bir tür linç ile karizmasını kaybederek komik bir şekilde hatırlanan kişilerdir. sabri, mustafa topaloğlu...
tamamen yakılmış yerle bir edilmiş bir şehri, yaşam alanını ifade eder. nedense akıldan hiçbir türlü çıkmayan, etkileyiciliğin zirvesi anlardır. deprem yaşamış olmak, enkaz görmüş olmak belki benim hassasiyetimi artırıyordur ama yine de insana dokunan anlar olarak düşünebiliriz.
2. dünya savaşı filmlerinin etkileyici olma katsayısına ekstra etki ediyordur. zaten film bir şey anlatıyorsa eğer, ilk kareden son kareye geliş ile de durumu fark ettirebilir. piyanist'te yerli bir olan şehir, game of thrones kings landing yıkılmış hali ve açlık oyunları için district 12 yıkılışı...
2. dünya savaşı filmlerinin etkileyici olma katsayısına ekstra etki ediyordur. zaten film bir şey anlatıyorsa eğer, ilk kareden son kareye geliş ile de durumu fark ettirebilir. piyanist'te yerli bir olan şehir, game of thrones kings landing yıkılmış hali ve açlık oyunları için district 12 yıkılışı...
klasik anlatı sinemasında dışarıdan gelecek büyük sıkıntının beklentisini yaratan gelişmedir. bir kaledeki insanların kenetlenmesi, kavgalı bir ailenin barışması, gelinin damadın kız kardeşi tarafından kabul edilmesi, muhalafet ve iktidarın aynı fikirde olması vs. hepsi bu anlamı, bu izlenimi verir.
+ grip/nezle gibi ölümcül olmayan, basit hastalıklar da, özellikle filmin sonlarına doğru kullanılmışsa, ilgili karakter ve tarafı çok geçmeden iyileşecek (sorunlarını çözecek) beklentisini verir.
+ grip/nezle gibi ölümcül olmayan, basit hastalıklar da, özellikle filmin sonlarına doğru kullanılmışsa, ilgili karakter ve tarafı çok geçmeden iyileşecek (sorunlarını çözecek) beklentisini verir.
kimi zaman farklı ufuklar sunarak bakış açımızı değiştirmemize vesile olan özgürlük. günlük konularda "şuna da bir bak" pratiğinin zahmetsiz önümüze gelmiş hali.
kolay kolay vakit ve dikkat ayırmamaya çalıştığım şeylerdir. o enerjiyi korumak lazım. bazen uzak durmak bazen mücadele etmek iyi çözümlerdir. ama en güzeli de olabildiğince sevdiğiniz şeylere daha çok vakit ayırmak.
neredeyse öğlen yemeğini de aradan çıkarmış insandır. çay/börek ikilisi güzeldir. soğanlı börek tavsiye ederim.
outlander dizisinin başarılı başrolü. sade ve etkili oyunculuğu ile farklı dönemin kıyafetlerini neredeyse farklı karakterlermiş gibi taşıyabilmesi hoş bir özellik. (1700 iskoç geleneksel, 1945 ingiliz kadını ve askeri kıyafet yine buna dahil.) bulunduğu kabın (sekansın) şeklini alıyor.
artık günümüzde oyuncu yetenekleri daha da detaylı hale geldi, "kıyafeti taşımak" bunun da bir kanıtı olarak görebiliriz. enstrüman çalmak, iyi gülmek/ağlamak, dans etmek, samimiyet, güzellik/çirkinlik, at sürmek, yüzmek, mimik gibi sayısızca özelliğin arasına eklenebilir. çünkü kıyafet dönemin ruhunu yansıtmak adına en önemli sembollerden biri ve hatta temsil öğesidir. sınıfları, toplum yapısını ve hatta ideolojiyi de iletme de en etkili mizansen öğelerinden olduğunu da ayrıca belirtmek gerekir.
artık günümüzde oyuncu yetenekleri daha da detaylı hale geldi, "kıyafeti taşımak" bunun da bir kanıtı olarak görebiliriz. enstrüman çalmak, iyi gülmek/ağlamak, dans etmek, samimiyet, güzellik/çirkinlik, at sürmek, yüzmek, mimik gibi sayısızca özelliğin arasına eklenebilir. çünkü kıyafet dönemin ruhunu yansıtmak adına en önemli sembollerden biri ve hatta temsil öğesidir. sınıfları, toplum yapısını ve hatta ideolojiyi de iletme de en etkili mizansen öğelerinden olduğunu da ayrıca belirtmek gerekir.
doğru olmayan, eksik fikirleri ya da tamamen yanlış olanları sayı ile kabul ettirme, dayatma üzerine kurulu tavrın bir sonucudur. tabi ki körlük sebebi değildir ancak hep bir şüpheye neden olur. çoğunluğun kararları, zevkleri de bu temelde itici gelir. güncel hali de, sosyal medya trendlerinden kaçmak...
merak bile etmemiş insandır.
çoğu zaman yanıltıcı bile olsa insanlar hakkında sağlıklı ve doğru fikirler verebilen görsel kayıt. içten bir gülüşü olan insanla ilgili kötü bir taraf sezinleyemiyorsun mesela, ilginçtir. günümüzde o kadar sahte durumlara tanık olduk ki, güven duymadan yaklaşıyoruz çoğu insana. hani şey yardır ya, "bir açığı, bir zaafı vardır" diye içten içe düşünüyoruz ama gerçekten hiçbir kötülük taşımayan insanlar da olamaz mı? tabi ki, her insanda insanlığın bütün halleri vardır. önce kendimiz iyi olalım ama di mi?
uzun zaman sonra ciddi bir heyecan duyarak izlediğim film. nedeni, yıllar önce çocukken izlediğim bir film olması. "tanrının unuttuğu çocuk (2001)" filmi, yurek bogayevicz tarafından yazıp yönetilen etkileyici bir 2. dünya savaşı anlatısı. çocukların gözünden dönemi ele alan başka filmler olsa da, bu filmin çok farklı yönleri var. koyu bir propagandanın bilincinde olsanız bile etkilemeyi başarıyor...
filmin en kuvvetli yönü fotoğrafik başarısı, bu kadar güçsüz bir dönem, hiç gösterişe kaçmadan ancak bu kadar naif ve duygulara yakın sunulabilirdi. Nedeni de, savaş, faili meçhuller, açlık(son üst arama sahnesinde ceket çıktıktan sonraki yahudi adamın karnı), adaletsiz ortamın ilk unsuru olan güçlünün güçsüzü kırması, ezmesi, intikam isteği ve gece karanlığında gidip gelen trenlerin kattığı baskıyı ancak bu kadar azaltabilirdi yönetmenin çerçeve başarısı ve diğer görsel detaylar... maria ve romek'in bir buğday kabındaki eğlencesi (çocukluk aşkı denilebilir) bu savaş ortamında bulabileceğiniz masal tadındaki nadir anlardan biri... kilisede dağıtılan ekmeğin yuvarlak ve köşeli olma detayı da görsel detaylar arasına bir motif olarak eklenebilir.
filmin ana rengi, ortak rengi, güçsüzlük... nasıl şirinlerin hepsi küçük detaylarıyla hepsi bir mavi renge sahipse, aynı şekilde çocukların üzerinden savaş döneminin anlatıldığı bir filmde, halk, esir, hristiyan, yahudi, alman askeri, din adamı (askerin rahibe emir verip artık domuz yakalayıcısısın demesi), komşu(hain komşu kluba), köy, şehir fark etmeksizin güçsüzlük üzerine kurulu... alman askerleri bile göstermelik güçler ile sıradanlıkla sunulmuş. hatta romek ve vladek arasında küçük çocuk çekişmesine dayalı kavga bile o kadar bitik ve yorgun ki... sonra filmin başında gördüğümüz, dolaba asılı romek'in dayanamayıp düşmesi ve tekrar bunu yapacak mücadele isteğini bulamaması ve vazgeçmesi her şeyi anlatıyor daha en başta. Hatta filme gelen güçsüz son eleştirisini de haklı kılıyor ama durum bu, dönem bu. film güçsüzlük ve buna bağlı kabullenmişlik (4 tane yetişkin yahudinin 1 tane baltalı çocuğa karşı gelememesi) üzerine kurulu. zaten çocukların ana karakter olması bile bu bağlamda bir gösterge olabilir.
çocuk, birebir gelecek temsilidir. çocuk ölüyorsa, gelecek ölmüş anlamına gelir. fiziksel ölüm ve asimile olmak arasında hiçbir fark yok denilmiş öykü boyunca. hatta asimile olmak daha tehlikeli. aslen yahudi olan romek, şans eseri elinde kalan bir silah sayesinde trenden atlayan yahudileri soyduğu sanılır, alman askerleri tarafından. hatta kafasına bir alman subayı şapkası takılır (asimile simgesi) ve bir sonraki sahnede arama yaptırılır. aslında yahudi olan bir çocuk, yahudileri soyar ve para-değerli eşyalarına el koyar. net bir şekilde olmasa da, aradığı 2 kişi (1 erkek, 1 kadın) onun hayatını kurtaran anne-babası mı, izlenimi yaratılmış ve ister istemez insana dokunur... yani kurşuna dizilmemiş ya da toplama kampına gönderilmemiş olsa da romek, kadının ayakkabı topuğundaki bozuk paraya kadar ulaşarak, en ufak bir seçim şansı olmadığından güce boyun eğme anını bize izlettiriyor... bu sırada, filmin aykırı, deli çocuğu tolo ise yahudi olmamasına rağmen son sahnede yahudileri seçiyor. vladek ve romek'in tüm ısrar ve çabalarına rağmen. bu da gösteriyor ki, yahudi olmayan onlarca insan bu aşırılıklar, düzenin kendi kendini sindirmesi yüzünden suçsuz yere hayatlarından olan insanlar... filmin sonunda, "bizi olduğumuz gibi kabul eden, saygı duyarak kibarlıkları ile bize destek olan insanlara teşekkür ederiz" repliği ile sonu yine güçsüz ama naif bir şekilde bağlıyor yönetmen...
sonuca geldiğimizde, savaş tüm tarafları için yıkıcıdır, herkesi güçsüzleştirir. çocuklardan başlayarak geleceğin yok edilmesi anlamına gelir. karşı tarafı yok ediyor sanarken aslında her açıdan kendi insanımızı yok ettiğimizi fanatik körlük nedeniyle fark edemeyiz ve nihayetinde geri dönülemez sonuçlar doğurur.
çok uzattık, sevgiler...
filmin en kuvvetli yönü fotoğrafik başarısı, bu kadar güçsüz bir dönem, hiç gösterişe kaçmadan ancak bu kadar naif ve duygulara yakın sunulabilirdi. Nedeni de, savaş, faili meçhuller, açlık(son üst arama sahnesinde ceket çıktıktan sonraki yahudi adamın karnı), adaletsiz ortamın ilk unsuru olan güçlünün güçsüzü kırması, ezmesi, intikam isteği ve gece karanlığında gidip gelen trenlerin kattığı baskıyı ancak bu kadar azaltabilirdi yönetmenin çerçeve başarısı ve diğer görsel detaylar... maria ve romek'in bir buğday kabındaki eğlencesi (çocukluk aşkı denilebilir) bu savaş ortamında bulabileceğiniz masal tadındaki nadir anlardan biri... kilisede dağıtılan ekmeğin yuvarlak ve köşeli olma detayı da görsel detaylar arasına bir motif olarak eklenebilir.
filmin ana rengi, ortak rengi, güçsüzlük... nasıl şirinlerin hepsi küçük detaylarıyla hepsi bir mavi renge sahipse, aynı şekilde çocukların üzerinden savaş döneminin anlatıldığı bir filmde, halk, esir, hristiyan, yahudi, alman askeri, din adamı (askerin rahibe emir verip artık domuz yakalayıcısısın demesi), komşu(hain komşu kluba), köy, şehir fark etmeksizin güçsüzlük üzerine kurulu... alman askerleri bile göstermelik güçler ile sıradanlıkla sunulmuş. hatta romek ve vladek arasında küçük çocuk çekişmesine dayalı kavga bile o kadar bitik ve yorgun ki... sonra filmin başında gördüğümüz, dolaba asılı romek'in dayanamayıp düşmesi ve tekrar bunu yapacak mücadele isteğini bulamaması ve vazgeçmesi her şeyi anlatıyor daha en başta. Hatta filme gelen güçsüz son eleştirisini de haklı kılıyor ama durum bu, dönem bu. film güçsüzlük ve buna bağlı kabullenmişlik (4 tane yetişkin yahudinin 1 tane baltalı çocuğa karşı gelememesi) üzerine kurulu. zaten çocukların ana karakter olması bile bu bağlamda bir gösterge olabilir.
çocuk, birebir gelecek temsilidir. çocuk ölüyorsa, gelecek ölmüş anlamına gelir. fiziksel ölüm ve asimile olmak arasında hiçbir fark yok denilmiş öykü boyunca. hatta asimile olmak daha tehlikeli. aslen yahudi olan romek, şans eseri elinde kalan bir silah sayesinde trenden atlayan yahudileri soyduğu sanılır, alman askerleri tarafından. hatta kafasına bir alman subayı şapkası takılır (asimile simgesi) ve bir sonraki sahnede arama yaptırılır. aslında yahudi olan bir çocuk, yahudileri soyar ve para-değerli eşyalarına el koyar. net bir şekilde olmasa da, aradığı 2 kişi (1 erkek, 1 kadın) onun hayatını kurtaran anne-babası mı, izlenimi yaratılmış ve ister istemez insana dokunur... yani kurşuna dizilmemiş ya da toplama kampına gönderilmemiş olsa da romek, kadının ayakkabı topuğundaki bozuk paraya kadar ulaşarak, en ufak bir seçim şansı olmadığından güce boyun eğme anını bize izlettiriyor... bu sırada, filmin aykırı, deli çocuğu tolo ise yahudi olmamasına rağmen son sahnede yahudileri seçiyor. vladek ve romek'in tüm ısrar ve çabalarına rağmen. bu da gösteriyor ki, yahudi olmayan onlarca insan bu aşırılıklar, düzenin kendi kendini sindirmesi yüzünden suçsuz yere hayatlarından olan insanlar... filmin sonunda, "bizi olduğumuz gibi kabul eden, saygı duyarak kibarlıkları ile bize destek olan insanlara teşekkür ederiz" repliği ile sonu yine güçsüz ama naif bir şekilde bağlıyor yönetmen...
sonuca geldiğimizde, savaş tüm tarafları için yıkıcıdır, herkesi güçsüzleştirir. çocuklardan başlayarak geleceğin yok edilmesi anlamına gelir. karşı tarafı yok ediyor sanarken aslında her açıdan kendi insanımızı yok ettiğimizi fanatik körlük nedeniyle fark edemeyiz ve nihayetinde geri dönülemez sonuçlar doğurur.
çok uzattık, sevgiler...
Brezilya'nın Bahia kentinde çiftçilik yapan irineu Cruz ve eşi Jucicleide Silva, oğullarına verdikleri adlarla dikkat çeken aile. 14 çocuğunun isimlerini "r" harfi ile başlayan unutulmaz futbolcuların isimlerini vermiş.


harika bir oyunla kazandığımız milli maç. bunu yeterli görmeyip daha iyi seviye ve sonuçlara ulaşabilmek dileğiyle, bu bir başlangıç olsun.


Ramazan bayramınız mübarek olsun.
trafikte telefon kullanımının sakıncaları üzerine bir reklam filminde oynamış milli futbolcu. reklam sürpriz sonlu.
sıra dışı bir yeteneğe ve rahatlığa sahip 27 yaşındaki fransız sağ bek. asistleri, hücuma katkısı ve duran toplardaki başarısı ile öne çıkıyor.


💛💘
oldukça zor ve sancılı bir sezonun sonunda kazanılan şampiyonluğun en önemli maçı. rahatladık be sonunda.
oldukça zor ve sancılı bir sezonun sonunda kazanılan şampiyonluğun en önemli maçı. rahatladık be sonunda.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?