confessions

axit

1. nesil Yazar - Yazar -

  1. toplam entry 1054
  2. takipçi 23
  3. puan 34605

anne ve baba hakkı

axit
Anne Babaya \"off!\" bile denmez...5 vakit namazda onlara dua bu yüzdendir.. Yoksa Allah cc namazı kabul dahi etmiyor... Peygamberimiz ilk cuma hutbesinde ve son veda hutbesinde anne baba hakkından bahseder... Kur'an da defalarca geçer.. Çünkü bir anne baba \"onuru dahi kırılsa\" asla evladından vazgeçmiyor.... Anne babalarımıza selam ve dua ile...

parasızlık

axit
Allah'ın belası şey. Ahirette imansız kalmak gibi bir şey. Kimsenin kimseye beş kuruş vermediği bu dünyada atlatılması ömürden ömür alıyor bazen.
İnsanlar bunun için intihar ediyor maalesef.
Tabi biraz da ihtiyaçları planlamak lazım.

doğurmakla bitmiyor yoğurmak gerek

axit
Anneye Mektup

Neslihan Türk isimli araştırmacı'nın 2014 yılı eylül ayında ki yazısı.

BAŞLIK: Doğurmakla bitmiyor, yoğurmak gerek onu.
Gayrıya bırakma da sen eğit çocuğunu.

Eskiler, “Bizim çocuklarımız, gözlerine bakınca ne dediğimizi anlarlardı” diyerek, şimdiki neslin fütursuz ve saygısız hâline şaşırıyorlar.
Bu mektupta, işte o eski analarla, şimdikiler arasında ne gibi farklar olduğuna bakacağız.

“Ey Cennet Ayakları Altına Serilmiş Olan Kıymetli Anne!

Çocukta karakter eğitimi, anne ve babanın kendi karakterlerini güzelleştirmeye çalışmasıyla başlar. Daha ana rahmine düşmeden evvel, çocuğunuz için yapacağınız en güzel yardım, kendinizi mânen donatmanız ve Allah’a yaklaştıran niyet ve amellere sahip bulunmanızdır. O halde, Kur’an ve sünnet çerçevesinde bir hayat sürdürme azmi, kanaat, şükür, incelik ve helâlinden gıda almak gibi değerler olmalıdır.
Şimdi, aşağıdaki satırları Allah rızâsı için okuyup hazmedelim:

Eskiden analar beş vakit farz namazlarına nâfileler katar, abdestlerini alır, kollarını sıvar, duâlar ve salavatlar eşliğinde hamur yoğururlardı. Bu hamurdan ekmek pişirir, konu komşuya dağıtırlardı. Sadece insanlar değil, ekmeğin kokusunu alan kedi köpek bile nasibini alır, belki de bu sebepten, bereket evlerden eksik olmazdı.

Ya şimdi? Ekmek hazır, kek hazır, börek hazır. Cepler biraz para gördü, hanımlar soluğu marketlerde aldı. Sepetler, çoğu sağlıksız ve şüpheli olan gıdalarla tepeleme doldu. Misafirini kendi pişirdiği yemekle değil, bir pizzacıdan getirttiği hazır ikramlarla ağırlayan hanımların sayısı çoğaldı. Zira artık anaların ekmek hamuru yoğurmaya, tarhana yapmaya, yoğurt mayalamaya pek vakitleri yoktu. Çamaşırları da bulaşıkları da makine yıkıyordu; fakat nedense yine de çok yoğundu analar. Çocuklar bu hazır gıdalarla beslendi. Komposto, hoşaf, ayran değil, hazır meyve suları, kutu kolalar ve “ıce tea” (soğuk çay)lar içerek büyüdüler. Gösteriş maksatlı kurulan misafir sofraları yüzünden, hem gelir gider dengesi şaştı, hem samimiyet azaldı. Mangaldaki etin kokusu bütün mahalleye yayıldı; fakat canı çekenler hakkını alamadı böylece bereket kaçtı.

Eskiden analar kumaşı alır, besmeleyle biçer, kendi elbiselerini kendileri dikerlerdi. Bebeklerinin zıbınlarını, evlerinin perdelerini, divanlarının örtülerini, ellerinin emeğiyle meydana getirirlerdi. Böylece hem çok daha uyguna getirir, hem de kıymetini pek iyi bilirlerdi. İğneyi, tığı, şişi kullanır, kızlarına da öğretirlerdi. Üretmenin hazzını tadan çocuklar hazırcı olmaz, en az kendilerine yetecek kadar el sanatı bilirlerdi. Sökük çamaşırları elleriyle tamir eder, icabında yamarlardı.

Ya şimdi? Etek hazır, bluz hazır, fistan hazır. Cepler biraz para gördü, hanımlar soluğu AVM lerde aldı. Uğraşmaya ne gerek vardı ki canım! Zaten her şey hazırdı! Emeksiz elde etmeye, zahmetsiz rahmete kavuşmaya başladı analar. Sökük mü? Uğraşmaya bile değmezdi. Ucundan azıcık delinen çoraplar çöpe atıldı. Rengi biraz solan kazakların adı, eskiye çıkarıldı. Kendisine neredeyse her hafta bir elbise alınmasına alışarak büyüyen çocuklar, doyumsuz olup nasıl kapris yapacaklarını şaşırdı. Sohbet ortamlarında bile bir kıyafet yarışıdır başladı. Her sene mobilya değiştirmeye ayarlı kafalar, iki kullanmada kendisinden bıkılan eşarplar çoğaldı. Böyle bir ortamda çocuklar iğne görmeden, tığ tutmadan büyüdüler. Şişi de kebapla bildiler.

Eskiden ana olmak, kadınların vazgeçilmez birinci idealiydi. Beyaz gelinlikle girdikleri evde, lekesiz tertemiz bir hayat sürmek ve bir an evvel ana olmak isterlerdi. Bey helâlinden kazanıp getirir, hanım da kanaat ve şükürle, yetirirdi. Analar eskiden, ibadet şuuruyla bebek emzirirdi.

Ya şimdi? Eğitim alacağım, kariyer yapacağım, ekonomik özgürlüğümü kazanacağım derken, yaşlar otuzu kırkı buldu. Yeni analar kızlarına çoğunlukla şunu telkin ettiler: “Kocanın eline bakma evladım! Mesleğin olsun, maaşın olsun. Canını sıkarsa, çık gel, yanında beni bulursun.” Kızlar böyle, sabırsızlık ve bencillik aşılayan telkinlerle etiket sahibi oldukça, onların ihtiyaçlarına cevap verecek, onlara denk olup adamlık edecek erkek de bulunmaz oldu. Hazır yemeye, hazır giymeye, hazır bulmaya ve bencilce bir hayata alıştırılan çocuklar, yaşları büyüse de küçük kaldılar. Memleket, evlilik sorumluluğu alamayacağını düşünen erkekler ve kızlarla doldu. Analık, özgürlükler önünde bir setmiş gibi sunuldu. Tek çocuklu olmak medeniyet, çok çocuklu olmak cahiliyet gibi sunuldu. “Hayatımı yaşayacağım!” nidaları atan bazı analar, rûhu yeni üflenmiş bebeklerine kendi elleriyle kıydılar. Fiziğim bozulacak kaygısıyla bebek emzirmediler.

Eskiden analar, beylerine saygı duyardı. “Eşim” değil, “Beyim, efendim” diye hitap ederlerdi. Böylece beyler kendini bey gibi hisseder, çocuklar da babalarına hürmet ederlerdi. Hatta aynı evde, nice sıkıntıya göğüs gerilerek yine de tahammülle yaşanır, saygı ve sevgi hüküm sürdüğü için, huzurlu olunurdu. Kapıda, sofrada, bahçede ve odada edep hâkimdi. Eskiden çocuklarının anasıydı analar. Çocuklarına “Anneciğim” diye değil “Evlâdım!” diye seslenirlerdi.

Ya şimdi? Hoşgörülü eğitim anlayışıyla, analar kızlarının sırdaşı olayım derken ölçüyü kaçırıp suç ortağı hâline geldi. Kur’an’ın ve sünnetin hoş görmediği işler, “Benim yavrum daha küçük!” kılıfıyla hoş görüldü, gösterildi. Marka giyinmeyi, internette chat yapmayı, elinde telefonla toplumdan kopmayı çocuklar, analarından öğrenir oldu. “Aman baba yaaa!” demek, çocukların, annelerini taklit ederek geliştirdikleri bir tavra dönüştü. Analar, beylerine hürmette kusur edince, çocuklar da edepsizleşti. Kimsenin kimseye tahammül edemediği, bayramlarda büyüklerin değil, muhtelif otellerin ziyaret edildiği günler geldi.

Eskiden analar bazen günlerce sancı çeker, bebeklerini öyle doğururlardı. Doğan bebekler de mukavemetli, sabırlı, mücadeleci olurlardı. Eskiden analar, karınlarını güzelce saklarlardı da evdekiler bile hamile olduğunu anlamazdı.

Ya şimdi? Sezeryan arttı, suni sancı çoğaldı, hatta ağrısız gebelik diye bir sistem devreye girdi. Kısa vadede zahmete talip olamayanları, uzun vadede rahmet bıraktı gitti. Sancıya göğüs geremeyen analardan, rahatına düşkün, hazırcı bir nesil meydana geldi. Sırf rahatlık adına tercih edilen doğum yöntemleri sebebiyle, bünyeler ilaç deposu oldu. Bu sebeple, doğduğu andan itibaren huzursuz bebekler ve doğurduğu günden itibaren mutsuz analar çoğaldı. Ar ve hayâ azaldı. Çocukların yeni dadısı, televizyon, internet ve oyunlar oldu.

Tabi bu halde hayat devam ederken; kendisini modern kadın! zanneden kadınlar kocalarına hanımlık vazifesini ihmal etmeye başladı. Kocalar ihtiyaçlarına çare aramaya başlayınca ailede huzursusluk başladı. Dolayısıyla yuvalar bozuldu.

Şimdi böyle oturduğumuz yerden eski anaları mı anacağız? Yoksa o eskimeyen eskilerden biri olup, nefsimizin ve neslimizin iki cihan sevinci için mi çalışacağız?

Hatırlamak zorundayız: Eğitim temiz ve helal lokma ile başlar, istidatların keşfi ve tekâmülü ile sürer, fıtrata uygun bir hayatla taçlanır, hürmeti, sabrı ve edebi bilmekle nurlanır. Kur’an ve sünnet ölçüsünün dışına çıkmış her eğitim sistemi hastadır ve zararlıdır.

Mektubumuza son verirken, “Doğurmakla bitmiyor, yoğurmak gerek onu. Gayrıya bırakma da sen eğit çocuğunu” desek, analar da buna “Âmin!” dese, ne güzel olur. Hem belki böylece bizim de gözlerimize, bir bakışla anlatacak tesir nasip olur.

marketten bir şey almadan çıkarsam hırsız sanarlar

axit
bir başkasının kaygısı aslında. Düşünüyorum da bu benim de kaygım. Markete girdim baktım aradığım şey yok çıkamıyorum. Kesin bir şeyler almam lazım.

Daha beteri, çok kötü bir restorana oturduk, Oranın yemeklerini beğenmedim diyelim, kalkamıyorum ve bişeler söylemek zorunda kalıyorum. Biraz ezik olabilirim.

8 kasım abd başkanlık seçimleri

axit
BAzı Facebook paylaşımları göruyorum: Trump'u detstekliyorum ya da Clinton'u destekliyorum gibi.
Ulan sen kimsin? ABD seçimlerinde oy mu kullanıyorsun? ABD seçimlerinide oy verecek bir kitelyi etkileme gücüne mi sahipsin? BU gereksiz özgüven nereden kaynaklanıyor? bu neyin kafası?

atatür'ün balıkesir hutbesi

axit
ARAŞTIRMA / MAKALE

ATATÜRK ve GALATASARAY

BALIKESİR HUTBESİ
ATATÜRK’ÜN PAŞA CAMİİNDE YAPTIĞI KONUŞMA
7 ŞUBAT 1923

Ey Millet, Allah birdir. Şanı büyüktür.

Allahın esenliği, sevgisi ve iyiliği üzerinize olsun.

Peygamberimiz efendimiz hazretleri, Cenabı Hak tarafından insanlara dini gerçkleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir.

Temel kanunu, hepimizce bilinmektedir ki, yüce Kur’an’daki mânası açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor. Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymamış olsaydı, bununla diğer ilahi tabiat kanunarı arasında çelişki olması gerekirdi.
Çünkü tüm evren kanunlarını yapan Cenabı Hak’tır.

Arkadaşlar; Cenabı Peygamber çalışmasında iki yere, iki eve sahip bulunuyordu. Biri kendi evi, diğeri Allah’ın evi idi. Millet işlerini Allah’ın evinde yapardı. Hazreti Peygamber’in mübarek yolunda bulunduğumuz bu dakikada milletimize; milletimizin bugününe ve geleceğine ait hususları görüşmek maksadıyla bu kutsal yerde Allah’ın huzurunda bulunuyoruz.

Beni buna eriştiren Balıkesir’in dindar ve kahraman insanlarıdır. Bundan dolayı çok memnunum. Bu fırsat ile büyük bir sevab kazanacağımı ümit ediyorum. Efendiler, camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler itaat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılmasının gerekli olduğunu düşünmek yani konuşup tartışmak, danışmak için yapılmıştır. Millet işlerinde her kişinin zihnini ayrı ayrı faaliyette bulunması zorunludur. İşte biz de burada din ve dünya için, geleceğimiz ve bağımsızlığımız için, özellikle egemenliğimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım.

Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düşündüklerinizi anlamak istiyorum. Milli amaçlar, milli irade yalnız bir kişinin düşünmesinden değil, milletin bütün kişilerinin arzularının, emellerinin sonuçlarından ibarettir. Bundan dolayı benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim.

Hutbeler hakkında sorulan sorudan anlıyorum ki, bugünkü hutbelerin şekli, milletimizin duygusal fikirleri ve lisanı ile medeni ihtiyaçlarıyla uygun görülmektedir. Efendiler, hutbe demek topluma hitabetmek, yani söz söylemek demektir. Hutbenin manası budur.

Hutbe denildiği zaman bundan birtakım kavram ve manalar çıkarılmamalıdır. Hutbeyi söyleyen hatiptir. Yani söz söyleyen demektir. Biliyoruz ki, Hazreti Peygamber’in hayatta olduğu mutlu dönemlerde hutbeyi kendisi söylerdi. Gerek Peygamber Efendimiz ve gerek, dört halifenin hutbelerini okuyacak olursanız görürsünüz ki, gerek Peygamberin, gerek dört halifenin söylediği şeyler o günün sorunlarıdır, o günün askeri, idâri, mâli ve siyasi, sosyal konularıdır.

İslam toplumunun çoğalması ve İslam ülkeleri gerilemeye başlayınca, Cenabı Peygamber’in ve dört halifenin hutbeyi her yerde bizzat kendilerinin söylemelerine imkân kalmadığından halka söylemek istedikleri şeyleri bildirmeye birtakım kişileri memur etmişlerdir. Bunlar herhalde en büyük ve ileri gelen kişiler idi. Onlar camilerde ve meydanlarda ortaya çıkar, halkı aydınlatmak ve doğru yolu göstermek için bir şart lâzımdı. O da milletin lideri olan kişinin halka doğruyu söylemesi, halkı dinlemesi ve halkı aldatmaması!

Halkı genel durumdan haberdar etmek son derece önemlidir. Çünkü, her şey açık söylendiği zaman halkın beyni faaliyet halinde bulunacak iyi şeyleri yapacak ve milletin zararına olan şeyleri reddederek şunun veya bunun arkasından gitmeyecektir. Ancak millete ait olan işleri milletten gizli yaptılar. Hutbelerin halkın anlayamayacağı bir lisanda olması ve onların da bugünün gereklerine ve ihtiyaçlarımıza temas etmemesi, Halife ve Padişah sıfatını taşıyan despotların arkasından köle gibi gitmeye mecbur etmek içindi.

Hutbeden amaç halkın aydınlatılması ve ona yol gösterilmesidir, başka şey değildir. Yüz, ikiyüz, hatta bin yıl önceki hutbeleri okumak, insanları cahillik ve çağın gerisinde bırakmak demektir. Hatiplerin normal olarak halkın günlük kullandığı dil ile konuşmaları gereklidir. Geçen yıl Millet Meclisi’nde söylediğim bir nutukta demiştim ki \"Minberler halkın akılları, vicdanları için bir ilim irfan kaynağı, ışık kaynağı olmuştur.\"

Böyle olabilmek için minberlerde söylenecek sözlerin bilinmesi ve anlaşılması, ilim ve fen gerçeklerine uygun olması lazımdır. Hutbeyi verenlerin siyasi olayları, sosyal ve medeni olayları hergün izlemeleri zorunludur. Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış aşılamalar yapılmış olur. Bu nedenle, hutbeler tamamen Türkçe ve günün gereklerine uygun olmalıdır. Ve olacaktır.

vefalı insanlar

axit
Vefalı insanlar Melek gibidir. Görünmez ama gözetirler seni.
Duyulmaz ama bırakmaz seni. Dokunmaz ama korur seni. Haber dahi vermezler ama duasında unutmaz seni. Sıkıntılı Zaman'larda yetişir Hızır (A.S)gibi. Rabbim vefalı dostlara sahip olmayı nasip etsin inşallah.

ırak'ta osmanlı'ya hayır mitingi

axit
sadr hareketi lideri mukteda el sadr'ın çağrısıyla yapılan miting.

arapların türkleri sevmemediğinin en açık göstergesi. SAdece şii ler de değil hepsi aynı.
https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201610181025346869-sii-lider-sadr-irak-cagri-osmanli-isgal/

kara köy

axit
İstanbul da bir semt ismi. Bu günlerde kap kara bir köy gibi görünse de önceleri (gbkz:Karaylar)ın yaşadığı bir köymüş. Karaylar yani osmanlıda yaşayan türk musevi türk topluluğunun yaşadığı yermiş. İsmi de karaylardan gelmektedir.

karaylar

axit
Beyaz Rusya, Litvanya, Kırım, batı Ukrayna, Polonya, ABD, Rusya, Dağıstan, Türkiye, İsrail ile Romanya’da bulunan Musevi Türk topluluğu.
53 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol

tag heuer carrera womens price montblanc timewalker 2017 replica watches rolex oyster perpetual datejust made in hong kong vintage heuer chronograph replica watches hublot 992703 price panerai limited edition 2015 replica ladies watches ulysse nardin watches platinum brand watches for ladies uk replica watches belfort watch kickstarter breitling yellow face chrono uk replica watches