(bkz: ıstanbul)
istanbul
Eğer kızım olursa adını koyacağım aşığı olduğum şehir,sevdam
hayatın çok pahalandığı ve zenginlerin gözdesi haline geldiğinden fakirlerin kovulduğu ve kovulan insanların tablosunun kasvetli bir eylül akşamını andıran surete bürünen şehir.doğduğum büyüdüğüm ve çok sevdiğim bir şehir olmasına rağmen,artık eski güzelliğini nispeten kaybetmiş,silüeti huzur verse de;realitesi hüzünlendiren şiir gibi;o mavi gözlü tatlı kadın gibi seyretmesi keyif veren bir şehir.
üsküdar'dan seyrine daldığım, dert ortağım, vefanın adı, Aşk'ın adı istanbul...
anlatmaya doyamadığım en yakın sevgilisin kalbime...
anlatmaya doyamadığım en yakın sevgilisin kalbime...
türkiyeden çıkardığında orta doğuda herhangi bir ülkeden farksız olacak şehir. Çakırın tabiriyle caaanım ıstanbul.
büyüdükçe bayburt'a benzeyen şehir.
trafik çilesi
turistleri kendine çeken ve cüzdanlarını tatlı tatlı boşaltan şehir.
Yarın son kez sokak sokak gezip samsuna döneceğim, tarihi yapı merakım ile beni benden alan yarendir.
varlığı da zarar yokluğu da...
gitmeye korktuğum, gidince dönmek istemediğim, ayrılığın acısını kalbimde taşıdığım güzelim şehrim. Kim derdi ki bir gün ayrılacağız diye.
Bizans döneminde İstanbul'un, yani Konstantinopol'ün nasıl göründüğünü hiç merak ettiniz mi? Fransız sanatçı Antoine Helbert'in bu soruya verdiği cevap “Evet”.
Çocukluğundan beri Bizans İmparatorluğu'na ve başkenti Konstantinopol'e özel bir ilgi duyan Helbert, yıllar boyunca okuduğu metinler, incelediği çizimler ve İstanbul'a gerçekleştirdiği geziler sonunda şehrin nasıl görünebileceğini resmetmiş. Çizimler, 4. ve 13. yüzyıl arasında farklı dönemlerinden bir seçki sunuyor.
Resimlerde görünen kimi yapılar bu güne kadar ulaşsa da bir çoğu ne yazık ki artık yok. İşte Helbert'in kaleminden Konstantinopol.
tık tık
Çocukluğundan beri Bizans İmparatorluğu'na ve başkenti Konstantinopol'e özel bir ilgi duyan Helbert, yıllar boyunca okuduğu metinler, incelediği çizimler ve İstanbul'a gerçekleştirdiği geziler sonunda şehrin nasıl görünebileceğini resmetmiş. Çizimler, 4. ve 13. yüzyıl arasında farklı dönemlerinden bir seçki sunuyor.
Resimlerde görünen kimi yapılar bu güne kadar ulaşsa da bir çoğu ne yazık ki artık yok. İşte Helbert'in kaleminden Konstantinopol.
tık tık
(bkz: İslambol)
\"Gerçekte kaldı mı bilmem ama hala benim gönlümde bir güzel İstanbul yaşar.\"
zamanında bir balık cenneti imiş. Şimdi balık bile yok.
http://listelist.com/istanbul-balik-cenneti/
http://listelist.com/istanbul-balik-cenneti/
İSTANBUL gibiyim artık..
Gülmeyi gülhanede bıraktım...
Vefayı bozacıda...
Ayasofya kadar yorgun...
Topkapı kadar yıkık...
Esenler kadar vedalara alışık...
Eyüp kadar kalabalık...
Eminönü kadar sıkıcı....
İSTANBUL gibiyim yani...
Uzaktan bakınca ışıl ışıl ama aslında
yorgun,bitkin,tükenmiş...
Ama hala dimdik ayakta....
Gülmeyi gülhanede bıraktım...
Vefayı bozacıda...
Ayasofya kadar yorgun...
Topkapı kadar yıkık...
Esenler kadar vedalara alışık...
Eyüp kadar kalabalık...
Eminönü kadar sıkıcı....
İSTANBUL gibiyim yani...
Uzaktan bakınca ışıl ışıl ama aslında
yorgun,bitkin,tükenmiş...
Ama hala dimdik ayakta....
dışarıdan çekerken içinden atan şehir.
استنبول
1874'te türkiye'ye gelen, istanbul aşığı italyan yazar edmondo de amicis şöyle demiş:
\" istanbul'u galata köprüsünden seyrettiğim zaman, bu düşünce sık sık zihnime takılıyordu.bu şehir, bir veya iki asır içinde ne olacak? ne yazık! güzellik medeniyete kurban gitmiş olacak. gelecekteki istanbul'u, korkunç ve gamlı haşmetiyle dünyanın en güler yüzlü şehrinin harabeleri üzerinde yükselecek şark'ın londrası halinde görür gibi oluyorum. tepeler düzleştirilecek, korular yerle bir edilecek, rengarenk küçük evler yıkılacak, ufuk koynundan binlerce kocaman fabrika bacasının ehram şeklindeki kule çatısının yükseldiği, saray, işyeri, imalathane dizileriyle her taraftan kesilecek; uzun, dümdüz, birbirine benzer sokaklar istanbul'u birbirine muvazi kocaman yollara ayıracak; telgraf telleri gürültülü şehrin damlarının üzerinde büyük bir örümcek ağı gibi iç içe geçecek; galata köprüsünün üstünde siyah bir silindir şapka ve bere selinden başka bir şey görülmeyecek; esrarlı sarayburnu bir hayvanat bahçesi, yedikule bir hapishane, hebdomon (bakırköy) bir tabiat tarihi müzesi olarak görülecek; her şey sağlam, hendesi, faydalı, kurşuni ve kasvet verici olacak..
\" istanbul'u galata köprüsünden seyrettiğim zaman, bu düşünce sık sık zihnime takılıyordu.bu şehir, bir veya iki asır içinde ne olacak? ne yazık! güzellik medeniyete kurban gitmiş olacak. gelecekteki istanbul'u, korkunç ve gamlı haşmetiyle dünyanın en güler yüzlü şehrinin harabeleri üzerinde yükselecek şark'ın londrası halinde görür gibi oluyorum. tepeler düzleştirilecek, korular yerle bir edilecek, rengarenk küçük evler yıkılacak, ufuk koynundan binlerce kocaman fabrika bacasının ehram şeklindeki kule çatısının yükseldiği, saray, işyeri, imalathane dizileriyle her taraftan kesilecek; uzun, dümdüz, birbirine benzer sokaklar istanbul'u birbirine muvazi kocaman yollara ayıracak; telgraf telleri gürültülü şehrin damlarının üzerinde büyük bir örümcek ağı gibi iç içe geçecek; galata köprüsünün üstünde siyah bir silindir şapka ve bere selinden başka bir şey görülmeyecek; esrarlı sarayburnu bir hayvanat bahçesi, yedikule bir hapishane, hebdomon (bakırköy) bir tabiat tarihi müzesi olarak görülecek; her şey sağlam, hendesi, faydalı, kurşuni ve kasvet verici olacak..
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?