alttireoğlu.
336.
(bkz: bu dava beni aşar) ile eş anlamlı sayılabilecek telkin cümlesi.
sürekli olmaması gerekendir. özür dilemek, hatanın tekrar etmeyeceği anlamına gelir.
barcelona efsanelerinden sıra dışı bir orta saha oyuncusu. beşiktaş ile adı anılıyor, son zamanlarda.
sıklaştığında etkisini kaybedendir. bizde de öyle olmuştu. küçük şeyler için bile milleti saatlerce tutuyorlardı ve yeni nesil hakaret vari tamlamalar ile gülmemek için kendimizi zor tuttuğumuz anların sebebidir. hatta bazı öğretmenlerimizin bize katıldığı ve destek verdiği de olurdu. yani, baskı, azar ve zorlama, kesinlikle bir eğitim yöntemi değildir. sadece inat ürünüdür, bireye hiçbir şey kazandırmaz. o öğrenciye hak veren, ara bulucu hocalar sayesinde daha çok şey öğrendiğimiz de bir gerçek.
saç sakalla ilgili denetim yapan hocanın, acayip korkutucu gelen halidir. özellikle, bıyığı olduğundan habersiz öğrencilerin korkulu rüyasıdır. her yerden çıkabilir.
çalışkan ve disiplinli öğrenci itemi. gezgin insanların sırtında ya da bisikletinde taşıdığı ev. üniversitede bir kenara atılan.
liseye başladığım ilk günde, sadece benim sırtımda olan. o gün çok gülmüştüm. ne olur bir kişi daha çıksın ama yoktu işte.
liseye başladığım ilk günde, sadece benim sırtımda olan. o gün çok gülmüştüm. ne olur bir kişi daha çıksın ama yoktu işte.
artistik hareketlerden öteye gidemeyen süperstar. benzer stil açısından, bir jeff hardy değildir.
her yerde asılı duran demirbaş listeleri.
"sevgi en büyük ilaçtır. ister aç ister tok..."
bir noktadan sonra gelse de fark etmeyendir.
tarih olandır.
her gün aksatmadan yapılması gerekendir. vücudun da ihtiyacı olandır. aksi durum, erken yaşlanma nedenidir.
lamba ve cam kırmakla sonuçlanan kalecilik.
(bkz: the matrix) olmadan eksik kalacak olandır. ya da hitchcock'un gerilimi nasıl kurduğu. (a. hitchcock, şöyle ifade eder; hemen patlayan bomba heyecan yaratmaz ama bir düşünün 15dk sonra patlayacak bombanın bir haberini duymayı...) realist lumiere kardeşlerden, formalist melies'ten filizlenip, propagandaya (iradenin zaferi) kadar ulaşmış bir sanat (sanat olduğuda tartışmalıdır, ayrıca 7. sanat ve the art of subjectivity/öznelliğin sanatı) özelliğini gösterir.
yine realizm, ideoloji ve estetik tartışmaları olmadan eksik kalır. ya da orson welles'in sinematografik yenilikleri... bunun yanında kuleshov ile başlayan sovyet montaj ekolünün kurgu üzerine yaptıkları. vertov'un çağının çok ötesindeki yıkıcılığı. avangart sinemacıların, kuralsızlık ötesi çalışmaları. 3. dünya sinemasının teknik yetersizliğine rağmen imge konusundaki başarısı.
mesela, hiç bitmeyen bir hikaye vardır, sinema bitti bitecek, aha sinema bitiyor diye. sesin görüntülere eklendiği dönemde, işte sinema bitiyor derken daha farklı bir boyut almış. aynı şekilde, tv'nun yaygınlaşması da, sinemayı yok edecek derken tam tersi bir etki olmuş ve günümüzdeki cgi teknolojileri ile iyice kendinin çok ötesine geçen bir sanat, estetik alanı, eğlence alanı ve yaşam yönlendirici haline dönüşmüştür...
endüstrileşme ile de yakından ilgilidir. şehirlidir. bu bakımdan da sinema eleştirileri ve felsefesi, sosyolojik ve ideolojik bağlamda ayrıca incelenir.
yine realizm, ideoloji ve estetik tartışmaları olmadan eksik kalır. ya da orson welles'in sinematografik yenilikleri... bunun yanında kuleshov ile başlayan sovyet montaj ekolünün kurgu üzerine yaptıkları. vertov'un çağının çok ötesindeki yıkıcılığı. avangart sinemacıların, kuralsızlık ötesi çalışmaları. 3. dünya sinemasının teknik yetersizliğine rağmen imge konusundaki başarısı.
mesela, hiç bitmeyen bir hikaye vardır, sinema bitti bitecek, aha sinema bitiyor diye. sesin görüntülere eklendiği dönemde, işte sinema bitiyor derken daha farklı bir boyut almış. aynı şekilde, tv'nun yaygınlaşması da, sinemayı yok edecek derken tam tersi bir etki olmuş ve günümüzdeki cgi teknolojileri ile iyice kendinin çok ötesine geçen bir sanat, estetik alanı, eğlence alanı ve yaşam yönlendirici haline dönüşmüştür...
endüstrileşme ile de yakından ilgilidir. şehirlidir. bu bakımdan da sinema eleştirileri ve felsefesi, sosyolojik ve ideolojik bağlamda ayrıca incelenir.
herhangi bir sanat alanında, üretimin yapıldığı an ve ortamdan izler taşıyarak aktarılmasıdır. yani, bir tablonun sadece görsel ile değil, fırça, boyalar ve tuval ile gösterilmesi gibi. ya da, bir filmde çeken kameradan, set unsurlarından, boom'dan görüntüler görmek gibi. (bkz: diegetic and non-diegetic) vertov, film kameralı adam en bilindik örneğidir.
(bkz: dziga vertov)'un kino-eye kuramının karşısında yer alan kino-fist kuramını geliştirmiştir. hiç boşluk bırakmaz, her yeri doldurur bu bakımdan yüksek tempoyu tercih eder. buna entellektüel bir sinema anlayışı da diyebiliriz, bütünlük taşır çünkü. Tabi, çatışmalar ile bezenmiş. sinema sadece film demek değildir, gösterim anı da önemlidir. tıpkı, brecht'in tiyatro kuramında olduğu gibi. sahne ve seyirci arasındaki görünmez duvar yıkılır, bu da karşılaşma anının, gösterimin seyirciyi içine alması demektir. 5 adet temel olmuş kurgu ilkesi var. metric, rhythmic, tonal, overtonal ve intellectual.
(bkz: reflectivity)
(bkz: yabancılaşma)
(bkz: reflectivity)
(bkz: yabancılaşma)
ülkemiz televizyonlarında sürekli olarak yayınlanan belgeseller sonucu oluşmuş enteresan bir alandır. bunu, yunus, balina ve antilop uzmanlıkları takip eder.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?