Gerçeküstü olanın gerçeğe en çok yaklaştığı yerde hareket ediyor ve bütün varlığıyla umut veriyordu.
Kazananların değil, her denemede kaybedenlerin, yine de denemekten vazgeçmeyenlerin ve yenilgilerinden illâ ki ders almak zorunda olmayanların hikâyesiydi.
leyla ile mecnun
buyrun izleyin hayatınıza renk gelsin.
1.bölüm
1.bölüm
hoş bir anlatısına denk geldiğim efsane aşk.
Halife demiş ki Leyla'ya:
"Sen misin Mecnun'u perişan eden?
Daha güzel değilsin başka güzellerden!"
Leyla demiş ki hemen:
"Ama Mecnun değilsin sen."
Halife demiş ki Leyla'ya:
"Sen misin Mecnun'u perişan eden?
Daha güzel değilsin başka güzellerden!"
Leyla demiş ki hemen:
"Ama Mecnun değilsin sen."
pazartesi günleri misafirliğe gitmememe ve misafir kabul etmememe vesile olmuş türk dizi tarihinin güzide yapımı olarak gönüllerde taht kurmuş dizidir.
türk dizi tarihinde tartışmasız açık ara en güzel ama en güzel dizidir benim için. o kadar çok sevdim ki izlerken ve halen içimde yaşıyorlar halen.
Belki biraz saçmalayacağım bilemiyorum. İnsanların bu görsel medyada beğendiği,hoşuna gittiği, dikkat çeken şeylerin hemen hemen hepsi ulaşamadıkları oluyor. Örneğin sexi bir kadın bir erkek için cazip ise ona ihtiyaçtan ve ona ulaşamamasından kaynaklı oluyor. İşin içinde biraz da doyumsuzluk var tabi.
Bu leyla ile mecnun denen diziyi, dizi çıkar çıkmaz izlemeye başlamıştım taa ki gezi olaylarına kadar. sonra yarım kaldı tabi her şey gibi.
Bu diziye o kadar bağımlı olmuştum ki o zamanlar anlatamam. Akşam eve gelip izlemek için sabırsızlıkla beklerdim. o zamanlar öğrenci halinden yeni çıkmış fakir biri olarak ne bilgisayarım vardı ne de internetim. Mecburen televizyonda ki saatini denk getirip izlemem lazımdı ve ben hiç kaçırmadım.
Bu diziye bu kadar bağımlı olmamın sebebi, çok samimiydi, halktan biriydi, tüplü televizyondu gibi şeyler değildi bende. Hayatta bir sürü dostu bak arkadaş demiyorum dostu olan biri olarak hep bu eksikliği hissetmişimdir. O kadar badireleri atlatırken kimse yoktu yanımda. Bu diziyi izlerken o bendeki eksikliğimi hep giderdi. İsmail abi şekerpareden ayrılırken yanında mecnun vardı, dede vardı, yaviz vardı ve ben hep bunu istedim. Tamam başa gelir ancak paylaşacak biri veya birileri olsun diye.
Mecnun aylak aylak gezerken, iskender abi ile arkadaş olup, hacı bi 100 TL ateşlesene derken bi özenti vardı içimde. Hep bu seviye keşke bende de olsaydı vardı. İşsiz işsiz dolaşırken rahat rahat harçlık isteyecek birinin olmasıydı belki de.
Mecnun leyla ya karşı duyduğu hisleri burak yazıp onur çekerken ben de hep içimde olsun istediğimdendi. İSkender abi nin sorumluluğu benim o serkeş durumumdan kurtulup o düzeye gelmek için bir umuttu. İSmail abinin işe alınmaması sürekli kapının önüne konulması kısmen beni yansıtıyordu. Ama sonra hep bi destek hep bi destek buluyorlardı. Beni bağlayan da tam olarak buydu. Ben de mecnun gibi kardeş, erdal abi gibi veresiye verip durmadan yüze buran bir arkadaş isteğiydi.
Gözleri görmemesine rağmen sevginin aşkın uzuvlarda olmadığının kanıtıydı yaviz, tanımadığı etmediği yaşlı başlı iki dedeyi ve bir yazarı eve alan koca yürekli abiydi iskender abi, her durumda mecnunun ve ekibinin yanında olan ismail abinin koca yüreğiydi ve diğer bütün karakterler samimiydi. Normal hayatta ki gibi geri kafalı, ideolojileri uğruna insanlara etmediklerini bırakmayan insanlar yoktu, şark kurnazlığı yapan pis insanlar da yoktu. Bir diğer özentimde buydu belki de. Bu mahallede bu tarz insanlarla yaşamaktı kim bilir.
NEyse ki artık yok ve toz pembe hayattan çıkıp acaip acaip insanlar ile yaşamaya devam ediyorum.
Ne kaldı diye düşünüyorum, ne bıraktı bende;
İsmail abi ile mecnun karakterleri karışımı bir karakter bıraktı. Teşekkür etmek gerekirse burak,onur,orkun,funda size minnettarız.
Belki biraz saçmalayacağım bilemiyorum. İnsanların bu görsel medyada beğendiği,hoşuna gittiği, dikkat çeken şeylerin hemen hemen hepsi ulaşamadıkları oluyor. Örneğin sexi bir kadın bir erkek için cazip ise ona ihtiyaçtan ve ona ulaşamamasından kaynaklı oluyor. İşin içinde biraz da doyumsuzluk var tabi.
Bu leyla ile mecnun denen diziyi, dizi çıkar çıkmaz izlemeye başlamıştım taa ki gezi olaylarına kadar. sonra yarım kaldı tabi her şey gibi.
Bu diziye o kadar bağımlı olmuştum ki o zamanlar anlatamam. Akşam eve gelip izlemek için sabırsızlıkla beklerdim. o zamanlar öğrenci halinden yeni çıkmış fakir biri olarak ne bilgisayarım vardı ne de internetim. Mecburen televizyonda ki saatini denk getirip izlemem lazımdı ve ben hiç kaçırmadım.
Bu diziye bu kadar bağımlı olmamın sebebi, çok samimiydi, halktan biriydi, tüplü televizyondu gibi şeyler değildi bende. Hayatta bir sürü dostu bak arkadaş demiyorum dostu olan biri olarak hep bu eksikliği hissetmişimdir. O kadar badireleri atlatırken kimse yoktu yanımda. Bu diziyi izlerken o bendeki eksikliğimi hep giderdi. İsmail abi şekerpareden ayrılırken yanında mecnun vardı, dede vardı, yaviz vardı ve ben hep bunu istedim. Tamam başa gelir ancak paylaşacak biri veya birileri olsun diye.
Mecnun aylak aylak gezerken, iskender abi ile arkadaş olup, hacı bi 100 TL ateşlesene derken bi özenti vardı içimde. Hep bu seviye keşke bende de olsaydı vardı. İşsiz işsiz dolaşırken rahat rahat harçlık isteyecek birinin olmasıydı belki de.
Mecnun leyla ya karşı duyduğu hisleri burak yazıp onur çekerken ben de hep içimde olsun istediğimdendi. İSkender abi nin sorumluluğu benim o serkeş durumumdan kurtulup o düzeye gelmek için bir umuttu. İSmail abinin işe alınmaması sürekli kapının önüne konulması kısmen beni yansıtıyordu. Ama sonra hep bi destek hep bi destek buluyorlardı. Beni bağlayan da tam olarak buydu. Ben de mecnun gibi kardeş, erdal abi gibi veresiye verip durmadan yüze buran bir arkadaş isteğiydi.
Gözleri görmemesine rağmen sevginin aşkın uzuvlarda olmadığının kanıtıydı yaviz, tanımadığı etmediği yaşlı başlı iki dedeyi ve bir yazarı eve alan koca yürekli abiydi iskender abi, her durumda mecnunun ve ekibinin yanında olan ismail abinin koca yüreğiydi ve diğer bütün karakterler samimiydi. Normal hayatta ki gibi geri kafalı, ideolojileri uğruna insanlara etmediklerini bırakmayan insanlar yoktu, şark kurnazlığı yapan pis insanlar da yoktu. Bir diğer özentimde buydu belki de. Bu mahallede bu tarz insanlarla yaşamaktı kim bilir.
NEyse ki artık yok ve toz pembe hayattan çıkıp acaip acaip insanlar ile yaşamaya devam ediyorum.
Ne kaldı diye düşünüyorum, ne bıraktı bende;
İsmail abi ile mecnun karakterleri karışımı bir karakter bıraktı. Teşekkür etmek gerekirse burak,onur,orkun,funda size minnettarız.
tüm yarım kalmışlıklar adına iyi ki doğdun leyla ile mecnun.
Orhan Gencebay'ın 1981 yılında çıkardığı albüm.
Halit Refiğ'in yönettiği 1982 yapımı Türk filmi.
Halit Refiğ'in yönettiği 1982 yapımı Türk filmi.
ardanın leyla ile yürür
arda: böyle üşümüyor musun
leyla: eh biraz
arda: bu soğukta böyle tarzan gibi çıkarsan üşürsün tabi. (tıs tıs tıs)
gibi güzel sahneleri olan içimi gıcıklayan bi anda bi gülme alan aldıran güzelim caaanım diziydi. Kursağımızda kaldı iyi ki kalmış. Doyamadım doymayacağım da.
arda: böyle üşümüyor musun
leyla: eh biraz
arda: bu soğukta böyle tarzan gibi çıkarsan üşürsün tabi. (tıs tıs tıs)
gibi güzel sahneleri olan içimi gıcıklayan bi anda bi gülme alan aldıran güzelim caaanım diziydi. Kursağımızda kaldı iyi ki kalmış. Doyamadım doymayacağım da.
herkesin ferdi tayfur şarkısı söylediği yarışmaya erdal bakkalın orhan gencebay olarak katılması, "ben bir klasik müzik dinleyicisi olarak ikisini hep karıştırıyorum" demesi, sonra jürinin ona taktığını düşünmesi. of ki ne of. yeminediyom gülmekten mafoldum o sahnede. ağzın çeksin erdal, diline botoks yapsınlar erdal. o nasıl bir düz adamlık öyle. tuzluk seni.
(gbkz:Onur ünlü)nün yönetmenliğini (gbkz:eflatun film)in yapımcılığını (gbkz:burak aksak)ın senaristliğini yaptığı efsane türk (gbkz:absürt) trt dizisidir
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?