Puanımı vermiyorum arkadaşlar :) ne emekler yılların hatırları var o entrylerde. Ailemden çevremden hiç kimsenin bilmediği, kendimi özgür ve müdahale edilmediğini hissettiğim tek alan sözlük. Biz gideriz entrylerimiz kalır, dostlar beni hatırlasın
Sonradan açtığımız başlıklar, giriler ekranın solundaki köşesine düşmüyor. “Bugün” yazısına tıklayınca, sürekli yenileyince de göremiyoruz. Yeni yazılımda sıkıntı mı var?
Bir ülke vardı; Hemşireler kapı kapı gezip mamanın faydalarını, çocukları daha zeki yaptığını, anne sütünün ise zararlarını anlattılar. Anneler kendi sütlerini kesip o mamaları alıp çocuklarına yedirdiler. Ne de olsa devletin kapısına gönderdiği "okumuş" insandan daha iyi bilecek degillerdi ya "cahil" halleriyle.
Bir ülke vardı; Köylerinde mis gibi yoncaları yiyip, yağlı yağlı süt veren ineklerin sütünü bıraktırıp, okul sıralarındaki çocuklara hayırsever ABD süt tozunu suyla karıştırıp dağıttılar ve lıkır lıkır içirdiler. Ne de olsa öğretmeni veriyordu, ondan daha iyi bilecek değillerdi ya.
Bir ülke vardı; Tereyağ, yumurta, sakatat kolestrolü fırlatıyor aman yemeyin ölürsünüz! diye korkuttular. İnsanlar ağızlarına sürmedi korkularından. Yerine içinde jelatin olan, bakterinin bile üremediği margarinler yer aldı sofralarda. Sonra, "Ayyy pardon o bilgi yanlışmış yiyin gari" dediler. Zavallı halk kooosskocaa profesörlerden daha iyi bilecek değillerdi ya.
Bir ülke vardı; Günlerden bir gün kuş gribi geldi bu ülkeye. Medya nasıl panik! Beyaz astronot gibi giyimli bilgili adamlar tavukların ayaklarından çuvala tıkıp tıkıp imha ettiler. Halk korktu. Köylü bacım, canım yerli ırk tavuklarını imha ettirdi, gitti reklamı yapılan virüssüz banvit tavuk, sarısı beyaz olan yumurtaları aldı afiyetle yedi. Ne de olsa koskoca gazeteci reklamında onu tavsiye etmiş fabrikasını gezdirmiş garanti vermişti. Halk kooskoocaa gazeteciden daha iyi bilecek değildi ya.
Bir ülke vardı; Dağı bayırı güzelim zeytin ağaçlarıyla doluydu ama zeytinyağı yanınca kanserojen yapıyormuş.. Ayçiçek yağının faydalarını, yiyince nasıl hafiflettiğini ve havalara uçurduğunu anlatan reklamaları izleyen bacım ürettiği zeytinyağını atıp gitti yağa benzeyen ürünü aldı. Zeytin ağaçları kesilip tarla yapıldı. Ne de olsa TV reklamları ondan daha iyi bilirdi.
Bir ülke vardı; “Eyvah, domuz gribi var” dediler. Başta doktorlar, sağlık çalışanları uzattılar kollarını şırıngaya. Eee tabi ki halk da panikledi. “Bize aşı yok mu” diye hayıflanıp, “bize sıra ne zaman gelecek” diye isyan eder oldular. Yıllar sonra DSÖ, “pardon, bu aslında bir salgın değilmiş, aşı kartellerinin oyununa geldik” dedi, aşının ortaya çıkan yan etkilerinin üzeri örtüldü.. aşıyı olan olduğuyla kaldı. Her şey unutuldu.
Bir ülke vardı; Kadın doğum uzmanları başladı söze.. Avrupa'da doğurdukları çocuk başına para ödenirken, Türkiye'de kapı kapı dolaşıp prezervatif dağıttılar. Normal doğumun çarşaf çarşaf risklerini anlattılar. “Sana gün saat verelim, bavulunu, tacını, rujunu, tüllü terliğini sakın unutma ama. Sen o saate gel 15 dk sürmez imparator doğumu yaptırırız sana.” dediler. İkinci doğumun riskli olacağını ise söylemediler. Kadınlar koştu karınlarını kestirdi.. Koooskocaa doktordan daha iyi bilecek değillerdi ya.
ŞİMDİ O ÜLKEDE; Covid-19 diye bir virüs var. Dünya'dan sonra buraya da ziyarete geldi. Medyadan yönetilen halk geçmiş tv başına, Prof'un biri bir gün 'maskeyi tak' diyor, takıyor. Öbürü başka bir gün 'çıkart' diyor hoopp çıkarıyor. “Herkes evlere girsin” diyorlar hoop içeri, “herkes dışarı çıksın” diyorlar hoop dışarı, sonra yine içeri.. Papağan gibi koooskoca proflar çıkıp maske-mesafe-hijyen diyor. Ezberlemiş herkes yolda, iş de her yerde marş gibi söylüyorlar. Millet de ağzı açık dinliyor. Biri de çıkıp 'bağışıklık sistemi nasıl kuvvetlenir' diye anlatmıyor. Sanki ölüm, hastalık ilk defa yeryüzüne indi. Kanser, otizm, kalp yetmezliği gibi bütün hastalıklar silinmiş yer yüzünden. Her kanalda varsa yoksa korona.. Millet ağzı burnu tıkalı, yürüyen zombilere dönmüş. Eeee yani gos goca medyadan daha iyi bilecekler değil ya.
ESKİDEN O ÜLKEDE; Marşının ilk kıtası KORKMA! diye başlardı. Yıllardır önüne koyduklarını yiye yiye, içe içe, aklına sokulanları sindire sindire fıtrat yok oldu. Epifiz bezi diye birşey kalmadı. His yok oldu. Ar damarı çatlayalı yıllar yıllar oldu., Satılmış siyasetçiler, yalancı medya, Bill Gates hayranları çoğaldıkça çoğaldı. Böylece insanları hastalıkla korkutmak kolay oldu.
Korana var olduğu için dünyada sistemler değişmiyor, sistemler değiştiği için korona var. Yeni dünya düzeninin korona veya benzeri korku salgınlarına ihtiyacı var.
Korona kitleleri pasifleştiren, korkutarak sindiren, otomasyona bağlanmış sürüler elde etmek için standart ve tek tip düşünmeye iten, itaati ve kabullenmeyi ön plana alan bir araç olma yolunda büyük başarı elde etti.
Korona mı daha korkunç, Korona bahanesiyle kurulan yeni dünya düzeni mi daha korkunç?
Bende “smmm ne ola ki” diyordum. Öğretmen sözlük olarak başladık memur sözlük olarak devam ettik. Şimdi de serbest muhasebeci mali müşavir sayfasına yazacağız demek. Hayırlı olsun bakalım
Aydın ilinin nüfusunun çoğunluğunu oluşturan vatandaş kitlesi. Kendilerine roman denilmesinden hoşlanıyor, çingene kelimesini kaba buluyorlar. (bkz: Acarlar)
23 Aralık çarşamba saat 14:06 itibariyle ilk depremimiz de yaşadım sözlük. Çok şiddetli değil tabi ama Merkez üssü olduğu ve deprem derinliği olmadığı için büyük bir patlama sesiyle yerimizden zıpladık. Peşine bir kaç saat içinde 3 minik artçı da eklend. Deprem esnasında mutfaktaydım. Tüm eşyalar olduğu yerden zıpladı Buzdolabı üzerime devrilecekken tuttum bir sıkıntı olmadı çok şükür ama burada hoplayıp zıplayarak yaşamaya alışmamız gerekiyor. Kaplıcalar olduğu için ara ara boşluklarda patlama ve çökme oluyor bu da depreme sebep oluyormuş
O tarihte Aydın'da bulunmuş olma nedeni ile içinde bulunduğum, hissettiğim deprem. Öğretmenevinde odamda tv izliyordum, Önce başım dönüyor sandım sonra dizlerimin sağa sola hızlıca sallandığını, avizelerin şakırdadığını görünce deprem olduğunu Anladım. Olduğum yerde kalalakdım Deprem bittikten Sonra kol çantamı alıp hızlıca merdivenlerden indim. Panikle ağladığımı aşağıda farketmiştim. Ben böyle korkmuşken küçücük masum yavrularımız nasıl etkilenmesin
Düğün yapanlar. Söz olsun, yok olmuşken söz nişan bir olsun hepsi bir arada çıksın, hatta söz nişan nikah düğün olsun koronavirüs süreci nasıl götürür bilinmez, ne olur ne olmaz belki düğüne fırsatımız olmaz diye yapılan çevresel telkinler sonucu kendinizi bi anda düğün ortasında bulursunuz.
Çok Sevdiğim Bi arkadaştan duymuştum, hoşuma gitmişti, şimdi de muhatabıma nişan hediyesi olarak satın aldığım saate not olarak yazdırdım bu sözü.. Yaşamınıza giren her insandan bir şeyler öğrenirsiniz gerçeği.
Lut kavminde o edepsizliği yapan 33 kişiydi. Lut kavmine helak geldiği gece 80.000 kişi teheccüddeydi. Cebrail(A.S.) ''YA RABBİM, bu insanlar teheccüddeler helak emrini uygulayayım mı yinede.''der. ALLAH(C.C.)'da ''onlar teheccüddeler ama o edepsizliği yapanları engelleyecek kudretleri olduğu halde onlar engellemiyorlar, helak onlara da gelecek, ahirette amelleriyle diğerlerinden ayrılırlar'' buyuruyor
Yanındaki kişi aklındaki kişi değilse yanındakini öldürmüşsün. Aklındaki kişi yanında değilse yanındaki ile zaten ölmüşsün dediğim paradoks. Her türlü ölüyo birileri işte
saatlerini kalbinin ritimlerine ayarla... * zaman kalbin ritimleriyle akıyor, anlam ve ruh kazanıyor... kalkan oluyor, koruyucu kalkan... bütün varlığa...