Ankara
Çocuk
Kurudu galiba dibine taş attığımız ve çıkması için 40 akıllı aradığımız kuyu...
Sonsuz noktaları soysuz hayaller koyuyorsa dünyada, çocuğa insanlığı anlatmak "yabancılardan çikolata alma" sözü ile eşdeğerdir...
Global bir dünya var dışarda, açlıktan ölen insanlar meclisten içeride genelde...
Pankart
Asla yapmam diyenlerin başvurdukları iş ve işçi bulma kurumu ile aynı derecede üyesi bulunan bir sosyal sorumsuzluk projesi.
Boş fikirli insanların verdiği nefes ile kirlettigi dünya...
Survivor
Alper tunga
Bakan
Beypazarı
Fil dişi
Bacak arası artistlik vuruş
İsabet
İftar sofrası
17 Ağustos 1999 depremi
İstanbul'da yağmur yağıyordu, saadet evreni haber verdiği zaman bütün sabahların geleceğini. Burada eve döndüğünde anlıyorsun asıl bu şehrin en aziz misafirini, bir nevi tarihini yada ne biliyim yalan olan ne varsa onun sahiciliğini. Öyle bir şehir düşünün ki her yer insan ve fikir pisliği, dört tarafı kafelerle, üç tarafı tabelalarla dolu bir şehir. Yansımasına bakamıyor insan çoğu zaman,aynada birşey görmüyor yada baktığı zaman.
En büyük haksızlığı çocuklara yapan, dünyaya getirdiği halde hep neyin kötü olduğunu öğreten ve filmler ile tiyatroları televizyonda izleyen bir neslin en kadim dostu "eski ramazanlar" cümlesindeki o hatra düşen garip bir burukluk ifadesidir.
Koşun ey yağmur üstüne düştüğünde sağa sola sallanan köpekler, koşun nankör diye bilindiği halde hiçbir evden eksik olmayan kediler, koşun ey en karanlık gecelere gebe kalan bütün hayaller, nereye olduğunu bilmeden ,neden diye sormadan ,yanınıza kimseyi almadan. Koşun ey karanlık talihlerin piyango biletleri, sizde koşun etçil olduğu halde simit yemeye meraklı martılar, onlarda koşsun, herkes ,hickimse hatta ,bunun adı dünya ,koşun ölene kadar elbet geçiyor zaman nasıl olsa...
En büyük haksızlığı çocuklara yapan, dünyaya getirdiği halde hep neyin kötü olduğunu öğreten ve filmler ile tiyatroları televizyonda izleyen bir neslin en kadim dostu "eski ramazanlar" cümlesindeki o hatra düşen garip bir burukluk ifadesidir.
Koşun ey yağmur üstüne düştüğünde sağa sola sallanan köpekler, koşun nankör diye bilindiği halde hiçbir evden eksik olmayan kediler, koşun ey en karanlık gecelere gebe kalan bütün hayaller, nereye olduğunu bilmeden ,neden diye sormadan ,yanınıza kimseyi almadan. Koşun ey karanlık talihlerin piyango biletleri, sizde koşun etçil olduğu halde simit yemeye meraklı martılar, onlarda koşsun, herkes ,hickimse hatta ,bunun adı dünya ,koşun ölene kadar elbet geçiyor zaman nasıl olsa...
Sonsuzluğu parmak uçlarımda hissettiğim zamanlarda daha yeni yeni emeklemeyi öğrendiğimi anladım.
İnsanların sevilmediği anlarda ise ne kadar yalnız kaldıklarını ve bu yalnızlığı başkalarına nasıl aksettirdiklerini aklım dahi almıyordu. Nasıl bir sonsuz boşluk çekebilirdi ki insanı bilinmez bir düşünceye yada nasıl bir çaresizlikti bu hayretler içerisinde bırakıyordu her dinleyeni veya nasıl bir hikayeydi ki büyümek ile kalmayıp dünya yaşamına yeni bir fikir empoze etme konusunda insanlık ile yarışıyordu.
Büyüdüğümü fark ettim sonra , bahara yaklaşırken hissettim solan yaprakları. Büyümek meşakkatli iştir dedim kendime ,büyümek ölmek gibi tartışılmaz bir gerçek ve sürünmek gibi ihtiyaçlar silsilesi olan bir büyüteç yada mercek.
İnsan koşmaya başlayınca anlıyor gerçek insanın neler yaptığını ,insan olmanın zorluklarını ,son hıza yaklaştığında hissediyor kalbini ve ağrıyan her neresi varsa oranın varlığını.
İnsan böyle işte acıyı benimsiyor en az güldüğü dakikalar kadar , sonsuzluğun eşiğinde yaşıyor bütün benliği ile ,insanın neresi acırsa bütün canı orada toplanıyor ,bu yüzden bu aralar canım tam yüreğimde.
İnsanların sevilmediği anlarda ise ne kadar yalnız kaldıklarını ve bu yalnızlığı başkalarına nasıl aksettirdiklerini aklım dahi almıyordu. Nasıl bir sonsuz boşluk çekebilirdi ki insanı bilinmez bir düşünceye yada nasıl bir çaresizlikti bu hayretler içerisinde bırakıyordu her dinleyeni veya nasıl bir hikayeydi ki büyümek ile kalmayıp dünya yaşamına yeni bir fikir empoze etme konusunda insanlık ile yarışıyordu.
Büyüdüğümü fark ettim sonra , bahara yaklaşırken hissettim solan yaprakları. Büyümek meşakkatli iştir dedim kendime ,büyümek ölmek gibi tartışılmaz bir gerçek ve sürünmek gibi ihtiyaçlar silsilesi olan bir büyüteç yada mercek.
İnsan koşmaya başlayınca anlıyor gerçek insanın neler yaptığını ,insan olmanın zorluklarını ,son hıza yaklaştığında hissediyor kalbini ve ağrıyan her neresi varsa oranın varlığını.
İnsan böyle işte acıyı benimsiyor en az güldüğü dakikalar kadar , sonsuzluğun eşiğinde yaşıyor bütün benliği ile ,insanın neresi acırsa bütün canı orada toplanıyor ,bu yüzden bu aralar canım tam yüreğimde.
"Hayatı okulda öğretmiyorlar" lafına karşı olmak için müfredata girmiş bir ilk okul dersi ismi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?