkence içeren yöntemlerle gerçekleştiriliyordu. 'canım etliye sütlüye karışmazdım. kimse de benle uğraşmazdı.' diyorsanız çok iyimsersiniz. her an, herhangi bir sebeple suçlanabilirdiniz (büyücülük, hırsızlık, zina, isyan, vergi vermeme vs.) ve o zamanki kanunlar gereği, iddia sahibi iddiasını ispatla yükümlü değildi. suçlanan, suçsuzluğunu ispatla yükümlüydü. yani biri sizi zinayla suçladıysa, o bunu ispatlamak zorunda değildi. siz yapmadığınızı ispatlamak zorundaydınız.
'ne varsa atalarımızda varmış.ben de gider osmanlı'da falan yaşardım.' dediyseniz, üzgünüm ama yine hayal kırıklığına uğrayacaksınız. benzer işkenceler ve keyfi uygulamalar ne yazık ki osmanlı'da da vardı. hatta, yeni ve yaratıcı işkence yöntemleri bulmak, bir çeşit bilim dalıydı osmanlı'da. hele de köylüyseniz ayvayı yediniz. çalışmak, ağır vergiler vermek, bitmeyen savaşlarda askerlik yapmak dışında çok da fazla bir şansınız yoktu. ya da yörükler gibi, osmanlı'ya bulaşmamak için, kuş uçmaz kervan geçmez dağ başlarında yaşayıp, devletin sizi bulmaması için göçer bir hayat sürdürecektiniz.
'valla neme lazım. ben de gider islam devleti'nde yaşardım.' demiş olabilirsiniz. bu konu biraz hassas olduğu için çok ayrıntıya girmek istemiyorum. ancak, yeterince meraklıysanız, abbasi ve emevi dönemini biraz daha okumanızı tavsiye ediyorum. hadi size bir ipucu. abbasiler devleti'nin en büyük köle ve cariye kaynağı, orta asya türkleriydi...
çin, japonya, rusya, avrupa... velhasılı kelam, bu barbarlıktan, bu şiddetten nasibini almayan coğrafya yok gibi neredeyse. bu noktada önemli bir şeyi de söylemek lazım. anlattıklarım, günümüz normlarına göre barbarlık. muhtemelen yaşandığı dönemde, sıradan uygulamalar olarak görülüyordu.
belki size komik gelecek ama, tarihçilerin değerlendirmelerine göre, yaşamakta olduğumuz devir, insanlık tarihinin en barışçıl dönemi.
aslında bütün mesele savaşlar ve hastalıklar da değil. yine muhtemelen şaşıracaksınız ama istatistiklere göre, insanların işledikleri bireysel suçlar da, büyük bir hızla azalma eğilimi gösteriyor. size basit bir istatistiki veri söyleyeyim: milattan önce yaşayan insanların %20si cinayetten ölüyormuş. yani her beş insandan biri öldürülüyormuş. 20. asırda bu oran %3e düşmüş. günümüzde ise, %1 civarındaymış ve düşme eğilimi gösteriyormuş. benzer şekilde tecavüz ve şiddet suçları da belirgin biçimde düşüyormuş. sadece suçlar değil, cezalar da benzer bir evrim geçiriyor. misal, 17. yüzyılda idam cezası alanların dörtte üçü bu cezayı adam öldürme dışında bir suçtan alıyormuş. günümüzde ise, adam öldürme dışındaki bir suça idam cezası verilme oranı %1in altına düşmüş...
buna benzer örnekleri sayfalarca artırmak mümkün. hayat standardı, eğitim düzeyi gibi, burada irdelenmeyen birçok farklı hususta, günümüzün geçmişten daha iyi olduğu tartışmasız. tabii tüm bu anlatılanların aksi yönünde argümanlar ileri sürmek de mümkün.
netice itibarıyla, ne kadar şikayet edersek edelim, dünyayı bir bütün olarak ele alırsak, genel olarak daha iyiye doğru bir ilerleme söz konusu.
günde üç öğün yemek yeme şansınız var mı?
eğer bu soruya 'evet' diyen şanslı azınlıktansanız, size enteresan bir bilgi vereyim. insanlık tarihi boyunca, günde üç öğün yemek yeme şansını elde edebilen insanların, tüm insanlara oranı %5miş. yani siz, insanlık tarihinde, işte bu %5lik şanslı azınlıktasınız.
ilginizi çekti mi? çektiyse buyrun yeni soruya:
bilinen insanlık tarihinde savaşsız ve çatışmasız geçen sürelerin toplamının ne kadar olduğunu biliyor musunuz?
bu soruya, tarihçilerin farklı cevapları var. kötümser tarihçiler, insanlık tarihinde çatışmasız geçen zamanın, toplamda 1 yılı bulmadığını iddia ediyorlar. iyimser tarihçiler ise, bu sürenin, toplam insanlık tarihinin %4,5luk bir süresi olduğunu iddia ediyorlar. iyimserlerin iddiasının doğru olduğunu kabul etsek bile, ortaya çıkan sonuç, insanlık tarihinin %95,5luk kısmının çatışma ve savaşlarla geçtiğini gösteriyor bize.
soruları sevdiyseniz, buyrun yenisi gelsin:
insanlık tarihi boyunca, insanların ölümüne neden olan en yaygın şey nedir?
'savaşlar' dediyseniz yanıldınız. cevap sivrisinekler olacaktı. sivrisineklerden bulaşan hastalıklar nedeniyle, savaşlarda ölen insanların toplamının onlarca katı kadar insan ölmüş insanlık tarihinde.
eğer araştırmayı ve okumayı seven bir kişiyseniz, yukarda sorduğum sorulara benzer içerikte, cevabını öğrendiğinizde çok şaşıracağınız onlarca soru bulabilirsiniz internette.
...
insan beyninin çalışma prensibi gereği, insan geçmişi her zaman içinde bulunduğu zamana göre daha iyi olarak algılar. zira, insan beyni kötü anıları unutmaya programlıdır. geçmişe ait anıların içinden iyi olanları hatırlamaya, kötü olanları unutmaya eğilimlidir. bu yüzden de, günümüzdeki insanlar da çocukluğunun şimdiki zamandan daha iyi olduğunu iddia eder, bundan yüzlerce yıl önce yaşayanlar da...
sümer tabletlerinde, 'gençlik çok bozuldu' diye şikayet içerikli bir ifade olduğunu biliyor muydunuz. yanisi şu ki, geçmişe özlem duymamız, insanlığın fırtatından kaynaklı bir durum.
ama acaba gerçekten öyle mi? büyük özlem duyduğumuz geçmiş, gerçekten de özlem duyulabilecek bir dönem miydi?
bu soruya cevap vermeden önce, bilmemiz gereken temel bir sosyolojik durum var. toplumlar da, tıpkı canlılar gibi evrim geçirir. bir biyolog olmadığım için, canlıların evriminin bütün canlılarda aynı hızla gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda tam anlamıyla bir bilgiye sahip değilim ancak, toplumların geçirdikleri evrimin, her toplumda farklı hızda olduğunu söyleyebilirim. kimi toplumlar, benzer konulardaki toplumsal evrimlerini diğerlerine göre daha hızlı gerçekleştirebilirken, kimi toplumlar bunu daha yavaş gerçekleştirirler. bunu tabii ki, o topluma ait dinamikler belirler. toplumun ahlaki, sosyolojik, dini, ekonomik, demografik ve tarihsel yapısı, evrimin hızını doğrudan belirleyen etmenlerdir...
bazen ben de düşünürüm: geçmişe dönüp orada yaşama imkanım olsa, hangi çağda, nerede yaşamak isterdim?
tabii bu soruya cevap verirken, hangi çağ olursa olsun, hangi lokasyon olursa olsun, bazı gerçekler aklıma gelir ve tüm hevesimi kırar.
iki asır önce, ortalama insan ömrünün 40 yıl olduğunu, basit bir kemik kırılması, iltihaplı bir diş, paslı bir çivi, boğazda meydana gelebilecek sıradan bir enfeksiyon, sivrisinek ısırığı, farelerden bulaşacak hastalıklar gibi, günümüzde sıradan sayılacak rahatsızlıklar için, çok büyük bir ihtimalle öleceğimi bilmek, geçmişe ait hevesimi törpülüyor.
sadece hastalıklar mı? hayatın rutini haline gelen kıtlıklar? gerçi kıtlık günümüzde de, dünyanın belli kesimlerini etkisi altında tutmaya devam ediyor ancak, günümüzde yaşanan kıtlıkların temel sebebi, gelir adaletsizliği. dünya nüfusu, geçen yüzyıla göre inanılmaz oranda artmış olsa da, üretilen yiyeceğin nüfusa yetmemesi durumu yok. dünyanın bir tarafında (mesela türkiye'de) günde milyonlarca ekmek çöpe atılırken, başka bir tarafında (mesela etiyopya) çocuklar yetersiz beslenme yüzünden ölüyor.
tekrar geçmişe dönelim. başta da söylemiştim. toplumlar da evrim geçirir diye. çok uzak değil. bundan sadece birkaç asır önce, dünyanın hemen hemen tamamında, idam cezası her an, herkesin karşı karşıya kalabileceği, günümüz şartlarına göre düşünüldüğünde, 'gözünün üstünde kaşın var' denebilecek gerekçelerle uygulanan bir cezalandırma yöntemiydi. günümüzün aksine, şimdi idam ya da müebbet gerektirebilecek kimi suçlar ise, geçmişte daha hafif cezalarla geçiştirilebiliyordu.
hani diyelim ki, 16. asırda afrika'da dünyaya geldiniz ve sömürgeci korsanlar, kabilenizin tamamını gemilere doldurup avrupa ve amerika'daki zenginlere sizi köle olarak sattı. sahibiniz sizi öldürebilirdi, tecavüz edebilirdi, sakat bırakabilirdi, çocuğunuzu öldürebilirdi, eşinize ya da kızınıza tecavüz edebilirdi ve bunların hiçbiri için kayda değer bir ceza almazdı.
bir dakika, 'ohh iyi ki afrika'da doğmamışım' diyerek kurtulamazsınız bundan. köle olmak için illa afrika'da doğmanıza gerek yoktu. mensubu olduğunuz devlet, bir savaşa girip de kaybederse, eğer savaşın kazananı sizleri öldürmezse en iyi ihtimalle yine köle olacaktınız. sadece siz değil. eşiniz ve çocuklarınız da...
braveheart filmini çoğunuz seyretmişsinizdir. hani filmin sonlarına doğru, mel gibson'u halkın gözü önünde öldürüyorlar. ölüm sahnesini hatırlıyor musunuz? bizim elemanın karnını yarıp iç organlarını dışarı çıkarıyorlar. ne korkunç bir ölüm şekli değil mi?
eğer o dönemde yaşıyor olsaydınız, iç organlarınızın dışarı çıkarılması için, illa krala ayaklanmanıza gerek yoktu. ölüm cezalarının neredeyse tamamı işkence içeren yöntemlerle gerçekleştiriliyordu. 'canım etliye sütlüye karışmazdım. kimse de benle uğraşmazdı.' diyorsanız çok iyimsersiniz. her an, herhangi bir sebeple suçlanabilirdiniz (büyücülük, hırsızlık, zina, isyan, vergi vermeme vs.) ve o zamanki kanunlar gereği, iddia sahibi iddiasını ispatla yükümlü değildi. suçlanan, suçsuzluğunu ispatla yükümlüydü. yani biri sizi zinayla suçladıysa, o bunu ispatlamak zorunda değildi. siz yapmadığınızı ispatlamak zorundaydınız.
'ne varsa atalarımızda varmış.ben de gider osmanlı'da falan yaşardım.' dediyseniz, üzgünüm ama yine hayal kırıklığına uğrayacaksınız. benzer işkenceler ve keyfi uygulamalar ne yazık ki osmanlı'da da vardı. hatta, yeni ve yaratıcı işkence yöntemleri bulmak, bir çeşit bilim dalıydı osmanlı'da. hele de köylüyseniz ayvayı yediniz. çalışmak, ağır vergiler vermek, bitmeyen savaşlarda askerlik yapmak dışında çok da fazla bir şansınız yoktu. ya da yörükler gibi, osmanlı'ya bulaşmamak için, kuş uçmaz kervan geçmez dağ başlarında yaşayıp, devletin sizi bulmaması için göçer bir hayat sürdürecektiniz.
'valla neme lazım. ben de gider islam devleti'nde yaşardım.' demiş olabilirsiniz. bu konu biraz hassas olduğu için çok ayrıntıya girmek istemiyorum. ancak, yeterince meraklıysanız, abbasi ve emevi dönemini biraz daha okumanızı tavsiye ediyorum. hadi size bir ipucu. abbasiler devleti'nin en büyük köle ve cariye kaynağı, orta asya türkleriydi...
çin, japonya, rusya, avrupa... velhasılı kelam, bu barbarlıktan, bu şiddetten nasibini almayan coğrafya yok gibi neredeyse. bu noktada önemli bir şeyi de söylemek lazım. anlattıklarım, günümüz normlarına göre barbarlık. muhtemelen yaşandığı dönemde, sıradan uygulamalar olarak görülüyordu.
belki size komik gelecek ama, tarihçilerin değerlendirmelerine göre, yaşamakta olduğumuz devir, insanlık tarihinin en barışçıl dönemi.
aslında bütün mesele savaşlar ve hastalıklar da değil. yine muhtemelen şaşıracaksınız ama istatistiklere göre, insanların işledikleri bireysel suçlar da, büyük bir hızla azalma eğilimi gösteriyor. size basit bir istatistiki veri söyleyeyim: milattan önce yaşayan insanların %20si cinayetten ölüyormuş. yani her beş insandan biri öldürülüyormuş. 20. asırda bu oran %3e düşmüş. günümüzde ise, %1 civarındaymış ve düşme eğilimi gösteriyormuş. benzer şekilde tecavüz ve şiddet suçları da belirgin biçimde düşüyormuş. sadece suçlar değil, cezalar da benzer bir evrim geçiriyor. misal, 17. yüzyılda idam cezası alanların dörtte üçü bu cezayı adam öldürme dışında bir suçtan alıyormuş. günümüzde ise, adam öldürme dışındaki bir suça idam cezası verilme oranı %1in altına düşmüş...
buna benzer örnekleri sayfalarca artırmak mümkün. hayat standardı, eğitim düzeyi gibi, burada irdelenmeyen birçok farklı hususta, günümüzün geçmişten daha iyi olduğu tartışmasız. tabii tüm bu anlatılanların aksi yönünde argümanlar ileri sürmek de mümkün.
netice itibarıyla, ne kadar şikayet edersek edelim, dünyayı bir bütün olarak ele alırsak, genel olarak daha iyiye doğru bir ilerleme söz konusu.
Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 20 uzman yardımcısı alacak.
Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan:
KAMU GÖZETİMİ MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
UZMAN YARDIMCILIĞI GİRİŞ SINAVI
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunda Genel İdare Hizmetleri sınıfında bulunan 8 ve 9 uncu derecelerde kadrolu Uzman Yardımcısı kadrolarında görevlendirilmek üzere başarı durumları dikkate alınarak (gbkz:20 kişilik aday personel) seçimi için giriş sınavı yapılacaktır.
SINAV BAŞVURU ŞARTLARI
Sınava Başvuruda Bulunacak Adayların;
1 - 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinde yer alan genel şartları taşıması,
2 - Üniversitelerin en az dört yıllık lisans eğitimi veren Hukuk, Siyasal Bilgiler, İktisat, İşletme, İktisadi ve İdari Bilimler ile Ticari Bilimler fakültelerinden veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurtiçindeki veya yurtdışındaki öğretim kurumlarından mezun olması,
3 - ÖSYM tarafından 5, 6 Temmuz 2014 veya 4, 5 Temmuz 2015 tarihlerinde yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavlarında KPSS P06, KPSS P106 veya KPSS P108 puan türlerinden herhangi birinden 75 ve üzeri puan almış olmak kaydıyla, başvuruda bulunanlardan en yüksek puanlı 400 kişi içerisinde bulunması, (Son sıradaki adaylarla aynı puana sahip olan adaylar da sınava kabul edilir),
4 - Yazılı sınavın yapıldığı yılın Ocak ayının birinci günü itibarıyla otuzbeş yaşını doldurmamış olması (1/1/1980 tarihinde veya bu tarihten sonra doğmuş olmak),
5 - Görevini devamlı olarak yapmaya engel bir durumunun olmaması, gerekmektedir.
BAŞVURU ŞEKLİ VE YERİ
Giriş sınavı, yazılı ve sözlü olmak üzere iki aşamalıdır.
Sınav başvuruları, 07/09/2015 tarihinde başlayıp 18/09/2015 tarihi mesai saati itibariyle sona erecektir.
Başvurular, elektronik ortamda "www.kgk.gov.tr" adresinde yer alan "Sınav Başvuru Formu"nun yapılan açıklamalar çerçevesinde doldurulması suretiyle yapılacaktır.
Başvuru formunun doldurulması ve iletilmesinin esasları, sınav giriş belgeleri ile sınava ilişkin tüm bilgileri içeren "Sınav Broşürü" Kurum resmi internet sitesinden (www.kgk.gov.tr) temin edilebilecektir.
YAZILI SINAV TARİHİ VE YERİ
Giriş sınavının yazılı bölümü 3 - 4 Ekim 2015 tarihlerinde sabah ve öğleden sonra iki oturum olmak üzere toplam dört oturumda Ankara'da yapılacaktır.
Giriş sınavının yazılı bölümüne katılmaya hak kazanan adaylar ile sınav yerleri, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu "www.kgk.gov.tr" internet sayfasında ve e-Devlet portalında yazılı sınavdan en az 10 gün önce ilan edilecektir.
Sınav yeri adresi sınav giriş belgesinde belirtilecektir. Sınava katılmaya hak kazandığı açıklanan adaylar, belirtilen internet adresinde yer alacak olan bölüme vatandaşlık numaralarını girmek suretiyle erişebilecekleri sınav giriş belgelerinin bir çıktısını alacaklardır. Sınavda, çıktısını almış oldukları bu giriş belgesiyle birlikte kimlik tespitini sağlamak üzere vatandaşlık numaralarını içeren nüfus cüzdanı veya sürücü belgesini yanlarında bulundurmaları gerekmektedir.
Sınav yeri ve/veya tarihinin değiştirilmesi halinde durum, Kurumun internet adresinde ilan edilir. Bu ilan tebligat hükmündedir.
YAZILI SINAV ŞEKLİ VE KONULARI
Uzman Yardımcılığı Giriş Sınavı yazılı bölümü;
Muhasebe, Hukuk, Maliye ve İktisat-İşletme konularından klasik sınav şeklinde her gün sabah ve öğleden sonra iki oturum olmak üzere toplam dört oturumda gerçekleştirilecek olup, sınav konuları şöyledir:
a) İktisat ve İşletme Grubu: Mikro ve Makro İktisat, Uluslararası İktisat, Para ve Banka, Türkiye Ekonomisi, Kalkınma İktisadı, İstatistik ve Ekonometri (Genel bilgiler), İşletme İktisadı, İşletme Yönetimi ve Politikaları, İşletme Finansmanı, Pazarlama.
b) Maliye Grubu: Maliye Teorisi, Kamu Maliyesi, Maliye Politikası, Bütçe, Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi
c) Hukuk Grubu: Anayasa Hukuku, İdare Hukuku, Borçlar Hukuku, Medeni Hukuk (Başlangıç-Kişiler Hukuku-Eşya Hukuku), Ticaret Hukuku (Başlangıç-Ticari İşletme-Ticaret Şirketleri-Kıymetli Evrak).
d) Muhasebe Grubu: Genel Muhasebe, Maliyet Muhasebesi, Mali Tablolar Analizi, Genel Matematik ve Ticari Hesap.
Yukarıda alanlar itibarıyla belirtilen konu grupları, yazılı sınavın genel çerçevesini belirlemekte olup, her konu grubunda yer alan konuların tamamından soru sorulacağı anlamına gelmemektedir.
DEĞERLENDİRME
Yazılı Sınavın Değerlendirmesi
Yukarıda belirtilen yazılı sınava ilişkin dört ana sınav grubunun her biri için 100 puan üzerinden değerlendirme yapılacaktır. Sınavda başarılı sayılmak için, bu grupların her birinden en az yarısı kadar not alınması ve alınan notların aritmetik ortalamasının 70'den aşağı olmaması zorunludur.
Yazılı sınav sonucunda 70 puandan az olmamak üzere, en yüksek puandan başlanarak atama yapılacak kadro sayısının dört katına kadar aday sözlü sınava çağrılacaktır. Dolayısıyla yazılı sınavdan 70 ve üzeri puan almak adayın mutlaka sözlü sınava çağrılacağı anlamına gelmemektedir. Ayrıca son sıradaki adayla eşit puanı alan adaylar da sözlü sınava çağrılır.
Yazılı sınavda başarılı olamayanlar sözlü sınava alınmayacaktır.
Sözlü sınav yeri ve tarihi, "http://www.kgk.gov.tr" internet adresinde ilan edilmek suretiyle duyurulacaktır.
Sözlü Sınavın Değerlendirilmesi
Sözlü sınav adayların;
- Sınav konularına ilişkin bilgi düzeyi,
- Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücü,
- Liyakati, temsil kabiliyeti, davranış ve tepkilerinin mesleğe uygunluğu,
- Özgüveni, ikna kabiliyeti ve inandırıcılığı,
- Genel yetenek ve genel kültürü,
- Bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı, yönlerinden değerlendirilmesi ve her birine ayrı ayrı puan verilmesi suretiyle gerçekleştirilir.
Sözlü sınavda başarılı sayılmak için komisyon başkan ve üyelerinin 100 tam puan üzerinden verdikleri puanların aritmetik ortalamasının en az 70 olması gerekmektedir.
Giriş sınav puanı, sözlü sınavda başarılı olan adayların sözlü puanı ile yazılı sınav puanının aritmetik ortalamasıdır.
Adayların giriş sınavı puanının eşit olması halinde, yazılı puanı yüksek olan adaya öncelik tanınır.
SINAV SONUÇLARININ DUYURULMASI VE İTİRAZ
Sınav Komisyonunca başarı puanı en yüksek olan adaydan başlanarak, en fazla giriş sınavı duyurusunda belirtilen uzman yardımcısı kadro sayısı kadar asil aday belirlenir. Yapılan sınavlarda başarılı olmak şartıyla, giriş sınavı duyurusunda belirtilen uzman yardımcısı kadro sayısının yarısını geçmemek üzere Sınav Komisyonu tarafından yedek aday isimleri de belirlenir.
Sınavı asil ve yedek olarak kazananların isimleri Kurumda uygun yerlere asılmak ve "http://www.kgk.gov.tr" internet adresinde ilan edilmek suretiyle duyurulacaktır.
Ayrıca, asil ve yedek listelerde yer alan adaylara sonuç yazı ile bildirilecektir.
Yazılı ve sözlü sınav sonuçlarına, sonuçların açıklanmasından itibaren yedi gün içerisinde Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunda olacak şekilde yazılı olarak itiraz edilebilir. İtiraz bu sürenin bitiminden itibaren, sınav komisyonu tarafından en geç beş iş günü içinde değerlendirilerek sonucu ilgiliye bildirilecektir.
DİĞER HUSUSLAR
a) Adayların, sınavda sınav giriş belgesini ve ayrıca sınavda kimlik tespitinde kullanılmak üzere nüfus cüzdanını veya sürücü belgesini yanında bulundurmaları gerekmektedir.
b) Sınavı kazananlardan gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenlerin sınavları geçersiz sayılarak atamaları yapılmaz. Bu şekilde atamaları yapılmış olsa dahi atamaları iptal edilir ve bunlar hiçbir hak talep edemezler.
c) Gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu veya belge verdiği tespit edilenler hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanmak üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulacaktır.
İlan olunur.
Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan:
KAMU GÖZETİMİ MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
UZMAN YARDIMCILIĞI GİRİŞ SINAVI
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunda Genel İdare Hizmetleri sınıfında bulunan 8 ve 9 uncu derecelerde kadrolu Uzman Yardımcısı kadrolarında görevlendirilmek üzere başarı durumları dikkate alınarak (gbkz:20 kişilik aday personel) seçimi için giriş sınavı yapılacaktır.
SINAV BAŞVURU ŞARTLARI
Sınava Başvuruda Bulunacak Adayların;
1 - 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinde yer alan genel şartları taşıması,
2 - Üniversitelerin en az dört yıllık lisans eğitimi veren Hukuk, Siyasal Bilgiler, İktisat, İşletme, İktisadi ve İdari Bilimler ile Ticari Bilimler fakültelerinden veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurtiçindeki veya yurtdışındaki öğretim kurumlarından mezun olması,
3 - ÖSYM tarafından 5, 6 Temmuz 2014 veya 4, 5 Temmuz 2015 tarihlerinde yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavlarında KPSS P06, KPSS P106 veya KPSS P108 puan türlerinden herhangi birinden 75 ve üzeri puan almış olmak kaydıyla, başvuruda bulunanlardan en yüksek puanlı 400 kişi içerisinde bulunması, (Son sıradaki adaylarla aynı puana sahip olan adaylar da sınava kabul edilir),
4 - Yazılı sınavın yapıldığı yılın Ocak ayının birinci günü itibarıyla otuzbeş yaşını doldurmamış olması (1/1/1980 tarihinde veya bu tarihten sonra doğmuş olmak),
5 - Görevini devamlı olarak yapmaya engel bir durumunun olmaması, gerekmektedir.
BAŞVURU ŞEKLİ VE YERİ
Giriş sınavı, yazılı ve sözlü olmak üzere iki aşamalıdır.
Sınav başvuruları, 07/09/2015 tarihinde başlayıp 18/09/2015 tarihi mesai saati itibariyle sona erecektir.
Başvurular, elektronik ortamda "www.kgk.gov.tr" adresinde yer alan "Sınav Başvuru Formu"nun yapılan açıklamalar çerçevesinde doldurulması suretiyle yapılacaktır.
Başvuru formunun doldurulması ve iletilmesinin esasları, sınav giriş belgeleri ile sınava ilişkin tüm bilgileri içeren "Sınav Broşürü" Kurum resmi internet sitesinden (www.kgk.gov.tr) temin edilebilecektir.
YAZILI SINAV TARİHİ VE YERİ
Giriş sınavının yazılı bölümü 3 - 4 Ekim 2015 tarihlerinde sabah ve öğleden sonra iki oturum olmak üzere toplam dört oturumda Ankara'da yapılacaktır.
Giriş sınavının yazılı bölümüne katılmaya hak kazanan adaylar ile sınav yerleri, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu "www.kgk.gov.tr" internet sayfasında ve e-Devlet portalında yazılı sınavdan en az 10 gün önce ilan edilecektir.
Sınav yeri adresi sınav giriş belgesinde belirtilecektir. Sınava katılmaya hak kazandığı açıklanan adaylar, belirtilen internet adresinde yer alacak olan bölüme vatandaşlık numaralarını girmek suretiyle erişebilecekleri sınav giriş belgelerinin bir çıktısını alacaklardır. Sınavda, çıktısını almış oldukları bu giriş belgesiyle birlikte kimlik tespitini sağlamak üzere vatandaşlık numaralarını içeren nüfus cüzdanı veya sürücü belgesini yanlarında bulundurmaları gerekmektedir.
Sınav yeri ve/veya tarihinin değiştirilmesi halinde durum, Kurumun internet adresinde ilan edilir. Bu ilan tebligat hükmündedir.
YAZILI SINAV ŞEKLİ VE KONULARI
Uzman Yardımcılığı Giriş Sınavı yazılı bölümü;
Muhasebe, Hukuk, Maliye ve İktisat-İşletme konularından klasik sınav şeklinde her gün sabah ve öğleden sonra iki oturum olmak üzere toplam dört oturumda gerçekleştirilecek olup, sınav konuları şöyledir:
a) İktisat ve İşletme Grubu: Mikro ve Makro İktisat, Uluslararası İktisat, Para ve Banka, Türkiye Ekonomisi, Kalkınma İktisadı, İstatistik ve Ekonometri (Genel bilgiler), İşletme İktisadı, İşletme Yönetimi ve Politikaları, İşletme Finansmanı, Pazarlama.
b) Maliye Grubu: Maliye Teorisi, Kamu Maliyesi, Maliye Politikası, Bütçe, Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi
c) Hukuk Grubu: Anayasa Hukuku, İdare Hukuku, Borçlar Hukuku, Medeni Hukuk (Başlangıç-Kişiler Hukuku-Eşya Hukuku), Ticaret Hukuku (Başlangıç-Ticari İşletme-Ticaret Şirketleri-Kıymetli Evrak).
d) Muhasebe Grubu: Genel Muhasebe, Maliyet Muhasebesi, Mali Tablolar Analizi, Genel Matematik ve Ticari Hesap.
Yukarıda alanlar itibarıyla belirtilen konu grupları, yazılı sınavın genel çerçevesini belirlemekte olup, her konu grubunda yer alan konuların tamamından soru sorulacağı anlamına gelmemektedir.
DEĞERLENDİRME
Yazılı Sınavın Değerlendirmesi
Yukarıda belirtilen yazılı sınava ilişkin dört ana sınav grubunun her biri için 100 puan üzerinden değerlendirme yapılacaktır. Sınavda başarılı sayılmak için, bu grupların her birinden en az yarısı kadar not alınması ve alınan notların aritmetik ortalamasının 70'den aşağı olmaması zorunludur.
Yazılı sınav sonucunda 70 puandan az olmamak üzere, en yüksek puandan başlanarak atama yapılacak kadro sayısının dört katına kadar aday sözlü sınava çağrılacaktır. Dolayısıyla yazılı sınavdan 70 ve üzeri puan almak adayın mutlaka sözlü sınava çağrılacağı anlamına gelmemektedir. Ayrıca son sıradaki adayla eşit puanı alan adaylar da sözlü sınava çağrılır.
Yazılı sınavda başarılı olamayanlar sözlü sınava alınmayacaktır.
Sözlü sınav yeri ve tarihi, "http://www.kgk.gov.tr" internet adresinde ilan edilmek suretiyle duyurulacaktır.
Sözlü Sınavın Değerlendirilmesi
Sözlü sınav adayların;
- Sınav konularına ilişkin bilgi düzeyi,
- Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücü,
- Liyakati, temsil kabiliyeti, davranış ve tepkilerinin mesleğe uygunluğu,
- Özgüveni, ikna kabiliyeti ve inandırıcılığı,
- Genel yetenek ve genel kültürü,
- Bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı, yönlerinden değerlendirilmesi ve her birine ayrı ayrı puan verilmesi suretiyle gerçekleştirilir.
Sözlü sınavda başarılı sayılmak için komisyon başkan ve üyelerinin 100 tam puan üzerinden verdikleri puanların aritmetik ortalamasının en az 70 olması gerekmektedir.
Giriş sınav puanı, sözlü sınavda başarılı olan adayların sözlü puanı ile yazılı sınav puanının aritmetik ortalamasıdır.
Adayların giriş sınavı puanının eşit olması halinde, yazılı puanı yüksek olan adaya öncelik tanınır.
SINAV SONUÇLARININ DUYURULMASI VE İTİRAZ
Sınav Komisyonunca başarı puanı en yüksek olan adaydan başlanarak, en fazla giriş sınavı duyurusunda belirtilen uzman yardımcısı kadro sayısı kadar asil aday belirlenir. Yapılan sınavlarda başarılı olmak şartıyla, giriş sınavı duyurusunda belirtilen uzman yardımcısı kadro sayısının yarısını geçmemek üzere Sınav Komisyonu tarafından yedek aday isimleri de belirlenir.
Sınavı asil ve yedek olarak kazananların isimleri Kurumda uygun yerlere asılmak ve "http://www.kgk.gov.tr" internet adresinde ilan edilmek suretiyle duyurulacaktır.
Ayrıca, asil ve yedek listelerde yer alan adaylara sonuç yazı ile bildirilecektir.
Yazılı ve sözlü sınav sonuçlarına, sonuçların açıklanmasından itibaren yedi gün içerisinde Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunda olacak şekilde yazılı olarak itiraz edilebilir. İtiraz bu sürenin bitiminden itibaren, sınav komisyonu tarafından en geç beş iş günü içinde değerlendirilerek sonucu ilgiliye bildirilecektir.
DİĞER HUSUSLAR
a) Adayların, sınavda sınav giriş belgesini ve ayrıca sınavda kimlik tespitinde kullanılmak üzere nüfus cüzdanını veya sürücü belgesini yanında bulundurmaları gerekmektedir.
b) Sınavı kazananlardan gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenlerin sınavları geçersiz sayılarak atamaları yapılmaz. Bu şekilde atamaları yapılmış olsa dahi atamaları iptal edilir ve bunlar hiçbir hak talep edemezler.
c) Gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu veya belge verdiği tespit edilenler hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanmak üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulacaktır.
İlan olunur.
Öncelikli olarak Osmanlı dönemindeki anlamına bakalım... Kara ordusunda görevli askeri birliğin adı... Delilerden oluşan süvari birlik üstün cesaretleri nedeniyle korkusuzca düşmana atılır. Klavuz ve rehber özelliğindeki bu askerlere deli denilmesinin nedeni gönüllü 20-25 yaş arası gençlerden oluşması ve en ön safta çarpışması.
Kısaca yiğit, cesur, delice hareket eden çocuk anlamında.
Diğer anlamına bakarsak;
Koyunlarda ve danalarda görülen tehlikeli bir hastalık.
Kısaca yiğit, cesur, delice hareket eden çocuk anlamında.
Diğer anlamına bakarsak;
Koyunlarda ve danalarda görülen tehlikeli bir hastalık.
bir yere, bir insana ya da bir duyguya alışmak. az az benimsemek. tanıdık gelmesi ve yabancı olmaması. anlamlı bir şeylerin ilk adımı.
10 numara beş yıldız diye tamamlanan onay cümlesi.
(bkz: yazarlarımızın günlük hayattaki onay cümleleri)
(bkz: yazarlarımızın günlük hayattaki onay cümleleri)
atatürk'ün hayatını bir şarapnel parçasından kurtaran, sırf bu yüzden bile sevebileceğim saat türü.
şöyle bir voledir. Ama ne vole bee.
\"Çocuklar ırk ve din bilmezler, insan ayrımı yapmazlar, ölçütleri Sevgidir. Nefreti büyüklerden öğrenirler.\"
mehmet akif ersoy'un güzel mi güzel şiirlerinden birisi. cumhurbaşkanımız recep tayyip erdoğan'ın 10 ay hapiste yatmasına neden olmuş şiirdir ayrıca.
bir insan şiir okudu diye neden yargılanır? bu zulümleri de gördü bu ülkem...
Edit: 10 ay kelimesini 10 yıl diye yazmışım hataen. 10 ay hapis cezasına çarptırılmış, sonra çeşitli para cezalarına çevrilmiş, en sonunda 4 ay yatıp çıkmıştır. Şiire gelince, ister ziya Gökalp ister mehmet Akif şiiri olsun, yine de Erdoğan'ın hapiste yatmasına haklılık payı çıkarmaz şiir okunması, dediğim durum
bir insan şiir okudu diye neden yargılanır? bu zulümleri de gördü bu ülkem...
Edit: 10 ay kelimesini 10 yıl diye yazmışım hataen. 10 ay hapis cezasına çarptırılmış, sonra çeşitli para cezalarına çevrilmiş, en sonunda 4 ay yatıp çıkmıştır. Şiire gelince, ister ziya Gökalp ister mehmet Akif şiiri olsun, yine de Erdoğan'ın hapiste yatmasına haklılık payı çıkarmaz şiir okunması, dediğim durum
Önceki öğrenilenlerin yeni öğrenmeleri etkilemesine transfer denir.
Aptal, sersem, ahmak.
üst üste 2 3 kişiden duyunca benim de benzetildiğim bir ünlü varmış be dedim. (^^)
özlem conker. (((^^^^)))
özlem conker. (((^^^^)))
(c)
Mikroekonomi açısından bireylerin, makro-ekonomi açısından bütün toplumun belirli bir dönem içinde tüketim amaçlı olarak yaptığı harcamalardır. Ekmek gibi hemen tüketilebilen maddelere yapılan harcamaların yanı sıra otomobil, buzdolabı, televizyon gibi hemen tüketilemeyecek olan dayanıklı tüketim maddelerine yapılan harcamalar da tüketim harcamalarıdır.
Mikroekonomi açısından bireylerin, makro-ekonomi açısından bütün toplumun belirli bir dönem içinde tüketim amaçlı olarak yaptığı harcamalardır. Ekmek gibi hemen tüketilebilen maddelere yapılan harcamaların yanı sıra otomobil, buzdolabı, televizyon gibi hemen tüketilemeyecek olan dayanıklı tüketim maddelerine yapılan harcamalar da tüketim harcamalarıdır.
En sevdiğim pasta.
Nereye gitsek, kıbrıs tatlısı, frambuazli trilece, tramisu gibi yapımı ve adları zor pastalar ikram ediyorlar. Halbuki ben en çok bisküvili pasta seviyorum.
Zevkim bile ucuz.
Nereye gitsek, kıbrıs tatlısı, frambuazli trilece, tramisu gibi yapımı ve adları zor pastalar ikram ediyorlar. Halbuki ben en çok bisküvili pasta seviyorum.
Zevkim bile ucuz.
modeline göre değişse de genelde kaba bir görünüme sahip olduğunu düşündüğüm gömlek.
temennim inşallah bir şey olmamıştır.
Antalya'nın Manavgat ilçesinde sivil eğitim uçağı düştü. Uçağın düştüğü olay yerine çok sayıda itfaiye ve sağlık ekibi sevk edildi.
Antalya'nın Manavgat ilçesinde sivil eğitim uçağı düştü. Uçağın düştüğü olay yerine çok sayıda itfaiye ve sağlık ekibi sevk edildi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?