13 kasım 2015 paris saint denis terör saldırısı

mödo
paris'in 7 ayrı noktasında, ağır silahlara ve bombalarla yapılan saldırılarda yapılan canlı bomba saldırılarında en az 140 kişinin hayatını kaybettiği; 80'i ağır 200'den fazla kişinin de yaraladığı belirtiliyor.
devlet başkanı holland, saldırının işid tarafından yapıldığını açıkladı ve bunun işid'in fransa'ya savaş ilanı olduğunu söyledi.

fransa'da ohal dönemi

saldırılar üzerine gece yarısı toplanan fransa hükümeti, tüm fransa'da olağanüstü hal ilan etti; sınırlarını kapattı!

böyle durumlarda yapıldığı gibi, fransa devlet başkanı holland'a başsağlığı mesajları yağıyor.
http://www.haber7.com/avrupa/haber/1656642-paris-saldirisiyla-ilgili-yeni-gelisme
celal
13 Kasım 2015'te Fransa’da kanlı terör hadisesi oldu. 130’a yakın insan öldü.

Öncelikle söylemek istiyorum, bu olayı yapan ve azmettirenlerin İslam’la, müslümanlıkla yakından, uzaktan en küçük alakaları olduğunu sanmıyorum. Delilim de şu ayettir:


“…Kim bir insanı (suçsuz yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de (suçsuz) bir insanı ölümden kurtarırsa, sanki bütün insanları ölümden kurtarmış gibidir!..” (Maide suresi, 32. ayet)


Müslüman sadece sulhün, barışın ve huzurun sembolüdür ve hep öyle olmalıdır. Bu sebeple hiçbir teröristin Müslüman olması mümkün olmadığı gibi, hakiki bir Müslümanın da terörist olması söz konusu olamaz.

İslam güzel ahlaktır. Peygamber Efendimiz SAV Mekke’nin fethine giderken ordunun güzergahını S şeklinde değiştiriyor. Sebebi ne biliyor musunuz?



Bir köpek yavrularını emziriyor. Haberi alan Efendimiz SAV, o köpeğin başına bir sahabiyi görevlendiriyor. Ve ordu sırf o köpeği rahatsız etmemek için yolunu değiştiriyor. (eş-Şâmî, Sübülü`l-hüda ve`r-reşâd, VII,51.)



​Savaşta bile çocuk, kadın, yaşlıları öldürmeyi, hatta ağaçlara zarar vermeyi yasaklayan İslam dini, nasıl olur da terörle özdeşleştiriliyor.




Evet ben onların ölülerine yas tutalım, demiyorum. Güya bu eylem Hz. Muhammed’i SAV korumak için yapılmış. Fakat islam barış, sevgi, hoşgörü dinidir.



Şimdi acizane öngörülerim şöyle:



*** Nefret, kin nefreti doğurur. Adamlar şimdi intikam alacaz diye, tüm Ortadoğuyu kan gölüne çevirebilirler. Binlerce masum müslüman kardeşimiz ölebilir.



*** Avrupa tamamen mültecilere kapılarını kapatabilir, açlık ve soğuğa terkedebilir.



*** Avrupa’da ve tüm dünyada müslümanlar toplumdan dışlanabilir, özellikle gurbetçilerimiz.



Allah aklımızı nefretle değil, basiretle kullanmamızı nasip etsin.


***





Sanıyorum bütün dünyanın toptan rehabiliteye ihtiyacı var, ben de dahil. Acizane bütün televizyon kanallarında dünya, bütün cazibesiyle kendine çekiyor.



Sosyal yaşantımızda da sinema, AVM, park, piknik, plaj, TV, internet ile dünya sevgisi o kadar içimize işlemiş ki..

Duyduğumuz vefat haberleri, kaybettiğimiz sevdiklerimiz bile bizi gaflet uykusundan uyandıramıyor. Bir süre sonra tekrar eski aktif sosyal hayatımıza dönüyoruz.



Baba veya annesini kaybettikten sonra bile tövbe edip namaza başlayan insana çok az rastladım.



Oysa hepimiz birgün öleceğimizi biliyoruz. Ama dünya sevgisi bunu unutturuyor.



İnsanlığın İftihar Tablosu, Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi Vesellem bir Hadis-i Şerif’lerinde şöyle buyuruyor:



“Lezzetleri kesip atan ölümü çokça anınız.” (Tirmizî)



Hz. Ömer’in şu meşhur kıssasını duymuşşunuzdur:



Halife Hazreti Ömer (r.a.) Hilâfeti zamanında belki birgün olur da bir haksızlık yaparım korkusuyla kendisine hergün ölümü hatırlatması için kendi kesesinden bir memur tutmuştu.



Bu memur hergün Halifenin yanına gelir: «Ölüm var ya Ömer!» der giderdi.

Hatta birçok kerre Hazreti Ömer, bu memuru gittiği yerlere yanında götürür, günde birkaç defa memur aynı kelimeyi tekrarlayarak Hazreti Ömer'e ölümü hatırlatırdı.

Yine bir gün memur Halifenin huzuruna çıkıp: «Ölüm var ya Ömer!..» diye ikaz ettikten sonra Hazreti Ömer:

— Artık seni bu vazifeden azlediyorum, dedi. Memur:

— Ya Ömer bu güzel huyundan vaz mı geçiyorsun? Halbuki sen bunu âdet haline getirmiştin. Seni bundan vazgeçiren cebeb nedir? diye sordu.

Hazreti Ömer (r.a.):

— Artık sakalıma ak düştü. Ölümü bana haber veren, şimdi her zaman benimle beraber olduğu için, senin ikazına lüzum kalmadı, buyurdu.


Eskiden mezarlıklar şehrin tam ortasına yaptırıldı ki, hergün önünden geçenler ibret alsın.



Sanırım 10-15 yıl önce bir tanıdığın babası ölmüştü. Cenaze için kasabalarına gittik.



Şehrin ortasındaki camide cenaze namazı kılındı. Sonra cenaze, birkaç kilometre ilerdeki mezarlığa kasaba sokaklarında kalabalığın omuzlarında götürüldü. Neden diye sordum.



Tüm esnaflar ve kasabalılar tabutu görsün, ölümü hatırlasın, birgün kendilerinin de o tabutta mezarlığa götürüleceğini düşünsünler, gaflete dalmasınlar diye, imiş…



Evet ölümü unuttuk, hiç ölmeyecek gibi yaşıyoruz. Kuzenim bu yüzden çok sık mezarlığa gidiyor ve ölmüş yakınlarını ziyaret ediyor…



Ölümü hatırlamak bizi dünyanın fani olduğunu unutturmayan bir ilaçtır.

Allah hepimizi Sırat-ı Müstakim’de sabit eylesin…

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol

tag heuer carrera womens price montblanc timewalker 2017 replica watches rolex oyster perpetual datejust made in hong kong vintage heuer chronograph replica watches hublot 992703 price panerai limited edition 2015 replica ladies watches ulysse nardin watches platinum brand watches for ladies uk replica watches belfort watch kickstarter breitling yellow face chrono uk replica watches