soğuktur, yalnızdır. uzun zamandır yalnızlığı bu kadar iyi simgeleyen bir sahne görmemiştim. yapının pencereleri bile sökülmüştü. o koskoca tepelerin arasında, bir başına duran yaşanmışlık, bir yerde unutulmuşluk. kim bilir hangi hayaller bırakıldı, terk edildi? Neden kaçtı insanlar? İz bırakmak böyle bir şey işte. Ama siz gitseniz de birileri anılarınızın üzerine kırmızı boyalı yazılar ile imza atmaktan çekinmiyorlar. o nedenle elde ne varsa sarılmak lazım.
daha ileriye gitmemesi gereken süreç. hatta geriye gitmesi bile iyi olur. ne yalan söyleyim iyi dinlendiriyor.
(bkz: emre aydın)
\"Yanımdan geçip öyle gitme
İnsanlar gitti, yıllar, sen gitme
Sen gitme yanımda kalsın korktuklarım
Şehirler düşsün, sen gitme \"
https://www.youtube.com/watch?v=7NLb43W0J_s
\"Yanımdan geçip öyle gitme
İnsanlar gitti, yıllar, sen gitme
Sen gitme yanımda kalsın korktuklarım
Şehirler düşsün, sen gitme \"
https://www.youtube.com/watch?v=7NLb43W0J_s
birbirini çekme, aynı duyguları paylaşma. sempati.
birbirine destek olma, dayanışma.
uzun vadeli plana izin vermeyen ve sürekli vazgeçme nedeni olan dönemin ana fikri.
iletişim çağının artık resmen alışılmış problemi. ekranların, kulaklıkların, medya içeriklerinin, reklamların vs. algıları, paylaşımları ele geçirmesi.
sosyal açıdan unutma ve tembelleşme süreci.
deniz kenarında otururken, elindeki ekrandan deniz fotoğrafı aramak gibi bir kopuş.
metanın, insanın önüne geçmesi. artık bir süre sonra, sadece botları, çantaları, şemsiyeleri, gözlükleri vs. görmek.
sosyal açıdan unutma ve tembelleşme süreci.
deniz kenarında otururken, elindeki ekrandan deniz fotoğrafı aramak gibi bir kopuş.
metanın, insanın önüne geçmesi. artık bir süre sonra, sadece botları, çantaları, şemsiyeleri, gözlükleri vs. görmek.
hindistan'ın güneyinde yer alan bir ada ülkesi. İngiliz sömürüsünden nasibini almıştır.
çağımızın hastalığı. tedavisi de oldukça zor. ve maalesef kitlesel.
sözlük yazarlarının en akılda kalan özelliklerinin küçük bir özetidir. çok yaramazdım öyle böyle değil. yaramazlığın her türlüsünü test etmişliğim vardır. ne ara sakinleştim bilmiyorum.
genellikle bir takım geleneksel eşya, kıyafet, örtü, işlemelerin anı mahiyetinde saklanan parçaların tümü. yöreye göre değişebilse de, hem damat hem de gelin tarafından hazırlanabilir. garip olan kısmı, mevcut eşyaların önemli bir kısmının kullanılmaması.
felsefe yapma amaçları arasında oldukça sığ olduğunu düşündüğüm yol, maksat. Yani en azından konusu felsefe yapmak olan birinin, özgürlüğünü kısıtlayan unsurlardan biri. tıpkı, para kazanma amacıyla sanat yapanlar gibi. para için düşünmek, para için merak etmek, para için hayal kurmak gibi bir şey. düşünülebilecek şeyler arasında, en gerek duyulmayan için düşünmek.
pek gösterişsiz, bir şekilde ilgi çekmeyen, yan yana olduğunuz halde, aklında ruhunda bir yerlere gizlenmiş kişilerdir. bu onların gerçekte böyle olduğundan değil oldukları yerde aslında olmadıklarından. yani beden orada ama sadece beden orada. İfadeleri de genelde somurtkan veya nötr. Hiçbir duygunun öyle kolay algılanmadığı insanlar. Yaşla ilgili değil aslında. Bir sinmişlik var, yani \"sıradan insan\" o bile değil. Daha bir kapanmış, kapatmış kendini. Sürekli bir sıkışma halinde kimi zaman. Koltuğunun yanındaki insanla olan temastan kaçmayı çok iyi başarmış ve kendine sarılıp öylece duruyor. Bakışlarını düşününce, neye nasıl baktığını pek göremiyor insan. Bulanıktan açılan görüntüleri sevsem de, bu defa her şey bulanık gibi. Kağıt hışırtısı bile yağmur sanılacak gibi öyle derin bir sessizlik. Bütün bir hayatın sahnelerinde, hep kaçma rolünde oynamış, sürekli bir firar halinde sanki. Oradan oraya. Acaba sevdiği kelimeler var mıdır? Hangi cümlelerle döker içini? Bu insan hiç dertleşmiyor mu? Yoksa dertleri mi onu büyütmüş? Buna rağmen ayakları pek tedirgin. Elleri ile neyi tutsa tam tutamıyor. Yoksa hepimiz bir dönem böyle mi olacağız? Şehirden mi, günden mi? Yar'dan mı? Sürekli soğuk bir yabancılık halinde. Her şeye, kendine bile. Öyle ki, üşüdüğünü hissettiğinde hiç ısınmaya çalışıyor mudur, bana öyle geliyor ki, onu bile kabullenir halde. Nasıl olsa, bir süre sonra üşümem diye daha da üşüyerek devam ediyor vazgeçmeye. Kaçış, vazgeçiş. Zamanı çabuk alıyor aslında, yadırgamıyorum, onun bu gizemini anlamaya çalışıyorum. Bazen bu tepkisizlik zinciri, buz gibidir. Oyun desen değil, yaşam desen değil. Bir duruş sadece. Sadece üzerinden bir güneşin doğup battığını görmek üzereyken, aslında o yokluk mirasına gizledikleri ile ne kadar samimi, ne kadar naif ve bir o kadar karışık olduğunu da hissettiriyor. Toparlanmanın zaman alacağını bildiğinden, çözmüyor kendini. Erimiyor öyle, sadece bakıyor bakabildiğince. Gözleri kapalıyken bile bakıyor aslında, acaba kulaklığı yanında değilken ilk hangi şarkı, söz, ritim geliyordur aklına? Ya da geliyor mudur? Yoksa hayat boyu sadece, öylece duruyor mu?
nedense bana çok komik gelen kişidir. o rahatsızlığını gizlemeye çalışırken, şekilden şekle girmesiyle bilinir. sürekli bir gerilim üzerindedir. göz göze gelemez. aldığı nefes bile sayılıdır. negatif inatlaşmayı daha iletişim başlar başlamaz yaşar. izlemekten keyif aldığım karakterlerden biri ama bir yakınım olsa çok zorlanırdım şahsen.
tanık olması çok ağır olandır. bunun yanında, sadece kendi anneniz değil, başka anneler ağlarken de aynı hissi yaşar çoğu kişi. hatta şöyle burunda keskin bir koku oluşur, karanlık. annelerimizi ağlatmayalım olabildiğince...
Türk erkeği açısından zulümden başka bir şey olmayan süreçtir. neden diyecek olursanız, 6-7 organizasyona kadar çıkabiliyor. Hemen sayalım, isteme, söz, bekarlığa veda, kına, nişan, nikah, düğün, balayı... Çok değil 10 - 15 yıl önce her şey en fazla 3 günde olup biterdi...
isteme ve söz töreni esnasında damada uygulanan işkence yöntemi. bunu abartanlar da mevcut. pul biber, karabiber, bilimum baharat atanı mı ararsın, dikkatli olun abilerim kardeşlerim. (u:swh)
farklı bir gelenek. bildiğimiz pasta kesme töreni yerine, adana'da yerel bir adete göre baklava kesilirmiş. gelin damat baklavanın ortasından yermiş ve ortaya en yakın dilimler de bekarlara dağıtılırmış, bir an önce evlensinler diye.
[laskar pelangi] andrea hirata'nın romanından uyarlanmış bir peri masalı filmi. o kadar samimi, duygusal ve akıcı bir film ki, her şey doğal, ilham verici. endonezya dili bilmeseniz de, bu samimiyet ve başarılı bir şekilde kurulmuş film dili çok etkili, tüm hikayeyi anlıyorsunuz. alternatif sinema arayışında olanlar için tavsiye edilir.
mahçubiyet.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?