kısa ve öz açıklamak gerekirse.
öğrenciyken en büyük mutluluklardan biriydi. dersten kalmaya sevinmek biraz saçma ancak yazı arkadaşlar ile geçirmek güzeldi.
Bugün Hüseyin Nihal Atsız'ın ölüm yıldönümü. Son nefesine kadar Türkçülük bayrağını başının üstünde taşıyan,bir an olsun yere düşürmeyen Atsız Ata! Tinin şad,durağın uçmağ olsun.
" Dilek yolunda ölmek Türklere olmaz tasa.
Türk'e boyun eğdirir yalnız türeyle yasa.
Yedi ordu birleşip kaşımızda parlasa,
Onu kanla söndürür parçalarız,yeneriz.
Biz Turfanı yarattık uyku uyurken Batı.
Nuh doğmadan kişnedi ordularımızın atı.
Sorsan şöyle diyecek gök denilen şu çatı:
Türk gücü bir yıldırım,Türk bilgisi bir deniz.
Delinse yer,çökse gök,yansa,kül olsa dört yan,
Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
Yıldırımdan,tipiden,kasırgadan yılmayan,
Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz."
" Dilek yolunda ölmek Türklere olmaz tasa.
Türk'e boyun eğdirir yalnız türeyle yasa.
Yedi ordu birleşip kaşımızda parlasa,
Onu kanla söndürür parçalarız,yeneriz.
Biz Turfanı yarattık uyku uyurken Batı.
Nuh doğmadan kişnedi ordularımızın atı.
Sorsan şöyle diyecek gök denilen şu çatı:
Türk gücü bir yıldırım,Türk bilgisi bir deniz.
Delinse yer,çökse gök,yansa,kül olsa dört yan,
Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
Yıldırımdan,tipiden,kasırgadan yılmayan,
Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz."
videoyu ben ekledim.
Vaktiyle bir Atsız varmış derlerse ne hoş
Anılmakla hangi bir ruh olmaz ki sarhoş?
Anılmakla hangi bir ruh olmaz ki sarhoş?
ilelebet saygıyla.
özlemle anıyoruz.
''Unutmayın. Başka hiçbir dil bilmeden sizi Adriyatik'ten Çin Seddine kadar götürebilecek tek dil vardır: TÜRKÇE'' Oktay Sinanoğlu
10 Mayıs 1913 tarihli takvim yaprağı, (Hürriyet Tepesi'nde Zafer Takı, 1909 Şişli, İstanbul)
Takvim yaprağının en üstünde Hicrî ayların 5.si olan '' Cemaziyelâhir 3 ''yazıyor...Solunda imsak,dakika ve saati,sağında tulû-ı şems (güneşin doğuşu)saati ve dakikası,fotoğrafın sağında ''efrenci''yani Fransızca tarihi 1913,solunda hicri 1329...Fotoğrafın altında ''Sultan Mehmed Han-ı Hamse(Sultan 5. Mahmet Reşad) Hazretleri'nin Kılıç Alayı 1325...En altta büyük yazıyla ''Cumartesi'' yazıyor...Aslında Sultan Reşad'ın kılıç kuşanma ve Cülûs yani tahta çıkma töreni 1909 yılında Eyüpsultan Camii'nde Eyüpsultan Hz.nin türbesi başında dualarla yapılmıştır...Haliç'ten deniz yoluyla gelen padişah Bostan İskelesi'nden karaya çıkmış,bir kahve içimi Bostan İskelesi Kahvesinde dinlendikten sonra yürüyerek türbeye gelmiş,Cülûs ve kılıç Kuşanma Töreni'nden sonra Edirnekapı-Fatih-Sultanahmet-Köprü yoluyla Dolmabahçe Sarayı'na dönmüş...Yukarıdaki fotoğrafta görünen tak Şişli Âbide-i Hürriyet Caddesi'nin üstünde kurulmuş İttihat ve Teraki liderleri tarafından...Sağda İttihat ve Terakki liderlerinden ve sarayın damadı da olan Enver Paşa Aşağıda o törene gidiş sahnesinde beyaz cübbesi görünen şeyhülislam'ın yanındaki şişmanca zât Sultan 5. Mehmet Reşat'tır...
Takvim yaprağının en üstünde Hicrî ayların 5.si olan '' Cemaziyelâhir 3 ''yazıyor...Solunda imsak,dakika ve saati,sağında tulû-ı şems (güneşin doğuşu)saati ve dakikası,fotoğrafın sağında ''efrenci''yani Fransızca tarihi 1913,solunda hicri 1329...Fotoğrafın altında ''Sultan Mehmed Han-ı Hamse(Sultan 5. Mahmet Reşad) Hazretleri'nin Kılıç Alayı 1325...En altta büyük yazıyla ''Cumartesi'' yazıyor...Aslında Sultan Reşad'ın kılıç kuşanma ve Cülûs yani tahta çıkma töreni 1909 yılında Eyüpsultan Camii'nde Eyüpsultan Hz.nin türbesi başında dualarla yapılmıştır...Haliç'ten deniz yoluyla gelen padişah Bostan İskelesi'nden karaya çıkmış,bir kahve içimi Bostan İskelesi Kahvesinde dinlendikten sonra yürüyerek türbeye gelmiş,Cülûs ve kılıç Kuşanma Töreni'nden sonra Edirnekapı-Fatih-Sultanahmet-Köprü yoluyla Dolmabahçe Sarayı'na dönmüş...Yukarıdaki fotoğrafta görünen tak Şişli Âbide-i Hürriyet Caddesi'nin üstünde kurulmuş İttihat ve Teraki liderleri tarafından...Sağda İttihat ve Terakki liderlerinden ve sarayın damadı da olan Enver Paşa Aşağıda o törene gidiş sahnesinde beyaz cübbesi görünen şeyhülislam'ın yanındaki şişmanca zât Sultan 5. Mehmet Reşat'tır...
Bizim ATATÜRK sevgimiz anayasanın ilk üç maddesi gibidir.
Değişmez
Değiştirilemez
Değiştirilmesi teklif dahi edilemez...
Değişmez
Değiştirilemez
Değiştirilmesi teklif dahi edilemez...
Diyarbakır'ın bir dağ köyünde ilköğretimde görev yapan öğretmen" Matematik dersinde;
– Bir kasada şu kadar çilek varsa, 10 kasada kaç çilek vardır? Diye öğrencilerine bir soru soruyor.
Öğrenciler:
– Öğretmenim çilek ne? Diyorlar.
Öğretmen:
– İşte çocuklar çilek.
– Biz hiç çilek yemedik. diyorlar.
Bunun üzerine öğretmen pes etmiyor, oturup Bursa'daki tarım firmalarına toprak numunesi yolluyor ve diyor ki;
– Bu toprakta çilek yetişir mi ? diyor.
Bursa'daki firmalardan cevap geliyor.
– Evet Diyarbakır şartlarında çilek yetişir.
Hatta mektubun yanında çilek fideleri ve yetiştirme şeklini anlatan bir tarif yolluyorlar. Öğretmen öğrencilere okuyor nasıl yetiştirileceğini, çıkarıyor bahçeye ve diyor ki:
– Bu sene size matematikten sınav yok.
Öğrenciler:
– E nasıl not alacağız öğretmenim?
Hepsine bahçeyi kazdırıp, çilekleri diktirip, can sularını verdikten sonra her birine dörder çilek fidesi verip:
– Şimdi gideceksiniz evinize anne babanıza ben size nasıl öğrettiysem sizde onlara öyle öğreteceksiniz.
Çocuklar gidiyorlar evlerine hepsi anlatıyorlar ve çilekleri dikiyorlar ve öğretmen diyor ki:
-Çilek mevsimi gelince getireceksiniz tabakta on tane çileğe bir not alacaksınız.
Çocuklar tabaklarla getiriyorlar çilekleri sayıyor öğretmen çilekleri eksik olanlara da tam not veriyor ve sonra diyor ki:
– Çocuklar nasılmış tadı?
Öğrenciler:
-Valla ucunda not vardı diye yiyemedik.
– Hadi bakalım yiyin. Diyor öğretmen.
Çocuklar ağızlarını burunlarına bulaştıra bulaştıra yiyorlar çilekleri. Aradan iki yıl geçtikten sonra çilek girmemiş o köyün halkı şu anda Diyarbakır'ın pazarında çilek satıyorlar.
Şimdi düşünüyorum da, öğretmen olmak bu işte gerçekten… Tahtada müfredat anlatmak değil… Bulunduğun yere bulunduğun ülkeye bir şeyler katmak…
– Bir kasada şu kadar çilek varsa, 10 kasada kaç çilek vardır? Diye öğrencilerine bir soru soruyor.
Öğrenciler:
– Öğretmenim çilek ne? Diyorlar.
Öğretmen:
– İşte çocuklar çilek.
– Biz hiç çilek yemedik. diyorlar.
Bunun üzerine öğretmen pes etmiyor, oturup Bursa'daki tarım firmalarına toprak numunesi yolluyor ve diyor ki;
– Bu toprakta çilek yetişir mi ? diyor.
Bursa'daki firmalardan cevap geliyor.
– Evet Diyarbakır şartlarında çilek yetişir.
Hatta mektubun yanında çilek fideleri ve yetiştirme şeklini anlatan bir tarif yolluyorlar. Öğretmen öğrencilere okuyor nasıl yetiştirileceğini, çıkarıyor bahçeye ve diyor ki:
– Bu sene size matematikten sınav yok.
Öğrenciler:
– E nasıl not alacağız öğretmenim?
Hepsine bahçeyi kazdırıp, çilekleri diktirip, can sularını verdikten sonra her birine dörder çilek fidesi verip:
– Şimdi gideceksiniz evinize anne babanıza ben size nasıl öğrettiysem sizde onlara öyle öğreteceksiniz.
Çocuklar gidiyorlar evlerine hepsi anlatıyorlar ve çilekleri dikiyorlar ve öğretmen diyor ki:
-Çilek mevsimi gelince getireceksiniz tabakta on tane çileğe bir not alacaksınız.
Çocuklar tabaklarla getiriyorlar çilekleri sayıyor öğretmen çilekleri eksik olanlara da tam not veriyor ve sonra diyor ki:
– Çocuklar nasılmış tadı?
Öğrenciler:
-Valla ucunda not vardı diye yiyemedik.
– Hadi bakalım yiyin. Diyor öğretmen.
Çocuklar ağızlarını burunlarına bulaştıra bulaştıra yiyorlar çilekleri. Aradan iki yıl geçtikten sonra çilek girmemiş o köyün halkı şu anda Diyarbakır'ın pazarında çilek satıyorlar.
Şimdi düşünüyorum da, öğretmen olmak bu işte gerçekten… Tahtada müfredat anlatmak değil… Bulunduğun yere bulunduğun ülkeye bir şeyler katmak…
yurdum insanı için filmin veya dizinin konusundan daha önemli olan şey.
KArikatürünü de şöyle bırakayım.
KArikatürünü de şöyle bırakayım.
Hababam sınıfının tek mezunu olan Ahmet'in çocukların kaderini değiştirmek amacıyla gittiği 2000 nüfusluk çekme köyünün
Bugün İstanbul'un 240.000 nüfuslu çekmeköy ilçesi olduğunu biliyormuydunuz?
Bugün İstanbul'un 240.000 nüfuslu çekmeköy ilçesi olduğunu biliyormuydunuz?
iyi yakalanmış bir detay :)
baya iyi :)
:) facebookta gördüm paylaşayım dedim.
gerçekten orasımıymış?
"insanın varlıklara verdiği ya da varlıklarda bulduğu anlam" anlamına gelen kelime/imiş. ilk kez karşılaştım bir metinde.
hikayesi var.
(bkz: paso makarna ile beslenen insan) başlığına şu entry'i girmiştim. (bkz: #65521)
imschorelled durur mu hazırlamış görseli (bkz: #65577). Sonra googleın reklam politikası açık. Bir yerde ne fazla konuluyorsa onun reklamını koymak. ve sözlükte aşağıdaki makarna reklamı belirmiş.
(bkz: paso makarna ile beslenen insan) başlığına şu entry'i girmiştim. (bkz: #65521)
imschorelled durur mu hazırlamış görseli (bkz: #65577). Sonra googleın reklam politikası açık. Bir yerde ne fazla konuluyorsa onun reklamını koymak. ve sözlükte aşağıdaki makarna reklamı belirmiş.
imschorelled candır.
haha, çok iyi.
eyvallah sizler de cansınız. :)
eyvallah sizler de cansınız. :)
Super uymus bu 😋😝
Hakediyorlar
Bu günlerdeki mimari kıyas kabul etmez.
Atalarımız inşâ etmiyorlardı, ibâdet ediyorlardı; çünkü taşa bile sirâyet etmesini istedikleri sağlam bir ruhî değere sahiptiler. / Tanpınar
Atalarımız inşâ etmiyorlardı, ibâdet ediyorlardı; çünkü taşa bile sirâyet etmesini istedikleri sağlam bir ruhî değere sahiptiler. / Tanpınar
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?