(bkz: yine ne yaptın sebastiyan )
(bkz: fark etmek )
Herhangi bir yöne dönünce -kimsenin olmadığını dusunsen bile- sinyal vermektir.
Yaya geçidinde yavaşlamak, gerekiyorsa durmaktir.
Araba sürerken yüksek sesle müzik dinlememektir.
Abart egzoz kullanmamaktir.
Arabadan dışarı bir şey atmamaktir.
Bebek koltuğu ve emniyet kemeri kullanmaktır.
Cankurtaranin arkasına takılıp birilerinin zor durumundan faydalanmamaktir.
Trafikte hiçbir zaman yalnız olmadığını bilmektir.
Sarı ışıkta kornaya abanmamaktir.
Sadece araçların trafik ışıklarına değil, yayaların trafik ışıklarına da saygılı olmaktır.
Yaya geçidinde yavaşlamak, gerekiyorsa durmaktir.
Araba sürerken yüksek sesle müzik dinlememektir.
Abart egzoz kullanmamaktir.
Arabadan dışarı bir şey atmamaktir.
Bebek koltuğu ve emniyet kemeri kullanmaktır.
Cankurtaranin arkasına takılıp birilerinin zor durumundan faydalanmamaktir.
Trafikte hiçbir zaman yalnız olmadığını bilmektir.
Sarı ışıkta kornaya abanmamaktir.
Sadece araçların trafik ışıklarına değil, yayaların trafik ışıklarına da saygılı olmaktır.
pazartesi günleri misafirliğe gitmememe ve misafir kabul etmememe vesile olmuş türk dizi tarihinin güzide yapımı olarak gönüllerde taht kurmuş dizidir.
-----------alıntı----------
kastedilen nafaka tedbir nafakasıdır. tedbir nafakası ise boşanma davası kesinleşmesine kadar devam eder.boşanma sonunda tedbir nafakası re'sen ortadan kalkar.hakim takdir ederse yoksulluk nafakasına döner (kadın için-tabi kadın gerçekten yoksulluğa düşecekse boşanma neticesinde),çocuk için ise iştirak nafakasına dönüşür (çocuk anneyle kalacaksa).
hukuksal konulara tam hakim olmadan yorum yapmamakta fayda var.
-----------alıntı----------
(bkz: ekşi sözlük)
(bkz: #86442560/@drako)
kastedilen nafaka tedbir nafakasıdır. tedbir nafakası ise boşanma davası kesinleşmesine kadar devam eder.boşanma sonunda tedbir nafakası re'sen ortadan kalkar.hakim takdir ederse yoksulluk nafakasına döner (kadın için-tabi kadın gerçekten yoksulluğa düşecekse boşanma neticesinde),çocuk için ise iştirak nafakasına dönüşür (çocuk anneyle kalacaksa).
hukuksal konulara tam hakim olmadan yorum yapmamakta fayda var.
-----------alıntı----------
(bkz: ekşi sözlük)
(bkz: #86442560/@drako)
komşu ülkede yaşanan kargaşadan kaçarak türkiye'ye sığınan insanlardır.
içlerinde ciddi derecede yardıma muhtaç yaşamak için canını dişine takan ve kendinden çok çocuklarının akibeti konusunda endişelenen insanların da bulunduğu misafirlerimiz.
yalnız türkiye'nin, sınırlarını açarak gelenlerin insanca yaşaması için elinden geleni yapmaya çalışması -ki bahsi geçen olay bundan iki yıl önce 1500 suriyelinin yaşadığı ve çalıştığım kampta yaşanmıştır- bazıları tarafından suistimal edilmiş ve bu durum yetkililer tarafından görmezden gelinmiştir.
eşini, çocuklarını, yaşlı annesini, babasını çatışmanın göbeğinde bırakarak türkiye'ye sadece dişlerini yaptırmaya geldiğini itiraf eden 40'lı yaşlarındaki adam mı dersin, yetkililerin dağıttığı malzemeleri alıp suriye'ye götüren ve onları ihtiyaç sahiplerine fahiş fiyata satarak geçimi sağlayan mı dersin... ne dersen de!
evet suriyeli mülteciler ülkemizde ve her yerdeler.
türkiye'in onları ülkemize kabul etmesi elbette bize yakışan bir eylem fakat bu mültecilerin canlarının istediği gibi ülke sınırları içinde istedikleri gibi at koşturmaları, bizim vatandaşın yıllarını vererek ulaşabildiği yerlere sırf suriyeli olduğu için elini kolunu sallaya sallaya kabul edilmeleri bizim insanı rencide etmez de ne eder?
mültecilerin gelmesine kimse sesini çıkarmıyor insaniyet namına tabi ki
ama hakkımız, hukukumuz misafir tarafından gasp ediliyorsa bunun sorumlusu elbette buna göz yumanlar olacak, vatandaşın kendisi değil.
içlerinde ciddi derecede yardıma muhtaç yaşamak için canını dişine takan ve kendinden çok çocuklarının akibeti konusunda endişelenen insanların da bulunduğu misafirlerimiz.
yalnız türkiye'nin, sınırlarını açarak gelenlerin insanca yaşaması için elinden geleni yapmaya çalışması -ki bahsi geçen olay bundan iki yıl önce 1500 suriyelinin yaşadığı ve çalıştığım kampta yaşanmıştır- bazıları tarafından suistimal edilmiş ve bu durum yetkililer tarafından görmezden gelinmiştir.
eşini, çocuklarını, yaşlı annesini, babasını çatışmanın göbeğinde bırakarak türkiye'ye sadece dişlerini yaptırmaya geldiğini itiraf eden 40'lı yaşlarındaki adam mı dersin, yetkililerin dağıttığı malzemeleri alıp suriye'ye götüren ve onları ihtiyaç sahiplerine fahiş fiyata satarak geçimi sağlayan mı dersin... ne dersen de!
evet suriyeli mülteciler ülkemizde ve her yerdeler.
türkiye'in onları ülkemize kabul etmesi elbette bize yakışan bir eylem fakat bu mültecilerin canlarının istediği gibi ülke sınırları içinde istedikleri gibi at koşturmaları, bizim vatandaşın yıllarını vererek ulaşabildiği yerlere sırf suriyeli olduğu için elini kolunu sallaya sallaya kabul edilmeleri bizim insanı rencide etmez de ne eder?
mültecilerin gelmesine kimse sesini çıkarmıyor insaniyet namına tabi ki
ama hakkımız, hukukumuz misafir tarafından gasp ediliyorsa bunun sorumlusu elbette buna göz yumanlar olacak, vatandaşın kendisi değil.
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_yanlis&view=yanlis&kelimez=215
Edit: ihlas süresini 'gul' diye başlatan ne bir imam gördüm ne de böyle ogrendim, kaldı ki arap alfabesinde 'g' harfi yoktur. Fars alfabesinde bulunur bu harf.
(bkz: arapça-osmanlı türkçesi alfabelerini karşılaştırmak)
Zorunlu edit: sugge'ye ilgisinden ötürü teşekkürler. Yöneticilere sesleniyorum 'dil'le ilgili açıklamalarda yanlış anlasilmalarin önüne geçmek için transkripsiyon alfabesi istiyorum!
Zorunlu edit -2: sözlük formatindan bihaber ya da sözlük kurallarını unutmuş arkadaşlar için sözlük kurallarının sabah öğle akşam aç karna yüksek sesle dinletilmesini şiddetle öneriyorum, katılanlar?
arap harflerinin seslerinin çıkış noktaları türk harflerinin sesleriyle aynı olmayacaktır. İşbu 'kaf' sesinin 'k' si dilin arka -yani köküne yakın- kısmında ve o kısmın karşısında bulunan damakta şekillenir. Ana dili türkçe olan biri bu sesi öğrenirken bizdeki 'kalın k' sesini baz alarak öğrenir. Kelime önünde, ortasında veya sonunda telaffuzu çıkış yerine göre daha da belirginleşir.
Bu başlık, alintilanmis 'kul... - gul...' kisminda transkripsiyon mağduriyeti yaşandığı için anlamsız ve gereksiz münakaşanin adresi oldu artık.
Edit: ihlas süresini 'gul' diye başlatan ne bir imam gördüm ne de böyle ogrendim, kaldı ki arap alfabesinde 'g' harfi yoktur. Fars alfabesinde bulunur bu harf.
(bkz: arapça-osmanlı türkçesi alfabelerini karşılaştırmak)
Zorunlu edit: sugge'ye ilgisinden ötürü teşekkürler. Yöneticilere sesleniyorum 'dil'le ilgili açıklamalarda yanlış anlasilmalarin önüne geçmek için transkripsiyon alfabesi istiyorum!
Zorunlu edit -2: sözlük formatindan bihaber ya da sözlük kurallarını unutmuş arkadaşlar için sözlük kurallarının sabah öğle akşam aç karna yüksek sesle dinletilmesini şiddetle öneriyorum, katılanlar?
arap harflerinin seslerinin çıkış noktaları türk harflerinin sesleriyle aynı olmayacaktır. İşbu 'kaf' sesinin 'k' si dilin arka -yani köküne yakın- kısmında ve o kısmın karşısında bulunan damakta şekillenir. Ana dili türkçe olan biri bu sesi öğrenirken bizdeki 'kalın k' sesini baz alarak öğrenir. Kelime önünde, ortasında veya sonunda telaffuzu çıkış yerine göre daha da belirginleşir.
Bu başlık, alintilanmis 'kul... - gul...' kisminda transkripsiyon mağduriyeti yaşandığı için anlamsız ve gereksiz münakaşanin adresi oldu artık.
bir ülkenin insanları, geçmişlerine küfrediyorsa oradan bir cacık olmaz.
Mevlid kandili denilince aklıma gelen şeyin
http://beyn.org/kutlu-dogum-haftasi-ile-mevlit-kandili-fark-nedir/ olduğunu söylemek isterim.
İkisinin neden kutlandigini anlatacak biri varsa beri gelsin.
(bkz: bidat )
İkisinin neden kutlandigini anlatacak biri varsa beri gelsin.
(bkz: bidat )
Başlıkta söylemeye çalıştığım, devlet dairelerinin, senenin belli dönemlerinde hazirladiklari bıdı bıdı seminerlerine genellikle yaşlı çalışanlarının gitmesi.
Durum şöyle ki
x kurumunda 3 aylık bir uyumlanma semineri uygulanacak. Bu seminere calisanlardan katılmak isteyen başvurabilir ancak idareciye nazi geçen eski çalışanlar, maaslarina 700-1000 tl eklenecegini öğrenince ne olursa olsun gençleri göndermeme kararını alırlar.
Sebepleri klisenin de otesidir:
1- universitede çocuğum var vallahi yettiremiyorum
2- evin tadilata ihtiyacı var, söz bundan sonrakine siz gidersiniz
3- arabanın taksitleri bitmek üzere ben gideyim ne dersin
4- oğlumun nişanı, kızımın ceyizi.... hanımın/beyin diş implanti , vallahi ekmek cigneyemiyor!
Genç nesil bunların yarısını otururken gördüğü için mesai içinde o da böyle öğrenecek raconu. Sonra da efendim bak o kadar seminer yapıyoruz su kadar kaliteli eğitim veriyoruz , memurlarımiz su kadar donanımlı....
(bkz: yav bi git)
Daha burnunun ucunu görmeyen, önündeki enter tuşunu on dakika arayan memurun var , ne gelişmişliği!
(Bkz: kağıt üzerinde mükemmel ülke: türkiye)
Durum şöyle ki
x kurumunda 3 aylık bir uyumlanma semineri uygulanacak. Bu seminere calisanlardan katılmak isteyen başvurabilir ancak idareciye nazi geçen eski çalışanlar, maaslarina 700-1000 tl eklenecegini öğrenince ne olursa olsun gençleri göndermeme kararını alırlar.
Sebepleri klisenin de otesidir:
1- universitede çocuğum var vallahi yettiremiyorum
2- evin tadilata ihtiyacı var, söz bundan sonrakine siz gidersiniz
3- arabanın taksitleri bitmek üzere ben gideyim ne dersin
4- oğlumun nişanı, kızımın ceyizi.... hanımın/beyin diş implanti , vallahi ekmek cigneyemiyor!
Genç nesil bunların yarısını otururken gördüğü için mesai içinde o da böyle öğrenecek raconu. Sonra da efendim bak o kadar seminer yapıyoruz su kadar kaliteli eğitim veriyoruz , memurlarımiz su kadar donanımlı....
(bkz: yav bi git)
Daha burnunun ucunu görmeyen, önündeki enter tuşunu on dakika arayan memurun var , ne gelişmişliği!
(Bkz: kağıt üzerinde mükemmel ülke: türkiye)
Dil, saussure'e göre, (gbkz:)bildirişimi sağlayan göstergeler dizgesidir.
Başka bir deyişle iki varlık arasında iletişimi, anlaşmayı sağlayan her şeydir.
Bilinçli olmak, soylediklerinden, yaptıklarından haberdar olma durumu olarak düşünülürse dil bilinci de dili, amacına ve kurallarına göre kullanmak şeklinde özetlenebilir.
Dil bilinci, iletişimin sadece sağlıklı kurulması değil aynı zamanda dil-kültür ilişkisinin sağlıklı temellere oturtulması ve dilin inceliklerinin, zenginliklerinin sonraki nesillere aktarılması için de gereklidir.
Ziya gökalp, (bkz: türkleşmek islamlaşmak muasırlaşmak) adlı eserinin türkleşmek kisminda 'millet' kavramını anlatırken bunu aynı zamanda 'dil' olgusuna paralel olarak ele almıştır. Yani milleti bir arada tutan üç bacaktan biri olarak görmüştür (dil-tarih-kültür).
Günümüzde 'dil-tarih-millet' kavramlarının içi boşaltıldığına ve buna devam edildiğine göre ziya gökalp'in 'türkleşmek'ten anladığı ve bize anlattığı unsurlardan ne kadar uzakta olduğumuzu söyleyebiliriz ne yazık ki!
Mesela milliyetçilik, günümüzde 'atatürk milliyetçiliği' olarak değil 'kafataşçılık' olarak algılanmakta ve 'milliyetçiyim' diyen herkes, okumayan, doğru dürüst konuşamayan, takım elbiseli, uçları uzun bıyıklı ve grup halinde gezen olarak tasvir edilmekte.
Oysa türkleşmek, diline, tarihine ve kültürüne sahip çıkmak ve bunları layıkıyla bilmekle olur.
Dil bilincine sahip olmak yabancı sözcükleri atmak demek de değildir. İki yüz milyonu aşkın insanın konuştuğu türkçeye saygı göstermektir.
Dikkat edilirse \"yaa türkçe, kendimi istediğim gibi ifade etmemde yetersiz\" türünden konuşanlar, türkçe bir cümlenin söz dizimi hakkında bir tek fikre sahip değillerdir.
Hiç kimsenin dil bilgini olması beklenemez elbette ama türkçe düşünen birinin en azından düşüncelerinin tutarlı olabilmesi , kendini yeterince ve doğru ifade edebilmesi için 'türk dili'nin ne olduğunu biliyor olması gerekir.
\"ben böyle konuştuğumda da herkes beni anlıyor ama\" diyen birine , dile getirdiği düşüncelerinin sığlığından ve sağlıksızlığından bahsetmek yerinde olur.
Dili, düşüncelerimize göre şekillendiriyorsak düşüncelerin somut göstergesi olan dil, bizim düşünce dünyamız hakkında birazcık bilgi verecektir.
Kısacası dil bilincini kazanmak, insanın en anlaşılabilir iletişim aracı olarak kullandığı dile olan saygısının bir sonucudur.
Tanim: \"ben\"i doğru ve anlaşılır ifade etmektir.
Başka bir deyişle iki varlık arasında iletişimi, anlaşmayı sağlayan her şeydir.
Bilinçli olmak, soylediklerinden, yaptıklarından haberdar olma durumu olarak düşünülürse dil bilinci de dili, amacına ve kurallarına göre kullanmak şeklinde özetlenebilir.
Dil bilinci, iletişimin sadece sağlıklı kurulması değil aynı zamanda dil-kültür ilişkisinin sağlıklı temellere oturtulması ve dilin inceliklerinin, zenginliklerinin sonraki nesillere aktarılması için de gereklidir.
Ziya gökalp, (bkz: türkleşmek islamlaşmak muasırlaşmak) adlı eserinin türkleşmek kisminda 'millet' kavramını anlatırken bunu aynı zamanda 'dil' olgusuna paralel olarak ele almıştır. Yani milleti bir arada tutan üç bacaktan biri olarak görmüştür (dil-tarih-kültür).
Günümüzde 'dil-tarih-millet' kavramlarının içi boşaltıldığına ve buna devam edildiğine göre ziya gökalp'in 'türkleşmek'ten anladığı ve bize anlattığı unsurlardan ne kadar uzakta olduğumuzu söyleyebiliriz ne yazık ki!
Mesela milliyetçilik, günümüzde 'atatürk milliyetçiliği' olarak değil 'kafataşçılık' olarak algılanmakta ve 'milliyetçiyim' diyen herkes, okumayan, doğru dürüst konuşamayan, takım elbiseli, uçları uzun bıyıklı ve grup halinde gezen olarak tasvir edilmekte.
Oysa türkleşmek, diline, tarihine ve kültürüne sahip çıkmak ve bunları layıkıyla bilmekle olur.
Dil bilincine sahip olmak yabancı sözcükleri atmak demek de değildir. İki yüz milyonu aşkın insanın konuştuğu türkçeye saygı göstermektir.
Dikkat edilirse \"yaa türkçe, kendimi istediğim gibi ifade etmemde yetersiz\" türünden konuşanlar, türkçe bir cümlenin söz dizimi hakkında bir tek fikre sahip değillerdir.
Hiç kimsenin dil bilgini olması beklenemez elbette ama türkçe düşünen birinin en azından düşüncelerinin tutarlı olabilmesi , kendini yeterince ve doğru ifade edebilmesi için 'türk dili'nin ne olduğunu biliyor olması gerekir.
\"ben böyle konuştuğumda da herkes beni anlıyor ama\" diyen birine , dile getirdiği düşüncelerinin sığlığından ve sağlıksızlığından bahsetmek yerinde olur.
Dili, düşüncelerimize göre şekillendiriyorsak düşüncelerin somut göstergesi olan dil, bizim düşünce dünyamız hakkında birazcık bilgi verecektir.
Kısacası dil bilincini kazanmak, insanın en anlaşılabilir iletişim aracı olarak kullandığı dile olan saygısının bir sonucudur.
Tanim: \"ben\"i doğru ve anlaşılır ifade etmektir.
Çeşitli sayfaların \" her beğeni ya da paylaşım bir şikayeti siliyor\" ya da \"emeğe saygı lütfen beğenelim\" ya da \"sayfamız kapanma aşamasında lütfen bir begeniyi çok görmeyin\" türü yalvarmalaridir.
Hele bunların dini duyguları sömüren cinsleri vardır ki ömre bedel.
Misal:
'amin' yazmak bir dakikanizi almaz.
Paylaşalım inşallah.
Paylasanin ömrüne bolluk bereket gelsin.
Seneler önceki sms tuzaklarini hatirlatiyor.
Bir yakınım on kişiye gönderdi de üç gün içinde işleri iyileşmeye başladı da, ev aldı da, arabasını degistirdi de...
Hele bunların dini duyguları sömüren cinsleri vardır ki ömre bedel.
Misal:
'amin' yazmak bir dakikanizi almaz.
Paylaşalım inşallah.
Paylasanin ömrüne bolluk bereket gelsin.
Seneler önceki sms tuzaklarini hatirlatiyor.
Bir yakınım on kişiye gönderdi de üç gün içinde işleri iyileşmeye başladı da, ev aldı da, arabasını degistirdi de...
bu memlekette yardıma muhtaç kurumların sürekli var olacağını bilerek tek seferde vermeyi düşündüğü yardımı parçalara bölerek vermektir.
(bkz: böyle böyle zengin oluyorlar)
paranın kuruşunu bile kıymetli gören biridir.
5 kuruşla neler yapılmaz ki?
1,95 tl varsa cebinde otobüse binemezsin.
kredi kartı borcun 500 tl ise banka 499,95 tl' kabul etmeyecektir.
.
.
vatandaşların büyük bir kısmını cuma günü bir arada görmek -hele ki dini bir vecibeyi yerine getirirken görmek- simsarlar için -evet simsarlar- bulunmaz bir nimettir.
şöyle ki, adanada yaşayanlar bilir senelerden bu yana (bkz: ramazanoğlu camisine yardım) kampanyası her cuma tekrar eder durur. bu yardım kampanyası adananın bütün camilerinde yapılır. ve toplanan paralar camiyi bitirmeye bir türlü yetmez.
şimdi camiyle ya da imamla/müezzinle haşır neşir olanlar diyecek ki (na kadan da bayağııı)
parayı toplayanlardan biri benim amcam ve bu adam toplanan paralarının bir kısmının cami görevlileri ile paylaşıldığını öğrenince para toplamaktan vazgeçer.
başka bir imam tanıdığım, artık emekli olayım da allah rızası için namaz kılalım, der.
aynı imam kişisi, müftülüğün bekleme odasındaki koltuk takımının değiştirilmesi için yardım toplanılması isteğine boyun büker.
-fitne sokma, bilip bilmeden konuşma, günaha girersin
diyenleri duyar gibiyim.
bunu senin benim gibi vatandaşın önünde konuşacak değiller elbette.
ben konuşanların, duyduklarımın aktarıcısıyım.
gel gelelim karl marx'ın sözüne: (bkz: din, kitlelerin afyonudur)
not: ateist değilim ama orta çağ avrupasından da farklı bir yol takip etmiyoruz.
dini kullananlar siyasette ya da dini kurumlarda bunu her ne kadar alenen ifade etmiyorlarsa bunun sebebi halen \"din adamı\" sıfatını taşıyanlara -veli- gözüyle bakmamızdan ve onları kusursuz olarak addetmemizden ileri gelir.
veli-gazi-alp tipleri yandı bitti kül oldu.
dogmalarla bir arpa boyu yol kat edilmez.
sevdiğim, saydığım bir hocanın sözüyle nokta koyuyorum:
Bütün başarılar, olumlu işler, güzellikler, iyilikler benim eserim; ama başarısızlıklar, olumsuzluklar, kötülükler paralel, yamuk, üçgen vesairenin işidir, mantığı anlaşılan Diyanet'in de düsturu olmuş! Bugünkü hutbenin konusu \"Ben yapmadım, onlar yaptı. Gafil günahkârlar da buna aracı oldu\" türünden sözlerdi. Yahu Allah'tan korkun, adam din adına altı yaşındaki kıza nikah kıyılır, der, sesiniz çıkmaz. Adam, Allah'ın bütün sıfatları onda var der, sesiniz çıkmaz. Adam Bakara, makara, takara der, sesiniz çıkmaz. Adam, yolsuzlukla hırsızlık farklı şeylerdir, diyerek, yolsuzluğu mübah görür sesiniz çıkmaz. Adam, ölmüş karısına şu zamana kadar yakınlaşılabilir fetvası verir, sesiniz çıkmaz....Ey Diyanet, kula değil Allah'a kul ol..!
(bkz: böyle böyle zengin oluyorlar)
paranın kuruşunu bile kıymetli gören biridir.
5 kuruşla neler yapılmaz ki?
1,95 tl varsa cebinde otobüse binemezsin.
kredi kartı borcun 500 tl ise banka 499,95 tl' kabul etmeyecektir.
.
.
vatandaşların büyük bir kısmını cuma günü bir arada görmek -hele ki dini bir vecibeyi yerine getirirken görmek- simsarlar için -evet simsarlar- bulunmaz bir nimettir.
şöyle ki, adanada yaşayanlar bilir senelerden bu yana (bkz: ramazanoğlu camisine yardım) kampanyası her cuma tekrar eder durur. bu yardım kampanyası adananın bütün camilerinde yapılır. ve toplanan paralar camiyi bitirmeye bir türlü yetmez.
şimdi camiyle ya da imamla/müezzinle haşır neşir olanlar diyecek ki (na kadan da bayağııı)
parayı toplayanlardan biri benim amcam ve bu adam toplanan paralarının bir kısmının cami görevlileri ile paylaşıldığını öğrenince para toplamaktan vazgeçer.
başka bir imam tanıdığım, artık emekli olayım da allah rızası için namaz kılalım, der.
aynı imam kişisi, müftülüğün bekleme odasındaki koltuk takımının değiştirilmesi için yardım toplanılması isteğine boyun büker.
-fitne sokma, bilip bilmeden konuşma, günaha girersin
diyenleri duyar gibiyim.
bunu senin benim gibi vatandaşın önünde konuşacak değiller elbette.
ben konuşanların, duyduklarımın aktarıcısıyım.
gel gelelim karl marx'ın sözüne: (bkz: din, kitlelerin afyonudur)
not: ateist değilim ama orta çağ avrupasından da farklı bir yol takip etmiyoruz.
dini kullananlar siyasette ya da dini kurumlarda bunu her ne kadar alenen ifade etmiyorlarsa bunun sebebi halen \"din adamı\" sıfatını taşıyanlara -veli- gözüyle bakmamızdan ve onları kusursuz olarak addetmemizden ileri gelir.
veli-gazi-alp tipleri yandı bitti kül oldu.
dogmalarla bir arpa boyu yol kat edilmez.
sevdiğim, saydığım bir hocanın sözüyle nokta koyuyorum:
Bütün başarılar, olumlu işler, güzellikler, iyilikler benim eserim; ama başarısızlıklar, olumsuzluklar, kötülükler paralel, yamuk, üçgen vesairenin işidir, mantığı anlaşılan Diyanet'in de düsturu olmuş! Bugünkü hutbenin konusu \"Ben yapmadım, onlar yaptı. Gafil günahkârlar da buna aracı oldu\" türünden sözlerdi. Yahu Allah'tan korkun, adam din adına altı yaşındaki kıza nikah kıyılır, der, sesiniz çıkmaz. Adam, Allah'ın bütün sıfatları onda var der, sesiniz çıkmaz. Adam Bakara, makara, takara der, sesiniz çıkmaz. Adam, yolsuzlukla hırsızlık farklı şeylerdir, diyerek, yolsuzluğu mübah görür sesiniz çıkmaz. Adam, ölmüş karısına şu zamana kadar yakınlaşılabilir fetvası verir, sesiniz çıkmaz....Ey Diyanet, kula değil Allah'a kul ol..!
--- (gbkz: spoiler) ---
sistem mi?
Sistem ne arar la burada!?
--- (gbkz: spoiler) ---
sistem mi?
Sistem ne arar la burada!?
--- (gbkz: spoiler) ---
Bu soruyu soran ve cevaplayan insan olmak yerine hayvan olmayı tercih etseydi!
hayvanlar aleminde bile bunun örneği gorulmuyorken kuran'in 'şerefli mahluk' olarak tanımladığı insan yaratıginın bunu hissetmesi aklın alacağı is değil.
Yakın zamandaki 3. sayfa başlıkları herhalde şöyle olur:
(bkz: baba, öz kızına tecavüze yeltendi )
(bkz: kızı, tecavuze yeltenen babasi tarafından öldürüldü )
(bkz: islami usullere göre baba-kız ilişkisinde devrim)
Ha bir de ağzından salyalar akıtan din adamları yakında kanal kanal gezip diyaneti savunacaklardir.
-allah muhafaza-
hayvanlar aleminde bile bunun örneği gorulmuyorken kuran'in 'şerefli mahluk' olarak tanımladığı insan yaratıginın bunu hissetmesi aklın alacağı is değil.
Yakın zamandaki 3. sayfa başlıkları herhalde şöyle olur:
(bkz: baba, öz kızına tecavüze yeltendi )
(bkz: kızı, tecavuze yeltenen babasi tarafından öldürüldü )
(bkz: islami usullere göre baba-kız ilişkisinde devrim)
Ha bir de ağzından salyalar akıtan din adamları yakında kanal kanal gezip diyaneti savunacaklardir.
-allah muhafaza-
S.çıp sıvamaktır tabiri caizse.
Ilıman bir iklime sahip bir ülke olmamız vesilesiyle bolca ağacı olan fakat az gelişmiş ya da gelişmemiş bir ülke olmamızdan ötürü de istatistiği dalgalı olan bitkinin yagidir.
tütüne verilen destek ne zaman artmaya başlasa zeytin ağaçlarının kesilmeye başladığını görürsünüz akdeniz bölgelerinde.
Yazıktır. Bir zeytin ağacından tam verim alabilmek icin, ağacın dikilmesinin üzerinden en az beş yıl geçmesi gerektiğini anlatsın biri çiftçiye.
tütüne verilen destek ne zaman artmaya başlasa zeytin ağaçlarının kesilmeye başladığını görürsünüz akdeniz bölgelerinde.
Yazıktır. Bir zeytin ağacından tam verim alabilmek icin, ağacın dikilmesinin üzerinden en az beş yıl geçmesi gerektiğini anlatsın biri çiftçiye.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?