belki de en masum, en güzel savaştır. eldivensiz pek bir zordur ama üşüdükçe daha bir zevklidir.
memur sözlük yazarlarının hazırladığı, kıyısında köşesinde bulunduğu ya da bir hinlik, bir işgüzarlık ile katkıda bulunduğu, kendiliğinden çeşitlenen, serbest ve bağımsız şakalardır.
geçen sene kışın, bu civar kar dolar. güneyden gelen arkadaşlarımız, pek sık kar görmedikleri için kar yağışını büyük bir sevinç ile karşılarlar. hatta yatıp yuvarlanıp, bol bol kar yerler. işte bizim ramazan abi'de bu türün bir örneği. bir de, ahmet var. yemeğe filan birlikte gittiğimiz arkadaşlar. akşam dışarı çıktık. ahmet'e çaktırmadan, ramazan abi'yi ayarladım, dedim ahmet'i kara yatırıyoruz, tamam dedi. sonra, ahmet'e de bunu söyledim. ramazan abi ile seni kara yatırcaz diye biliyor. ramazan abi güçlü olduğu için tongaya gelmeden yatırmak zor filan, gel onu yatıralım dedim, tamam dedi. sonra yemeği yedik çıktık. ikisi de bana bakıyor, işaret vereyim diye. ramazan abi olacaklardan habersiz tabi. çimenlik bir alana yaklaştık, tehlikesiz bir yer. ramazan abi'ye \"hadi\" dedim. (içimden gülüyorum ama.) en son ramazan abi, ahmet'i yakaladı, yıkmaya çalışıyor, bana da yardım et filan diyor. \"hadi canım, ava giden avlanır\" dedim. tuttuk kara gömdük ramazan abi'yi. ramazan abi olayı anladı, ilk bir mırın kırın etti ama o da güldü sonra. güzeldi.
geçen sene kışın, bu civar kar dolar. güneyden gelen arkadaşlarımız, pek sık kar görmedikleri için kar yağışını büyük bir sevinç ile karşılarlar. hatta yatıp yuvarlanıp, bol bol kar yerler. işte bizim ramazan abi'de bu türün bir örneği. bir de, ahmet var. yemeğe filan birlikte gittiğimiz arkadaşlar. akşam dışarı çıktık. ahmet'e çaktırmadan, ramazan abi'yi ayarladım, dedim ahmet'i kara yatırıyoruz, tamam dedi. sonra, ahmet'e de bunu söyledim. ramazan abi ile seni kara yatırcaz diye biliyor. ramazan abi güçlü olduğu için tongaya gelmeden yatırmak zor filan, gel onu yatıralım dedim, tamam dedi. sonra yemeği yedik çıktık. ikisi de bana bakıyor, işaret vereyim diye. ramazan abi olacaklardan habersiz tabi. çimenlik bir alana yaklaştık, tehlikesiz bir yer. ramazan abi'ye \"hadi\" dedim. (içimden gülüyorum ama.) en son ramazan abi, ahmet'i yakaladı, yıkmaya çalışıyor, bana da yardım et filan diyor. \"hadi canım, ava giden avlanır\" dedim. tuttuk kara gömdük ramazan abi'yi. ramazan abi olayı anladı, ilk bir mırın kırın etti ama o da güldü sonra. güzeldi.
üzülerek altını çizmek istediğim meselenin ana fikridir. fizik gücün ve ne yap ne et gol yemeyelim anlayışının, sürekli bir birinin panzehiri olarak üretilen sistemlerin, taktiklerin sonucunda riskin, hatanın ve insan unsurunun (en çok duyguların) az indirilmesi ile o amatör ruhun körelmesidir, tadının kaçmasıdır, eskisi gibi olmamasıdır.
reklamın, sponsorluğun ve endüstriyel kısmın egemenliği ile de açıklanabilecek bir olgu olduğunu söylemek pek mümkün.
büyük takımlarla, yıldızlarla sık karşılaşmak. bu da etkiyi azaltıyor bence. eskiden büyük bir takım göreceğiz diye günlerce, aylarca maç beklerdik. şimdi, barca, madrid ve dahası bilumum yerde; o kavuşma olayını azaltıyor.
reklamın, sponsorluğun ve endüstriyel kısmın egemenliği ile de açıklanabilecek bir olgu olduğunu söylemek pek mümkün.
büyük takımlarla, yıldızlarla sık karşılaşmak. bu da etkiyi azaltıyor bence. eskiden büyük bir takım göreceğiz diye günlerce, aylarca maç beklerdik. şimdi, barca, madrid ve dahası bilumum yerde; o kavuşma olayını azaltıyor.
sıra dışı bir sanatçı tabirinin önemli üyelerinden biri olan Avusturyalı ressam ve performans sanatçısı.
https://www.youtube.com/watch?v=4qwttmu8bU4
https://www.youtube.com/watch?v=4qwttmu8bU4
farklı biridir. tepkilerini belli ediyor ama biz anlamıyor olabiliriz ya da gerçekten tepkiye dair bir güdü yaşamıyor olabilir. çözülmesi de zordur. sinirlendiğinde konuşmuyordur mesela, yani aslında bu da bir tepki ama alışılmışın dışında.
gol atında sevinmeyen oyuncu gibi. henry mesela, hatırladığım. muazzam gol atmış, öylece görev alanına geçiyor, farklı yani.
gol atında sevinmeyen oyuncu gibi. henry mesela, hatırladığım. muazzam gol atmış, öylece görev alanına geçiyor, farklı yani.
sanat dediğimizde akla gelen ilk branşlardan biri olan resimde, yazarlarımızın aklında yer etmiş eserlerdir.
jan van eyck - arnolfini çifti
![]()
jan van eyck - arnolfini çifti
çıkma anında mevcut metal kapıyı yıkarak, özgürlüğüne kavuştuğu ilk saniyelerde önünüze fırlaması ile baya bir korkutucu olan hayvandır. kendi yoluna gitmesi ile olay tatlıya bağlanır.
sık kullanılan, iddialı bir kalıp. sonucu az çok tahmin edilebilen konularda atıp tutma imkânı sağlamasıyla bilinir.
en olmadık anda denk gelendir. sonuç çok önceden bellidir ancak \"gittiği yere kadar\" prensibine bağlı olarak, \"o gün bugün müydü\" diye duygulandırır.
koşun koşun anket başlığı yapmışlar tadındaki, lezzet yolculuğuna çıkmış hazır yemek menüleridir. çorba, nuggets, tatlı, ton balık bir sürü çeşit var. hazırlaması, pişirmesi vs. nispeten kolay oluyor tabi. üzerlerinde de nasıl pişirileceği yazıyor ya, iyi oluyor tabi o zaman. ezogelin çorba ve döner ile açılışı yaparım.
genel olarak tek bir seçeneğe yoğunlaşarak değerlendirdiğim yöntemdir. \"kalanı yemek.\" diğer yöntemleri diğer yazarlarımızı bırakıyorum.
(bkz: ev ekonomisine giriş 101)
(bkz: notları fotokopiciden alırız)
(bkz: ev ekonomisine giriş 101)
(bkz: notları fotokopiciden alırız)
eskiye göre son zamanlarda daha bir sert biçimde karşılaştığımız anlayış, günün zihniyetidir. tam olarak şöyledir, herkes, her birey kendi çapında bir \"ana muhalefet lideri\" olmasıyla, iletilenin ne olduğuna bakmadan (bireyler arası konuşmalarda, dialoglarda) direkt \"hayır/değil/o öyle değil/olmaz\" yanıtını bir zırh gibi kullanmasıdır. daha belirgin birkaç örnek, büyüğün sözüne itibar etmemek, sözün tamamını dinlememek, konuşmanın nereye gittiğine yönelik alışılmış/sabit bakış açısı, ana fikrin ne olduğuna değil kimin söylediğine bakmak, detayları yok saymak gibi... iyi yanları da olabilir kötü yanları da.
Bireyselleşme yolunda olan toplumun bir sonucudur. Herkes kendidir, kendine göredir. Burada şöyle bir hata ortaya çıkabilir. \"Diğeri\" olanın öteki haline gelmesi ve umursanmaması; bir takım iletişim problemleri ile kopukluğa ve ayrışmaya yol açar. Bireysel toplum yapısı kötülediğim bir mantık değil asla, aksine farklının değerinin bilinmesiyle daha kıymetli bir bütünlük, bütünleşme elde edilebilir ama bu sadece \"ben\" kısmına değer vererek olmaz. Bu noktada, eski zamanın o \"açıklık\" yapısının genel başlıktaki ön yargıdan daha tercih edilebilir olduğunu düşünüyorum. Seçicilik tabi ki olması gereken hatta böyle bir manipülasyon ve bilgi kirliliği döneminde ama seçicilik, yok sayma ve inkar boyutuna ulaştığında, o iletişim kanalları kopuyor ve bir ön yargı dünyasında yaşıyoruz. Haksız da değil çoğu kişi, çoğu birey ama bunun bir çözüm olmadığını düşünüyorum. Çözümün biraz daha sağduyu, akıl mantık ile daha samimi bir dialog yönteminden geçtiğine inanıyorum.
Bireyselleşme yolunda olan toplumun bir sonucudur. Herkes kendidir, kendine göredir. Burada şöyle bir hata ortaya çıkabilir. \"Diğeri\" olanın öteki haline gelmesi ve umursanmaması; bir takım iletişim problemleri ile kopukluğa ve ayrışmaya yol açar. Bireysel toplum yapısı kötülediğim bir mantık değil asla, aksine farklının değerinin bilinmesiyle daha kıymetli bir bütünlük, bütünleşme elde edilebilir ama bu sadece \"ben\" kısmına değer vererek olmaz. Bu noktada, eski zamanın o \"açıklık\" yapısının genel başlıktaki ön yargıdan daha tercih edilebilir olduğunu düşünüyorum. Seçicilik tabi ki olması gereken hatta böyle bir manipülasyon ve bilgi kirliliği döneminde ama seçicilik, yok sayma ve inkar boyutuna ulaştığında, o iletişim kanalları kopuyor ve bir ön yargı dünyasında yaşıyoruz. Haksız da değil çoğu kişi, çoğu birey ama bunun bir çözüm olmadığını düşünüyorum. Çözümün biraz daha sağduyu, akıl mantık ile daha samimi bir dialog yönteminden geçtiğine inanıyorum.
pis bir ağrıdır. sıklaşmaya başlaması tehlikeli olabilir.
insana dair, yersiz zamansız bir dünyalı. kötünün kötüsüdür hem de. bağlı değilsiniz ama bir adım attırmaz.
hayatın cilvesidir. hem de ağır yüzünden. bazı şeyleri hiç yaşanmamış gibi unuturken, bazılarını da hiç silemiyorsun. bir süre kaçtığını, olmadığını düşünüyorsun ama nafile. herhangi bir yokluk bu kadar yakar mı insanı? İnsana kalanlar aslında. Defalarca yeniliyoruz mesela ama öyle bir yeniliyorsun ki bir yerde ondan sonrasını duymuyorsun bile...
bir süre sonra simbiyote olan bilimum eşyalardır. genelde kıyafet ve çantalardır. benim için bu sırt çantasıdır, o olmadan çıktığımda bir tuhaf hissederim, bir şeyler hep eksikmiş gibi. liseye başladığımda ilk gün okula çanta ile gelen tek öğrenci olduğumu hatırlıyorum, utanç verici bir gün olarak kalmış aklımda. (u: swh)
çekingen biri için cesaret göstergesidir. zamanla gölgesinden bile saklanmaya yüz tutmuşsa hem de. hayatla önemli bir bağlantıdır. üşüdüğünüzü bilseniz açık tutmak istersiniz. nefes başka şey, ruhun alıp verdiği oksijen başka bir madde, madde bile değil; dokunamadığınız, uzakta kalan. yerine göre karanlığa teslim olmuş. hepsi bir yana pencere bir kere ama açık işte. kapalı değil. kapalı olsa hepten bağlıyorsun kendini. pencereyi açmadığın sürece dışarı çıkmak zorundasın. açarsan da yine umuda bağlıyorsun kendini. hem açtığın için hem de dışarı çıkmaya gerek kalmadığı için. görmek başka bir şey, duymak başka bir şey, görmek istemek, duymak istemek daha başka. bir de dokunmak istemek. dokunsak kaybolur o açık pencerenin huzuru. karanlığa ışık tutan bir göz gibi kalır tabi, sarı ışığıyla. yalnızlık başka, çok başka. sizi hayata ne yakın ne de uzak tutan o pencere...
duygulandırır beni. perdeni bile açmaya kıyamazsın. bilmesinle beni, yerimi yurdumu; kaçayım insanlardan. kaçamıyorsun işte. rüzgar yakalıyor seni yavaştan. sonra uğultular, sonra sessizlik. birden bakmışsın yalnızlık yine duvarında. ya o pencere olmasa? şükretme sebebi, mekana sıkışmak değil günün değişmesi zor. değişen güne alışmak. çabalamak. zorlamak. huzurlu bir uykunun kaçması gibi. beklenen ama tutulamayan bir şey, dokunamıyoruz işte. açık bir kere o, boşuna değil. kalabalıkların içindeki büyük yalnızlık... karıştın mı yalnızlığına herkes gibisin. herkes gibisin işte. hem de ne yaparsan yap... çık bir cama, sağa sola bir bak. tanı etrafı, tanınmak istemeyen tüm rahatsız dürtülerin ile. karışık, bulanık ve silinen. umut burada işte, zemin katın açık penceresi...
duygulandırır beni. perdeni bile açmaya kıyamazsın. bilmesinle beni, yerimi yurdumu; kaçayım insanlardan. kaçamıyorsun işte. rüzgar yakalıyor seni yavaştan. sonra uğultular, sonra sessizlik. birden bakmışsın yalnızlık yine duvarında. ya o pencere olmasa? şükretme sebebi, mekana sıkışmak değil günün değişmesi zor. değişen güne alışmak. çabalamak. zorlamak. huzurlu bir uykunun kaçması gibi. beklenen ama tutulamayan bir şey, dokunamıyoruz işte. açık bir kere o, boşuna değil. kalabalıkların içindeki büyük yalnızlık... karıştın mı yalnızlığına herkes gibisin. herkes gibisin işte. hem de ne yaparsan yap... çık bir cama, sağa sola bir bak. tanı etrafı, tanınmak istemeyen tüm rahatsız dürtülerin ile. karışık, bulanık ve silinen. umut burada işte, zemin katın açık penceresi...
bir sürüdür. farklı kategorilerde incelenebilir. duyma, işitme organı var tabi ama insanın duymak istediği bir şeyler de var. yani zihin bizi yönlendiriyor. kimi zaman maruz kalsak bile seçme şansımız olan zamanlar da oluyor. işte bütün bu nedenler.
en başta, varlığını sürdürmek geliyor. bir ihtiyaç. ama kaçma ihtiyacına da ters.
ama en önemli neden \"duyulmak\" istemesi sanki. duymazsanız eğer bir şekilde yalnızlaştığınız için duyulmuyorsunuz.
en başta, varlığını sürdürmek geliyor. bir ihtiyaç. ama kaçma ihtiyacına da ters.
ama en önemli neden \"duyulmak\" istemesi sanki. duymazsanız eğer bir şekilde yalnızlaştığınız için duyulmuyorsunuz.
işte bu zihnin oyunudur. insan kendine mutsuzluk nedenleri bulmaya çalışır durur, aslında hiç az değil ama sıyrılmak lazım. yakın zamanda okuduğum bir şey vardı, insanın korktuğu başına gelirmiş. bu da onu düşünmekten kendini alamadığı için. her şeye rağmen olumlu düşünmek lazım...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?