bir zamanlar gururla uyesi oldugum artik gipta ile bakmakla yetindigim erkek modelidir. ayrica bir konserden daha cok zevk alabilecek ve hatta yagmurda daha eglenecek, ancak sinuzit olma ihtimali daha yuksek erkekler silsilesidir.
kitap okumak ve sağlıklı olmaktır en büyük durum. Ha bir de (bkz: beşiktaş )
öncelikle şunu bir hatırlayalım (bkz: 1 ağustos 2014 kabataş iett kazası)
iki kazada da aynı şehir efsanesini dinledik çok bilenlerden: "frenleri patlamış"
öncelikle şunu öğrenelim: otobüs ve kamyonların frenleri patlamaz! çünkü sistemleri ters çalışır.
sizin aracınızda siz fren pedalına bastığınızda fren merkezinizden pedal basıncı kadar hidrolik fren kaliperlerine pompalanır. bu hidrolik basınç kaliperleri disk ya da kampanalara doğru iter ve frenleme gerçekleşir. dolayısıyla sizin aracınızın fren hortumları kesilir ya da patlarsa frenleri çalışmaz.
otobüs ve kamyonlarda ise durum bambaşkadır. birincisi sistemler hidrolikle değil havayla çalışır. ikincisi ve en önemlisi ise fren kaliperleri ters çalışır. yani hava hortumlarını keser ya da patlatırsanız kaliperler diskleri sıkar. otobüsü çalıştırdığınızda havaları dolmadan fren kaliperleri salmaz. hava dolunca kaliperler açılır ve araç hareket edebilir. fren pedalına basıldığında fren merkezi havayı boşaltır böylece kaliperler sıkar ve frenleme gerçekleşir.
bu nedenle frenlerin tutmaması için tek bir senaryo vardır: uzun süreli frene basılı yokuş aşağı iniş
bu senaryoda diskler ya da kampanalar yoğun kullanımdan dolayı aşırı ısınır, balatalar kayganlaşır. ancak unutmayalım bu senaryo için cinnah gibi dik bir rampadan aşağıya aşırı yüklü bir otobüs ya da kamyonla ayağınızı hiç frenden kaldırmadan inmeniz gerekir. işte bu senaryoyu devre dışı bırakmak için de retarder dediğimiz sistem geliştirilmiştir. bu sistem frenlemeyi şanzuman üzerinden şafta ters basınç uygulayarak yapar. retarder sistemleri direksiyon yanındaki bir kolla kumanda edilmekte olup günümüzde fren pedalına da entegre edilmiştir. dolayısıyla bu senaryoyu da devre dışı bırakıyoruz.
peki ne oldu?
"1 ağustos 2014 kabataş iett kazası" için iddia ettiğim senaryo: gaz pedalı! ya şöför yanlışlıkla frene basacağına gaza bastı ya da gaz pedalı takılı kaldı. başka teknik birşey olamaz.
[https://eksisozluk.com/entry/55199741 kaynak]
iki kazada da aynı şehir efsanesini dinledik çok bilenlerden: "frenleri patlamış"
öncelikle şunu öğrenelim: otobüs ve kamyonların frenleri patlamaz! çünkü sistemleri ters çalışır.
sizin aracınızda siz fren pedalına bastığınızda fren merkezinizden pedal basıncı kadar hidrolik fren kaliperlerine pompalanır. bu hidrolik basınç kaliperleri disk ya da kampanalara doğru iter ve frenleme gerçekleşir. dolayısıyla sizin aracınızın fren hortumları kesilir ya da patlarsa frenleri çalışmaz.
otobüs ve kamyonlarda ise durum bambaşkadır. birincisi sistemler hidrolikle değil havayla çalışır. ikincisi ve en önemlisi ise fren kaliperleri ters çalışır. yani hava hortumlarını keser ya da patlatırsanız kaliperler diskleri sıkar. otobüsü çalıştırdığınızda havaları dolmadan fren kaliperleri salmaz. hava dolunca kaliperler açılır ve araç hareket edebilir. fren pedalına basıldığında fren merkezi havayı boşaltır böylece kaliperler sıkar ve frenleme gerçekleşir.
bu nedenle frenlerin tutmaması için tek bir senaryo vardır: uzun süreli frene basılı yokuş aşağı iniş
bu senaryoda diskler ya da kampanalar yoğun kullanımdan dolayı aşırı ısınır, balatalar kayganlaşır. ancak unutmayalım bu senaryo için cinnah gibi dik bir rampadan aşağıya aşırı yüklü bir otobüs ya da kamyonla ayağınızı hiç frenden kaldırmadan inmeniz gerekir. işte bu senaryoyu devre dışı bırakmak için de retarder dediğimiz sistem geliştirilmiştir. bu sistem frenlemeyi şanzuman üzerinden şafta ters basınç uygulayarak yapar. retarder sistemleri direksiyon yanındaki bir kolla kumanda edilmekte olup günümüzde fren pedalına da entegre edilmiştir. dolayısıyla bu senaryoyu da devre dışı bırakıyoruz.
peki ne oldu?
"1 ağustos 2014 kabataş iett kazası" için iddia ettiğim senaryo: gaz pedalı! ya şöför yanlışlıkla frene basacağına gaza bastı ya da gaz pedalı takılı kaldı. başka teknik birşey olamaz.
[https://eksisozluk.com/entry/55199741 kaynak]
yarındır. 4 gün süren ve haber bültenlerinde elini ayağını doğrayan acemi kasaplardan, kaçan kurbanlıklardan bahsedilen bayram.
bahçıvan demekten çekindiğim ama bahçıvanlığın tahsil görmüş halidir denebilir.
uyumadan once bilincaltina uyanilacak saat iyice islenilir genelde ise yarar yalniz cok yorgunsaniz tutmayabilir birde yarin cok onemli bir isiniz varsa denemeyiniz.
şehrin varoşlarını kentsel dönüşüm! adıyla toplu konutlara çeviren kurumdur.
sosyal medya da şehitlerimiz için şunları söylemiş bir vicadımız, bir abimizdir;
Şehidim, Sen o zırhlı olup da zırhı seni koruyamayan aracın tekerlekleri mayına bastığı anda biz evde çay içiyorduk. Bir ses duyuldu sanki evet ama rüzgardan kapı çarptı sandık. O an sen şehit olmuşsun ya hiç anlamadık.
Şehidim, Sen o akşam 16 Şehit silah arkadaşınla mayına doğru hızla giderken biz Manisa'da yerli üzüm mü daha tatlı diğerleri mi onu yeyip tartışıyorduk. Az bir acı hissettik o an ama üzümün çekirdeği sandık.
Şehidim, Sen şehit olurken biz Adana'da rakıya az daha buz istiyorduk. Bilirsin bu meret başka türlü içilmez. Bir an sızladı evet dişimiz ama kusura bakma buzlu rakı dokundu sandık.
Şehidim, Sen Dağlıca'da geceden karanlık o zırhlıda dua mırıldanan dudaklarınla ilerlerken biz İstanbul'da gece kulübü'nün kapısında bodyguardlarla boğuşuyorduk. Bizim de zor bir anımızdı. O telaştan patlayan mayının sesini duyamadık.
Şehit Komutanım, Sen 16 evladınla zehir zıkkım kokan o araçlardayken biz de Kordon'da trafikte sıkışmış kalmış çile çekiyorduk. Korna sesleri, barlardan savrulan çığlıklar derken inan patlamayı fark edemedik bile, kusura bakma artık.
Şehidim, Şehitlerim... Bizim huzurumuzu, rahatımızı bir türlü sağlayamadınız gitti. Aşk olsun size... (Bu güzel yazısı için Bekir Yunus Uçar ağabeyime teşekkür ederim.)
Şehidim, Sen o zırhlı olup da zırhı seni koruyamayan aracın tekerlekleri mayına bastığı anda biz evde çay içiyorduk. Bir ses duyuldu sanki evet ama rüzgardan kapı çarptı sandık. O an sen şehit olmuşsun ya hiç anlamadık.
Şehidim, Sen o akşam 16 Şehit silah arkadaşınla mayına doğru hızla giderken biz Manisa'da yerli üzüm mü daha tatlı diğerleri mi onu yeyip tartışıyorduk. Az bir acı hissettik o an ama üzümün çekirdeği sandık.
Şehidim, Sen şehit olurken biz Adana'da rakıya az daha buz istiyorduk. Bilirsin bu meret başka türlü içilmez. Bir an sızladı evet dişimiz ama kusura bakma buzlu rakı dokundu sandık.
Şehidim, Sen Dağlıca'da geceden karanlık o zırhlıda dua mırıldanan dudaklarınla ilerlerken biz İstanbul'da gece kulübü'nün kapısında bodyguardlarla boğuşuyorduk. Bizim de zor bir anımızdı. O telaştan patlayan mayının sesini duyamadık.
Şehit Komutanım, Sen 16 evladınla zehir zıkkım kokan o araçlardayken biz de Kordon'da trafikte sıkışmış kalmış çile çekiyorduk. Korna sesleri, barlardan savrulan çığlıklar derken inan patlamayı fark edemedik bile, kusura bakma artık.
Şehidim, Şehitlerim... Bizim huzurumuzu, rahatımızı bir türlü sağlayamadınız gitti. Aşk olsun size... (Bu güzel yazısı için Bekir Yunus Uçar ağabeyime teşekkür ederim.)
sloganı maksat yeşillik olsun olan dergi.
6 tl dir bu arada.
6 tl dir bu arada.
teoride 23 eylül olacağı için geçersiz önerme.
pratikte 28 eylül, zira yaz tatili o zaman bitiyor.
pratikte 28 eylül, zira yaz tatili o zaman bitiyor.
adele ile ahmet kayanın karşılaştırıldığı durumlar için kullanılan söz öbeği.
acılara tutunmak şarkısını adele den dinleyecen abi.
bakışlarılülelüleburgaz.
beşiktaşın liderliği sürdüreceği ve şampiyonluk için ilk adımı atacağı maç.
ismini ne koyacağımı düşünmediğim ama ne koymamam gerekiğini biliyorum. Kendi ismim veya soy ismim.
iyilikten maraz doğar'ın bir başka söylemi. Normalde geçerliliği olmayan ya da olmaması gerekn bir durum ama bunun böyle olduğunu illa yaşatacağım diyen insanlar olabiliyor.
bi de (gbkz:deli ibrahim)den dinleyin
https://www.youtube.com/watch?v=wvNwagOAi2A
(bkz: yandı güzelim keten helva)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?