yanılmıyorsam denizli yöresinde evlenmek isteyen genç babasının ayakkabısına çivi koyar. pilava kaşık saplamak da aynı görevi görür.
benim merak ettiğim bu çiviyi nasıl tahayyül ettiler.
genç düşündü:- babama evlenmek istediğimi söylemenin bir yolu olmalı
arkadaşı:- istiyorsan git konuş bence
g:olmaz daha ilginç bir yol olmalı, nesilden nesile aktarılsın, tüm babalara meydan okumalıyım
a: ayakkabısına çivi koymaya ne dersin kesin anlar
g: çok açık olacak ama bu hemen anlar.neyse başka çaremiz yok galiba koyalım
a: anlamazsa pilava kaşık sapla eşek değil ya...
az bilinen anadolu adetleri
yurdum insanının birbirine değer verdiğini göstermek yada belli bir duyguyu söylemek yerine davranışa dökmek için kullandığı örf, adet ve geleneklerdir. farklı yerlerde duyduğum, gördüğüm, yaşadığım bir kaç örnek şu şekilde sıralanabilir. bu gelenekler yöreden yöreye (tam tersi şekilde) değişiklik gösterebilir.
misafir geldiğinde hemen çay konulmaz. bi süre oturup sohbet edilmesi beklenir. hemen çay konulması çayınızı için de çabucak gidin anlamı taşır.
misafire sofrada tüm ekmek uzatılmaz, ekmek bölünüp de verilir. bunun anlamı ekmeğini paylaşmaktır. tüm ekmek dilenciye, yoksula, muhtaç kişiye verilir.
sofrada en büyük kişi yemeğe başlamadan başlanmaz.
sofrada misafir başlamadan yemeğe başlanmaz.( bazı yerlerde tam tersi ev sahibi başlanmadan başlanmaz)
misafire yemekten sonra hoşgeldiniz denir. çünkü ancak yemek yenildikten sonra o eve misafir olarak kabul edilmiştir.
bayramlarda ikran edilen şekeri almamak saygısızlık sayılır.
mırra (acı kahve) bekar biri tarafından ikram edilir eğer ikram edilen kişi bunu geri çevirirse bu kişinin tüm evlilik masraflarını karşılamayı kabul etmiş sayılır.
bir kaç gün yatılı olarak kalacak misafirin yatağı ev sahibi tarafından toplanmaz, toplanırsa misafirliğinizi bitirin de dönün anlamı taşır. (bazı yerlerde tam tersi bi şekilde yatağı toplamamak istenmediğine yorumlanır)
misafir geldiğinde hemen çay konulmaz. bi süre oturup sohbet edilmesi beklenir. hemen çay konulması çayınızı için de çabucak gidin anlamı taşır.
misafire sofrada tüm ekmek uzatılmaz, ekmek bölünüp de verilir. bunun anlamı ekmeğini paylaşmaktır. tüm ekmek dilenciye, yoksula, muhtaç kişiye verilir.
sofrada en büyük kişi yemeğe başlamadan başlanmaz.
sofrada misafir başlamadan yemeğe başlanmaz.( bazı yerlerde tam tersi ev sahibi başlanmadan başlanmaz)
misafire yemekten sonra hoşgeldiniz denir. çünkü ancak yemek yenildikten sonra o eve misafir olarak kabul edilmiştir.
bayramlarda ikran edilen şekeri almamak saygısızlık sayılır.
mırra (acı kahve) bekar biri tarafından ikram edilir eğer ikram edilen kişi bunu geri çevirirse bu kişinin tüm evlilik masraflarını karşılamayı kabul etmiş sayılır.
bir kaç gün yatılı olarak kalacak misafirin yatağı ev sahibi tarafından toplanmaz, toplanırsa misafirliğinizi bitirin de dönün anlamı taşır. (bazı yerlerde tam tersi bi şekilde yatağı toplamamak istenmediğine yorumlanır)
yeni bişeyler daha öğrendim.
iç anadolunun bazı yerlerinde düğünlerde yakın akrabaya ve çok yakın olan eşe dosta davetiye verilmezmiş. onlar düğün zaten bizim düğünümüz diye düşünürmüş, kendilerine davetiye verilmesi hakaret sayılırmış. bi garip geldi arkadaş nitekim benim memleketimde en yakınlarından bile olsan davetiye vermemek düğünde istenmediğine yorulur, küsülür, gidilmez o düğüne. yozgatlı, tokatlı ve sivaslı arkadaşlara burdan selam iletiyorum. aydınlandım.
bir diğer adetimiz ise konya taraflarından (en azından bana konyalı bi arkadaşım bizim orda böyle yapılır diyerek anlattı). evlilik çağına gelen erkeklerin anneleri, teyzeleri, halaları falan filan işte neyse ellerine erkeğin (vesikalık) fotoğrafını alarak kapı kapı gezerler, burda gelinlik kız var mı diye sorarlarmış. tanımadıkları bilmedikleri sokaklarda, mahallelerde bu şekilde dolaşırlarmış. (mother doe'nun eline vesilalık tutuşturup konya bileti alıyorum kendisine hemen(u::p) )
iç anadolunun bazı yerlerinde düğünlerde yakın akrabaya ve çok yakın olan eşe dosta davetiye verilmezmiş. onlar düğün zaten bizim düğünümüz diye düşünürmüş, kendilerine davetiye verilmesi hakaret sayılırmış. bi garip geldi arkadaş nitekim benim memleketimde en yakınlarından bile olsan davetiye vermemek düğünde istenmediğine yorulur, küsülür, gidilmez o düğüne. yozgatlı, tokatlı ve sivaslı arkadaşlara burdan selam iletiyorum. aydınlandım.
bir diğer adetimiz ise konya taraflarından (en azından bana konyalı bi arkadaşım bizim orda böyle yapılır diyerek anlattı). evlilik çağına gelen erkeklerin anneleri, teyzeleri, halaları falan filan işte neyse ellerine erkeğin (vesikalık) fotoğrafını alarak kapı kapı gezerler, burda gelinlik kız var mı diye sorarlarmış. tanımadıkları bilmedikleri sokaklarda, mahallelerde bu şekilde dolaşırlarmış. (mother doe'nun eline vesilalık tutuşturup konya bileti alıyorum kendisine hemen(u::p) )
"mırra (acı kahve) bekar biri tarafından ikram edilir eğer ikram edilen kişi bunu geri çevirirse bu kişinin tüm evlilik masraflarını karşılamayı kabul etmiş sayılır." bu nasıl bir ticaret zekasıdır, ağzım açık okudum. neyse ki şimdi okudum da haberim oldu, ilerde işimi yarar. (u:gülücük)
bazı yerlerde sofraya fazladan kaşık koymak "ben artık evlenmek istiyorum, eve yeni birisi gelsin" demek olur.
bazı yerlerde sofraya fazladan kaşık koymak "ben artık evlenmek istiyorum, eve yeni birisi gelsin" demek olur.
Misafirin ayakkabısı, ucu disari gelecek sekilde konulmaz. Konulursa bir an önce gidin anlamı tasirmis.
Doğrusu ayakkabinin, ayakkabı ucunun eve doğru gelecek şekilde konulmasiymis.
Doğrusu ayakkabinin, ayakkabı ucunun eve doğru gelecek şekilde konulmasiymis.
nesiller değiştikçe, bazı engeller nedeniyle aktarılamama tehlikesi yaşayan bir takım değerler.
- Gelinin damada şeker yedirmesi. Gelin evine ilk adımını atmadan eşine şeker yedirir ve tatlı-iyi geçimli bir hayatın başlangıcı diye kabul edilir.
- Gelinin damada şeker yedirmesi. Gelin evine ilk adımını atmadan eşine şeker yedirir ve tatlı-iyi geçimli bir hayatın başlangıcı diye kabul edilir.
evlenmek isteyen genç
Genç köyde ayakkabısının (gbkz:ökçel)erine basarak yürümeye başlar, evde kapılardan geçerken ayaklarını yere sürür.
Genç köyde ayakkabısının (gbkz:ökçel)erine basarak yürümeye başlar, evde kapılardan geçerken ayaklarını yere sürür.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?