Siz dindar beyleri başkalarının günahlarından ötürü aşağılama ve cehennem ile tehdit etme zevkinden alıkoymak istemem.Fakat.... Günahkarlar hoşgörülü ve özgürlükçüdür çünkü empati kurmalarına bir engel yoktur.Pişmanlık bir aydınlanma anıdır ve tövbe hem bir piskolojik analiz hemde kendini bilmenin ideal görünümüdür.(MM.Ruhi Mücerret S.120)
Lafı çok uzattım. Bitirmeden bunu da söylemek istiyorum: Romanın konusunu çıkmadan önce öğrendiğimde, hatta Murat Menteş, Standart FM’deki Nunchaku programında romandan bir kısım okuduğunda tadım kaçmıştı. “100 yaşında birini neden anlatmış ki?” dedim, çünkü bir yazar adayı, hatta bir Ekşici âkil olmayan adamın deyimiyle “yazarımsı” olarak herhalde yazmayı asla göze alamayacağım bir karakter olurdu Ruhi Mücerret. Halbuki Murat Menteş, artık cümle mühendisliğinde olduğu kadar hayal mühendisliğinde de ustalığını konuşturarak 100 yaşında bir Kurtuluş Savaşı gazisinin yerine düşünmüş, konuşmuş, zeki ve huysuz Ruhi Mücerret’e, beni kitabı okurken kahkaha attıracak kadar espri bile yaptırmış.
18 inde çıkan kitabı alıp (apartman aidatı ile) 20 sinde bitirip twitter üzerinden isteyenlere ücretsiz göndermek istediğim ama gelin görün kimsenin istemediği kitap
bana sorarsanız sonsuzluk, fani bedenimde yuvalanmış ıstırabın adıydı. kıyamet, benim gövdemde start almıştı. hezimetimin avareliğimi mazur kılacağından emindim. metropole düşen çığlarda, kar tanesi kadar mesuliyetim yoktu. sağlam çatılı, aydınlık, sıcak yuvalarda kainatı karartacak kadar keder üretilebileceği aklımın ucundan geçmezdi.