Harbiden kimsin sen ? Bunca uykusuz geçen gecelerin sebebi mi yoksa bardakta soğuyan çayımın katili mi ? Bunca şiirin başlığı yada bütün yazıların yazılma sebebi? Peki köy kahvaltılarının bile veremediği o eşsiz özlem yada ne biliyim Nazım'ın herkese selam.sana hasret sözünü kağıda döken kalem?
Harbiden kimsin sen ?
Annelerin misafir beklerken yüzlerinde oluşan o tatlı heyecan mı yahut çocukların ellerini iki yana açıp bu kadar diye başlayan cümlenin tamamı mı ?
Soba üstünde kızaran ekmeğin verdiği koku mu veya ne biliyim işte memleketin en uçsuz noktasında okula gitmeye çalışan çocukların yaşadığı dostluk mu ?
Söylesene kimsin sen ? Kur'anda adı geçen aşk mı yoksa daha pişmeden yanan bir sevda mı ?
Harbiden kimsin sen ?
Annelerin misafir beklerken yüzlerinde oluşan o tatlı heyecan mı yahut çocukların ellerini iki yana açıp bu kadar diye başlayan cümlenin tamamı mı ?
Soba üstünde kızaran ekmeğin verdiği koku mu veya ne biliyim işte memleketin en uçsuz noktasında okula gitmeye çalışan çocukların yaşadığı dostluk mu ?
Söylesene kimsin sen ? Kur'anda adı geçen aşk mı yoksa daha pişmeden yanan bir sevda mı ?
heyt
Ve selfie modası bu fotoğraf ile başlar :)
Aynı kuzenimin küçüklüğü. Kuzen miyiz yoksam ki
Aynı kuzenimin küçüklüğü. Kuzen miyiz yoksam ki
"Döner kebap dönmez olsun. Taştan mantar tarlası. Çok yaşasın ölüler..."
Arif Dino
Arif Dino
YouTube de olamayan bütün videoları bünyesinde barındırmasına rağmen yine de YouTube den sonra akla gelen bir video paylaşım sitesi...
Kan ter içerisinde kaldığım bir sabah sporunun ardından eve gidiş yolu baya uzun görünmüş ve bir bankta dinlenmek için oturmuştum. Sabahın vehameti bütün solgun yaprakların üstünü örtüyor ve gelen misafiri ağırlarcasına heyecanlı bir rüzgar bırakıyordu yüzüme. Kıyıya vuran dalganın geri dönüşünü izlemekten yorgun düşmüş bir çocuğa dikildi gözlerim. Üstünde yeşil bir hırka ve beyaz bir tişört , altında kahverengi pantolon ve yarısı yırtık bir spor ayakkabı ile oturuyordu sahilde.
Arkasındaki bankın boş olduğundan habersizdi herhalde. Yere oturmasının başka bir açıklaması olamazdı lakin hava soğuktu. Çocuk yorgun haliyle bir defa esnedi önce ,sonra yerde duran poşeti açtı içinden kuru bir ekmek ile bir domates çıkarttı başladı ulu orta savurmaya kahkahalarını. Kendi kendine durmadan gülüyor bir yandan elindekileri yerken yoldan geçenlere aldırmıyor ve havanın soğukluğu bile kahkahaya engel olamıyordu. Nedendi bu gülüş ? Komik olan neydi ?
Kalktım banktan ,evime doğru yola koyuldum. Hava iyice soğuğunu hissettiriyordu. Üstümdeki kalın hırkaya rağmen iliklerime kadar üşümenin verdiği buruk bir ifadeyi yüzüme takıp eve girmiştim.
Aklımda çocuğun kahkahası var diyemeyeceğim, çoktan aklımdan uçup gitmişti çocuk. Isınmak için kalorifere yasladım kendimi, elimde bir bardak kahve ile yazmaya hazırlandığım kitap için araştırmaya koyuldum.
Uzun araştırmalar sonucunda bulamadığım şeyi çöpe atıp kendime yeni şeyler bulamama konusunda cesaret veriyordum. Akşama doğru hava iyice soğumaya başlamış ve çocuk nihayet aklıma takılmıştı. Neredeydi acaba ? Neden gülümsüyordu o kadar ? Kahkahasının sebebi neydi ? Benim bunca yıl uğraşıp yapamadığım şeyi bulamadığım mutluluğu kuru ekmek ve domateste bulması haksızlık olmaz mıydı bana? Ölümüme yaklaştığımı hissettim. Hemen ölmek için yatağa girdim ve dirilmek için Allah'a ellerimi açtığımda bir neden bulamadığımı fark ettim. Tekrar dirilmem için bir sebep yoktu sanki , ne diye yalvaracaktım peki? Neden isteyecektim dirilmeyi? Sen en iyisini bilirsin deyip yavaş yavaş ölüme doğru gözlerimin kapanışına bıraktım kendimi.
Sabah saat 7:00 da çalan lanet bir alarm sesi ile dirilişimin hiç bu kadar kötü karşılanacağını bilmiyordum kendim tarafından. Beş dakika daha ölmek için yalvaracağım kimsenin olmadığını fark edince alarm sesine bıraktım kendimi. Sabah sporunu yapmak için dün gittiğim yere tekrar gittim. Çocuk hala oradaydı , yanindaki poşetten yoksun ve yüzüne vuran yağmuru ah sesi ile dağıtmaya çalışarak oturuyordu dün oturduğu yerde. Dikkatimi iyice cezbetti ve birden çocuğun yanında buldum kendimi...
Devami birkaç gün sonra huzurlarınızda...
Arkasındaki bankın boş olduğundan habersizdi herhalde. Yere oturmasının başka bir açıklaması olamazdı lakin hava soğuktu. Çocuk yorgun haliyle bir defa esnedi önce ,sonra yerde duran poşeti açtı içinden kuru bir ekmek ile bir domates çıkarttı başladı ulu orta savurmaya kahkahalarını. Kendi kendine durmadan gülüyor bir yandan elindekileri yerken yoldan geçenlere aldırmıyor ve havanın soğukluğu bile kahkahaya engel olamıyordu. Nedendi bu gülüş ? Komik olan neydi ?
Kalktım banktan ,evime doğru yola koyuldum. Hava iyice soğuğunu hissettiriyordu. Üstümdeki kalın hırkaya rağmen iliklerime kadar üşümenin verdiği buruk bir ifadeyi yüzüme takıp eve girmiştim.
Aklımda çocuğun kahkahası var diyemeyeceğim, çoktan aklımdan uçup gitmişti çocuk. Isınmak için kalorifere yasladım kendimi, elimde bir bardak kahve ile yazmaya hazırlandığım kitap için araştırmaya koyuldum.
Uzun araştırmalar sonucunda bulamadığım şeyi çöpe atıp kendime yeni şeyler bulamama konusunda cesaret veriyordum. Akşama doğru hava iyice soğumaya başlamış ve çocuk nihayet aklıma takılmıştı. Neredeydi acaba ? Neden gülümsüyordu o kadar ? Kahkahasının sebebi neydi ? Benim bunca yıl uğraşıp yapamadığım şeyi bulamadığım mutluluğu kuru ekmek ve domateste bulması haksızlık olmaz mıydı bana? Ölümüme yaklaştığımı hissettim. Hemen ölmek için yatağa girdim ve dirilmek için Allah'a ellerimi açtığımda bir neden bulamadığımı fark ettim. Tekrar dirilmem için bir sebep yoktu sanki , ne diye yalvaracaktım peki? Neden isteyecektim dirilmeyi? Sen en iyisini bilirsin deyip yavaş yavaş ölüme doğru gözlerimin kapanışına bıraktım kendimi.
Sabah saat 7:00 da çalan lanet bir alarm sesi ile dirilişimin hiç bu kadar kötü karşılanacağını bilmiyordum kendim tarafından. Beş dakika daha ölmek için yalvaracağım kimsenin olmadığını fark edince alarm sesine bıraktım kendimi. Sabah sporunu yapmak için dün gittiğim yere tekrar gittim. Çocuk hala oradaydı , yanindaki poşetten yoksun ve yüzüne vuran yağmuru ah sesi ile dağıtmaya çalışarak oturuyordu dün oturduğu yerde. Dikkatimi iyice cezbetti ve birden çocuğun yanında buldum kendimi...
Devami birkaç gün sonra huzurlarınızda...
Eğer bir kız ayakta ise yer vermeyin sakın verdiğiniz yeri ve değeri harabeye çevirir kızlar yer de değer de vermeyin bırakın ne siz ayakta yorulun ne gönlünüz vuslatta yorulsun...
Sahne sanatlarına düşen ilk ayrımcılık tanesi...
Bence at yapsınlar hem asil hayvan hemde hepimizi yansıtıyor...
Ben kadın düşmanlığını yobazlık ile değil de bilmemezlik ile ilişkilendiriyorum. Cahilin düşmanı alimdir yani insan bilmediğine ve erişemediğine düşman kesilir , kadın gerçekten mükemmel bir varlıktır lakin mükemmele kusur bulan elbetteki bakmakta kusuru olandır.
(bkz: kusursuz demiyorum mükemmel)
(bkz: kusursuz demiyorum mükemmel)
Sandaletin içindeki ayağa değen kartanesine, çocuk tebessumlerini yitiren cami ahalisine, Salih amel işleyenin bütün sülalesine ve everestin en tepesine yemin olsun ki gökler yarıldığı zaman anlayacaktır tok açın neler çektiğini...
Hangisinin asıl engelli olduğunu düşünmemize yardımcı olan bir olay...
"Hayatı okulda öğretmiyorlar" lafına karşı olmak için müfredata girmiş bir ilk okul dersi ismi.
Sonsuzluğu parmak uçlarımda hissettiğim zamanlarda daha yeni yeni emeklemeyi öğrendiğimi anladım.
İnsanların sevilmediği anlarda ise ne kadar yalnız kaldıklarını ve bu yalnızlığı başkalarına nasıl aksettirdiklerini aklım dahi almıyordu. Nasıl bir sonsuz boşluk çekebilirdi ki insanı bilinmez bir düşünceye yada nasıl bir çaresizlikti bu hayretler içerisinde bırakıyordu her dinleyeni veya nasıl bir hikayeydi ki büyümek ile kalmayıp dünya yaşamına yeni bir fikir empoze etme konusunda insanlık ile yarışıyordu.
Büyüdüğümü fark ettim sonra , bahara yaklaşırken hissettim solan yaprakları. Büyümek meşakkatli iştir dedim kendime ,büyümek ölmek gibi tartışılmaz bir gerçek ve sürünmek gibi ihtiyaçlar silsilesi olan bir büyüteç yada mercek.
İnsan koşmaya başlayınca anlıyor gerçek insanın neler yaptığını ,insan olmanın zorluklarını ,son hıza yaklaştığında hissediyor kalbini ve ağrıyan her neresi varsa oranın varlığını.
İnsan böyle işte acıyı benimsiyor en az güldüğü dakikalar kadar , sonsuzluğun eşiğinde yaşıyor bütün benliği ile ,insanın neresi acırsa bütün canı orada toplanıyor ,bu yüzden bu aralar canım tam yüreğimde.
İnsanların sevilmediği anlarda ise ne kadar yalnız kaldıklarını ve bu yalnızlığı başkalarına nasıl aksettirdiklerini aklım dahi almıyordu. Nasıl bir sonsuz boşluk çekebilirdi ki insanı bilinmez bir düşünceye yada nasıl bir çaresizlikti bu hayretler içerisinde bırakıyordu her dinleyeni veya nasıl bir hikayeydi ki büyümek ile kalmayıp dünya yaşamına yeni bir fikir empoze etme konusunda insanlık ile yarışıyordu.
Büyüdüğümü fark ettim sonra , bahara yaklaşırken hissettim solan yaprakları. Büyümek meşakkatli iştir dedim kendime ,büyümek ölmek gibi tartışılmaz bir gerçek ve sürünmek gibi ihtiyaçlar silsilesi olan bir büyüteç yada mercek.
İnsan koşmaya başlayınca anlıyor gerçek insanın neler yaptığını ,insan olmanın zorluklarını ,son hıza yaklaştığında hissediyor kalbini ve ağrıyan her neresi varsa oranın varlığını.
İnsan böyle işte acıyı benimsiyor en az güldüğü dakikalar kadar , sonsuzluğun eşiğinde yaşıyor bütün benliği ile ,insanın neresi acırsa bütün canı orada toplanıyor ,bu yüzden bu aralar canım tam yüreğimde.
İstanbul'da yağmur yağıyordu, saadet evreni haber verdiği zaman bütün sabahların geleceğini. Burada eve döndüğünde anlıyorsun asıl bu şehrin en aziz misafirini, bir nevi tarihini yada ne biliyim yalan olan ne varsa onun sahiciliğini. Öyle bir şehir düşünün ki her yer insan ve fikir pisliği, dört tarafı kafelerle, üç tarafı tabelalarla dolu bir şehir. Yansımasına bakamıyor insan çoğu zaman,aynada birşey görmüyor yada baktığı zaman.
En büyük haksızlığı çocuklara yapan, dünyaya getirdiği halde hep neyin kötü olduğunu öğreten ve filmler ile tiyatroları televizyonda izleyen bir neslin en kadim dostu "eski ramazanlar" cümlesindeki o hatra düşen garip bir burukluk ifadesidir.
Koşun ey yağmur üstüne düştüğünde sağa sola sallanan köpekler, koşun nankör diye bilindiği halde hiçbir evden eksik olmayan kediler, koşun ey en karanlık gecelere gebe kalan bütün hayaller, nereye olduğunu bilmeden ,neden diye sormadan ,yanınıza kimseyi almadan. Koşun ey karanlık talihlerin piyango biletleri, sizde koşun etçil olduğu halde simit yemeye meraklı martılar, onlarda koşsun, herkes ,hickimse hatta ,bunun adı dünya ,koşun ölene kadar elbet geçiyor zaman nasıl olsa...
En büyük haksızlığı çocuklara yapan, dünyaya getirdiği halde hep neyin kötü olduğunu öğreten ve filmler ile tiyatroları televizyonda izleyen bir neslin en kadim dostu "eski ramazanlar" cümlesindeki o hatra düşen garip bir burukluk ifadesidir.
Koşun ey yağmur üstüne düştüğünde sağa sola sallanan köpekler, koşun nankör diye bilindiği halde hiçbir evden eksik olmayan kediler, koşun ey en karanlık gecelere gebe kalan bütün hayaller, nereye olduğunu bilmeden ,neden diye sormadan ,yanınıza kimseyi almadan. Koşun ey karanlık talihlerin piyango biletleri, sizde koşun etçil olduğu halde simit yemeye meraklı martılar, onlarda koşsun, herkes ,hickimse hatta ,bunun adı dünya ,koşun ölene kadar elbet geçiyor zaman nasıl olsa...
En azından artık hocalar "kimliğinde her müslüman yazan da müslüman sayılmıyor" diye verdikleri örnekleri,neden müslüman sayılmıyorlar sorusunun asıl cevabı ile degistirecekler...
Daha hayalleri bile oturmamış birisini ,merminin ne kadar olduğunu bilmeyen ve silahlanma duygusunu dahi barındırmayan birisini , müslümanı yani ha birde kız çocuğunu , saçlarını hala annesine toplatan ve dünyanın kötü bir yer olduğuna inanmayan birisini.
Elinde yemek tası ile okula koşan ve yeni şeyler öğrenmek için can atan birisini, salincaktan düşse dahi salıncağa küsmeyen ve insanlığın ne kadar rezalet birşey olduğunu bilmeyen birisini öldürmek oylemi.
Hangi kitapta yeri var bir çocuğa el kaldırmanın, hangi din emrediyor merminin 16 yaş sınırını , hangi mermi öldürebilir ki bir fikri veya düşüncenin sağlamlığını,
Ey İsrail şunu asla unutmaki dualarımız ile alacağız ölen her kardeşimizin intikamını ebabil olup yagdiracagiz pişmiş çamurları ve o müjdelenen gün geldiğinde nereye kacacaksiniz çocuk sormayacak mı hesabını Allah'ın el-kahhar ismine and olsun ki intikam alanların en hayırlısı Allah'tır.
esteizubillah : Yenilecek ve cehenneme sürüleceksiniz.' Ne kötü bir yerdir...
Elinde yemek tası ile okula koşan ve yeni şeyler öğrenmek için can atan birisini, salincaktan düşse dahi salıncağa küsmeyen ve insanlığın ne kadar rezalet birşey olduğunu bilmeyen birisini öldürmek oylemi.
Hangi kitapta yeri var bir çocuğa el kaldırmanın, hangi din emrediyor merminin 16 yaş sınırını , hangi mermi öldürebilir ki bir fikri veya düşüncenin sağlamlığını,
Ey İsrail şunu asla unutmaki dualarımız ile alacağız ölen her kardeşimizin intikamını ebabil olup yagdiracagiz pişmiş çamurları ve o müjdelenen gün geldiğinde nereye kacacaksiniz çocuk sormayacak mı hesabını Allah'ın el-kahhar ismine and olsun ki intikam alanların en hayırlısı Allah'tır.
esteizubillah : Yenilecek ve cehenneme sürüleceksiniz.' Ne kötü bir yerdir...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?