paranın etkisine göre değişir. bazı işler vardır tahmin edilen zamandan bile çok daha önce bitirilir ancak bazı işler ise kaynak sıkıntısından yıllarca uzar da gider.
haluk levent'i tek geçerim.
ders alıp dikkat etmek lazım.
yazık ki ne yazık. bu kadın için bi ömür utanılacak bir hareket. hemde her haber sitesinde.
hilmi en güzel çırağım repliği ile bilinen oyuncu. çok güzel hareketler 2'nin çok iyi bir oyuncusu.
yetenek. istediğin kadar eğit, eğitim al ama olmuyor.
dikkat et ayı seni öpmesin olarak cevaplanır.
öğretmenim kesene bereket yaptiğin çok büyük iyilik.
bir efsaneye göre belirli süre öğretmenlik yapanların şahitliğinin alınmadığı zaman ve mekanlar varmış. bazı sorunların sebebi şahitliği alınmayacak vasıfsız insanların kararlar alması.
Allah rahmet eylesin.
Herkes filimden alıntılar yazmış fakat şarkının mükemmel anlam ve önemini kimse yazmamış bu şarkı 60-70 yıllarının Güney Almanya'sında Çalışanlar İçin Yazılmış Ve Onların Türkiyeden Nasıl Haber Beklediğini Ve Eşlerinin Özlemini Anlatıyor.
Allah askerimizin ayağına taş değdirmesin 🤲
Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye Milli Ordusu'yla birlikte Suriye'nin kuzeyinde PKK/YPG ve DEAŞ terör örgütlerine karşı Barış Pınarı Harekatı'nı başlattı.
Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye Milli Ordusu'yla birlikte Suriye'nin kuzeyinde PKK/YPG ve DEAŞ terör örgütlerine karşı Barış Pınarı Harekatı'nı başlattı.
akşam akşam içimi güzelleştiren türkü.
arayıp bulduğun pür heves ile
amman amman amman amman...
arayıp bulduğun pür heves ile
amman amman amman amman...
GAZİANTEPİN ALTINDAN MARDİN, şırnak'ın altına kadar olan bölgede güvenli bölge oluşturmak amacıyla girdiğimiz operasyon.
allahım devletimizi, askerimizi koru.
Milattan önce 209 yılından bu tarafa Türk ordusu dünyaya nizam verme, insanlığa adalet götürme noktasında misyon üstlenmiştir. İşte bu arzu, bu düşünce şiirlere, şairlere ilham kaynağı olmuştur. "Şu kopan Türk ordusudur Ya Rabb'i…" diye Yahya Kemal'in o beyitlerinde anlam bulan, fetihlerden gelenlere duyulan coşku, bir adım sonra Nuri Paşa komutasında Azerbaycan'a, dönemin zalimlerinin zulmüne uğrayan Müslüman Türklere karşı yapılan yardım ve insani kurtarma hamlesinden sonra "Çırpınırdın Karadeniz Bakıp Türk'ün Bayrağına" marşını yazdırmıştır. Neden? Çünkü Türk, oraya beklendiği için gitmiştir. Dolayısıyla Türk beklenendir, elbet gelir! Şimdilik Elbab, Afrin, İdlip...
![]()
allahım devletimizi, askerimizi koru.
Milattan önce 209 yılından bu tarafa Türk ordusu dünyaya nizam verme, insanlığa adalet götürme noktasında misyon üstlenmiştir. İşte bu arzu, bu düşünce şiirlere, şairlere ilham kaynağı olmuştur. "Şu kopan Türk ordusudur Ya Rabb'i…" diye Yahya Kemal'in o beyitlerinde anlam bulan, fetihlerden gelenlere duyulan coşku, bir adım sonra Nuri Paşa komutasında Azerbaycan'a, dönemin zalimlerinin zulmüne uğrayan Müslüman Türklere karşı yapılan yardım ve insani kurtarma hamlesinden sonra "Çırpınırdın Karadeniz Bakıp Türk'ün Bayrağına" marşını yazdırmıştır. Neden? Çünkü Türk, oraya beklendiği için gitmiştir. Dolayısıyla Türk beklenendir, elbet gelir! Şimdilik Elbab, Afrin, İdlip...
Salih Yılmaz'ın çok güzel seslendirdiği şarkı.
Şelale şarkı Sözleri:
Uzaktan sevda etmak
Girisun yerun dibina
Yakından seven yarum
Gelsun girsun koynuma
Kar yağar sine sine
Yarun elbisesine
Eski yarun ömrüni
Ver Allah yenisine
Aha koy sevduğum
Başuni omuzuma
Olmasa demezuk
Denemedik boşuna
Gözler şelale olmuş
Akar akar durulmaz
Bi insan bi yürekten
İki defa vurulmaz
Gözler şelale olmuş
Akar akar durulmaz
Bi insan bi yürekten
İki defa vurulmaz
Dere akar aşağa
Suyi vurmasun sağa
Yar eder miyim seni
Benden başka uşağa
Dere akar aşağa
Suyi vurmasun sağa
Yar eder miyim seni
Benden başka uşağa
Aha koy sevduğum
Başuni omuzuma
Olmasa demezuk
Denemeduk boşina
Gözler şelale olmuş
Akar akar durulmaz
Bi insan bi yürekten
İki defa vurulmaz
Gözler şelale olmuş
Akar akar durulmaz
Bi insan bi yürekten
İki defa vurulmaz
Aha koy sevduğum
Başuni omuzuma
Olmasa demezuk
Denemeduk boşina
Gözler şelale olmuş
Akar akar durulmaz
Bi insan bi yürekten
İki defa vurulmaz
Gözler şelale olmuş
Akar akar durulmaz
Bi insan bi yürekten
İki defa vurulmaz
Şelale şarkı Sözleri:
Uzaktan sevda etmak
Girisun yerun dibina
Yakından seven yarum
Gelsun girsun koynuma
Kar yağar sine sine
Yarun elbisesine
Eski yarun ömrüni
Ver Allah yenisine
Aha koy sevduğum
Başuni omuzuma
Olmasa demezuk
Denemedik boşuna
Gözler şelale olmuş
Akar akar durulmaz
Bi insan bi yürekten
İki defa vurulmaz
Gözler şelale olmuş
Akar akar durulmaz
Bi insan bi yürekten
İki defa vurulmaz
Dere akar aşağa
Suyi vurmasun sağa
Yar eder miyim seni
Benden başka uşağa
Dere akar aşağa
Suyi vurmasun sağa
Yar eder miyim seni
Benden başka uşağa
Aha koy sevduğum
Başuni omuzuma
Olmasa demezuk
Denemeduk boşina
Gözler şelale olmuş
Akar akar durulmaz
Bi insan bi yürekten
İki defa vurulmaz
Gözler şelale olmuş
Akar akar durulmaz
Bi insan bi yürekten
İki defa vurulmaz
Aha koy sevduğum
Başuni omuzuma
Olmasa demezuk
Denemeduk boşina
Gözler şelale olmuş
Akar akar durulmaz
Bi insan bi yürekten
İki defa vurulmaz
Gözler şelale olmuş
Akar akar durulmaz
Bi insan bi yürekten
İki defa vurulmaz
skeçler birbiriyle bağlantılı olduğundan eskisini izlediğimiz için biraz komik geliyor ama burda bunu ilk gören gülemez.
Yıllar önce Leonardo Da Vinci su üzerinde yürümemizi sağlayacak bir ayakkabı tasarlar. Fakat bu tasarımı yapsa da icadı tamamlayamadan ölür.
Tük donanmasının Gölcük üssünde görevli olan Yüzbaşı Atilla Hülagü Boğaz'ı çok sever. İcatlara, mucitliğe, yenilikçiliğe günümüzün moda terimiyle inovasyona çok meraklı bir kişiliktir. Herkesin vapurla seyre daldığı İstanbul Boğazını yürüyerek geçme fikrini Leonardo Da Vinci'nin bir ayakkabı modelinden esinlenir.
Atilla Hülagü sadece bir düşün insanı değildir. Aynı zamanda bir eylem insanıdır da!
Eşiyle birlikte yoğun bir çalışma temposuna girer Hülagü. İki yıllık teknik çalışmalar bitmiş, Arşimet Kanunu'ndan hareketle ortaya 45 santimetre uzunluğunda ve 25 santimetre yüksekliğindeki deniz ayakkabıları çıkmıştır.
Artık test aşaması gelmiştir ancak ilk iki deneme, Boğaz'daki akıntı nedeniyle hüsranla sonuçlanır.
Bazıları 30 yaşındaki bu subayımızla dalga geçer!
Konu medyaya da yansır. Bugün köprünün altındaki o Beylerbeyi'ndeki Astsubay Hazırlık Okulu önünden girdiği İstanbul Boğazı'ndan yürüyerek o kadar kişinin hayretler içindeki bakışlarına aldırış etmeden İstanbul Boğazı'nı geçerek Baltalimanı açıklarından çıkar.
Tam 56 dakika yürüdükten sonra karşı kıyıya varan Atilla Hülagü, İstanbul Boğazı'nı yürüyerek geçen ilk ve son kişi olur
Bu buluşu kısa süreli bir şov için planlamamış, denizcilikte kullanılabilmesini istemişti...
Hatta deniz piyadelerine çok fayda sağlayacağını ileri sürerek biçiminin daha pratik bir hale evrilmesi fikrini ortaya atıyor. Bu yaratıcı fikri o dönem pek ilgi görmüyor.
O zamanlar gazetede bu haber çıkınca kimi demiş ki bunlar makine altında motor var. Ama öyle değildi durum tabi ki ayakkabılar için 2,9 metrekare teneke, 50 gram lehim, 3 metre lastik, 1 metrekare alüminyum plaka kullanılmıştı. 3 temel fizik kanunu mucit yüzbaşının rehberi olmuş. Üretim esnasında bir tenekeciye “bana içi boş gemi gibi iki ayakkabı yapacaksın, ayak sokmak için iki delik açacaksın, alüminyum plakayı 20'ye bölüp 10'ar 10'ar altlarına dizeceksin demiş.
Atilla Hülagü Yarbay rütbesiyle donanmamızdan emekli oldu. 1982 yılında vefat etmiştir.
![]()
Tük donanmasının Gölcük üssünde görevli olan Yüzbaşı Atilla Hülagü Boğaz'ı çok sever. İcatlara, mucitliğe, yenilikçiliğe günümüzün moda terimiyle inovasyona çok meraklı bir kişiliktir. Herkesin vapurla seyre daldığı İstanbul Boğazını yürüyerek geçme fikrini Leonardo Da Vinci'nin bir ayakkabı modelinden esinlenir.
Atilla Hülagü sadece bir düşün insanı değildir. Aynı zamanda bir eylem insanıdır da!
Eşiyle birlikte yoğun bir çalışma temposuna girer Hülagü. İki yıllık teknik çalışmalar bitmiş, Arşimet Kanunu'ndan hareketle ortaya 45 santimetre uzunluğunda ve 25 santimetre yüksekliğindeki deniz ayakkabıları çıkmıştır.
Artık test aşaması gelmiştir ancak ilk iki deneme, Boğaz'daki akıntı nedeniyle hüsranla sonuçlanır.
Bazıları 30 yaşındaki bu subayımızla dalga geçer!
Konu medyaya da yansır. Bugün köprünün altındaki o Beylerbeyi'ndeki Astsubay Hazırlık Okulu önünden girdiği İstanbul Boğazı'ndan yürüyerek o kadar kişinin hayretler içindeki bakışlarına aldırış etmeden İstanbul Boğazı'nı geçerek Baltalimanı açıklarından çıkar.
Tam 56 dakika yürüdükten sonra karşı kıyıya varan Atilla Hülagü, İstanbul Boğazı'nı yürüyerek geçen ilk ve son kişi olur
Bu buluşu kısa süreli bir şov için planlamamış, denizcilikte kullanılabilmesini istemişti...
Hatta deniz piyadelerine çok fayda sağlayacağını ileri sürerek biçiminin daha pratik bir hale evrilmesi fikrini ortaya atıyor. Bu yaratıcı fikri o dönem pek ilgi görmüyor.
O zamanlar gazetede bu haber çıkınca kimi demiş ki bunlar makine altında motor var. Ama öyle değildi durum tabi ki ayakkabılar için 2,9 metrekare teneke, 50 gram lehim, 3 metre lastik, 1 metrekare alüminyum plaka kullanılmıştı. 3 temel fizik kanunu mucit yüzbaşının rehberi olmuş. Üretim esnasında bir tenekeciye “bana içi boş gemi gibi iki ayakkabı yapacaksın, ayak sokmak için iki delik açacaksın, alüminyum plakayı 20'ye bölüp 10'ar 10'ar altlarına dizeceksin demiş.
Atilla Hülagü Yarbay rütbesiyle donanmamızdan emekli oldu. 1982 yılında vefat etmiştir.
Perran Kutman anlatıyor:
"Amerika'da böbrek sancım tuttu. Taş düşürüyordum. Ambulans geldi. Avazım çıktığı kadar bağırıyorum. İlk defa böyle bir ağrıyla karşılaşıyorum. Bir yandan da 'anneciğim..anneciğim..' diye bağırıyorum. Bunu Türkçe söylediğim için ağrıyan yerimi söylediğimi sandılar. Birbirlerine bakıp 'acaba orası neresi?' diye soruyorlar Ben, 'annemi çağırıyorum' dedim. 'Kaç yaşında kadın, bunun bir de annesi mi var, onu niye çağırıyor ki?!' dediler muhtemelen.. Biz böyle durumlarda 'anne' deriz. Onlarda öyle bir şey yok ki; 'mamy..mamy..' diye ağlayan Amerikalı mı var?
Evet, belki de ' ANNE ', bizim ' AĞRIYAN YERİMİZ '...
ANNE : Sonu olmayan bir kitaptır.. Bittiği yerde hayat da biter..
![]()
"Amerika'da böbrek sancım tuttu. Taş düşürüyordum. Ambulans geldi. Avazım çıktığı kadar bağırıyorum. İlk defa böyle bir ağrıyla karşılaşıyorum. Bir yandan da 'anneciğim..anneciğim..' diye bağırıyorum. Bunu Türkçe söylediğim için ağrıyan yerimi söylediğimi sandılar. Birbirlerine bakıp 'acaba orası neresi?' diye soruyorlar Ben, 'annemi çağırıyorum' dedim. 'Kaç yaşında kadın, bunun bir de annesi mi var, onu niye çağırıyor ki?!' dediler muhtemelen.. Biz böyle durumlarda 'anne' deriz. Onlarda öyle bir şey yok ki; 'mamy..mamy..' diye ağlayan Amerikalı mı var?
Evet, belki de ' ANNE ', bizim ' AĞRIYAN YERİMİZ '...
ANNE : Sonu olmayan bir kitaptır.. Bittiği yerde hayat da biter..
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?