yapan karalamış olmuyor da dillendiren mi karalamış oluyor. ilginç.
Seyahat etmeyi seven insanlar için mükemmel bir uygulama.
Gittiğiniz yerleri kolayca kişiselleştirebiliyorsunuz.
Gittiğiniz yerleri kolayca kişiselleştirebiliyorsunuz.
mazota gelen zamlarla pek de cazibesi kalmamış olan arabalardır.
çocukların hiç bir şey öğrenemediği kurslardır. Sebebi kişilerin eğitimden çok anlamaması, çocukların ise çok kısıtlı sürede bilmedği bir dili öğrenmesidir.
abartılmamalıdır.
/gorseller/yukle/images/selfiee.png
aklımda ülkerin cikolatalı gofreti ile eşdeğer ürün. Küçüklüğüm de sürekli alındığı için (herhalde en ucuz oydu) biliniçaltında çikolata deyince hep o geliyor.
avrupa yakasında en çekindiğim semtlerden biridir. Hatta açık ara öyledir. kastamonu eşrafı yaygın olarak yaşar.
her daim yapmamız gerekendir. her daim ihtiyaçları var. su, yiyecek, sevgi, barınma ya da tedavi. elimizden geleni yapalım ve duyarlı olalım.
Ülkemizin, toplum düzeni, aile düzeni, ekonomik gelişim, teknolojik gelisim, daha iyi sağlık koşulları vs. kısacası her türlü menfaati için acilen reform yapması gereken bilim. Evet ilk olarak eğitimi bilim olarak görmeye başlamalıyız. Bugün inşaat, enerji neye yatırım yapıyorsak daha fazlasını eğitime yapmalıyız. Sadece mali olarak ciddi olarak zaman ayrılmalı yetkililerce. Acilen radikal değişiklikler gerekli. teog"u kaldır, lys de şu olsun falan meselesi değil. İşe öğretmenlerden başlamalı. Özel sektörde 1.300 tl'ye kamuda 3 bin tl'ye çalışılması gibi bir durum var buna devlet eliyle radikal müdahale gelmeli ve asgari ama daha yüksek maaş sartı koşulmalı. İhtiyaç fazlası eğitim fakülteleri kapatılmalı. Üniversiteye yerleşmede asgari puan şartı getirilmeli. 2023 'ü bekleyenler, alternatif hükümet bekleyenler hiç bi şey bizi bu sistemle kurtarmaz. Kimse okumuyor. Çocuğunu koleje gönderen aileler bile durumun farkında değiller, özenti çince eğitimi, çocuğum bugün tedtalks yapacak ile bitmez. sistem en aşağıdan en yukarıya çürümeye mahkum.
bir sait faik abasıyanık öyküsü ve şöyledir;
Yürüyordum. Yürüdükçe de açılıyordum. Evden kızgın çıkmıştım. Belki de tıraş bıçağına sinirlenmiştim. Olur, olur! Mutlak traş bıçağına sinirlenmiş olacağım.
Otların yeşil olması, denizin mavi olması, gökyüzünün bulutsuz olması, pekala bir meseledir. Kim demiş mesele değildir, diye? Budalalık! Ya yağmur yağsaydı? Ya otların yeşili mor, ya denizin mavisi kırmızı olsaydı? Olsaydı o zaman mesele olurdu, işte.
Çikolata renginde bir yaprak, çağla bademi renkli bir keçi gördüm. Birisi arkamdan:
-Hişt,dedi.
Dönüp baktım. Yolun kenarındaki daha boyunu posunu almamış taze devedikenleriyle karabaşlar erik lezzetinde bana baktılar. Dişlerim kamaştı. Yolda kimsecikler yoktu. Bir evin damını, uzakta uçan bir iki kuşu, yaprakların arasından denizi gördüm. Yoluma devam ederken:
-Hişt hişt, dedi.
Dönüp bakmak istedim. Belki de çok istediğim için dönüp bakamadım. Olabilir. Gökten bir kuş hişt hişt ederek geçmiştir. Arkamdan yılan, tosbağa, bir kirpi geçmiştir. Bir böcek vardır belki hişt hişt diyen.
Hişt! dedi yine.
Bu sefer belki de isteksizlikten dönüp baktım çalıların arasına birisi saklanıyormuş gibi geldi bana.
Yolun kenarına oturdum. Az ötemde bir eşek otluyor. Onun da rengi çağla bademi, ağzı, dişleri, kulakları boynu ne güzel. Otluyor. Otları adeta çatırdata çatırdata yiyor. Belki de bu çıtırtılı, çatırtılı sesi “hişt hişt” diye duymuşumdur. Eşeğin ot koparışının sesinden apayrı bir ses:
– Hişt hişt hişt, dedi.
Hani bazı kulağımızın dibinde çok tanıdığımız bir ses isminizi çağırıverir. Olur değil mi? Pek enderdir. Belki de kendi kafanızın içinden sizin sevdiğiniz, hatırladığınız bir ses, ses olmadan sizi çağırmıştır. Olabilir.
Birdenbire güneşi, buluta benzemez garip ve sarı bir sis kapladı. Bir kirli el, çağla bademi eşeğin sırtından bir kumaş çekip aldı. Her zamanki kül rengi, yer yer havı dökülmüş eski mantosunu giydirdi eşeğe.
Yola indim. İstediği kadar hişt desin. İsterse sahici sulu bir dost olsun. İsterse kimseler olmasın, kendi kendime kulağıma hişt hişt diyen bir divane olayım, ben, aldırmayacağım.
Belki bir kuştur. Belki tosbağadır. Belki bir kirpidir. Belki de yakın denizden seslenen bir balık, bir canavardır. Karabataktır. Mihalaki kuşudur.
İyisi mi ben kendim hişt hişt derim. O zaman tamamı tamamına pek hişt hişt seslenişine benzemeyen, benzemesin diye uğraştığım bir mırıldanmadır, tutturdum.
Birdenbire, önümde bir adamla bir kadın gördüm. Kalpazankaya yolunu sordular. Üstündesiniz dedim. Sanki yol hareket etti. Yürümediler. İki adımda benden uzaklaştılar. Koyunların arasına yüzükoyun uzanmış papazın oğlunu gördüm. Yüzünden aptal, çilli horoza benzer bir mahluk kalktı. Ağzının salyasını sildi. Kuzuyu bacaklarından tuttu. Kuzu ile yere yıkıldı. Kuzuyu burnundan öptü. Papazın oğlu çirkin, aptal, otuzbirli bir yüzle baktı. Şimdi bir çiçek tarlasında idim. Bana hişt hişt diyen mutlak bir kuştu. Vardır böyle kuşlar. Cık cık demezler de hişt hişt derler. Kuştu kuş.
Bir adam yer belliyordu. Belin demirine basıyor, kırmızıya çalan bir toprak altını, üste aktarıyordu.
– Merhaba hemşerim, dedi.
– Ooo! Merhaba! dedim.
Tekrar işine daldı. Hişt hişt, dedim. Aldırmadı. Bir daha hişt, dedim. Yine aldırmadı. Hızlı hızlı hişt hişt hişt!
-Buyur beğim, dedi.
-Bir şey söylemedim, dedim.
Küçük parmağını kulağına soktu. Kaşıdı. Çıkarıp parmağına baktı. Belin sapına siler gibi yaptı.
– Hişt hişt, dedim.
Yüzünü göğe kaldırdı. Kuşlara baktı. Denize baktı. Dönüp şüphe ile bana baktı.
– Bu sene enginarlar nasıl? Dedim.
– İyi değil, dedi.
– Baklayı ne zaman keseceksin?
– Daha ister, dedi.
Nefes alır gibi “hişt” dedim.
Yine şüphe ile denize, şüphe ile göğe, şüphe ile bana baktı.
– Kuşlar olmalı, dedim.
– Benim de kulağıma bir hışırtı gelir amma, dedi, ne taraftan gelir? Zati bu sırada şu kulağım ağırlaştı.
– Bir yıkatmalı, dedim, benim de geçenlerde ağırlaşmıştı…
– Yıkattın mı?
– Yıkatmadım, hacet kalmadı, doktora gittim. Alıverdi; pislikmiş.
– Çocuklar nasıl? diye sordum.
– İyiler, dedi. Dokuzdu sekiz kaldı. Biliyorsun dokuzuncusunun macerasını ya…
– Sus, sus, dedim. Yürekler acısı. Haydi allahaısmarladık!
– Haydi güle güle.
Biraz uzaklaşınca:
– Hişt hişt.
Bu sefer yakaladım. Bahçıvandı. Oydu oydu.
– Hadi hadi yakaladım bu sefer seni, dedim.
– Yok vallahi, dedi, vallahi daha kesmedim bakla, senden ne diye saklayayım, parasıyla değil mi?
– Sen değil misin hişt hişt diyen?
– Ben de duyarım bir ses, amma bulamam nereden gelir?
Nereden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin! Bir hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları.
Hişt hişt!
Hişt hişt!
Hişt hişt!
SAİT FAİK ABASIYANIK
(Bu öykü önce “31 Mart” adıyla yayımlanmıştır. Günümüzde Sait Faik’in bütün eserlerini yayımlamış olan Yapı Kredi Yayınları serisindeki, “Alemdağ’da Var Bir Yılan” kitabında yer almaktadır.)
Yürüyordum. Yürüdükçe de açılıyordum. Evden kızgın çıkmıştım. Belki de tıraş bıçağına sinirlenmiştim. Olur, olur! Mutlak traş bıçağına sinirlenmiş olacağım.
Otların yeşil olması, denizin mavi olması, gökyüzünün bulutsuz olması, pekala bir meseledir. Kim demiş mesele değildir, diye? Budalalık! Ya yağmur yağsaydı? Ya otların yeşili mor, ya denizin mavisi kırmızı olsaydı? Olsaydı o zaman mesele olurdu, işte.
Çikolata renginde bir yaprak, çağla bademi renkli bir keçi gördüm. Birisi arkamdan:
-Hişt,dedi.
Dönüp baktım. Yolun kenarındaki daha boyunu posunu almamış taze devedikenleriyle karabaşlar erik lezzetinde bana baktılar. Dişlerim kamaştı. Yolda kimsecikler yoktu. Bir evin damını, uzakta uçan bir iki kuşu, yaprakların arasından denizi gördüm. Yoluma devam ederken:
-Hişt hişt, dedi.
Dönüp bakmak istedim. Belki de çok istediğim için dönüp bakamadım. Olabilir. Gökten bir kuş hişt hişt ederek geçmiştir. Arkamdan yılan, tosbağa, bir kirpi geçmiştir. Bir böcek vardır belki hişt hişt diyen.
Hişt! dedi yine.
Bu sefer belki de isteksizlikten dönüp baktım çalıların arasına birisi saklanıyormuş gibi geldi bana.
Yolun kenarına oturdum. Az ötemde bir eşek otluyor. Onun da rengi çağla bademi, ağzı, dişleri, kulakları boynu ne güzel. Otluyor. Otları adeta çatırdata çatırdata yiyor. Belki de bu çıtırtılı, çatırtılı sesi “hişt hişt” diye duymuşumdur. Eşeğin ot koparışının sesinden apayrı bir ses:
– Hişt hişt hişt, dedi.
Hani bazı kulağımızın dibinde çok tanıdığımız bir ses isminizi çağırıverir. Olur değil mi? Pek enderdir. Belki de kendi kafanızın içinden sizin sevdiğiniz, hatırladığınız bir ses, ses olmadan sizi çağırmıştır. Olabilir.
Birdenbire güneşi, buluta benzemez garip ve sarı bir sis kapladı. Bir kirli el, çağla bademi eşeğin sırtından bir kumaş çekip aldı. Her zamanki kül rengi, yer yer havı dökülmüş eski mantosunu giydirdi eşeğe.
Yola indim. İstediği kadar hişt desin. İsterse sahici sulu bir dost olsun. İsterse kimseler olmasın, kendi kendime kulağıma hişt hişt diyen bir divane olayım, ben, aldırmayacağım.
Belki bir kuştur. Belki tosbağadır. Belki bir kirpidir. Belki de yakın denizden seslenen bir balık, bir canavardır. Karabataktır. Mihalaki kuşudur.
İyisi mi ben kendim hişt hişt derim. O zaman tamamı tamamına pek hişt hişt seslenişine benzemeyen, benzemesin diye uğraştığım bir mırıldanmadır, tutturdum.
Birdenbire, önümde bir adamla bir kadın gördüm. Kalpazankaya yolunu sordular. Üstündesiniz dedim. Sanki yol hareket etti. Yürümediler. İki adımda benden uzaklaştılar. Koyunların arasına yüzükoyun uzanmış papazın oğlunu gördüm. Yüzünden aptal, çilli horoza benzer bir mahluk kalktı. Ağzının salyasını sildi. Kuzuyu bacaklarından tuttu. Kuzu ile yere yıkıldı. Kuzuyu burnundan öptü. Papazın oğlu çirkin, aptal, otuzbirli bir yüzle baktı. Şimdi bir çiçek tarlasında idim. Bana hişt hişt diyen mutlak bir kuştu. Vardır böyle kuşlar. Cık cık demezler de hişt hişt derler. Kuştu kuş.
Bir adam yer belliyordu. Belin demirine basıyor, kırmızıya çalan bir toprak altını, üste aktarıyordu.
– Merhaba hemşerim, dedi.
– Ooo! Merhaba! dedim.
Tekrar işine daldı. Hişt hişt, dedim. Aldırmadı. Bir daha hişt, dedim. Yine aldırmadı. Hızlı hızlı hişt hişt hişt!
-Buyur beğim, dedi.
-Bir şey söylemedim, dedim.
Küçük parmağını kulağına soktu. Kaşıdı. Çıkarıp parmağına baktı. Belin sapına siler gibi yaptı.
– Hişt hişt, dedim.
Yüzünü göğe kaldırdı. Kuşlara baktı. Denize baktı. Dönüp şüphe ile bana baktı.
– Bu sene enginarlar nasıl? Dedim.
– İyi değil, dedi.
– Baklayı ne zaman keseceksin?
– Daha ister, dedi.
Nefes alır gibi “hişt” dedim.
Yine şüphe ile denize, şüphe ile göğe, şüphe ile bana baktı.
– Kuşlar olmalı, dedim.
– Benim de kulağıma bir hışırtı gelir amma, dedi, ne taraftan gelir? Zati bu sırada şu kulağım ağırlaştı.
– Bir yıkatmalı, dedim, benim de geçenlerde ağırlaşmıştı…
– Yıkattın mı?
– Yıkatmadım, hacet kalmadı, doktora gittim. Alıverdi; pislikmiş.
– Çocuklar nasıl? diye sordum.
– İyiler, dedi. Dokuzdu sekiz kaldı. Biliyorsun dokuzuncusunun macerasını ya…
– Sus, sus, dedim. Yürekler acısı. Haydi allahaısmarladık!
– Haydi güle güle.
Biraz uzaklaşınca:
– Hişt hişt.
Bu sefer yakaladım. Bahçıvandı. Oydu oydu.
– Hadi hadi yakaladım bu sefer seni, dedim.
– Yok vallahi, dedi, vallahi daha kesmedim bakla, senden ne diye saklayayım, parasıyla değil mi?
– Sen değil misin hişt hişt diyen?
– Ben de duyarım bir ses, amma bulamam nereden gelir?
Nereden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin! Bir hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları.
Hişt hişt!
Hişt hişt!
Hişt hişt!
SAİT FAİK ABASIYANIK
(Bu öykü önce “31 Mart” adıyla yayımlanmıştır. Günümüzde Sait Faik’in bütün eserlerini yayımlamış olan Yapı Kredi Yayınları serisindeki, “Alemdağ’da Var Bir Yılan” kitabında yer almaktadır.)
(bkz: selçuk yöntem)'in durumdan haberdar olduğunu düşünmüyorum. Kurgulanmış bir şey tamamen. Ayrıca bunu söylemek istemeyen kişi anlatmak istemiyorum deyip konuyu değiştirebilirdi ancak yapmadı ve acıklı hikayeyi herkese duyurmuş oldu. Artık herkes biliyor o bir ana okulu öğretmeni ve antalyada yaşıyor. Aslen denizlili burslarla okumuş ve çok başarılı.
Bir gün herkes meşhur olacak doğru. Bir günlüğüne de olsa.
Bir gün herkes meşhur olacak doğru. Bir günlüğüne de olsa.
playstation 5 (ps5), sony ınteractive entertainment tarafından geliştirilen bir video oyunu konsoludur. 2019 yılında playstation 4'ün ardılı olarak tanıtıldı. piyasaya sürülme tarihi 2020'nin sonları olarak planlanmıştır.
platform; biri playstation store'dan dijital oyun satışının yanı sıra kutulu oyun desteği ve oynatılabilir optik diskler için bir blu-ray uyumlu optik disk sürücü içeren klasik model, bir de optik disk sürücüden mahrum, oyunları internet bağlantısı üzerinden indirebileceğiniz "dijital versiyon" adında iki ana ürün çeşidine sahip.
pahalı da bir ürün. kol bile arıza yapsa anında servis çağırmak gerek. kendi başına müdahale ile çözülmesi mümkün olmayan hasarlar verilebilir.
http://ps5servisi.com
platform; biri playstation store'dan dijital oyun satışının yanı sıra kutulu oyun desteği ve oynatılabilir optik diskler için bir blu-ray uyumlu optik disk sürücü içeren klasik model, bir de optik disk sürücüden mahrum, oyunları internet bağlantısı üzerinden indirebileceğiniz "dijital versiyon" adında iki ana ürün çeşidine sahip.
pahalı da bir ürün. kol bile arıza yapsa anında servis çağırmak gerek. kendi başına müdahale ile çözülmesi mümkün olmayan hasarlar verilebilir.
http://ps5servisi.com
25 Ekim de sona ermesi gereken yaz saati uygulamasının 8 Kasım'a ertelenmesi sebebiyle;
-25 Ekim 2015 ile 8 Kasım arasındaki il vakitleri internet sitemiz de güncellenmiştir.
- Android, i phone ve Windows Phone 8 uygulamalarından Fazile Takvimi'ni kullananlar uyhulamayı kaldırıp tekrar indirmeleri gerekmektedir.
- Basılı takvimlerimizi kullananlar 25 Ekim ile 8 Kasım arasındaki vakitleri 1 saat ileri alarak kullanmaları gerekmektedir. Fazilet Takvimi
diye mesaj gönderek takvim.
-25 Ekim 2015 ile 8 Kasım arasındaki il vakitleri internet sitemiz de güncellenmiştir.
- Android, i phone ve Windows Phone 8 uygulamalarından Fazile Takvimi'ni kullananlar uyhulamayı kaldırıp tekrar indirmeleri gerekmektedir.
- Basılı takvimlerimizi kullananlar 25 Ekim ile 8 Kasım arasındaki vakitleri 1 saat ileri alarak kullanmaları gerekmektedir. Fazilet Takvimi
diye mesaj gönderek takvim.
KAFİYELER
Ne diye,
Bu şuna,
Şu, buna,
Kafiye?
Başa taş,
Aşa yaş,
Hey'e ney,
Tuhaf şey!
Kafiye
Mantığı,
O mantık!
Hediye
Sandığı,
Bu sandık!
O mantık,
Bu sandık-
ta sandık,
Ve yandık .
Ne yandık!
Hendese,
Kümese
Tıkılmak.
Hadise
Kırkayak.
Adese,
Oyuncak.
Vesvese,
Gökbayrak.
Ölümse,
Gel dese;
Tak, tak tak!
Mu-hak-kak!
Sorular
Sordular;
Neden çok,
Nasıl yok,
Niçin var?
Sanatsız
Papağan,
Neden çok;
Ve atsız
Kahraman,
Niçin yok?
Çok ve yok,
Yok ve çok,
Aç ve tok,
Tok ve aç;
Tut ve kaç!
Saklambaç.
Neden çok,
Nasıl yok,
Niçin var?
Niçin'i
Boğarken
Piçini,
Yatakta
Bastılar,
Şafakta
Astılar.
Ve derken:
Nasıl yok
Niçin var?
Bir varmış,
Bir yokmuş.
Karamış
Ve kokmuş
Dünyamız.
Rüyamız
Kapkara.
Manzara:
Gebeler
Döşeksiz.
Ebeler
Isteksiz.
Kubbeler
Desteksiz.
Habbeler
Süreksiz.
Türbeler
Meleksiz.
Tövbeler
Gerçeksiz.
Cübbeler
Yüreksiz.
Cezbeler
Şimşeksiz.
Izbeler
Emeksiz.
Heybeler
Ekmeksiz.
Kafiye,
Hikâye!
Dava tek:
Ölmemek!
Peygamber!
Ne haber?
Bir batan
Var: Vatan!
Kandil loş,
Ocak boş;
Ve dağ dağ
Elveda!
Gitme kal!
Nefes al!
Emir tez,
Bekletmez!
Ve o nur
Bulunur!
İşte iz!
Geliniz!
Toprak post,
ALLAH dost...
(gbkz:necip fazıl kısakürek)
Ne diye,
Bu şuna,
Şu, buna,
Kafiye?
Başa taş,
Aşa yaş,
Hey'e ney,
Tuhaf şey!
Kafiye
Mantığı,
O mantık!
Hediye
Sandığı,
Bu sandık!
O mantık,
Bu sandık-
ta sandık,
Ve yandık .
Ne yandık!
Hendese,
Kümese
Tıkılmak.
Hadise
Kırkayak.
Adese,
Oyuncak.
Vesvese,
Gökbayrak.
Ölümse,
Gel dese;
Tak, tak tak!
Mu-hak-kak!
Sorular
Sordular;
Neden çok,
Nasıl yok,
Niçin var?
Sanatsız
Papağan,
Neden çok;
Ve atsız
Kahraman,
Niçin yok?
Çok ve yok,
Yok ve çok,
Aç ve tok,
Tok ve aç;
Tut ve kaç!
Saklambaç.
Neden çok,
Nasıl yok,
Niçin var?
Niçin'i
Boğarken
Piçini,
Yatakta
Bastılar,
Şafakta
Astılar.
Ve derken:
Nasıl yok
Niçin var?
Bir varmış,
Bir yokmuş.
Karamış
Ve kokmuş
Dünyamız.
Rüyamız
Kapkara.
Manzara:
Gebeler
Döşeksiz.
Ebeler
Isteksiz.
Kubbeler
Desteksiz.
Habbeler
Süreksiz.
Türbeler
Meleksiz.
Tövbeler
Gerçeksiz.
Cübbeler
Yüreksiz.
Cezbeler
Şimşeksiz.
Izbeler
Emeksiz.
Heybeler
Ekmeksiz.
Kafiye,
Hikâye!
Dava tek:
Ölmemek!
Peygamber!
Ne haber?
Bir batan
Var: Vatan!
Kandil loş,
Ocak boş;
Ve dağ dağ
Elveda!
Gitme kal!
Nefes al!
Emir tez,
Bekletmez!
Ve o nur
Bulunur!
İşte iz!
Geliniz!
Toprak post,
ALLAH dost...
(gbkz:necip fazıl kısakürek)
Yazar Emrah Serbes, sosyal medya hesabı üzerinden geçtiğimiz hafta Aydın-İzmir otoyolunda meydana gelen ve bir baba-kızın yaşamını yitirdiği trafik kazasını üstlendi. '22.09.2017 tarihinde İzmir – Aydın otobanında meydana gelen kazanın sorumlusu benim' açıklamasında bulunan Serbes ekledi: 'Kendimi kaybettim ve bu şok nedeniyle olay anında kazayı üstlenemedim. Kazayı yanımda oturan arkadaşım Kenan Doğru üstlendi. Şu an suçsuz olduğu halde cezaevinde yatmaktadır. Savcılığa geldim ve kendim teslim oluyorum. Hayatını kaybedenleri geri getirmeyecek olsa da cezam neyse çekmeye hazırım.'
Emrah Serbes, bu açıklamayı yaptıktan sonra İzmir Torbalı Adliyesi'ne gelerek savcılığa teslim oldu. Serbes'in savcılıktaki işlemleri sürüyor...
'Ölen genç kız, bir çocuk, 16 yaşında. Hiçbir şey bir genç kızın hayatından daha değerli değildir'
Emrah Serbes, bu açıklamayı yaptıktan sonra İzmir Torbalı Adliyesi'ne gelerek savcılığa teslim oldu. Serbes'in savcılıktaki işlemleri sürüyor...
'Ölen genç kız, bir çocuk, 16 yaşında. Hiçbir şey bir genç kızın hayatından daha değerli değildir'
dil peyniri ile domatesin oldukça güzel lezzet karışımı kızartmadır. hafif ve pratiktir. baharata bile gerek kalmaz, tavadan daha bir keyiflidir.
başarılı bir başkan.
30 Mart 2014 Yerel Seçimleri'nde Milliyetçi Hareket Partisi'nin Germencik Belediye Başkanlığı'na aday gösterdiği Ümmet Akın %40.3'lük oy oranı ile sandıktan 1. çıkarak Germencik Belediye Başkanı seçildi.
30 Mart 2014 Yerel Seçimleri'nde Milliyetçi Hareket Partisi'nin Germencik Belediye Başkanlığı'na aday gösterdiği Ümmet Akın %40.3'lük oy oranı ile sandıktan 1. çıkarak Germencik Belediye Başkanı seçildi.
Psikoloji olarak pazar günü psikolojisi yaşatır. Yarın olsun istemezsiniz.
T.C.
BİRECİK BELEDİYE BAŞKANLIĞI
TAM ZAMANLI SÖZLEŞMELİ PERSONEL ALIM İLANI
5393 sayılı Belediye Kanununun 49.maddesi hükümlerine göre kadro karşılığı tam zamanlı sözleşmeli personel alınacaktır.
GİH (gbkz:Eğitmen) (gbkz:1 adet) Teknik Eğitim Fakültelerinin Makine Eğitimi Bölümünden mezun olmak.(Lisans) ♦Bilgisayar sertifikasına sahip olmak. Erkek
TH (gbkz:Harita ve Kadastro Teknikeri) (gbkz:1 adet) Üniversitelerin Harita ve Kadastro bölümünden mezun olmak(Önlisans)
♦Mesleki cihazları (nivo, totalstation, gps) kullanabilmek.
♦Mesleki Bilgisayar programlarını (netcad, Office) kullanabilmek.
♦Arazide çalışma engeli olmadığını belgelemek. Daha önce arazide çalışmış ise çalıştığını belgelemek.
♦ En az 5 yıllık B sınıfı Sürücü belgesine sahip olmak.
Erkek
BİRECİK BELEDİYE BAŞKANLIĞI
TAM ZAMANLI SÖZLEŞMELİ PERSONEL ALIM İLANI
5393 sayılı Belediye Kanununun 49.maddesi hükümlerine göre kadro karşılığı tam zamanlı sözleşmeli personel alınacaktır.
GİH (gbkz:Eğitmen) (gbkz:1 adet) Teknik Eğitim Fakültelerinin Makine Eğitimi Bölümünden mezun olmak.(Lisans) ♦Bilgisayar sertifikasına sahip olmak. Erkek
TH (gbkz:Harita ve Kadastro Teknikeri) (gbkz:1 adet) Üniversitelerin Harita ve Kadastro bölümünden mezun olmak(Önlisans)
♦Mesleki cihazları (nivo, totalstation, gps) kullanabilmek.
♦Mesleki Bilgisayar programlarını (netcad, Office) kullanabilmek.
♦Arazide çalışma engeli olmadığını belgelemek. Daha önce arazide çalışmış ise çalıştığını belgelemek.
♦ En az 5 yıllık B sınıfı Sürücü belgesine sahip olmak.
Erkek
(bkz: amin alayı)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?