Gezip görülen şehirler içerisine en güzel şehirdir istanbul. Bu hissiyatım bu şehrin asaletiyle alakalı birazda. Her şehrin bir ruhu var Londra’nın ruhu var, Berlin’in ruhu var, Paris’in ruhu var ancak İstanbul daha içten, daha bir sıcak kanlı ve samimi sanki.
Kafanızı çevirdiğiniz her yerde farklı bir tarihi görürsünüz. Koklarsınız İstanbul’u her saniyesinin tadını çıkarırsınız.
Belki boğaza karşı sıcak bir çay ikram ettiğinden, belki martı sesleri, trafik ve insan kalabalığının keşmekeşinden biraz daha fazla bir çekim gücüne sahip. İnsanı çağırmasını biliyor, bir Londra’dan bir Berlin’den daha güçlü çağırıyor. İstanbul farklı.
kültüreleri, medeniyetleri, her yaştan insanı, her türlü insanı kucaklıyor.
Belki bugüne kadar yüzlerce İstanbul fotoğrafı görmüş ve hepsini de ayrı ayrı sevmişizdir. Ama bu sefer, İstanbul’un herkesin ezbere bildiği ve tanıdığı sembollerini farklı bir açıdan fotoğraflayan Bektash Musa’ya rastladık.
Bektash Musa; Galata Kulesi’nden, tarihi İstanbul Üniversitesi kampüsüne kadar, İstanbul’un en bilinen yapılarının gece ve gündüz fotoğraflarını çekmiş. Üstelik bu fotoğrafları aynı açılardan çekerek birleştirmiş. Ortaya çıkan sonuç ise; iki güzel görüntünün bir araya gelişi…
[http://www.malayani.com/kategoriler/kultur/fotograf/istanbulun-gecesi-ve-gunduzu-tum-ihtisamiyla-ayni-karede/.html tık tık]
istanbul
Fatih Belediye Başkanı Demir, "İstanbul, tüm terör olaylarına rağmen 2016 yılında 111 ülkeden, 9,2 milyon turist tarafından ziyaret edilmiş ve ülkemizin en çok ziyaret edilen şehri olmuştur." dedi.
Taşı toprağı altın suyu bozuk şehir.
1960lar ve öncesinde marmarada kılıç balığı yaşarkene balıkçi motorlarının burnuna bir kalas uzatılır,kalasın üzerine yüzükoyun yatan zıpkıncı kılıç balığını avlardı.Kılıç balığının şişe geçirilerek pişirilmesi tercih edilirdi.
Betonun şehri var :@
Maalesef
Komik gelebilir ama ben bu şehre çok derin hisler besliyorum. Beraberken de aşkın yaşanacağını gösteriyor bana.
Nası özlemişim Nası özlemişim.
Nası özlemişim Nası özlemişim.
severek ayrıldığım sevgilim, içimi yakan kor, heyecanım, gülüm.
Yapılaşmadan nasibini almadan önce Acıbadem (1938)
Yapılaşmadan nasibini almadan önce Acıbadem (1938)
aynı zamanda mini bir basketbol oyununun adıdır. 2 ve 3 kişi ile oynanırdı. şut atılır ve sayı olmayıp yerden seken top tutulduğu yerden tekrar şut atarak oyun devam eder. sekmeden tutmak ya da 2. defa sekmesi şut hakkını kaybettirir. 1 adım kaymaya izin verilir. hiçbir yere değmeyen top eksi puana neden olur. döngü halinde az kişi ile oynanabilecek alternatif bir oyun.
oha ben bunu nasıl bilmiyormuşum be. gerçi tek basket oynayan kişi olunca biraz da normal oluyor durumlar ya neyse :))
(bkz: headis) bakmadan geçmeyiniz. :))
Köyün en güzel kızını en çirkin en serseriye vermiş gibi hissettiriyor insanları. Hepsini tanımam mümkün değil tabi ama çok pisler.
Yazık. Bizim buralarda da var hocam bu. Hastalık gibi bir şey.
Her yerde var evet. İstanbul'da olması daha da üzücü.
Çok acı
C. Süreyya
Evet, gün geliyor, bıkıyorum senden,
ama İstanbul'dan bıkmak gibi bir şey olur bu.
Evet, gün geliyor, bıkıyorum senden,
ama İstanbul'dan bıkmak gibi bir şey olur bu.
Doğa tarihi müzesi: yok
Fen bilimleri müzesi: yok
Merkezi büyük kütüphane: yok
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?