hoş geldin ecnebi isimler.
(bkz: kültürel yozlaşma)
bence de sevgililer günü bir sapotaj bayramıdır.
7 numara dizisinde satılmış ballıoğlu karakterine can veren oyuncu. Az kilo alda daha iyi olur.
ciddi anlamda çok kullanışlıdır. Lan bildiğin rahat rahat yazıyorum. Normalde bir şeyin andriod ya da ios u istenir ama whatsapp'ın internet sitesini bu kadar istememiştim. Çok güzel bir uygulama.
telefona sulanan sapıktır. Telefon üzerinden fantezi kuran bu sapıklar eski telefonları daha çok severler.
en güzel kısmı votkanın babası adeta atası kısmıdır. Ayrıca at yarışı tüyosu da veriyor bu arkadaş.
alttaki videoda baştan ikinci sırada olan kadına baya baya gülmüştüm. Dansın ileri ve geri kısmını bir türlü beceremiyordu.
https://www.youtube.com/watch?v=3-JfNtC5emM
https://www.youtube.com/watch?v=3-JfNtC5emM
\"Açlığa sabır allahın has kullarına bir lütuftur\" Hz.Mevlana sözü ile bitmiştir film.
Taş bassın yerime dedi, gönlüne,
Emri olur başım gözüm üstüne,
Bakmasın demiş bir daha yüzüme,
Emri olur inansın bu sözüme.
Almasın demiş adımı diline...
https://www.youtube.com/watch?v=AY002EbA9DI
Emri olur başım gözüm üstüne,
Bakmasın demiş bir daha yüzüme,
Emri olur inansın bu sözüme.
Almasın demiş adımı diline...
https://www.youtube.com/watch?v=AY002EbA9DI
çok fazla yemek duvarlara zarar verir. Şeker barındırmadığından sağlıklı bir yiyecektir. En yakın bim'den alınız.
medeniyetin beşiği olan yer. Şu aralar ateş yuvası.
artık rahat uyuyamıyorum. Eskiden bebek gibi uyurdum ama şimdi uyuyamıyorum.
küçük çay bardağına atılan 3 şekerdir benim için. Tatlı içeyim de kafam çalışsın mantığı ile (u:gülücük)
öğretmenlerin youtube video yüklemek için öğrencilerini kullandığının bir diğer örneği. Çocuk başarılı ancak hocanın bu yapması doğru değil açıkçası.
--- (gbkz: alıntı) ---
herhangi biri. ya da çok özel biri.
yüzleri çok tanıdık ama adları bilinmeyen insanlar vardır hayatın bir yerinde. varlıkları sadece başkalarının varlığını güçlendirmekle tanımlanan insanlar vardır. herhangi birileri, falanca ya da filanca. adı, soyadı hiç önemli değil. başkalarının statüleri uğruna aşağılanan, itilen, hırpalanan gerektiğinde ölümlere gidip gelen insanlar.
ya da figüranlar diyelim biz bunlara. perdenin hazin yüzleri.
adları sinema afişlerine yazılmayanlar. yüzleri tanıdık, isimleri bilinmeyen insanlar. belki de kahvedekilere en çok benzeyenler. yeşilçam'da da kahvede oturmazlar mı iş beklemek için. inşaat işçilerine ne çok benzerler. bir yapımcının kahveye girip de iş dağıtmasını beklemek.
makyajsızlar...
senaryoyu okuma ihtiyacı olmayanlar. filmin bir yerinden girip, öylece yok olanlar. dayak yiyip, ölüp, çay dağıtıp, durakta bekleyip filmden kopup gidenler. hayatın ıssız sokaklarında gezip, filmin ayrıntı karelerinde yer bulanlar. makyaja ihtiyaç duymayan figüranlar.
onlardan biriydi yadigar...
iri gövdeli, uzun boylu, seyrek dişli, çirkin bir adam. kötüler hep çirkin olmalıdır değil mi?
filmlerde eşşek sudan gelinceye kadar dayak yerken tanıdık bu iri adamı. bazen cüneyt arkın dövüyordu bazen de kemal sunal. şaban'dan dayak yemesi ne kadar da trajiktir. eğer günlük hayatta olsa hepsini dövebilecek niteliktedir yadigar. gel gör ki dayak yemek için para almaktadır. o da dayağın en iyisini yer.
o dayak yerdi biz gülerdik. kahramanımız gözümüzde büyürdü ona dayak atarken. o kadar iri bir adamı dövebilmesine hayran olurduk kahramanımızın. o ise sesini çıkarmadan içtenlikle yerdi dayağı. hep kötü bir babanın adamıydı yadigar. iyi insanlara saldırır, kötülüğe hizmet eder, haince kahkahalarla gülümserdi.
sahiden o kadar kötü olabilir miydi?
diğer figüranlar onun kadar iri olmadığı için onun dayak yemesinin ayrı bir anlamı olurdu. işi daha önemli hale getirirdi. en son o dayak yerdi. final döğüşü olurdu. onu dövmenin önemi hepsinden çoktu. çünkü en dövülemez olanı oydu.
bu sahneler hiç değişmedi. yani onun bir kez olsun dövebildiğini ve böylece filmin bittiğini görmedik. senaristler hiç sürpriz yapmadılar bu iri adama. günlük hayatın akışı, kaderin tecellisi hiç değişmedi. ismi anılmayanlar, makyajsızlar hiç finalde tutunamadılar. filmin acı karelerine malzeme olup, yitip gittiler öylece.
yeşilçam'ın figüranlar kahvesinin kasvetli havası sinmişti yadigar'ın üzerine. gülümsemiyordu koca adam. günler boyu iş beklemek sonra filme girip bir ton dayak yiyip çekip gitmek. yediremiyordu kendine ama ekmek parası işte. emekçisi olmuştu sinemanın. öyle bar köşelerinde değil filmin içinde emeğini konuşturuyordu yadigar. türk sinemasının binlerce karesine görüntü vermişti. varsın ismi de bilinmesindi.
gerçi hayat zordu. iki film yapıp imaj yapanlar, soyunanlar, dünkü çocuklar parayla oynarken yılların sinema emekçisinin karnı günlük doyuyordu.
bugün doyuyor yarını bekliyordu koca adam.
son zamanlarda işleri iyi değildi yadigar'ın. parasızlık çekiyordu. birileri ün, para, imaj peşinde koşarken yadigar'ın durumu gitgide kötülüyordu.
hey gidi koca adam.
her yanını utanç kaplamıştı. dayak yemekten büyük bir utanç. iyice parasız kalmış karnını doyurmakta güçlük çekiyordu. kirasını ödemeyeli çok zaman olmuştu. tek göz bir odaydı kaldığı. buna rağmen kira parası bulmakta güçlük çekiyordu.
bir gün evinden çıkardılar yadigar'ı. kimi kimsesi yoktu istanbul'da. buz gibi soğuk bir gece vakti taksim'e çıktı birkaç parça eşyasıyla.
havada hain bir soğuk kol geziyordu. kimsecikler yoktu koca meydanda.
buralarda ne kadar çok dolaşmıştı.
bir banka uzandı. ellerini bacaklarının arasında ısıtmaya çalıştı.
öksürüyordu epeydir koca adam. uyku girmedi önce gözlerine. yarını düşünüyordu.
sonra yorgunluk çöktü. ağır ağır kapandı gözleri.
bir uyudu, bir daha uyanmadı.
bir uyudu, bir daha dayak yemedi kimseden.
bir uyudu kimseler bilmedi ismini.
bir öldü yalnız taksim meydanı ağladı koca adama. sokak köpekleri tuttu yasını.
yaşamın son karesini asillere yakışır bir onurla oynadı adam.
bir figüran gibi öldü; kimsesiz, yalnız, gözyaşı dökmeden....
tarık tufan
--- (gbkz:alıntı) ---
herhangi biri. ya da çok özel biri.
yüzleri çok tanıdık ama adları bilinmeyen insanlar vardır hayatın bir yerinde. varlıkları sadece başkalarının varlığını güçlendirmekle tanımlanan insanlar vardır. herhangi birileri, falanca ya da filanca. adı, soyadı hiç önemli değil. başkalarının statüleri uğruna aşağılanan, itilen, hırpalanan gerektiğinde ölümlere gidip gelen insanlar.
ya da figüranlar diyelim biz bunlara. perdenin hazin yüzleri.
adları sinema afişlerine yazılmayanlar. yüzleri tanıdık, isimleri bilinmeyen insanlar. belki de kahvedekilere en çok benzeyenler. yeşilçam'da da kahvede oturmazlar mı iş beklemek için. inşaat işçilerine ne çok benzerler. bir yapımcının kahveye girip de iş dağıtmasını beklemek.
makyajsızlar...
senaryoyu okuma ihtiyacı olmayanlar. filmin bir yerinden girip, öylece yok olanlar. dayak yiyip, ölüp, çay dağıtıp, durakta bekleyip filmden kopup gidenler. hayatın ıssız sokaklarında gezip, filmin ayrıntı karelerinde yer bulanlar. makyaja ihtiyaç duymayan figüranlar.
onlardan biriydi yadigar...
iri gövdeli, uzun boylu, seyrek dişli, çirkin bir adam. kötüler hep çirkin olmalıdır değil mi?
filmlerde eşşek sudan gelinceye kadar dayak yerken tanıdık bu iri adamı. bazen cüneyt arkın dövüyordu bazen de kemal sunal. şaban'dan dayak yemesi ne kadar da trajiktir. eğer günlük hayatta olsa hepsini dövebilecek niteliktedir yadigar. gel gör ki dayak yemek için para almaktadır. o da dayağın en iyisini yer.
o dayak yerdi biz gülerdik. kahramanımız gözümüzde büyürdü ona dayak atarken. o kadar iri bir adamı dövebilmesine hayran olurduk kahramanımızın. o ise sesini çıkarmadan içtenlikle yerdi dayağı. hep kötü bir babanın adamıydı yadigar. iyi insanlara saldırır, kötülüğe hizmet eder, haince kahkahalarla gülümserdi.
sahiden o kadar kötü olabilir miydi?
diğer figüranlar onun kadar iri olmadığı için onun dayak yemesinin ayrı bir anlamı olurdu. işi daha önemli hale getirirdi. en son o dayak yerdi. final döğüşü olurdu. onu dövmenin önemi hepsinden çoktu. çünkü en dövülemez olanı oydu.
bu sahneler hiç değişmedi. yani onun bir kez olsun dövebildiğini ve böylece filmin bittiğini görmedik. senaristler hiç sürpriz yapmadılar bu iri adama. günlük hayatın akışı, kaderin tecellisi hiç değişmedi. ismi anılmayanlar, makyajsızlar hiç finalde tutunamadılar. filmin acı karelerine malzeme olup, yitip gittiler öylece.
yeşilçam'ın figüranlar kahvesinin kasvetli havası sinmişti yadigar'ın üzerine. gülümsemiyordu koca adam. günler boyu iş beklemek sonra filme girip bir ton dayak yiyip çekip gitmek. yediremiyordu kendine ama ekmek parası işte. emekçisi olmuştu sinemanın. öyle bar köşelerinde değil filmin içinde emeğini konuşturuyordu yadigar. türk sinemasının binlerce karesine görüntü vermişti. varsın ismi de bilinmesindi.
gerçi hayat zordu. iki film yapıp imaj yapanlar, soyunanlar, dünkü çocuklar parayla oynarken yılların sinema emekçisinin karnı günlük doyuyordu.
bugün doyuyor yarını bekliyordu koca adam.
son zamanlarda işleri iyi değildi yadigar'ın. parasızlık çekiyordu. birileri ün, para, imaj peşinde koşarken yadigar'ın durumu gitgide kötülüyordu.
hey gidi koca adam.
her yanını utanç kaplamıştı. dayak yemekten büyük bir utanç. iyice parasız kalmış karnını doyurmakta güçlük çekiyordu. kirasını ödemeyeli çok zaman olmuştu. tek göz bir odaydı kaldığı. buna rağmen kira parası bulmakta güçlük çekiyordu.
bir gün evinden çıkardılar yadigar'ı. kimi kimsesi yoktu istanbul'da. buz gibi soğuk bir gece vakti taksim'e çıktı birkaç parça eşyasıyla.
havada hain bir soğuk kol geziyordu. kimsecikler yoktu koca meydanda.
buralarda ne kadar çok dolaşmıştı.
bir banka uzandı. ellerini bacaklarının arasında ısıtmaya çalıştı.
öksürüyordu epeydir koca adam. uyku girmedi önce gözlerine. yarını düşünüyordu.
sonra yorgunluk çöktü. ağır ağır kapandı gözleri.
bir uyudu, bir daha uyanmadı.
bir uyudu, bir daha dayak yemedi kimseden.
bir uyudu kimseler bilmedi ismini.
bir öldü yalnız taksim meydanı ağladı koca adama. sokak köpekleri tuttu yasını.
yaşamın son karesini asillere yakışır bir onurla oynadı adam.
bir figüran gibi öldü; kimsesiz, yalnız, gözyaşı dökmeden....
tarık tufan
--- (gbkz:alıntı) ---
aslen Diyarbakırlıdır. inşaat işleri ile uğraşan biridir. Uzun yıllardır fenerbahçenin başında başkanlık yapmaktadır. Koltuğa yapışmak neymiş en güzel örneklerinden bi tanesi aziz yıldırımdır.
Bir fikret orman değil tabi ki!
Bir fikret orman değil tabi ki!
(bkz: zafer gazoz )
büyük oyuncudur. Yeşilçamın dallarından bi tanesidir. Ayrıca farklı bir güzellili vardır. Güzel kadındır yahu.
ülkerinin bir ürünü.
Küçükken içindeki beyazı yerdim sadece. Sağolsun peder bey de hiç eksik etmezdi.
Küçükken içindeki beyazı yerdim sadece. Sağolsun peder bey de hiç eksik etmezdi.
ben masumum haki bey olayının sosyolojik boyutudur. Galatasaray yapmamış mıdır yapmıştır. Azizcim burada onlar getirdi demekle biz de yaptık demeye çalışmıştır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?