spor medyasının huy haline getirdiği bir saçmalık. profesyonel sporcu musun? etkilenmeyeceksin! ne bekliyorlar ki. başarısız ötesi bir sonuçla, kötü bir oyunla olayı kapatmaya çalışırsan, insanlar mı suçlu? az bile eleştirdi insanlar. takmıyor artık kimse. böyle böyle yaparak, tribünler boş kalır tabi.
en başa dönelim, oyuncular duygusallıktan kurtulamıyor mu? çocukluktan buna hazırlayacaksın. bir bütün. etkilenmeyecek. ya sanki hiçbiri büyük maç oynamamış. hiç derbi görmemişler sanki. çok sığ eleştiriler. insanlar tepkilerini göstermesin mi? çok iyi, galacticos modülü futbol mu var desinler?
spor medyası sonuçtan memnun mu? yani türkiye erken elenince daha çok mu kazanıyorlar? daha çok mu izleniyor türkiye elendiği zaman? bir bunları da hesaplasınlar. türkiye yoluna devam ederken mi, daha çok reklam satışı yapılır, yoksa türkiye elendiğinde mi? devam böyle. taraftar suçlu zaten. diğerleri işini muazzam yaptı...
sıkça karşılaştıklarımızdır. anlamayız ama olur, olacağı vardır olur. önüne geçilmez. neyin neyi tetiklediğini, etkilediğini seçmek zor. nedensellik, her zaman değil.
mevcut suçun yarıdan az bir kısmı kadar suçlu olan nesildir. suç olarak kabul ettiğimiz bu oranın içerisinde bireysel çabalar yer alırken, diğer kısmında da günümüz dünyası ve insanı her ortamda müşteri gibi gören sistemi görürüz. bu da neyi getirir, \"şekil\" denilenin \"içerik\" denilenin önüne geçmesi. o kadar çok içerik üretilebilecek alan var ki, o kadar çok okunması gereken, keşfedilmesi gereken ama buna zaman kalmıyor çünkü her şey bir \"bilinç\". bilinci işletemiyoruz çoğu zaman, güdüler baskın geliyor, düşünemiyor, seçemiyor ve birey olamıyoruz. birey olamayınca toplum da olmuyor. kitlesel tüketim ile neyi bitirebilirsek bitiriyoruz. hepimiz de bu suç var.
kendini geliştirmek sonsuz bir alan, okumak önemli basamaklarından biri ama salt okumak değil. okumak maalesef içi boşaltılan bir kavram. okumak ve yazmak öyle büyük şans, öyle büyük bir fırsat ki. günümüz dünyasında her şey gürültüye kapılıyor. bu nedenle en ufak bir parçayı, ayrıntıyı kaçırmamak gerekiyor. sen ne kadar güzel bir mesaj oluşturursan oluştur, onu birileri göremezse, okumazsa, daha ilk cümleden okumaktan vazgeçerse ya da ön yargılarını, tabularını kıramazsa, hayatı sadece nedensellikten ibaret görürse sıkışır. çıkış yolu da eğlence ve rahatlamadır. bu gerçeği yadsıyamayız. tabi ki, tek seçenek ya da tek yol değil. kesinlikle değil. ama dediğim gibi bastırılmışlıklar, eksiklikler sınıf ayrımı olmaksızın her bireyi buna itiyor. eğer biraz iç sesindeki bir takım notalardan uzak ise, kendini \"şekil\" ve \"tüketime\" veriyor. eldeki 5 tane iphone ile muasır medeniyet olduğunu sanıyor. reklamcıların da bunda suçu var ama ne yapsın, mesleği bu. sen bilinçli tüketici olsan bunu almazdın. o salak diziyi izlemezdin, ondaki kuru gürültüyü, algı yönetimini hayatına entegre etmezdin. bir belgesel bile izlerken, ne kadar ideolojik yaklaştığını anlardın... üretmedikçe bir yere varamayız. üretmedikçe kimse okumaz. üretmedikçe kimse anlamaz, sevmez. emeğin değerini bilmez. siz sanıyor musunuz, kaldırım taşı dizen işçiler halinden memnun? ya da en tepedekiler bile, propaganda olmadan ayakta kalamaz. neden okutsun, neden okumasını istesin? kendi ne kadar okumuş ki? bir de mustafa kemal'e bak... bir aç bak...
her alanda olmak zor biliyorum ama günümüz bireyi olarak, 2016'da yaşayan biri/birileri olarak anlamak şart. sen mühendissin diye görüntü okumayı bilmezsen bir şeyleri eksik yaparsın. yaptığın işi aktaramazsın. yazdığını okutamazsın. insanları kaçırırsın. insanları yalan söyleyip mutlu edeceğine, doğruyu söyleyip üzmen gerektiğini çok geç çözersin. herkes için geçerli bu. salt okumak yetmiyor artık. okumak zaten kesin var, onun üzerine ne ekleyebilirsen. kendini ne kadar aşarsan, kafaya bir kaç oda görüş daha sığdırırsan. kelime dağarcığını açarsan. bunu dememin sebebi şu. adamlar, 16 yaşından itibaren her öğrenciye yazılım öğretiyorlar, dumandan sabun yapıyorlar. sadece okudukları için değil, evet okudukları için ama bir şeyleri de fark ettikleri, değiştirmeye çabaladıkları için. davalarına inandıkları için...
bizde de, şöyle bir açı var, adamın çorabı yok ama okuyor. hem de nasıl. o en başta o dediğim sistem olayını aşmış. kendi sistemini, dünyasını kurmuş. bütünlüğe ulaşmış. olsun bitsin derdinde değil. vazgeçmiyor. bizdeki varsayılan ayar bu. gençlikten ümitsiz değilim, o kıvılcım var.
giri de uzunluk ya da şekil değil içeriğe bakmak lazım. 9 - 10 kelimeyi nasıl sıralamış. nasıl bir organik bağlantı kurmuş. 2 kelime ile olayı özetlemiş, dramatize etmiş, yok sayıp geçmiş. yine bütünlük karşımıza çıkıyor. bütünlüğü kavramak. başarma olayının tek bir kuralı yok. bir sürü yolu yöntemi var. önemli olan biraz daha insana yaklaşması, bir diğerine hayatı kolaylaştırması. engeller koyarak, zaten o kadar engelin yanına, önüne bir sürü gereksizlik daha ekliyoruz. herkes bir şekilde yolunu buluyor, er ya da geç. keşke içindeki cevhere biraz şans verse. olay bundan ibaret.
o kıvılcımı kaybetmeyin ve kazımaktan vazgeçmeyin.
güzel günlerde, başarmış olarak görüşmek ümidiyle.
kendini geliştirmek sonsuz bir alan, okumak önemli basamaklarından biri ama salt okumak değil. okumak maalesef içi boşaltılan bir kavram. okumak ve yazmak öyle büyük şans, öyle büyük bir fırsat ki. günümüz dünyasında her şey gürültüye kapılıyor. bu nedenle en ufak bir parçayı, ayrıntıyı kaçırmamak gerekiyor. sen ne kadar güzel bir mesaj oluşturursan oluştur, onu birileri göremezse, okumazsa, daha ilk cümleden okumaktan vazgeçerse ya da ön yargılarını, tabularını kıramazsa, hayatı sadece nedensellikten ibaret görürse sıkışır. çıkış yolu da eğlence ve rahatlamadır. bu gerçeği yadsıyamayız. tabi ki, tek seçenek ya da tek yol değil. kesinlikle değil. ama dediğim gibi bastırılmışlıklar, eksiklikler sınıf ayrımı olmaksızın her bireyi buna itiyor. eğer biraz iç sesindeki bir takım notalardan uzak ise, kendini \"şekil\" ve \"tüketime\" veriyor. eldeki 5 tane iphone ile muasır medeniyet olduğunu sanıyor. reklamcıların da bunda suçu var ama ne yapsın, mesleği bu. sen bilinçli tüketici olsan bunu almazdın. o salak diziyi izlemezdin, ondaki kuru gürültüyü, algı yönetimini hayatına entegre etmezdin. bir belgesel bile izlerken, ne kadar ideolojik yaklaştığını anlardın... üretmedikçe bir yere varamayız. üretmedikçe kimse okumaz. üretmedikçe kimse anlamaz, sevmez. emeğin değerini bilmez. siz sanıyor musunuz, kaldırım taşı dizen işçiler halinden memnun? ya da en tepedekiler bile, propaganda olmadan ayakta kalamaz. neden okutsun, neden okumasını istesin? kendi ne kadar okumuş ki? bir de mustafa kemal'e bak... bir aç bak...
her alanda olmak zor biliyorum ama günümüz bireyi olarak, 2016'da yaşayan biri/birileri olarak anlamak şart. sen mühendissin diye görüntü okumayı bilmezsen bir şeyleri eksik yaparsın. yaptığın işi aktaramazsın. yazdığını okutamazsın. insanları kaçırırsın. insanları yalan söyleyip mutlu edeceğine, doğruyu söyleyip üzmen gerektiğini çok geç çözersin. herkes için geçerli bu. salt okumak yetmiyor artık. okumak zaten kesin var, onun üzerine ne ekleyebilirsen. kendini ne kadar aşarsan, kafaya bir kaç oda görüş daha sığdırırsan. kelime dağarcığını açarsan. bunu dememin sebebi şu. adamlar, 16 yaşından itibaren her öğrenciye yazılım öğretiyorlar, dumandan sabun yapıyorlar. sadece okudukları için değil, evet okudukları için ama bir şeyleri de fark ettikleri, değiştirmeye çabaladıkları için. davalarına inandıkları için...
bizde de, şöyle bir açı var, adamın çorabı yok ama okuyor. hem de nasıl. o en başta o dediğim sistem olayını aşmış. kendi sistemini, dünyasını kurmuş. bütünlüğe ulaşmış. olsun bitsin derdinde değil. vazgeçmiyor. bizdeki varsayılan ayar bu. gençlikten ümitsiz değilim, o kıvılcım var.
giri de uzunluk ya da şekil değil içeriğe bakmak lazım. 9 - 10 kelimeyi nasıl sıralamış. nasıl bir organik bağlantı kurmuş. 2 kelime ile olayı özetlemiş, dramatize etmiş, yok sayıp geçmiş. yine bütünlük karşımıza çıkıyor. bütünlüğü kavramak. başarma olayının tek bir kuralı yok. bir sürü yolu yöntemi var. önemli olan biraz daha insana yaklaşması, bir diğerine hayatı kolaylaştırması. engeller koyarak, zaten o kadar engelin yanına, önüne bir sürü gereksizlik daha ekliyoruz. herkes bir şekilde yolunu buluyor, er ya da geç. keşke içindeki cevhere biraz şans verse. olay bundan ibaret.
o kıvılcımı kaybetmeyin ve kazımaktan vazgeçmeyin.
güzel günlerde, başarmış olarak görüşmek ümidiyle.
sinir edicidir. röntgen gibidir kafasını çevirmeden görür. siz bakmasanız bile bakmış sanır. değişik şekillerde kol tutuşu gerektirir. yoksa kolu kırmak zorunda kalırsınız, bir şekilde.
her ne kadar pas oyununun simgesi olsa da, fakirlik belirtisidir. yine de kontorland...
enteresan bir sorudur. medeniyetin başlangıcı kabul edilen kalıntılarla ilgili. reklam ve animasyonun ilk ve ilkel hali olarak kabul edilirken, sonraki çağlara bir çok mesaj bırakılmıştır, bu yol ile. toplumla, o günle ilgili.
bir çocuk çizerdim. bir elinde sarı bir kuş olan. ama kuş konmuş eline, kendiliğinden duruyor.
altına da yazardım, \"her şeyi sevin!\"
https://i.hizliresim.com/9LQGXQ.jpg
bir çocuk çizerdim. bir elinde sarı bir kuş olan. ama kuş konmuş eline, kendiliğinden duruyor.
altına da yazardım, \"her şeyi sevin!\"
https://i.hizliresim.com/9LQGXQ.jpg
şu an için muhtemel olduğu kadar, olmama ihtimalini de barındıranlardır. bir umut bekler insan. bekler, bekler ve belki de sadece bekler. kötüdür sanki. siyah bir his. soğuk bir his.
olgunlaşma sürecinin uzunluğunu ve çok yürümeyi, çok emek harcamayı ifade edenlerdir. birçok güzelliğin kaynağıdır.
- emekli olmak.
- yarına güvenmek.
- birinin size inanması.
- emekli olmak.
- yarına güvenmek.
- birinin size inanması.
devam filmi. bugün de bir doz alınan. stop motion tadında ilerliyor.
(bkz: kepçe show)
(bkz: kepçe show)
güzel bir ilerleme anlayışıdır, felsefesidir. diğerini düşürmek yerine, her bireyin kendisini yükseltmesinden geçer. diğerini düşürmek yerine, onun üzerine çıkmak. ülkemiz açısından birçok alanda ihtiyacımız olan.
düşündürür. iyidir, basit kelimeler de iyidir ama onları bulamamak yenilerini getirir. aklın odalarını kurcalamalı insan. derinlere inmeli inebildiği kadar.
çözmenin ve ilerlemenin önemli kısımlarından biri olan anlayış. rahatsız eden, dokunan değiştirilmek, düzeltilmek istenir. başlangıçta zorluk olan, aslında insanın tutunacağı olur. öyle de olur. her neyse o olur.
değişimin başlangıcı andır. ilk adımdır. genelde yumurta kapıya dayanmıştır. o kıvılcımı söndürmemek lazım.
başarmaktan başka bir şeçenek bırakmayandır. yine, yeni baştan başlamak gerekir.
sinematografi ve film çalışmalarında; bir kurgu terimi. filmde bir bölüm vardır, belli detaylar ile olay özetlenir. \"la haine filmindeki, dans sahnesi gibi. dansçılar sıra ile kesitler ile görülür.\"
yaş ilerledikçe maalesef gün yüzüne çıkandır. çocukken daha bir duygusal bağlantılarımız olurdu, buna göre hatırlardık, kurardık köprülerimizi. devam ettikçe, bir şeyleri kaybetmeye alıştıkça, çiziklere fırsat verdikçe törpüleniyoruz. sınırlardan çekiyoruz elimizi, ayağımızı, az az kapanıyoruz. ufuk daha da uzak, daha da bulanık kalıyor.
birde nedenlere, nedensel olmaya verilen değer. yerine göre hoş tabi ama ömür denilen sadece sebeplerden ibaret değil ki. o neden çizgileri hapsediyor, çoğu zaman. onları da sorgulamak lazım. mümkünse de yıkmak.
birde nedenlere, nedensel olmaya verilen değer. yerine göre hoş tabi ama ömür denilen sadece sebeplerden ibaret değil ki. o neden çizgileri hapsediyor, çoğu zaman. onları da sorgulamak lazım. mümkünse de yıkmak.
insanın kısacık hayatında atlamaması gereken önemli bir mevzudur. sevdiklerinizden kasıt, insanlar da olabilir, toprağında güzel kokan çiçekleriniz de, bir martı da olabilir. hep alıştığınız değil de başka detaylarını görmek için başka bir gözle bakmalı insan. yıllar her birini tek tek sizden almadan.
...
siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telâşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.
...
siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telâşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.
başlanması ile kurtulmanın pek bir zor olduğu birçok alışkanlığı, sıkıntıyı ifade eden kategoridir.
- stres,
- kuralcı olmak,
- sigara,
- fazla değer verme,
- unutkanlık...
- stres,
- kuralcı olmak,
- sigara,
- fazla değer verme,
- unutkanlık...
uyku olmasa bile uyku yapan ve var olan uykuyu 2 katı etkiye çıkaran her bir şey.
- yemek yemek. sebepsiz uyku yapar.
- duş almak.
- yarın önemli bir işin olması. kalkmayı zorlaştırır. 1 saat erken kalkayım dersin ama 5dk 5dk erteleyip, 15dk varken çıkarsın. ucu ucuna yetişirsin.
- yemek yemek. sebepsiz uyku yapar.
- duş almak.
- yarın önemli bir işin olması. kalkmayı zorlaştırır. 1 saat erken kalkayım dersin ama 5dk 5dk erteleyip, 15dk varken çıkarsın. ucu ucuna yetişirsin.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?